Funda Şenol

fsenol@gazeteduvar.com.tr
TÜM YAZILARI
Peri, Nefes, Miraç, Işık, Bulut ve anneleri Melisa Bir canlıyı tehlikelere açık bir duruma düşürmek hukuken suç. Fakat kendisi ve ailesi hayatta kalabilsin diye riskleri göze almak zorunda olan Melisa gibi milyonlarca insan var Türkiye’de. Bunun yetersiz sosyal politikaların, yerel hizmetlerin sonucu ve bir düzen sorunu olduğunu gizlemek ve her kesimden insanın bakışının yönünü değiştirmek için Melisa’nın anneliğini, hatta üstü kapalı olarak ahlakını sorgulamak acımasızca.
Selim Sırrı Tarcan: Bedeni ve zihni terbiye etmek Selim Sırrı, Cumhuriyet devrinde de halk terbiyesi seferberliğinin önemli bir figürü oldu. Tüm Avrupa’da sağ ve öjenist ideolojilerin yükseldiği 30’larda beden terbiyesinin, sağlıklı, güçlü, doğurgan ve hatta güzel bir neslin yetişmesi için sarf edilen çabaların önde gelen ismiydi. Batının vaatkar bedeni: Baraj Gazinosu’nun Avrupalı artistleri Yoksulluk, savaş, çatışma, ayrımcılık gibi sebeplerle günümüzde de süren kadınlara has sınırlararası hareketlilik, literatürde ‘göçün kadınlaşması’ kavramıyla ele alınan bir hareketliliktir, İkinci Dünya Savaşı’nın kenarında durabilmiş Türkiye’ye yıllar boyunca komşu ülkelerden çok sayıda nitelikli insan taşıdı. Bunların arasından çoğu kadın mesleklerini icra etmek yerine, arzu nesnesi olarak görüldükleri işler yapmak durumunda kaldılar.
Dişil enerji dedikleri ne ola ki? Dilan Polat’ın çoğu insanın diline dolanan meşhur “Enerciii!” seslenişiyle bir örneğini gördüğümüz, kişiyi hız ve rekabet ortamına davet eden bir yanı var bu enerji denilen şeyin. Zamanın ruhuna çok uygun. Elektrik enerjisi gibi çarpan, etkileyen, hatta şok edici, hafiften uyuşturan, efsunlayan bir performans. Mantıkla, akılla açıklanamayacak bir çekim gücü. Annemin karnıyarık tenceresi Anneyle hesaplaşma yaş kemale erince, bazen onu acılaştıran olayların, aktörlerin sarih biçimde görülmesiyle tatlıya bağlanabilir, bazen de onun yükünün ağırlığını fark edince… Her hesaplaşma tatlıya bağlanmaz tabii. Yahut onu anlarsınız da affedemezsiniz. Olimpiyat Oyunları spordan başka her şey mi? 'Olimpiyatın en büyük vaadi düzenlendiği şehre turizm geliri, spor kültürü, altyapı yatırımı gibi şeyler getireceğidir. Bu her zaman çok büyük bir yalan olarak karşımıza çıkıyor. Jules Boykoff’un örneğin ‘şölen kapitalizmi’ diye bir kavramı var, buna göre olimpiyat gibi coşkulu organizasyonlar için alınan ve geçici olduğu söylenen tedbirler çoğunlukla kalıcı olur. Parti bittiğindeyse kentin en yoksul ve dışlanmış kesimleri olimpiyatın maliyetini üstlenmek zorunda kalır.' Orhan’dan Vüs’at’a giden yol: Bir yazarın doğuşu Erhan Bener, abisinin Orhan kimliğinden Vüs’at O. Bener kimliğine geçişinin bir dönüm noktası olduğuna, “bir mit oluşturduğuna” inanır. Kuvvet, zenginlik, bir şeyin boşlukta kapladığı yer anlamına gelen bu isim ona bir istim sağlamış olsa da edebiyatımızın yaratıcı ve üslubuyla cesur yazarlarından biridir Vüs’at O. Bener. Bir sevinçlik menevişli kuş: Arafta Düet Demirtaş