Kavel Alpaslan

kalpaslan@gazeteduvar.com.tr
TÜM YAZILARI
İşçi oyunları, olimpiyatları geride bırakınca: Spartakiad Bugün 1920’lerin devrimci rüzgarını hissetmeyi ummak elbette gerçek dışı olacaktır. Buna karşın Spartakiad gibi örnekleri incelemek, Podvoyski gibilerin yazdıklarını okumak, düşünce dünyamızdaki hantallıktan kurtulmamıza vesile olabilir. ‘Olağan’ gördüğümüz, üzerine kafa yormaya gerek duymadığımız, toplumsal yaşamımızın kurumsal parçalarını farklı şekillerde okumak, nasıl bir çağda yaşadığımızı anlamlandırmamızı sağlayabilir.
Gazze için sessizlik: Hak, güçle birleşmedikçe Mahmud Derviş'in Gazze İçin Sessizlik, Alışılagelmiş Hüznün Günlüğü isimli denemesi bize sadece şairin düşüncelerini aktarmakla kalmıyor, aynı zamanda Filistin’e ait bir yolu tanımlıyor. Derviş bu kitabı 1973 yılında kaleme almış olmasına karşın, verdiği cevaplar, yaptığı tespitler Filistin mücadelesi sürdükçe işlevini koruyacak nitelikte. Srećko Horvat: Dünyanın sonuna gitmiyoruz, zaten oradayız Bugün takip ettiğimiz şey savaşın yaygın bir şekilde normalleşmesi. Filistin’deki, Gazze’deki insanlar için savaş demeden önce şunu düşünmek lazım, onlar barış ne görmediler ki? Benim ülkem geçmiş 30 yıl içinde barış içinde olduğu için ben şanslıyım. Bunca sürede en azından etrafta ölü bedenler görmedik, bodrumlarda saklanmıyoruz, günlük aktivitelerimizden dolayı endişelenmiyoruz.
Savaş, insan vücudu ve işçi sınıfının tuvali Sovyetler Birliği’nin ‘inşası’ 1930’larda büyük bir ivme kazanır. Artık geçmişin kederi, sanatta da yerini geleceğin ışığına bırakır. Çünkü o gelecek bir şekliyle, başarılı ya da başarısız da olsa artık inşa edilmeye başlanmıştır. Bunun sanatsal yansıması da 1920’lere oranla farklıdır. Bir ‘Berlin Duvarı’ miti: Almanya neden hala iki renk? Berlin Duvarı'nın yıkılmasıyla iki Almanya'nın birleşmesi sosyal ve siyasi sonuçlar doğurdu. İki ayrı sistemin karşılaştırılması açısından da bir olanak yarattı. Zetkin Toplumsal Araştırmalar İçin Forum, birleşmenin sonuçlarını ve mevcut krizleri Gazete Duvar okurları için değerlendirdi. Emojileri komünistlere mi borçluyuz? Arntz’ın eserlerine baktığımızda, sade ve basit bir şekilde işlenmiş ‘evrensel sembol dünyasına’ giriyoruz. Fabrikaların, sokakların, farklı sınıfların geometrik kareler ile bize anlatılıyor oluşu, boyutlar arası geçişin harika bir örneğini sunuyor. Özel mülkün yokluğunda özgürce şehirler yaratmak 'Ölü mahzeni' anlamına gelen The Charnel-House, 1920’lerden başlayarak konstrüktivist, fütürist, modernist hareketlerin Sovyetler Birliği’nde nasıl bir fırtına estirdiğini etraflıca açıklayan bir arşive sahip. Sitenin başında bulunan ve mimarlık üzerine çalışmalarıyla öne çıkan ABD’li yazar ve tarihçi Ross Wolfe bize Sovyet mimarisi, şehir plancılığı ve sanat akımları hakkında oldukça dikkat çekici şeyler anlattı. Plaj fotoğraflarının ötesinde: Lübnan’ın arşivini tutmak Hâkim anlatı bize Lübnan’ın bir zamanlar ‘Paris’ olduğunu söylüyor. Oysa gerçekten Ortadoğu’da bir Paris oldu mu -ya da olmalı mı? Peki