Haluk Yurtsever

haluk.yurtsever@gmail.com
TÜM YAZILARI
Kazanan Trump değil, seçeneksizlikten beslenen gelecek korkusudur Seçim sonuçlarını ABD’deki hiçbir anket şirketi tahmin edemedi. Sonuçlar belli olduktan sonra girişilen aşırı tasnifli seçmen/seçim mühendisliği çözümlemeleri de körlerin fili tarifine benziyor. Sorunun püf noktası, ABD toplumunda, yaşam kaygısının, gün ve gelecek korkusunun derinleşiyor olmasıdır. Temeldeki neden, ABD’de gelir ve servet eşitsizliğinin tüm zamanların en yüksek oranlarına ulaşmasıdır.
Fırtına yaklaşırken iktidarı ve muhalefetiyle yönetenlerin çaresizliği Siyasal ve devrimci dille konuşursak fırtınanın adı devrimci durumdur. Durumu gerçekten devrimcileştirmek için ise dağınık bir “yığın” gibi duran büyük toplumsal muhalefet potansiyelini, örgütlü bir toplumsal kuvvete dönüştürmek gerekiyor. Toplumun çözülüşü Örgütlenip mücadele ederek bu gidişin tersine çevrileceği umut ve enerjisi de birden çok nedenle zayıflamış durumda. Çaresizlik duygusu, denize düşen yılana sarılır misali hurafelere, komplo teorilerine, kumar ya da uyuşturucu türünden “kurtuluş” sanrılarına yönelişi tetikliyor. Çözülüşle çürüyüş iç içedir.
Ortadoğu cehenneminde dünya savaşının yeni yüzü Kapitalizmin sınırdaki varoluşsal kriziyle, hegemonya aşınmasının birleştiği konjonktürde buraya geldik. Emperyalist devletler arasındaki rekabet ve çatışmanın yeni eksenlerinden birini Doğu Akdeniz’deki devasa doğalgaz kaynaklarının yeniden paylaşımı oluşturuyor. Narin cinayeti ve bir sorunsal: 'Çocukluk' nedir, nerede başlar? Zamanın “görev”i, Narin cinayetinin hepimizde yarattığı üzüntü, infial ve itirazı hiç eksiltmeden, sermaye uygarlığının “çocukluk” tanımına, çocuk sömürüsüne karşı düşünsel ve siyasal-pratik eleştiriyi yoğunlaştırmak, çocuklarla birlikte mücadeleyi yükseltmek olarak öne çıkıyor.  Kapitalizmin 'yeni evresi' mi? Sınırda kapitalizm mi? Çin’in küresel ekonomi politik ve jeopolitik ilişkilere getirdiği yeni boyutlar kapitalizmin teorik ve ampirik sınırlarını açık ve billur biçimde görünür kılıyor. Daha çok kâra, daha çok üretime, daha çok tüketime, sınırsız ve sonsuz büyümeye dayanan kapitalizmin kendisini yeniden üreterek sürdüremeyeceği sınıra Çin’in katkısıyla daha büyük hızla yaklaşıyoruz. Sınırda mücadelenin denektaşı: Kültürleşme! Karşı siyasetin olmazsa olmaz koşullarından biri, onun kendisini gündelik yaşam içinde alışkanlıklar düzeyinde yeniden üretebilmesi, yani kültürleştirmesidir. Kültürleşmenin praksisteki karşılığı bu tarafta her şeyin başka türlü yaşandığının gösterilmesidir. Yapay zekâ mı, genel zekâ mı? Günümüzün çıplak gerçeği şudur: Sermaye egemenliği altında teknolojik ilerlemeler, örneğin yoğunlaşan yapay zekâ uygulamaları daha büyük bir sınıfsal ve metabolik yarılma, ultra eşitsizlik ve despotizmden başka bir şey yaratmıyor. Bildiğimiz insanın 'aşılması' mı? Uygarlığımızın en önemli sorunu, binlerce yılın kümülatif birikiminin ürünü olan bilimsel-teknolojik akılla toplumsal akıl, toplumsal bireyle şeyleşmiş parçalanmış birey arasındaki mesafenin uçurumlaşmasıdır. Avrupa’da kaos ve sol… Birçok olgu, Çin-Rusya tarafı ile ABD-NATO arasındaki gerilimin konvansiyonel savaşlar biçiminde yoğunlaşarak süreceğini gösteriyor. Silahlanma tırmandırılıyor. ABD silah fabrikaları gece gündüz çalışarak kârlarına kâr katacak. Yük ise en çok Avrupa’ya binecek gibi görünüyor. Avrupa: Sınırda bunalım ve mutasyon Avrupa solu, dünyayı küresel bağlantılarıyla yeniden yorumlamakta, emekçi sınıflarla/toplumsal proletaryayla