Mete Kaan Kaynar

metekaankaynar@gmail.com
TÜM YAZILARI
Ve 15’lerden bir kişi kaldı TBMM Başkanı’nın davetine TİP Grubu adına Tarık Ziya Ekinci katılır. Mevzudan da o zaman haberi olur. Bozbeyli, Ekinci’ye fikrini sorar. Ekinci hiç düşünmeden 'Hayır!' der. 'E, bir grubunuzdaki milletvekillerine danışsaydınız; maaş zammı konusunda onların fikirlerini alsaydınız?', 'Yok' der Ekinci, 'Ben grubumuzun bu konudaki fikrini biliyorum. Maaş zammını istemiyoruz'. Konu böylece kapanır.
Kibar Feyzo, Bilo, Tom Amca, Nipper ve Malcom Little Böyle bir mevzudan bahsetmek Erdoğan’ın aklının ucundan bile geçmez, hatta ben onun “ev zencisi” diye bir şeyi bildiğini bile sanmıyorum. Allah tuttuklarını altın etsin şu metin yazarlarının, bu vesile ile hem Erdoğan yeni bir şeyler öğrenmiş oldu hem de biz daldaki kuşa bakacağız diye kafamızı kaldırıp gökyüzüne doğru bakma fırsatı elde ettik. Kinofobi: Yasa çıkartmayın tedavi olun “Kinofobi bir hastalıktır ve “Tüm fobilerde olduğu gibi, köpek korkusunun şiddeti de kişiden kişiye önemli ölçüde değişebilir.” Bir kişi sadece büyük köpeklerden korkuyor olabilir. Kinofobikler hayvan hakları savunucularını çıplaklık-sevici, cinsi sapıklık sevici falan sanacak kadar gerçek dünyayla ilişkisini kesmiş müptezeller de olabilirler.
Hayvan hakları değil 'seçmene selam' ve 'popülizm' yasası Ekonomik kriz AKP seçmenini “de” vurdu. Üstelik, artık, AKP seçmenindeki “Reis nasıl olsa halleder!” iyimserliği de ortadan kalkmış durumda. Erdoğan, elinde kalan son bu enstrümanı da mahirâne devreye soktu: Hayvan Hakları Yasası. Bir hayvan 'hakkı'(!): Öta-nazi Tek başına, hayvan “hakları” ile ilgili bir yasaya “hayvanları öldürmeyi” eklemeyi düşünmek, düşünebilmek bile tedirgin edici. Teklif “öldürmek” kelimesinin yerine “ötanazi” kelimesini koyunca sorunların çözüldüğünü düşünüyor. Vahim ve tehlikeli olan da bizi Orwelvârî bir dünyaya mahkûm eden de bu “kafa”. CHP: 'Birinci parti' gibi davranabilmek Mesele Ajdar olmak değil, Minik Serçe olabilmekte; birinci kalabilmenin ilk koşulu birinciliğe gelmenin sarhoşluğunu atabilmekte ama CHP 31 Mart’tan bu yana elinde soda şişesi midesini ovalamakla meşgul. Dava, beka, tabanca ve izzet Ezoterik mesajlar ne kadar MHPlojinin esasıysa, küfür, ötekileştirici dil, aşağılama da MHPlogların alâmeti farikası haline geldi. Artık tam da “Ne Bahçeli’nin eşofmanı, yüzüğü, silahı ne MHP’lilerin küfürü, hakareti” deme zamanı değil mi? Uygarlık paradigmasını değiştirmek Fikret Hoca’nın son kitabı da Yordam Yayınları’ndan çıkan Uygarlık Paradigmasını Değiştirmek (2024). Başkaya, birçok kitabında ısrarla dile getirdiği bir sorunun altını bu çalışmasında da çizer. “Kapitalizm dahilinde…bir gelecek yok!” Çıkış yolunu da “insanın insanla, toplumun doğayla uyumlu, barışık olduğu” bir dünyanın mümkün olduğunu da göstermekte kitabında: Eko-sosyalizm. AK-Şener Sağcı her politik driftini devlet ve onun bekası ile ilişkilendirerek örter, meşrulaştırır, haklılaştırır. Artık o fırıldak, dönek, her devrin adamı vb. değildir: Devletin bekasına göre politik duruşunu ayar eden sorumluluk sahibi bir devlet adamı, devletin bekası için siyasette fedâkârâne bedeller ödeyen bir kahramandır. Yumuşama: Reform sebeptir iktidarda kalmak netice Erdoğan’ın reformlarının en önemli sebebi, iç politikada kartları yeniden dağıtabilmek, Beştepe’de yeniden oturmasına imkân tanıyacak manevra alan yaratabilmekse ikincisi de Batılı devletlerin desteğini alabilmek, ekonomik krizi aşacak yabancı sermaye girişine olanak sağlayabilmektir. Détente: Stratejik, pragmatik ve karakteristik Erdoğan-Özel-Bahçeli arasındaki görüşmeler siyasette kalıcı bir yumuşama, bir normalleşme dönemi başlatabilir mi? Bahçeli’nin bu gri alanı kendisine yönelik bir politik tehdit olarak algılamadığı zeminde yumuşama yol alabilecek; aksi takdirde birkaç aya bile kalmaz, unutulup gidecek; siyasi tarihimize gömülecektir.  