Murat Meriç

mmeric@gazeteduvar.com.tr
TÜM YAZILARI
On yıllık bir macera: Adamlar "Kahırlı Merdiven”, dokuz yeni Adamlar şarkısını bizle buluşturdu. Eski usül rock yaptıkları, başa döndükleri ama arada geçirdikleri evrelere el salladıkları bir albüm bu. “Duende” ile açılıyor, “Mezara Kadar”la kapanıyor ama arada muazzam şarkılar bizi bekliyor. Değerlendirme için henüz çok erken ama kendi adıma “Es” ve “Dalgalı”yı şimdiden kenara ayırdığımı söyleyeyim.
Sessiz bir yazı İrfan dendiğinde aklımıza gelen ilk kelime, dayanışma. Kelimenin anlam kazanmış hâliydi; pek çoğumuz dayanışmanın ne olduğunu ondan öğrendik. Bugün en azından bir kısmımız yan yana, omuz omuza yürüyorsa, onun kurduğu temeller üzerinde ilerlediğimizden. Kasım gündemi: İlk günlerin şarkılı tarihi Bu haftaki yazıda memleket tarihinde gezinecek, farklı dönemlerde Kasım ayının ilk on gününde yaşanan hadiseler ve onların hatırlattığı şarkılar üzerine birkaç kelam edeceğim.
101. yaşında cumhuriyet ve ıskalanan bir eser Coşku aranıyorsa ortada gerçek bir bayram var ve 100 yıldır kesintisiz kutlanıyor. İki gün sonra yine kutlanacak. Kimi belediyeler terör saldırısını bahane ederek kutlamaları iptal etti ama önemli olan insanların içinden gelen. Şunu söylemek yanlış değil: Zorla kutlama olmuyor ve kutlamalar tek bir elden iptal edilemiyor. Önemli olan, Barış Manço’nun da işaret ettiği birlik. Bu da toplumsal barışın ne kadar elzem olduğunu gösteriyor. Hele ki hızla gündemin değiştiği şu günlerde… Tarihten ders çıkarmak “Kainatın tüm seslerine, renklerine ve titreşimlerine Açık Radyo” elbette kapatılamaz, susturulamaz, susturulamayacak. Yine de bir yanımız buruk. Yan yana olmadığımız sürece, bu burukluk daha da büyüyecek, umut azalacak. Geçmişe dönüp bakmak, tarihten dersler almak, şu an bize en gerekli şeylerden biri. Bir dönem yapıldı, şimdi neden yapılmasın? 12 Eylül ve kayıplara dair kısa bir hatırlatma Eylül acılı: Yılmaz Güney’den Bedri Rahmi Eyüboğlu’na, Ahmet Rasim’den Ertem Eğilmez’e pek çok isim bu ayda aramızdan ayrıldı. Her şey bir yana, yukarıda andığım dört isim, Eylül’ün son on gününü karanlık kılıyor. 6-7 Eylül’den 12 Eylül’e karanlık başka tarihler de var. Hayat bizi nereye savurur bilinmez ama geçmişi unutmadan, sürekli hatırlayarak ve hatırlatarak bugünde dolanmak güzel. Eylül’ün sesiyle (1): 6-7 Eylül Pogromu ve sonrası Eylül kısadır, güzeldir ama bütün bunlara rağmen acıları ömre bedel. Her şey bir yana, tarihte, hâlâ büyük bir utançla andığımız 6-7 Eylül Pogromu var -ki üzerinden yüz yıllar geçse açtığı yaralar kapanmaz. Dahası, içinde bulunduğumuz günlerde bu yaralar yine açılıyor, kanıyor. Bitmeyen hasret: Barış Barış, her dem temennimiz. Eurovision Şarkı Yarışması, barış özleminin en çok dile getirildiği yer belki de. Sadece Türkiye’de değil, Avrupa’da da böyle. Bugün, barışsız kutladığımız son Dünya Barış Günü olsun. Kim bilir, belki bundan sonrasında şarkılarımızı barışa hasret olmadığımız yasaksız günlerde hep birlikte, dayanışmayla söyleriz. Gökçe’nin ardından: Her zaman beraberiz Beraberiz Gökçe ve sana söz, her zaman beraber olacağız. Karaburun’dan Paris’e, İstanbul’dan Ankara’ya uzanan hatıralarla avunacak, Replikas müziğiyle birlikte