organik biçimde bağlanmakta yetersiz kalmış, kendisini marjinal ve postmodernist söylemler üzerinden var etmeye yönelmiştir. Göçmenlere sahip çıkma; etnik, dinsel, cinsel baskılara karşı kimlikleri, özgürlükleri savunma; ekolojik yıkıma eylemli karşıtlık, yerel siyasete alan açma gibi tümü haklı talepler öne çıkarılırken, toplumsal mücadele alanlarında tarihsel inisiyatif yitiriliyor. Bir sınıftan alınmadan başkasına verilemez! Şimşek operasyonunu ve “yeni anayasa” dayatmasını tüm içeriği ve mantığıyla, buna ortak olmak isteyenleri pişman edecek bir kararlılıkla reddetmek, Türkiye’nin NATO savaşlarına sürüklenmesine karşı çıkmak, emek odaklı mücadeleyi, doğrudan kitle eylemliliği ekseninde, mevcut gerici parlamentonun dışında ete kemiğe büründürmek gerekiyor. İvedi gündem: Savaşa karşı mücadele… Küresel hegemonya kavgasında emperyalist güçlerden birinden yana ötekine karşı olmak sosyalistler için seçeneklerden biri değil. Öte yandan, bu topraklarda yaşayanlar olarak, “emperyalistler arası savaş”a ve “sınır ötesi operasyonlar”a kayıtsız kalma lüksümüz yok. Kapitalizmin sınırında devrimci siyaset Amaca bağlılığın en iyi denek taşı yürüyüşün kendisidir. Pratiğe tutulacak en iyi ayna yürüyüşçülerin kendi aralarında, etkili oldukları toplumsal alan ve birimlerde ne yaptıkları, gündelik hayatı nasıl yaşadıkları, birbirleriyle nasıl ilişkilendikleri, mücadeleyi, örgütlenmeyi eylemleri hangi değer ve ilkelere göre yürüttükleridir. Kapitalizmin 'yeni normali'nde siyaset “Yeni normal”, bana göre siyasal insanın ve kurulu siyaset sistematiğinin çözülüşünü anlatıyor. Güncel kapitalizm, artık düzenin devamı için yurttaşa, siyasal insana ihtiyaç duymuyor. Egemen siyaset yordamıyla toplumsal ve kişisel yaşamı üzerinde söz ve karar sahibi olamayacağını deneyerek öğrenen, siyaseti kirli bir çıkar sağlama uğraşı gören birey siyasete yabancılaşıyor. 'Demokrasi ve seçim' mi dediniz? Kurulu siyasal düzenlerin ve düzeneklerin eskisi gibi işlemediği, sermaye-devlet-ulus ilişkilerinin, insanlar ve toplumlar arası iletişimin, etkileşimin yalnız araçlarının değil içeriklerinin de değiştiği, gidici olanın gönderilemediği, gelecek olanın gelemediği, özetle kapitalizmin tarihsel, teorik sınırlarının belirginleştiği koşullarda siyaset paradigması da dönüşüme uğruyor. Dünyayı değiştirmek için bu kaotik, tehlike ve olanaklarla dolu durumun kavranması, yeniden yorumlanması gerekiyor. Şimdi nereye? Hiç kimse için hukuk güvenliği yok. AKP devleti, kendisine karşı çıkan tüm toplumsal muhalefet odak ve bireylerini “seçmeli caydırıcılık” diyebileceğimiz bir yöntemle yalnızlaştırarak cezalandırıyor. 31 Mart sonrasının ekonomi politiği üzerine Önümüzdeki dört yıl için, düzenin ve rejimin yazdığı senaryoları yırtacak, olayların gidiş mantığını değiştirecek biricik gelişme, emekçilerin aktif kitle çıkışları olabilir. Savaş bulutları kümelenirken… Bir tarafında Çin ve Rusya’nın, öteki tarafında ABD ve müteffiklerinin yer aldığı "vekalet" ve “hibrit” savaşları artarak sürecek. Savaşlar tüm ülkelerin iç siyaset dengelerini etkileyecek. Siyasetsiz seçim… 31 Mart’ta CHP’nin oyları bölmeme, Erdoğan’a kazandırmama söylemiyle yarattığı çemberi kırma olanağı doğmuştur. Herkesin oyunu istediği adaya vereceği bir seçim siyasete dinamizm getirebilir. 'Devletin bekası' mı, toplumun bekası mı? Mayıs 2023 seçimleriyle, taşları uzun yıllar içinde cumhuriyet ve komünizm düşmanlığıyla döşenen bir sürecin, bu toprakları “ortak vatan” olmaktan çıkaran bir evresine girmiş bulunuyoruz.