ve Bener örneğinde uzun ve derin mektuplarla temeli atılan sadece bir dostluk değil, Arafta Düet de olmuş muhtemelen. Yine Metin Altıok’a göndermeyle, mektubu içine koyup üstü kah acıyla, kah umutla pullanan zarflar metindeki uyumun hazırlığı olmuş. O sebeple hangi bölümü kimin kaleme aldığını kestirmek zor. Herkesin belediyesi olabilmek Yerel seçimin üzerinden çok fazla zaman geçmemişken, CEİD İzler Projesi yürütücülerinden Ülker Şener ile belediyelerimizden toplumsal cinsiyet eşitliğinin sağlanması konusunda neler bekleyebiliriz, sorusunu da kapsayan bir söyleşi gerçekleştirdik. Adalet: İntihar etmeyeceksek içelim bari! Çoğumuzun terapi koltuklarında anlatmaya cesaret edebileceği hislerini, yaşantılarını dile dökme cesaretini göstermiştir Ağaoğlu. Bununla da kalmamış, bunları okurla paylaşmıştır. Bir kadın olarak bu açık yürekliliği, sözünü sakınmazlığı onu saldırılara da açık hale getirir hayatının her döneminde. Hala mı 90’ların şarkıları? 90’ları popüler müziğiyle birlikte Türkiye’nin neşeli günleri, altın yılları olarak anan kitlenin o dönemi hakikaten en neşeli yüzüyle tecrübe ettiği belli. Söz konusu dönemi Diyarbakır Cezaevi ve beyaz Toros’ların gölgesinde yaşayanlarla veya neoliberal düzen adı altındaki yeni sömürü düzenine boyun eğerek tecrübe etmek zorunda kalanların belleklerinde başka şarkılar, türküler çalıyor. Ankara’daki kedili adam “Umduğunun dışında yaşamak” onun önde gelen derdiydi. Ekmeğini kazanma çabası onu yapmayı daha çok istediği birçok güzel ve yaratıcı işten, yaşamayı düşlediği güneyli deniz şehirlerinden, kirli, karanlık ama cezbedici İstanbul’dan uzak tutuyordu. ODTÜ’deki protestolar: Bir bahar şenliğinden fazlası Rektörlük binası önüne kurdukları çadırlarda yağmur çamur demeden 9 gündür nöbet tutan öğrencilerin beklentileri bahar şenliğini bu yıl da yapabilmekten ibaret değil. Bu sebeple benzer tecrübeler yaşayan Boğaziçi Üniversitesi başta olmak üzere, Hacettepe ve Ankara üniversitelerinin öğrencileriyle dayanışma ağları kurmak, öğrenci hareketini, kültür ve geleneğini diriltmek istiyorlar. İhtimaller tarihe dahil: Kiske Kuşunun Peşinde, Katamizeler Kiske Kuşu’nun Peşinde bir muhacir ailesi üzerinden Osmanlı’dan Cumhuriyet’e uzanan bir Türkiye hikâyesi. Oktay Özel, 93 Harbi’nin ardından Batum’dan Ordu’ya göçmek zorunda kalan Gürcü bir ailenin, kendi ailesinin üç kuşağının öyküsünü anlatıyor. Oktay Hoca ile hem kitabının içeriği, hem de biçemi hakkında söyleştik.   Şehrin fotoromanı Fotoğrafların anlattığı hikayeler çok ilgi çekicidir. Peki anı yakalayan, o insanı bu yüz ifadesiyle/duruşla, şu manzarayı bu açıyla çeken fotoğrafçı? Onun hikayesi nasıldır? Erman Tamur, Ankara’da Fotoğrafçılık ve Posta Kartları (1890-1960) kitabında Ankara’da fotoğrafçılık ve posta kartlarının serüvenini anlatıyor. Hem de fotoğrafçıların kendi başına ilgi çekici birer kitap olabilecek hikayeleriyle… Mihri’yi tanıyor musunuz? “Bana göre Mihri, hayatı dolu dolu yaşamış, yeteneğinin peşinden gitmiş, içinde yaşadığı dünyanın ona ve