TÜM YAZILARI
Ömrümüz Bahçeli’nin şifreleriyle geçiyor
Gazetecinin işi soru sormaktır. Bahçeli, gazeteciyi kendisinin gönlünü hoş tutacak bir parti görevlisi gibi azarlamak yerine soruyu yanıtlasa Erdoğan ile aralarında görüş ayrılığı olup olmadığını öğrenecektik.
Aile boyu cinayetler de bulaşıcı mı?
Her aile boyu cinayet ve intihar haberini gördüğümde düşünmekten kendimi alamadığım bir soru var: Acaba biz gazetecilerin de bu vakaların artmasında rolü var mı? Zira bu vakaların bir yanı cinayet ise öbür yanı da intihar. Bulaşıcı olması ve başkalarına da örnek oluşturması nedeniyle de -istisnai haller dışında- intiharların haberleştirilmemesi gerekli. Evrensel gazetecilik deneyiminin bizleri ulaştırdığı aşama bu.
Yargılayan gazetecilik ve masumiyet karinesi
İktidar medyası, kayyum atanmasını ertesi sabah güle oynaya duyurmakla kalmadı. Ahmet Özer’i suçlu gösteren başlıklar attılar. Türkiye Gazetecilik Hak ve Sorumluluk Bildirgesi’nde, “Yargı kararı kesinleşmedikçe, şüpheli ya da sanık suçlu ilan edilmemelidir” ilkesine yer veriliyor. Ahmet Özer hakkında iktidar medyasındaki yayınlarda bu ilkeler açıkça, bile isteye ihlâl edildi, ediliyor.
Soramadıkları gibi savunamadılar da
Ne gazetecilik yapabildiler ne de kendilerine söylenen onca sözü, onca eleştiriyi yanıtlayabildiler. Kendilerini savunamadılar bile. Karşısına çıkabilen gazeteciler işlevini yerine getiremeyince Erdoğan da üste çıktı; EXPO Fuarı’nda “Medyamız bu hadiselerde kötü bir sınav veriyor. Sorumsuz yayınların kabul edilebilir hiçbir yanı yok” diyerek medyayı suçlayabildi.
Selçuk Bayraktar, dünyanın en zenginlerinden ama…
Selçuk Bayraktar'ın Forbes'in "Dünyanın en zengin ünlüleri" listesinde olduğu Nisan ayında açıklanmıştı. Eylül ayında yeniden ve yeni bir haber gibi yayıldı. Nitekim Forbes Türkiye de milyarderler listesinin yılda bir kez açıklandığını, “şirketlerin piyasa değeri ve dolar paritesine göre güncellendiğini” anımsatma gereği duydu. Haber sitelerinin temel sorunlarından biri, doğrulama eksikliği.
Mizah efsanesinin yağmalanan arşivi
Gırgır şimdi Sözcü gazetesinin eki olarak yayımlanıyor ama eski halinden eser yok. Erdinç Utku’nun yakınması da son derece haklı. Karikatüristlerin güncel çizgileriyle donanmış bir mizah dergisi yerine eski Gırgır’daki karikatürlerin tekrarlanmasıyla yetiniliyor. Eski karikatürlerdeki imzaların çıkarılarak yayımlanmasının ahlaki bir açıklaması olamaz.
'Kulis bilgisi' ve 'iddiaya göre' saçmalığı
Maalesef medyada “kulis bilgisi” ve “iddiaya göre” diye doğrulanmamış dedikoduları yazmak ve TV’lerde anlatmak moda oldu. Anlaşılan Ebru Küçükaydın da bu yaygın yanlışa dayanarak, ‘Ben dedikoduyu yazarım ilgililer yalanlasın’ rahatlığı içine girmiş ama böyle gazetecilik olmaz. Ayrıca Ebru Küçükaydın, daha önce milletvekilliğine ve Parti Meclisi’ne aday olmuş bir CHP’li. Şimdi de CHP’den ihracı isteniyor yazısı nedeniyle.
Özgür Özel’in gittiği binayı karıştırdılar
Milliyet ve Yeni Şafak, Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın New York’ta temaslarını Türkevi binasında sürdürdüğü, sonra da bir ara Turken Foundation binasını ziyaret ettiği haberlerini dikkatle izleseler, iki binayı karıştırmazlardı. A Haber, “Kılıçdaroğlu propagandasını yapmıştı: Özgür Özel’den övgü geldi” ve Sabah da “Kılıçdaroğlu’nun kirli propagandası akıllara geldi” haberinde Türkevi ile Turken’in ikisinin farklı binalar olduğunu vurguladı.
Habercilere mankenlik yaptırıyorlar
Instagram’ı taradım, A Haber, Beyaz TV, CNNTÜRK, Ekol TV, KRT ve 24 TV’den kadın programcıların giydikleri kıyafetlerin markasını tanıttıkları fotoğraf ve görüntülerini buldum. Öğrendiğim kadarıyla, bu haber kanallarının yönetimleri, firmalarla anlaşma yapıyor; firmalar programlarda giyilmek üzere kıyafet gönderiyor, karşılığında da kadın haberciler, Instagram’da o markanın reklamını yapıyor.