İç Savaş öncesinde her genç plajda ‘seküler’ bir eğlence mi sürüyordu? Savaşın ‘estetik’ yanı olur mu? Lübnan’ın bugününü anlamak için geçmiş bize neler söyleyebilir? Tetris’ten fazlası: Sovyet atari oyunları Sovyetler Birliği’nde ‘oyun’ kültürü dediğimiz Türkçeye ‘atari’ ya da ‘salon oyunları’ olarak çevrilen arcade games. Bir başka değişle oyun salonlarında jeton atılarak cihazlarda oynanan oyunlardan bahsedeceğiz. Bu oyunlar bir ekran yardımıyla dijital; langırt-vari örneklerde olduğu gibi mekanik ya da ikisinin kombinasyonuyla programlanan cihazlardan oluşabiliyor. Lenin ‘cahil-yobaz’ mı? Celal Şengör bir şeyi doğru tespit etmiş: Sosyalistler gerçekten de Marx’tan alıntı yapıyorlar. Çünkü Marx’ın düşüncesinde yaşadığımız dünyaya dair sarsılmaz bağlar görüyorlar. Sosyalistler toplumsal mücadeleler tarihine dokunmuş herkesten alıntı yapıyorlar. Burada mesele alıntı yapılması mı? Yoksa alıntılarda bahsi geçen sözler mi? Sizce hangisi bir kişiyi ‘cahil’ ya da ‘yobaz’ kılar? Erkin Özalp: Devrim arayışları ‘bulaşıcı’ olabiliyor Erkin Özalp, 'devrim nasıl yapılır' sorusunu "Hükümetlerin halk tarafından az çok meşru sayılan seçimlerle iş başına geldiği hiçbir ülkede, sol, seçim dışı yollarla iktidara gelemedi. Buna karşılık, seçimle iktidara gelen solcular da yine bugüne kadar, kapitalizmin aşılması hedefi doğrultusunda çok fazla yol alamadı" diye yanıtlıyor. Ekim Devrimi’nin yetiştirdiği bir ‘inşacı’: Valentina Kulagina Kulagina’nın kendini inşası, Sovyetler’in inşasına paralel gider. Ekim Devrimi olduğunda daha 16 yaşında bir gençtir. Sovyet yönetimi ona ekonomik arka planına bakılmaksızın yeteneklerini geliştirebileceği bir alan açar. O da bu alanda serpilir. İnşanın sertliğinde eğilmeden mücadelede yer alır. Eski futbolcu, yeni şair İvan Ergiç: İnsan siyasi bir varlık olmalıdır İvan Ergiç ile modern, endüstriyel ve cinsiyetçi futbola karşı alternatiflere dair konuştuk ancak özellikle son yıllarda kaçırdığımız gelişmelere odaklanmak isteyerek şiirlerini sorduk. Aşk, kişisel deneyimler ya da toplumsal/siyasi temaları tercih eden şair Ergiç bize edebiyat yolculuğunu anlattı. İşçilerin kurşunladığı tablolar Nazilerin yaktığı tablolara karşı Almanya’da savaşın yıkımına karşı çıkabilecek az sayıdaki onurlu insandan biri olarak Seiwert emekçilerden yana tavır alır. Ve kendi gibi düşünen sanatçılarla, devrimcilerle arkadaşlıklar geliştirir. Bu sürede Marksizmi tanıma fırsatı bulur. 1920’lerde adından konstrüktivizm başlığı altında söz ettirecek Seiwert 1910’ların ikinci yarısında empresyonizm ve dadaizm gibi akımlardan etkilenir. Fransız sömürgesi Yeni Kaledonya karıştı: Azerbaycan neden suçlanıyor? Fransız medyası ‘eylemlerde Azerbaycan bayrağına rastlandığını, dolayısıyla sorumlunun Azerbaycan ve Türkiye istihbaratı’ olduğunu iddia ediyor. Hatta daha abartanlar ‘bu krizdeki perde arkasındaki sorumlunun Çin ve Rusya’ olduğunu öne sürecek kadar işin ucunu kaçırıyor. Kızıl Elvis: Ne kapitalisttim ne de kördüm, bu yüzden devrimci oldum Reed, dinleyicileri