genel olarak kadınlara dayattığı kısıtlamalardan yılmamış bir kadın.” Çoğumuz böyle değil miyiz? Mihri’nin bir mektubunda dediği gibi, “sanatkarın yolu yürüdükçe uzar gider”. Menekşe nasıl kurtulacak? Menekşe’nin bu kadar badireden sonra kendine bir çıkış yolu bulması, sesini bana kadar ulaştırabilmesi bir güçlenme hikayesi. Bu süreçte aracı olansa direngenliği ve dayanışmacı tavrından başka gücü olmayan bir kadın örgütü. Peki böyle bir düzende Menekşe ve benzerleri nasıl kurtulacak? Edebiyat alemine düşen yıldırım: Nahid Sırrı Örik Üslubu ve seçtiği konularla Hüseyin Rahmi’yi andırır Nahid Sırrı. Her zümreden, karakterden, tipten kadın, mahalle hayatı, sokak hayvanları, doğanın döngüsü, ev hayatı, aile ve aşk ilişkileri… Bir kusuru varsa, o da dili biraz hoyratça kullanmasıdır. Hayata yazarak katlanmak: Arzunun Serbest Dolaşımı Sektörün insan malzemesine değil, teknolojiye, gösterişli binalara yatırım yapmasından şikayetçi olan, bir kurumda çok tutuluyorsa, mütehakkim bir politik figür tarafından onay görüyorsa hemen oradan kaçmaya bakan biriydi Ahmet Tulgar. Çünkü kendisini zamanında mahpusluğa sürükleyen muhalif tavrını, politik tutarlılığını, açık sözlülüğünü, haksızlığa uğrayanın yanında olma kararlılığını hiçbir şart altında yitirmemişti. Kentli sekülerin huzur ve şifa arayışı Kurtuluş Cengiz, Önder Küçükural ve Hande Gür'ün ortak araştırması, Türkiye’de Spiritüel Arayışlar adıyla kısa süre önce İletişim Yayınevi tarafından yayımlandı ve büyük ilgi gördü. Deizm, yoga, Budizm, meditasyon, reiki ve benzeri kentsoylu ve çağdaş akımların, inanç türlerinin, ritüellerin insanların hangi ihtiyaçlarına, arayışlarına karşılık geldiği sorusunu onlara sorduk. Eski bir ev olarak çocukluk Zamanın yavaş aktığı, yaz sıcağıyla baş edebilmek için dayatılan öğlen uykularının günlerimizi kısaltacağı için kabusa dönüştüğü, gübre kokusunun, doğada yaşayan canlıların sesinden başka bir şey işitilmeyen gecelerin, dalından ve topraktan toplanan sebze ve meyvelerin tel dolaplar, sandık odaları ve kilerler gibi geçmişte kaldığı çocukluğumuzu hatırlamak başka bir dünyanın yolunu bulmamızı sağlayabilir. Nursema’da Umut var mı? Umut’un, Nursema’nın hala hayatının merkezinde tuttuğu ve memnun etmeye çalıştığı ailesinin güvenini kazanmak için bu sisteme yem olacağı ortada. İnsan Umut’un kişiliğine hiç yakışmayan birine dönüşmeye çabalamasına mı üzülmeli, yoksa Nursema’nın eşi, mesleği, arkadaş çevresi vb. için hala ailesinin onayını kazanmaya çabalamasına mı, bilemiyor. Benimle kitap fuarına gelin! Kitap fuarları giderek farklı bir okuma pratiğine ve okura hizmet eder hale geliyor. Bestseller’lar, kişisel gelişim kitapları, hamasi kahramanlık hikayeleri anlatan kitaplar, hidayete ermeyi vaad eden yayınlar, takılar, aksesuarlar işgal etti çoktandır fuarları. Eğlence endüstrisine hakim olan yüzeysel, taklit ve endoktrine etmeye yönelik içerikler, üsluplar yayıncılık dünyasını da tehdit ediyor çoktandır. Barış Akademisyenleri'nin bitmeyen mücadelesi 'OHAL dönemindeki