Acılardan reyting devşirme ayıbı
Şirin, sevimli bir küçük kızın öldürülmesi hakkında gazetecilik kodları ve ilkeleri hiçe sayılarak, toplumdaki travmatik etkileri umursamadan yayınlar yapılıyor. İnsanların acılarını yaşamalarına izin verilmiyor; bir köyün tüm ahalisinin yaşamı hoyratça harmanlanıyor. Kanayan yara pornografik bir şehvetle deşiliyor, kanatılıyor.
Hakaret kime yasak kime serbest?
Gazeteci dediğin her hakarete karşı çıkar, kimden gelirse gelsin eleştirir. “Beyni emcüklenmiş geri zekalılar” dediği için Dilruba Kayserilioğlu’nu yerin dibine getirip, sonra aynı sözü Mustafa Varank söyleyince “O bizden” diye korumak gazeteciliğe yakışmaz.
Üşengeç ve refleks özürlü gazetecilik
Reha Muhtar’ın yaşamsal riski söz konusu iken gazeteciler, hastane yöneticilerini ya da Reha Muhtar’ın yakınlarını arayıp bilgi almaya da çalışmadılar. Halktv.com.tr’den bir muhabir, 10 gün sonra merak edip araştırdı da Reha Muhtar’ın yeniden entübe edildiği öyle öğrenildi. Böylesine masa başında üretilen çalakalem ve üşengeç haberlerle, gazeteciliğe duyulan güven ve mesleki itibar yok ediliyor.
Gazeteciler, ara zam aldı mı?
Elbette ekonomik krizin medya kuruluşları üzerindeki etkisini, basılı medyanın reklam gelir kaybını yok sayamayız. Tüm çalışanların aylıklarını asgari düzeylere indiren ekonomik politikalar da gözardı edilemez. Ancak bunlardan bağımsız olarak son yıllarda gazetecilerin gelir düzeyinde gerileme olduğu da bariz.
Katilin yaşam öyküsüne odaklanmanın cazibesi
Gazetecilerin görevi bu tür haberler ve saldırıları, gençlerin örnek almasını, kopyalamasını önleyecek tarzda yayımlamak, özenli davranmak. Elbette bu cinayetler ve katiller hakkında hiç bilgi vermeyelim denemez. Fakat haberleri daha sınırlı tutabiliriz, saldırgan gencin davranışını kahramanlaştırıcı ifadeler kullanmayabiliriz.
Neydi o meyhanenin adı?
Bir kişi ile konuşup ya da sosyal medyadaki bir paylaşımı alıp, yer ve zaman vermeden haber diye yayımlamak kolay geliyor olabilir ama bu kötü gazetecilik. Temel habercilik kuralları ayaklar altına alınmış oluyor. Amaç, insanların bilme hakkı ve kamu yararı ise bu metinler o işlevi yerine getirmez.
Erdoğan’ın Instagram hatasını ayıkladılar
Mantık hatasını fark eden, İletişim Başkanlığı, Erdoğan’ın konuşmasının T.C. Cumhurbaşkanlığı sitesinde yayımlanan konuşma metninden, “Çıkardı bana Instagram'dan o görüntüleri” cümlesini ayıkladı. Aynı şekilde Anadolu Ajansı da temizledi o cümleyi. Tabii öyle olunca birçok haber sitesindeki haberde o cümle yoktu.
Bahçeli’den 'sözde' basın toplantısı
Gazeteciler, partililerin arkasında son sıralarda oturuyordu; kameralar da en arkadaydı. Bahçeli, konuşması boyunca partililere hitap etti aslında. Salondaki gazeteciler, MHP ve Ülkü Ocakları’nın Sinan Ateş cinayeti ile ilişkisi hakkındaki iddiaları gündeme getiremedikleri gibi, Bahçeli’nin sağlık durumunu bile soramadılar.
Erdoğan’ın 'Kabin ekibi'nden itiraf
Müderrisoğlu’na bu itirafı için teşekkür ederim. Soruları önceden göndermek ve -kendisi söylememiş ama- İletişim Başkanlığı’nın deşifre edip düzeltip, ekleme çıkarma yaparak gönderdiği yanıtları aynen yayımlamanın savunulur bir tarafı yok.
Gazetecinin diline yakışmayan sözcük: Provokasyon
Kayseri’deki Suriyeli bir şahsın bir çocuğa tacizi, nasıl oldu da sığınmacılara saldırıya yol açtı? Gazeteci olarak araştırmamız, yanıtını aramamız gereken temel soru bu. Benzer saldırılar daha önce de olmuşsa “provokasyon” etiketi bu saldırıları anlamaya, açıklamaya yetmez.