şovun bir parçası haline getiren, oldukça interaktif ve eğlenceli bir sahne anlayışına sahiptir. Bir diğer popülarite nedeni, Reed’in şarkılarını dünyanın her köşesinde söylemiş olmasıdır. Amazon ormanlarından Bangladeş’e; Lübnan’dan Şili’ye kadar neredeyse ayak basmadık, gitar çalmadık yer bırakmaz. Reed’in bu dayanışma birikimi müziğine ve kimliğine de yansır. Göztepe’nin Süper Lig şifresi: 'Hoca bir kere komünist, yani çalışkan' Bir taksici takımın başarısını Bulgar Teknik Direktör Stanimir Stoilov’a bağlıyor ve şöyle diyor: “Bilader bu adam başka bir adam. Her şeyi kenara bırak, bir kere hoca komünist, yani disiplinli, çalışkan. Takımı öyle şampiyon etti.” Taksici her ne kadar Göztepe tribünlerinin ortak yorumunu dile getirse de ‘komünist Stoilov’ tanımlamasının hareket noktasını hoş bir şekilde işaret ediyor. Bir gazete haberi nasıl cam bezi olur? O halde nedir 1 Mayıs’ı unutup Özgür Özel’in karşısındaki koltuğu zihnimizdeki manşetlerde üst sıraya çeken şey? 'Kara Kule'nin tercihlerini yönlendiren nedir? Her ne kadar meselenin ciddi bir kısmı medyanın gündemleri ele alış şeklini içerse de tek başına medyayı sorumlu tutamayız. Mesele biraz da siyasi ve toplumsal aktörlerin ‘gündeme getirip’ ‘gündemden düşürme’ tercihlerinden kaynaklanıyor. Moskova Yazıları | Bir hayalle patlatılan katedralin dönüşümü Katedralin temelinde yaşanan yolculuğun aynı zamanda Rusya’nın ve Sovyetler Birliği’nin dönüşümüne ayak uydurduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Asıl ilginç kısmı ise aynı temeli biraz daha kazınca buluyoruz. O da tarihin her zaman doğru bir çizgide ilerlemediği. Dün yapılanın bugün yıkılabildiği, bugün yapılanınsa yarın külünden yeniden yapılabildiği. Toplumsal yaşamın kalbi Lenin Kütüphanesi'nde atarsa Odaların camlarından Kremlin manzarası görülüyor. En büyük ve en ünlü odalardan bir tanesinde, uzunca yolun sonunda, kitap okuyan büyük bir Lenin heykeli duruyor. Her iki yanında ise Marx ve Engels heykelleri Lenin’in arkasındaki tabloyu ortalıyor. Duvarlarda ise diğer büyük yazarların, edebiyatçıların, düşünürlerin büstleri masalarda oturanları çevreliyor. Moskova Yazıları | Bir sonraki istasyon: Sosyalist gerçekçilik Böyle depresif, dejenere bir dünyada birinin ötekine benzemediği renkli, alt metni derin Moskova Metrosu tasarımları; tek desturu kâr hırsı olan günümüzün, monoton ve gri şehircilik anlayışına kılıç çekiyor. Gündelik hayatın nasıl tam içine engin bir ufkun sığabileceğini hatırlatıyor. Dünyaya ait kurtuluş mesajı, bir kenti nasıl şekillendirdi? Ekim Devrimi’nin açtığı ufuk ne Şablovski’ye, ne Şuhov’a ne Moskova’ya ne de sadece mimariye has. Sınıfsız, sınırsız bir dünyaya doğru yola çıkan bir deneyimin hayatın ve dünyanın her alanına nüfuz etmesi şaşırtıcı değil; şaşırtıcı olan bu deneyimin sıra dışı izlerini bir kentin sokaklarında takip edebiliyor oluşumuz. Ötekilerin Arkeolojisi: Görünmez kılınan emeği görünür kılmak "Arkeolojinin bilimsel bir düşünüş olarak ortaya çıkmasında ‘orta ve üst sınıf’ın ihtiyaçları