Savaş durmazsa dünya dursun Dayamışsa İsrail, Filistin’in bağrına hançerini, Bulunur elbet kurtaracak bahtı kara mâderini. 19 Mayıs’ta sadece üç dakika Filistinli çocuklarla hemdert olmaya ne dersiniz? Hocayı vurdular! Bu ülke ne zamandan beridir silahın, merminin bu kadar kolay, rahat erişilebildiği bir ülke oldu. Beş ay sonra genç adamın biti niye kanlandı; bu çocuğun eline silahı kim verip okula saldı. Hanımlar, beyler asıl soru geliyor “Bu genç ne ara bir suç makinasına döndü?” Yamayasa, akasya, gül, zakkum ve zıkkımın kökü Yeni bir anayasaya ihtiyacımız var, elimizdeki anayasa ne kadar değiştirile, değiştirile bugüne gelmiş olsa da Türkiye toplumunun ihtiyaçlarını karşılamaktan hâlâ uzak. AKP’nin yıllardır diline doladığı “yeni” anayasa ise Türkiye toplumunun ihtiyaçlarıyla değil, Erdoğan’ın yeniden seçilmesi etrafında şekillenen siyasal ihtiyaçlarla ete kemiğe büründürülüyor. Ne vefasız komşumuzdun sen Meral Apla İYİ Parti’nin bir kongre ile genel başkanını değiştirebilme basiretini gösterebilmesi ve Akşener’in bu süreci zorlaştırmaması gayet olumludur. İYİ Parti bir lider partisi değil de bir kadro partisi olacaksa bu Kurultay, partinin siyasi hayatındaki bir milat olarak kabul edilecektir. Partide lider/kadro değişikliği yapılmasaydı Akşener’in kendisi ile birlikte İYİ Parti’yi de tarihe gömeceği ayan beyan ortadaydı. Maklube'den ıstakoza AKP’nin ANAP'laşması Maklube ne kadar Doğulu ise ıstakoz da o kadar Batılı; ne ilginçtir ki AKP’nin “dün”ü ne kadar Batılı ise “bugün”ü de o kadar Doğulu, dünü ne kadar muhafazakâr demokrat ise bugünü de o kadar otoriter. Maklube ne kadar AKP’nin başı ise ıstakoz da o kadar sonu. AKP ne zaman yenildi? 2028’de yapılacak seçimlerde kişi kültü etrafında kümelenen bir zümre olarak AKP tamamen biter Erdoğan’ın siyasi hayatı da sona erer mi ermez mi şimdiden bir şey söylemek zor. Ancak, Erdoğan ne yapıp edip 4. defa cumhurbaşkanı seçilse bile AKP’nin siyasal sistemden tasfiye edilme süreci, AKP’nin ANAP’laşma süreci devam edecek gibi. Amirimin 'Etimesut'u ve Spartakist Sadık Ahi’nin eti oluşu Gerçek sosyalizmin Anadolu coğrafyasındaki izdüşümünün ahilik olduğunu düşündüğünden “ahi” lakabını kullanan Sadık Ahi, soyadı kanunu çıktıktan sonra ahimes’ud’un, etimesut olmasından etkilenerek kendisine -anneannemin evlenmeden önceki soyadı da olan- “Eti” soyadını seçer. Velhasılı kelam Atatürk’ün adını değiştirdiği bu köy, benim soyağacımın tarihinde de derin izler bırakacaktır. Seçimlerin mağlupları ve mağdurları Bu seçimlerin bir “mağlubu” varsa o da İYİ Parti’dir. Nisan 2024’e gelindiğinde artık Akşener’in ne yapacağı değil ne zaman siyaseti bırakacağı konuşulmaktadır. Öte yandan Batılı Kürt seçmenin bizatihi AKP’yi cezalandırmak için değil, kentli yaşam tarzlarını olası bir AKP yönetiminde daha fazla tehdit altında gördükleri için CHP’yi tercih ettiklerini düşünüyorum. İklim değişti Akdeniz oldu, gülümse Hiç eğip bükmeye gerek yok: 31 Mart seçimleri Özgür Özel’in siyasi kariyerinde olduğu kadar CHP tarihinde bir dönüm noktası olarak anılacak. 31 Mart seçimleri sonrasında Post-Erdoğan  dönemi de artık daha yüksek sesle düşünülmeye, planlanmaya, konuşulmaya başlanacak. Kullu nefsin zâikatü’l mevt AKP tüm büyükşehirler, iller, ilçeler, beldeler ve mahalleler için tek bir aday gösterdi: Recep Tayyip Erdoğan. 