Mete Kaan Kaynar

metekaankaynar@gmail.com
TÜM YAZILARI
CHP’nin önündeki yol: Bir politik harekete dönüşmek Parti kurmayları öncelikle bir bütünlüklü muhalefet stratejisi oluşturmalı, bir SWOT analizi yapmalı sonra da halka gitmeli, toplumsal kurumlarda, sivil toplumda doğrudan doğruya bireylerle, seçmenle kalıcı ve sahici ilişkiler kurmalıdır. Toplumla dinamik ve kalıcı ilişkiler tesis etmek CHP’yi bir partiden bir “politik hareket”e doğru çevirecek dinamizmi de ona verecektir.
'Çözümsüz Barış' değil 'Demokratikleşme, Barış ve Kardeşlik' süreci Ben de Demirtaş gibi ancak ve ancak “Barış ve güçlü bir demokrasi inşa edilebilirse bu süreçten hep birlikte kazanarak çıkacağımıza” inanıyorum. Kürt Sorunu ne “Kürtlerin Sorunu”dur ne de “Türklerin Sorunu”; Kürt Sorunu Türkiye Cumhuriyeti’nin demokratikleşme sorununun en önemli parçalarından biridir ki bu sorunun çözümü için de en çok ona ihtiyacımız vardır. Aylak bakkalların 'Çözümsende' oyunu Ben kim miyim -ki işte, zaten, bütün mesele de burada. Ben sadece bir yurttaşım; Kürt Sorunu’nu çözecek olan tek özne. Sürekli aynı soruyu soruyorum; sormaya da devam edeceğim: Kürt Sorunu kimin sorunu; kim konuşacak bu sorun hakkında; ve de nasıl konuşacak? Kim çözecek, nasıl çözecek? Konuşmadan, tartışmadan, müzakere etmeden mi çözeceğiz? Devlet aklı mı çözecek Kürt Sorunu’nu.
Askerî ücret tespit komutanlığı “Ben yaptım oldu” zihniyetiyle asgarî ücret belirleyen hükümet, emekçilere reva gördüğü sadakanın tartışılmasını bile istemiyor. Fakirler hem sağlıklı kalacaklar hem cennete girecekler hem de asgarî ücret artarsa enflasyon artacak, ülke batacak: Devletin ideolojik aygıtları soluksuz devrede. Silkildik ey halkım unutma bizi AKP iktidarından önce, belediyelerin SSK borçları için haciz kararı çıkartılmış; peki ya geçen 24 yılda, yani AKP iktidarı döneminde? Yerel yönetimlerde AKP’nin ağırlığı olduğu, büyükşehirleri AKP’nin yönettiği uzun zaman diliminde SSK borçları için böyle bir uygulama olmuş mu? Yok! “Başka bir sorum yok sayın Hâkim!” Şaka bir yana, bu, sorunun sadece bir kısmı; bence sorun daha derin. 'Terör sebep umut hakkı neticedir'; yerseniz Kürt Sorunu’nun ilk ve tek öznesinin bizzat halkın, toplumun kendisi olduğunu kabul etmemiz gerekiyor. Toplum, soyut ve heterojen bir bütün. Farklılıkların ötekileştirildiği, düşmanlaştırıldığı bir iklimde toplumun özneliğinden de bahsedilemez. Çoğulluğun çoğunluğa kurban edildiği bir toplumsal zeminde sadece halk adına konuştuğunu zanneden çakma diktatörlerin sesi çıkar. Türkiye’de siyaset: 'Uydum hazır olan imama' Türkiye’de siyasî parti denilince aşiretvâri, tarikatvâri, tekkemsi, garnizonumtırak bir örgütlenme tarzı akla geliyor: Örgütten çok genel başkanın, müzâkereden çok itaatin belirgin olduğu örgütlerdir diyar-ı Anadolu’da siyasî partiler. Parti kurultayları da birer tartışma platformu değil, resm-i geçit gibi telâkki edilirler; “Dosta güven düşmana korku” salınır bu kurultaylarda. Örs ile