İbrahim Uslu

ibrahimuslu1@yahoo.com
TÜM YAZILARI
No panic İktidar kanadının empoze etmeye çalıştığı, kaygılı muhaliflerin ise inanmaya dünden hazır olduğu, iktidara yönelik kamuoyu desteğinde artışlar yaşandığı yönündeki açıklamalar aslında o kadar da doğru değiller. Son yıllarda gerçekleşen seçmen davranışlarına bir kez daha dönüp bakıldığında bile bu öngörülerin zayıflıkları ortaya çıkıyor. Seçimlerde başarı için, sükunetini koruyabilmenin yanı sıra rasyonel düşünmeye ve davranmaya devam edebilmek olmazsa olmaz.
İktidar ve terör odaklı iletişim İktidar, 7 Haziran 2015 seçimlerinden bu yana bir propaganda malzemesi olarak terörü yoğun ve stratejik biçimde kullanmaya çalışıyor. Her halükârda terör konusunun etkili bir malzeme olduğunun farkında ve propaganda argümanlarını süreç içerisinde revize ederek bundan sonra da kullanacağı anlaşılıyor. Darbeyi enişteden, teröristi ise taksiciden öğrenen bir iktidar görüntüsü tabii ki inandırıcılık ve ikna açısından zaaflar yaratmaktadır. 2002 mi 1999 mu? Seçim takvimi yaklaştıkça cumhurbaşkanlığı yarışının çokça konuşuluyor olması anormal bir durum sayılmaz. Ancak milletvekili seçimlerinin siyasetin gündemine yok denecek kadar az geliyor olması gerçekten şaşılası bir tutum. Fakat ittifakların hedeflerini gerçekleştirmek için cumhurbaşkanlığının yanı sıra Meclis’te de çoğunluğa ulaşmaları gerekiyor. İki ayaklı seçimin her biri için ciddi seçim mühendisliği gerektiğini bilhassa 6’lı Masa partilerinin gözden uzak tutmaması gerekiyor.
Seçmen yolsuzluğu önemsiyor mu? “Bal tutan parmağını yalar”, “Su akarken testiyi doldur”, “Çalıyorlar ama çalışıyorlar” gibi özlü sözler üreten bir siyasal kültürün yolsuzluklara karşı duyarlı olması pek de mümkün görünmüyor. Ancak, kendi seçmeni açısından riski minimum olsa bile, bu ve benzeri olaylar iktidarın hem cumhurbaşkanlığı seçimini kazanmak hem de yeterli sayıda milletvekili çıkarmak için çok ihtiyaç duyduğu yeni seçmenleri bulmasını oldukça zorlaştıracaktır. Masa dağılıyor mu? Çok sayıda kişinin umutsuzca da olsa hala devam eden masanın dağılacağı yönündeki beklentisi ne ölçüde gerçekçi? Aslında bu kadar gelişmeden sonra soruyu artık şu şekilde sormak gerekiyor: Masa niye dağılmaz? Erdoğan'a niye oy veriyorlar? Vatandaşların bir partiye veya adaya verdiği destek, daha çok rakip partiye ve adaya yönelik öfke ve nefretinden kaynaklanıyorsa, bu durumda siyasal tercihlerini bir mantıksal zemine oturtmasına gerek kalmıyor. Bu nedenle de objektif kriterlere göre başarısız sayılacak bir iktidar, hak ettiğinin ötesinde seçmen desteğine sahip olabiliyor. İktidarın bu stratejisi sayesinde seçmen erozyonu yavaş gerçekleşiyor ama öte yandan yeni seçmen bulma olasılığını tamamen yok etmiş durumda. Endişeli muhafazakârlar ve helalleşme İnsanların önyargılarını ve kaygılarını terk etmeleri uzun zaman alıyor, ama öte yandan da kum saati çalışmaya devam ediyor. Burada esas sorulması gereken soru bence şu: Muhafazakârlar için güvenli tek liman AK Parti’dir ön yargısının yıkılması sadece Kemal Kılıçdaroğlu’nun ve CHP’nin mi görevidir, yoksa bu konuda muhalif kanaat önderleri ve Altılı Masa daha etkin bir şekilde devreye girmeli mi? Altılı Masa'nın evrimi Yorumcuların büyük çoğunluğu Altılı Masa’yı yeterince hızlı davranmamakla eleştiriyor ama aslında sadece dört aylık bir süreç sonunda, birbirine benzemedikleri için iktidar kanadının müstehzi ifadelerine muhatap olan farklı partiler, önemli konularda anlayış birliğine sahip de facto bir ittifak yapısına ulaşmış oldu. Şapkada tavşan kaldı mı? Seçim kazanmak illüzyon ile gerçekleştirilecek bir iş değil. İktidardaki partiler açısından bütün mesele vatandaş memnuniyeti yaratıp yaratamadığında. Ve bütün cerbezesine rağmen, mutsuz ettiği seçmenleri yeniden kendisine oy vermeye ikna edecek yöntemleri popülizm henüz icat edemedi. Yanlış adayı mı tartışıyoruz? Bu verili koşullar altında muhalefetin adayının kim olduğunu tartışmak yerine iktidar blokunun ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın bu tabloyu değiştirmesinin mümkün olup olmadığını, önündeki strateji seçeneklerini, siyasetin bu güç dengesizliği koşullarında nasıl şekilleneceğini konuşmak çok daha yerinde bir tutum olacaktır.