31 Mart seçimleri Erdoğan’a “Devlet Benim” diye caka satan bir Güneş Kral, bir The Reis, olmadığını da hatırlattı; bu da az bir şey değil. Umudu kesme yurdundan Üzgünüm, 'haklı olmamız' (yani 14 Mayıs’tan bu yana yaşadıklarımız, yaşattırıldıklarımız)  'haklı kalmamızı' (yani bu seçimlerde oy vermememizi) sağlamıyor. Parlamento ve Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde -bir şekilde- umduğumuzu bulamamamız, hayallerimizin umutlarımızın berhevâ edilişi 31 Mart’ta sandığa gitmememizin gerekçesi olamaz; olmamalı da. TİP: Hüsn-i zan’dan sû-i zan’na Gökhan Zan’ın adaylığının defacto çekilmesi, TİP’in bir yanlıştan dönme cesaretini göstermesi; Hatay Büyükşehir Belediye Başkanlığı’nı kazanamayacak olsa da rahatlıkla yüzde 10-12 bandında bir oy alabileceği bir yerden vazgeçmesi Türkiye siyasetinin unuttuğu hasletlerdendir. Siyasetin 1 Nisan'ı İYİ Parti Ankara’da yüzde kaç oy alır, Mansur Yavaş yeniden seçilir mi, iktidar güç kaybeder mi, muhalefet yine nal toplar mı vallahi bilmiyorum; bakacaz, görecez. Ama İYİ Parti’nin 1 Nisan şakaları yapmaktan çok hoşlandığı kesin. İmamoğlu ve Erdoğan arasındaki cumhurbaşkanlığı yarışı kızışıyor Yerel seçimleri İstanbul’daki, İstanbul’da da Erdoğan ve İmamoğlu arasındaki bir melhame-i kübraya çeviren iklim, ne İstanbul’un finansal, tarihsel vb. önemi, ne şu ne bu. Burada belirleyici olan 2028 Cumhurbaşkanlığı Seçimleri’dir. İmamoğlu yeniden seçilirse, yeni bir anayasa yapmak ve onu referanduma götürmek de çok riskli hale gelecektir. Erdoğan’ın bir kere daha aday olması da hayli zorlaşacaktır. Darbenin 'post moderni' nasıl olur? Schrödinger'in kedisinin hem yaşaması hem yaşamaması misali, siyasal sistem de askerî düzeni normalleştiren (“28 Şubat bin yıl sürecektir” sözü de bunun altını çizer) yapısıyla hem bir darbedir hem de değildir. Onu postmodern yapan da bu özelliği olsa gerektir. Mertçe cinayetlerde yüzde 50’ye varan seçim indirimi İYİ Parti öyle bir parti ki; bir yandan partide GİK üyesi ile İlçe Başkanı birbirine giriyor; suikast pazarlıkları yapılıyor öte yandan Genel Başkan ya hüngür hüngür ağlıyor ya ortalığa kurşun boca ediyor ya da mert cinayetlerden bahsediyor. Acun Ilıcalı “Survivor: İYİ Parti Adada”yı çekse; yeminle, ben bile hiç kaçırmam seyrederim. Hatay keşke 'şahsi meselen' olmasaydı? CHP yaklaşan yerel seçimlerde Hatay’da bir başarı elde eder mi; eder. Lütfü Savaş yeniden belediye başkanlığına seçilir mi; seçilir. Peki bu CHP için bir zafer olur mu; olur ama olsa olsa 'Pirus Zaferi' olur. Lütfü Savaş kazanacak ama Özgür Özel kaybedecek. Yerel seçimlerin sembol ili: İstanbul Bürokrat kökeni, bürokrat yüzü Murat Kurum için bir dezavantaj; tüm devlet imkanlarını arkasına alması ve MHP’nin de kendisini destekliyor olması ise büyük bir avantaj. İmamoğlu ise tribüne oynamayı iyi bilen bir popülist figür. Ancak karşısında, hiçbir ahlâkî kaygı gütmeden oynayan, gözünü karartmış ve tüm devlet imkanlarını fütursuzca kullanan, kullanacak bir Erdoğan var; bu da İmamoğlu’nun en büyük dezavantajı. Can Atalay kararı: Hilenin erdemi üzerine Derdim “hîlenin erdeminden” bahsetmek. Can Atalay’ın milletvekilliğinin fütursuz, pervasız ve yüzsüzce düşürülmesini ancak böyle ifade edebileceğimi düşündüm. Açık hukuk nosyonunu koyun bir kenara sarih “kanun” hükümleri dahi çiğnendi; muktedirler desiseye, dalavereye, dubârâya bile gerek duymadılar; hîlenin erdemine sığınmaya bile ihtiyaç hissetmediler.