çekiç arasında 'hikmet', havuç ile sopa arasında 'hükûmet' Kürt sorunu çözülecekse bu hak, bu öncelik elbette ki sıradan insanları dışarda bırakan, havassa yani devlet işine aklı eren ricale, daha açık söylemek gerekirse Cumhur İttifakı’nın akıldânelerine ama en çok da onların en akıllısına mahsus olmalıdır. Bir başka değişle, Devlet aklı, olsa olsa, bizzat, Bay Devlet’in aklı olmalıdır -ki zaten ancak Bay Devlet’e mündemiç ve Bay Devlet’le mücessemdir. La historia me absolvera: 'Tarihe not düşmek için geldim' Kılıçdaroğlu'nun savunması siyasi belleğimize, birkaç örneğini verdiğim savunma/manifestolardan biri olarak kaydedildi bile: Tüm hataları, eksikleri, yanlışları, başarısızlıkları, yenilgileri, hırsları… her şey, her şey bir yana bir 30-40 yıl sonra “Kılıçdaroğlu” dendiğinde aklımızda bir Adalet Yürüyüşü bir de geçtiğimiz haftaki Savunması kalacak. Youtuber Dede’nin gündüz düşleri ve devlet aklı Bay Devlet’in de devlet aklının şekillendiği hegemonyayı üreten, onu toplumu da bağlayacak şekilde devletin ülkesi ve milleti ile bölünmez bütünlüğü kavramı etrafında ören ve devlet fetişizmini inşa eden (organik) aydınlardan biri olduğunu da unutmamak gerekiyor. Siz de, devlet aklının hair-desiner’larından biri olarak Bay Devlet’ten çok şey beklemeyin. 'Ömer' diyeceğiniz belliydi Hani Kürt sorununun altında yeni anayasayı arayan, yeni anayasadan da Erdoğan’ın bir daha seçilmesini anlayanlar “mayın tarlasında söğüt gölgesi arayanlar”dı. Oysa anladık ki anayasa değişe değişe kaytan, Erdoğan dayata dayata başkan oluyormuş; demek ki biz mayın tarlasında söğüt gölgesi aramıyormuşuz; Bahçeli söğütlerin gölgesine mayın yerleştiriyormuş. Devlet’in biri bir gün Kürt sorununu çözeyim demiş İçi boş, kof ama belagat yüklü konuşmalarının siyaseten hiçbir anlamı olmadığını düşünsem de Bahçeli’nin grup toplantılarını severek izliyorum. Hele Bahçeli’nin Çözüm Süreci ile ilgili skeçleri yok mu; vallahi meftunuyum. Açıkçası MHP liderinin konuşma metinlerini yazanların, Güldür Güldür’ün metin yazarlarından çok daha başarılı olduklarını düşünüyorum. Kürt sorununu 'çöz'mek Kürt Meselesi’ni çözmek demek yepyeni bir Türkiye solu, yepyeni bir sağ, yepyeni bir muhafazakârlık anlayışı, yepyeni bir Atatürkçülük, bir liberalizm ve hiç ama hiç tartışmaya gerek yok ki yepyeni bir Kürt siyasî hareketi demektir. Kürt Meselesi’ni çözmek a priori bizi de dönüştürecektir. Çözüm-süzlük değil, çözüm-siz’lik Toplum, halk, onun her bir unsuru, kesimi ne düşünür; çözüm sürecinden ne bekler, nasıl bir çözüm süreci tahayyül eder, neyden çekinir, neye cesaret edebilir, neyi ister bilmeden; halkın bizzat kendisi konuşmadan, halkın bizzat kendisi söylemeden, eteklerindeki taşları dökmeden, düşündüklerini karnından değil ağzından, özgürce ifade etmeye başlamadan Kürt Sorunu çözülmedi, çözülmez; çözülmeyecektir de. Söğüt gölgesi, darı ambarı, bîçâreler ve sırma saçlılar Bu, “mayın tarlasında söğüt gölgesi aramak” sayılıyorsa, Bahçeli’ninki