adını sonsuza taşıyacağız. Bir yarıştır başlar / Hedef Altın Madalya: Olimpiyatlara şarkılı bakış Türkiye’de yazılmış olimpiyat şarkısı tek değil, birden fazla. Bu yıl olimpiyatlara katılan A milli kadın voleybol takımı ya da halk nezdinde anıldıkları gibi söylersek Filenin Sultanları, yeni şarkılara vesile oldu. Şarkılar, başta futbol, bütün spor dallarını güzelleştiriyor. Spor, holiganlığı bir kenara bırakacak olursak, yapana ve izleyene iyi geliyor. Keşanlı Ali Destanı’ndan Dostlar Korosu’na: Başka açıdan Genco Erkal Genco Erkal, yeri doldurulamaz kayıplardan. Son nefesine kadar sahnede olması hepimizin şansı. Kim bilir kaç kuşak onunla büyüdü, onun oyunlarıyla, okuduğu şiirlerle bugüne geldi ve kim bilir kaç kişiye dokundu. Hoşça kalın Genco Bey, büyük usta. İyi ki vardınız, iyi ki bize dokundunuz. Bir gün yeniden karşılaşacağız. O güne dek, emanetiniz bizde. 20 Temmuz: Kıbrıs’tan Suruç’a Savaş çığlıkları atmadığımız, sakin barış cümleleri kurduğumuz, ülkemize konuk ettiğimiz şarkıcılara kapıyı göstermediğimiz, şarkılarımızı hep birlikte söylediğimiz, Kıbrıs’ı güzellikleriyle andığımız günlere ulaşmak çok zor olmamalı. Şarkılar hayvanların yanında Barış içinde bir arada yaşamak sadece insanların birlikte yaşaması anlamına gelmiyor. Hayvanlar da buna dahil. Hayvan dediklerimiz, mahallenin parçası. Sokaklarda dolaşırlar, seversiniz, beslersiniz, oynarsınız. Mahallenin delisinden daha tehlikeli olmadıkları aşikar; deliler zaten tehlikeli değil. Onlara kızmıyorsak, yemeğimize ve hayatımıza ortak olan, güzelleştiren, renklendiren kuşları, kedileri nasıl öldürmüyorsak köpekleri de öldürmememiz gerekiyor. Bu kadar basit. Açık Radyo bizim/biziz Açık Radyo bizim/biziz ya da başka bir deyişle söylersek biz Açık Radyo’yuz. Bu yüzden, verilen karar, bizi de bağlıyor. Susturulmak istenen sadece bir radyo değil, biziz. İnsanları ötekileştirmeyen, her türlü fikre ve düşünceye saygı duyan ve onların dillendirilmesi için her koşulda ve her cephede savaşanlarız. Farklı fikirlere ve bunların seslendirilmesine karşı olanlar önümüze engeller koysa da yolumuzdan sapmadan ilerliyoruz. İncecik bir veda havası Benimki, ani bir gidiş değil. Bu sayfalardaki son yazım bu ama tam anlamıyla bir veda değil. Bir gün bir yerde nasılsa yeniden karşılaşacağız. O güne dek eksilmeyelim, yeter. Hoşça kalın. Şimdilik. Şarkılı Memleket Takvimi’nden bir yaprak: 10 Ekim Attilâ İlhan’ın, Behice Boran’ın, 20 Temmuz ve 10 Ekim’de aramızdan alınan arkadaşlarımızın anısı önünde saygıyla eğiliyorum. Şarkılar onları hatırlamamıza vesile. Adları, şarkılar söylendiği sürece yaşayacak. Plak ve 'nostalji' üzerine… Bu ara plaklar popüler. Kimi albümler yeniden basılıyor, döneminde plak olarak yayımlanmamış albümler plağa kaydediliyor. Sadece bunlar değil, yeni albümler de plaklar aracılığıyla dinleyiciye ulaştırılıyor. Ekseriyetle 33’lük plaklar bunlar ama benim gibi 45’lik sevdalılarını sevindiren hamleler de yok değil. Kerim Afşar anısına: Bir 'sanat plağı' ve hatırlattıkları Kerim Afşar, en sevdiğim oyunculardandı. Yokluğu, eksikliğimiz. Onu sahnede görmüş, seyretmiş, dinlemiş, alkışlamış olmak, benim şansım. Bir de plağı bulursam kendimi daha şanslı hissedeceğim. Sonsuza