belirleyici olmuştur. Bu yüzden detaylardaki sınıf çatışması, cinsiyetçilik, emek sömürüsü, ırkçılık, şiddet göz ardı edilmişti. Günümüz arkeologları da bu körlükten üzerlerine düşeni almışlardı. Her arkeolojik çalışmadan fallik bir zafer, bir anıt ve bir iktidar devşirmeye çalışarak antikçağın ideolojisini üstlenerek günümüzde de devam ettirmişlerdi." Karanfilli adam Nikos Beloyannis anısına "Biz ülkemizi ve halkımızı bizi yargılayan sizlerden daha çok seviyoruz. Bunu özgürlüğü ve bağımsızlığı tehlikeye düştüğünde ve toprakları işgal edildiğinde kanıtladık. Biz ülkemizin güzel günler görmesi için mücadele ediyoruz. Açlık ve savaşların olmadığı bir ülke için, insanların rüya ve umutlarının ölçü alındığı şafakların sökmesi için." Nükleer silahlanma yanlısı koyun postlu kurt Zizek Mesele mevcut savaşta kimin haklı kimin haksız olduğu değil, Zizek’in ideal çözüm olarak emperyalist paylaşım savaşında tüm dünyayı yerle bir etme kapasitesi bulunan nükleer silahlardan yana tavır alması. Üstelik bunu da bir ‘solcu’ olarak söylediğini dile getirmesi. Sovyetlerin içinde devrimci bir çıkış arayışı: Mühendis Devrim sonrası dönemde Sovyetler Birliği’nin geleceğine ilişkin endişelerin sol bir perspektifle dile getirildiği eleştirel metinlerin bir örneği Yuri Krımov’un Mühendis isimli kitabı kısa bir zaman önce Kor Kitap’tan çıktı. Yazar, sadece Sovyetler’deki bürokrasiyi, kariyerizmi, geri kafalılığı eleştirmekle kalmıyor aynı zamanda devrimci bir çıkış yolu gösteriyor. Bir etnoturizm arsızlığı: ‘Mübadele’ ismiyle kokteyl satmak İnsanların türlü acılar içerisinde değiş tokuş edildiği 1922 Nüfus Mübadelesi'nin ismini bir kokteyle vermek? Bu toprakların tarihinde işlenmiş belki de en fantastik insanlık suçlarından biri olan mübadeleyi her şeyden soyutlayıp içki ismi yapmak? İşte bu sadece ‘rant gölgesi altında yok olan kasaba kültürü’ nostaljisi ile açıklanamayacak, daha vahim bir durum. Kadın kurtuluş mücadelesinin yansımaları Dünya Emekçi Kadınlar Günü’ne dair hazırlanan pulların ilk örneği yine bizi Sovyetler Birliği’ne götürüyor. Sovyetler Birliği ve sosyalist ülkelerde gördüğümüz bu yoğunlaşma tablosu 20. yüzyılın sonuna doğru değişir, Batı ülkelerinde de 8 Mart pullarına rastlamaya başlarız. Sahada başlayıp cephede biten ‘Futbol Savaşı’ El Salvador’un, Honduras ile oynadığı karşılaşmayı uzatmalarda 3-2 kazanmasıyla birlikte her iki ülke arasındaki diplomatik bağlar kopar. El Salvador el altından ABD’nin ıskartaya çıkarttığı İkinci Dünya Savaşı’ndan kalan birkaç savaş uçağını satın alır. Dünya Kupası vizesinden iki hafta sonra, 14 Temmuz’da El Salvador, Honduras’ı işgal eder ve böylece kısa süren ancak kanlı sonuçları olan ‘Futbol Savaşı’ başlar. Hiçbir şeyi olmayanların yüzleri: İşçiler Sovyetler Birliği’nde özellikle 1920’lerde basılan pullar, devrimin ‘emekçi’ karakterinden dolayı dünyada eşi benzeri olmayan örnekler sunuyor. Aradığımız ‘satacağı emeğinden başka hiçbir şeyi olmayan bir insanın, bir işçinin portresi’ de tam da burada karşımıza çıkıyor.