de olsa olsa “kendini darı ambarında sanmak” sayılabilir. Bahçeli’nin barış-kardeşlik söylemlerinin kofti olduklarını, Anayasa için destek aramaktan başka hiçbir işe yaramayan içi boş ama kendisi hoş birer belâgat olduklarını söylemek “bîçâre”lik sayılıyorsa, Bahçeli’ninkiler de olsa olsa “âlemi kel kendini sırma saçlı, milleti kör kendini şahin bakışlı” sanmak sayılabilir. Yeni anayasa, Steven Spielberg, 'Er Doğan’ı kurtarmak' Yeni bir anayasaya ihtiyacımız vardır, Er Doğan’ı Kurtarmak filmini çekmeye değil. Demokratik bir anayasa istiyorsak öncelikle o anayasayı tartışacak toplumun önündeki ifade ve örgütlenme engellerini kaldıracak yasal düzenlemelere ihtiyacımız var. Nerden baksan ahmakça AKP’nin İmamoğlu’na siyasî yasak getirilmesinden beklentisi ne; AKP’nin oyun planı ne olabilir? Erdoğan’ın elindeki bu önemli, bu hayatî koz, CHP’yi Yavaş’ı aday göstermeye mecbur etmek olabilir. CHP içindeki sol kanat ve Mansur Yavaş arasındaki gerilimin gıdıklanarak CHP’lilerin bir kısmının Yavaş’a oy vermemelerinin sağlanması gibi stratejik hamleleri de olacaktır. Erdoğan, ya herro ya merro veya devr-i sâbık Cumhurbaşkanlığı makamı ile tam bir “Ben sana mecburum bilemezsin adını mıh gibi aklımda tutuyorum” ilişkisi kuran The Reis’in âkil adamlığa eyvallah demesinin tek yolu, bu yolun da iki şartı var gibi görünüyor: Bir, gelecek seçimlerde TBMM çoğunluğunu elinde tutabilmek, ikincisi de devr-i sâbık yaratmayacak yeni bir cumhurbaşkanı adayı bulabilmek. Aday olmayı tercih etmesinin de iki yolu var. Birincisi erken seçim, ikincisi de bir Anayasa değişikliği. Anadolu irfanından 'narin' bir pornografiye Pornografi, porno; açık saçık, edebe aykırı, müstehcen olan istihcan edilen ve buna dair yapılan yayın anlamında. Kötü görme, çirkin sayma, ayıplama anlamlarında istihcan; tam da benim Narin Güran cinayeti ile ilgili olarak yapılanlardan ve buna dair yayınlardan hissettiğim şeyi tanımlıyor: kahpece işlenmiş bir cinayetin üzerinden raiting devşirmeye gayret eden medya maymunları midemi bulandırıyor; istihcan ediyorum onlardan, yaptıklarını müstehcen, pornografik buluyorum. At izi, it izi, kılıçlar ve askerler Erdoğan, “Kılıç çeken kendini bilmezler temizlenecek” dediğine göre, törendeki eylemi tertip eden gencecik çocuklar mesleklerinden atılacaklar sanırım. Yine filler tepişecek, yine çimenler ezilecek; fatura, hayatının ve kariyerinin başındaki Ebru Teğmen ve arkadaşları ile onların ailelerine kesilecek. AKP güçten düştükçe CHP yükselir mi? Kamuoyu araştırma şirketlerinin yaptıkları anketlerde önde görünen bir CHP var ama ortada Bold Pilot’a dönmüş bir CHP örgütü, Halis Karataş’a dönmüş bir Özgür Özel gören var mı? CHP’nin bir seçim daha kaybedecek takâti var mı? Liminal politik zamanların subliminal masalları Devlet Bahçeli’nin üç otuz “kitch” subliminal mesajlarını gerçekten ciddiye almaya devam edecek miyiz? Gerçekten bunlar, bir cinayet romanı inceliğinde kurgulanmış, düşünülmüş “zeka ürünü” politik subliminal mesajlar mı yoksa şeyh uçmuyor da müritleri mi öyle düşünüyor? Yoksa ortada ne zahirî ne batinî mesaj falan yok da bir hezeyan mı var. Ve 15’lerden bir kişi kaldı TBMM Başkanı’nın davetine TİP Grubu adına Tarık Ziya Ekinci katılır. Mevzudan da o zaman haberi olur. Bozbeyli, Ekinci’ye fikrini sorar. Ekinci hiç düşünmeden 'Hayır!' der. 