dek yaşayacak iki ozan Ruhi Su ve Victor Jara, sonsuza dek yaşayacak iki önemli ozan. Kenan Evren yargılanmadı ama çoktan unutuldu; Pinochet yargılandı ve artık sadece “zalim” olarak hatırlanıyor. Bu iki ozanın sesi dünyada yankılandığı sürece bu zalimlikler unutulmayacak ve iki halka çektirilenler kuşaktan kuşağa aktarılacak. Sadece Eylül’lerde değil, her dem. 12 Eylül sonrasını aydınlatan albüm: 'Güneş Topla Benim İçin' 12 Eylül’ü yapanlar ve ondan yararlananlar unutulacak ama ‘Güneş Topla Benim İçin’ ve diğer şarkılar kuşaktan kuşağa aktarılacak, umudu pekiştirecek. Tam da bu yüzden, bugün bu albümü dinlemeliyiz: Mikis Theodorakis ve Ülkü Tamer’in anısına, onların sesini sesine katarak çoğaltan Zülfü Livaneli’ye selam çakarak… Theodorakis: Barış yolcularının en büyüğü Theodorakis, sadece ülkesinin özgürlüğü için savaşmadı, dünya halklarının bağımsızlık mücadelesine de destek verdi. O'nun yokluğu, barış yolunda büyük eksiklik. Bayrağı bıraktığı yerden devralmak şart. Ayzer Danga’ya veda Müziği seven, hayatını ona vermiş bir isimdi Ayzer Danga. Yaptıkları boşa gitmedi, tarihe geçti. Âşıkların sözü kalır: Turgut Uyar üzerine… Bundan 36 yıl önce bugün, Turgut Uyar bu dünyayı terk etti. Memleketin en büyük şairlerinden. Her şey bir yana, ‘şair’ sıfatının yakıştığı insanlardan. Üzerine söz söylemek kolay, övgülere boğabilirsiniz ama müzik üzerinden ilerlemeye kalkarsak bir noktada tıkanırız çünkü ‘müzikli’ şiiri pek yok. Bir şarkı, bir şiir: Sel ve göçmenler üzerine… Memleket ahvali üzerine söz söylemek çok işe yaramıyor, her şey ortada. Yaşadıklarım, yazılarıma bir şekilde sirayet ediyor. Müzik üzerinden ilerlemek istiyorum ancak gündem buna izin vermiyor... Gündemin hatırlattıkları: Türk Hava Kuşu, Rize çayı ve olimpiyatlar Çok zor bir haftanın ardından gündemi şarkılarla özetleyelim. Şarkılarda Türk Hava Kuşu da var, Rize çayı da. Hatta olimpiyatlar bile... Virüs müzikle yayılmaz Bırakın şarkılarımızı hep birlikte söyleyelim, bu bize moral olsun. Yasaklarla bir yere varılmaz. Çok istiyorsanız önlemleri artırın, insanların aşı olmalarını sağlayın, riski azaltın. Pandemide konser izlemek… Onca ay kapattığınız insanlara, sevdiği sanatçının konserine gittiğinde yan yana durdukları için laf söylemek hoş değil. Bundan sonra, insanların kendi kendini korumasına güvenmek durumundayız ama gördüklerim, bunun böyle olmayacağını gösteriyor. Unutulmuş bir ‘bayram’ın hatırlattıkları 15 Temmuz sonrası yapılan şarkıların hiçbiri, kuşaktan kuşağa yayılmayacak, dilden dile söylenmeyecek. Çoğu çoktan unutuldu bile. Bir gün 'bayram' da unutulacak. Tıpkı 27 Mayıs gibi... Yıllar öncesinden kopup gelen sözler Hiçbir teklifi reddetmediğimiz için, o dönemde açılışların, jübilelerin aranan topluluğuyduk. Elimizden geldiğince her yere koştuk. Gazetelerin çekilişlerine gittik, hayır kurumlarının gecelerinde çaldık, yardımlaşma derneklerinin konserlerinde sahneye çıktık. Reddetmek kitabımızda yoktu. Biz amatör profesyonellerdik. Madımak: 28 yıldır dinmeyen acı Grup Yorum’dan Kızılırmak’a, Edip Akbayram’dan Zülfü Livaneli’ye, Duman’dan Almora’ya, Demirhan Baylan’dan Âşık Mahzuni Şerif’e pek çok isim Sivas Katliamı'nı şarkılarıyla bugüne taşıdı.