ihraçlarla yaşanan akademik tasfiyeye karşı verilen mücadele, bizim kişisel haklarımızı kazanmamızdan öte anlamlar taşıyan, ülkemizdeki akademik özgürlükler, demokratikleşme ve hukuk mücadelesi tarihinin önemli bir parçası haline gelmiş durumda. Şu anda en çok ihtiyacımız olan şey dayanışmayı ve mücadeleyi büyütmek, her zamankinden daha fazla…' Artist getiren adam: Ahmet San Bu çocuksu ve nevi şahsına münhasır adam, kariyeri boyunca yapılmaya cesaret edilememiş birçok şeyi yapmasının yanı sıra, Sezen Aksu’nun vurguladığı gibi “Türkiye’de sahne arkasına da spot tutulmasını sağladı.” Türkiye’nin yakın tarihi yazılırken o ve benzerlerinin hikayeleri göz ardı edilmemeli. Bu kimin ızdırabı Melike? Toplumun her alanında ağır abi ve ablalıktan, divalıktan, racondan, güçlünün yanında saf tutan figürlerden bıkanlar yorgun divaların değerini anlıyorlar. Cinsel ve politik kimliğini, yaşam tarzını, tercihlerini savunmak zorunda kalmaktan kaynaklanan bir yorgunluk dinleyicide karşılık buluyor. On yıllardır süren hoyrat politik iklimin ruhsal coğrafyamızı tarumar etmesinin de etkisiyle... İşçinin öfkesi dünyayı değiştirebilir mi? 'Sınıfın Duyguları, İşçiler, Duygular ve Sınıf Mücadelesi' kitabının yazarı Mustafa Kemal Coşkun, saha araştırmasına dayanan kitabı hakkında, "Duyguyla devrim olmaz. Yani dünyanın herhangi bir yerinde işçi sınıfının giriştiği bir mücadele kaybedildiyse bunu işçilerdeki duyguların, örneğin öfke ve hıncın yetersiz olmasıyla açıklamak saçma olur. Ama yeterince incelendiğinde işçi sınıfının bir mücadeleye girişmesinde duyguların önemli bir yeri olduğu görülecektir" diyor. Riskli bir eylem olarak kitap tavsiye etmek Nihayetinde okuma zevkini biçimlendiren içsel ve dışsal unsurlar kişiye göre farklılaşıyor. Hal böyle olunca birilerine kitap tavsiye etmek hayal kırıklığı yaratabileceğinden riskli bir eylem haline geliyor. Bir kitap okuyup hayatımızın değişeceğini iddia etmiyorum tabii ki. Fakat Çetin Altan’ın "kitap az yaşamayı önler" sözünü hep çok yerinde buluyorum. Eski bir tavşan: Yahudi Dr. Eckstein’ın Ankara günleri Hastalara uzaktan bakarak bile teşhis koymasıyla bilinen Eckstein ve eşi Erna, ürkütücü suçiçeği salgınında yetersiz yatak kapasitesinin yanında, “Allah is great” diyerek çocuklarını kadere teslim eden ailelerin tavrını üzüntüyle karşılasalar da ülkede geçirdikleri yıllar boyunca şaşırmamayı öğrenmişler, yerli halkla gönül bağı kurmuşlardır. Eckstein, iyileşmesi mümkün olmayan çocuk hastaları bile hastaneye alır. Cenaze masraflarını hastane üstlensin de yoksul aileleri zor durumda kalmasın diye. Dişlerimin hikayesi Doğal dişlere gereksizce ve sorumsuzca yapılan her müdahalenin ağız sağlığını ne kadar büyük riske attığını tecrübe etmiş biri olarak sürekli değişen kriterlere göre çekici görünme kaygısının diş sağlığının önüne geçmesi beni endişelendiriyor. Para ve şöhret hırsına teslim olan ve neredeyse diş kuaförüne dönüşen diş hekimlerinin gayretiyle diş polikliniklerinin gülüş tasarımı kliniklerine dönüşmesi de öyle.