'E, bir grubunuzdaki milletvekillerine danışsaydınız; maaş zammı konusunda onların fikirlerini alsaydınız?', 'Yok' der Ekinci, 'Ben grubumuzun bu konudaki fikrini biliyorum. Maaş zammını istemiyoruz'. Konu böylece kapanır. Kibar Feyzo, Bilo, Tom Amca, Nipper ve Malcom Little Böyle bir mevzudan bahsetmek Erdoğan’ın aklının ucundan bile geçmez, hatta ben onun “ev zencisi” diye bir şeyi bildiğini bile sanmıyorum. Allah tuttuklarını altın etsin şu metin yazarlarının, bu vesile ile hem Erdoğan yeni bir şeyler öğrenmiş oldu hem de biz daldaki kuşa bakacağız diye kafamızı kaldırıp gökyüzüne doğru bakma fırsatı elde ettik. Kinofobi: Yasa çıkartmayın tedavi olun “Kinofobi bir hastalıktır ve “Tüm fobilerde olduğu gibi, köpek korkusunun şiddeti de kişiden kişiye önemli ölçüde değişebilir.” Bir kişi sadece büyük köpeklerden korkuyor olabilir. Kinofobikler hayvan hakları savunucularını çıplaklık-sevici, cinsi sapıklık sevici falan sanacak kadar gerçek dünyayla ilişkisini kesmiş müptezeller de olabilirler. Hayvan hakları değil 'seçmene selam' ve 'popülizm' yasası Ekonomik kriz AKP seçmenini “de” vurdu. Üstelik, artık, AKP seçmenindeki “Reis nasıl olsa halleder!” iyimserliği de ortadan kalkmış durumda. Erdoğan, elinde kalan son bu enstrümanı da mahirâne devreye soktu: Hayvan Hakları Yasası. Bir hayvan 'hakkı'(!): Öta-nazi Tek başına, hayvan “hakları” ile ilgili bir yasaya “hayvanları öldürmeyi” eklemeyi düşünmek, düşünebilmek bile tedirgin edici. Teklif “öldürmek” kelimesinin yerine “ötanazi” kelimesini koyunca sorunların çözüldüğünü düşünüyor. Vahim ve tehlikeli olan da bizi Orwelvârî bir dünyaya mahkûm eden de bu “kafa”. CHP: 'Birinci parti' gibi davranabilmek Mesele Ajdar olmak değil, Minik Serçe olabilmekte; birinci kalabilmenin ilk koşulu birinciliğe gelmenin sarhoşluğunu atabilmekte ama CHP 31 Mart’tan bu yana elinde soda şişesi midesini ovalamakla meşgul. Dava, beka, tabanca ve izzet Ezoterik mesajlar ne kadar MHPlojinin esasıysa, küfür, ötekileştirici dil, aşağılama da MHPlogların alâmeti farikası haline geldi. Artık tam da “Ne Bahçeli’nin eşofmanı, yüzüğü, silahı ne MHP’lilerin küfürü, hakareti” deme zamanı değil mi? Uygarlık paradigmasını değiştirmek Fikret Hoca’nın son kitabı da Yordam Yayınları’ndan çıkan Uygarlık Paradigmasını Değiştirmek (2024). Başkaya, birçok kitabında ısrarla dile getirdiği bir sorunun altını bu çalışmasında da çizer. “Kapitalizm dahilinde…bir gelecek yok!” Çıkış yolunu da “insanın insanla, toplumun doğayla uyumlu, barışık olduğu” bir dünyanın mümkün olduğunu da göstermekte kitabında: Eko-sosyalizm.