Pilav yiyen erkekler ve kellik komedisi
Prof. Dr. Canan Karatay’a atfen yayımlanan bu metinlerin ciddiye alınır tarafı yok. Pilavın erkeklerde saç dökülmesine neden olduğu palavra. İçeriğine gelince, elle tutulur hiçbir yanı yok, haber bile denemez. Karatay, nerede, ne zaman söylemiş; sözlerinin bilimsel dayanağı var mı sorularına yanıt vermiyor bu metinler.
'Anız yangını' değil gazetecilik zaafı
Sadece yetkililerin açıklamalarıyla haber yapmak, gazetecilik refleksinin ölümüdür.
Gazetecinin görevi ve şirket çıkarları
Gazetecilik, çevreye, doğaya sahip çıkanlara ve mahkeme kararlarına kulak vermeden şirketlerin çıkarlarını korumak, onların projelerinin tanıtımı görevini üstlenmek olmamalı.
Yerlikaya’nın bipolar gafı
İçişleri Bakanı Ali Yerlikaya’nın, aracıyla köprü trafiğini durdurarak eylem yapan gencin “bipolar” olduğu açıklaması, -daha doğrusu gafı- “Bipolar hastası ortalığı karıştırdı” haberlerine yol açtı. Bipolar hastalarını damgalamak ve şiddet eğilimli kişiler olarak göstermek yerine toplumu bipolar hakkında bilgilendirmeli, bipolar olanları da tedaviye yönlendirmeliyiz.
'Sözde' haberler, sözde habercilik
Sözde sözcüğünün anlamı “Gerçekte öyle olmadığı hâlde, öyleymiş gibi kabul edilen”, “sözüm ona”, “güya”. Bu durumda “PKK yöneticisi”nin önüne “sözde” sözcüğü konulduğunda “Gerçekte PKK yöneticisi olmadığı halde öyle kabul edilen” denilmiş oluyor! Yani söylenmek istenilenin tam tersi...
Altı aylık araştırmayı yeni gibi yazdılar
Gazetecilik, sokak köpeklerinin öldürülmesine rıza üretmek için araçsallaştırılıyor. Oysa gazeteciler, insanların doğru karar verebilmesi için eksiksiz ve nesnel bilgi aktarmakla yükümlüdür.
SBK değil de Hakan Şükür olsaydı
Sezgin Baran Korkmaz gibi Türkiye’den ayrılışından ABD’deki yargılamaya kadar birçok soru işareti bulunan biri, böyle apar topar canlı yayına alınmamalıydı. CNN Türk’ün canlı yayını, -önceden hazırlık yapılmadığı için- Korkmaz’ın kendini akladığı ve birilerine mesaj verdiği bir zemine dönüştü. CNN Türk’ün yaptığı canlı yayın gafıydı.
Roma gezisi, davetli gazetecilik ve Murat Ongun’un yanıtı
Medya kuruluşları, Roma gezisinde haber değeri görüyorlarsa gönderdikleri gazetecilerin masraflarını ödemeliydi. “Yeni Türkiye”de bu tür alışkanlıklar yok olmuş olabilir ama eskiden Cumhurbaşkanı ya da Başbakan’ın gezilerinde uçak masrafı yolcu başına bölünür, gazetecilerden tahsil edilirdi. Otel vb. bedelini gazetecilerin kurumları öderdi. Doğrusu da bu.
Asıl hedef Sümeyye Erdoğan’dı
KADEM’in Mütevelli Heyet Başkanı Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın kızı Sümeyye Erdoğan Bayraktar. Yeni Şafak aslında haberinde isim vermeden Sümeyye Erdoğan’ı hedef almıştı. Hedef alınan Sümeyye Erdoğan olunca iktidar yanlısı diğer gazeteler de ona ve vakfına sahip çıkma gereği duymuştu.
Holding nezaretinde futbol söyleşisi
“Demirören Holding temsilcileri”, yanlarına Hürriyet, Milliyet ve Posta’nın futbol yazarlarını alıp Riva’ya götürmüş; bu yazarlar da onların nezaretinde söyleşi yapmış! Bu durumda toplu söyleşiyi “Hürriyet’in sorularını yanıtladı” diye sunan Hürriyet, okurunu kandırıyordu. Milliyet ve Posta da okurlarına eksik ve yanlış bilgi veriyordu.
Implant vidası beyne saplanmadı
DHA’nın haberindeki “Diş implantı, çene kemiği ile ‘orbita tabanı’nı delip, beyin omirilik sıvısına girdi” ifadesi daha doğru. Ama İHA’nın haberindeki “beyne saplandı” ifadesi sanki beyin yumuşak dokusuna kadar girdiği algısı yaratıyor ki öyle olsaydı hastanın yaşamını tehlikeye sokardı. Oysa öyle “abartılı” bir durum yok. İHA’nın haberini yazan muhabir ve ilgili editörlere DHA’nın haberini gözden geçirmelerini öneriyorum.