Özkan Özgür

oozgur@gazeteduvar.com.tr
TÜM YAZILARI
Bayrak asarken düştü, tedavi masrafı ödenmiyor Diyarbakır'ın Ergani ilçesindeki özel bir okulda çalışan Bedri Kan, kentteki aydınlatma direklerine Türk bayrağı asılması için çıktığı merdivenden düştü. Boynu, çenesi, kaburgası, dişleri ve omurgası kırılan Kan, tedavi masraflarını ödeyemiyor. Kan, yükseklik korkusu olduğunu ancak çalıştığı okulun müdürünün zoruyla merdivene çıktığını söyledi. Okulun müdürü Çoşkun Yaşar ise bayrak asmak için kimseyi zorlamadığını savundu.
'Çocukluğumun özgürlüğünü özlüyorum' Özkan Özgür'le 23 Soru'nun konuğu oyuncu Yılmaz Bayraktar... Bir gece ansızın gelen sevgiliye mektup! Kışın yerine baharı kayyım atamışlar. Camları açıyor, içeride Kırkpınar pehlivanları gibi dolaşıyoruz. Bu tuhaflıklardan sonra sen geldin. Gün boyu "neden ben?" diye salak sersem dalıp duruyorum. Damarlarımda kanım hızlanıyor, aklımda hep sen…
Kaç para üleyn bu fotokopi! Çocukların yanında asla argo konuşulmayacak… Bunu küfür edilmeyecek diye yazmışım. Kahvaltı çok önemli… Bunu da kantindeki tosta heves edilmeyecek diye paranteze almışım. En geç dokuzda yatakta olacaklar… Burada yüzümde hınzır bir tebessüm belirmiş olmalı ki öğretmen gözlerini kaçırdı benden. Çiftlerin baş başa kalması demekti vaktinde yatan çocuk. Bu maddenin altını çizdim, yanına yıldız koydum. Erkek güzelliğine dair bilinmeyenler Erkek, sadece güzel bir varlık değildir. Erkek, aynı zamanda sadık bir varlıktır. Ne kadar kendini değiştirse de kolay kolay berberini değiştirmez. Arada hiçbir resmi kayıt olmadan, yıllarca aynı berber koltuğuna baş koyabilen özel insandır o. Bazen küçük kaçamaklar yapsan da hafif bir triple geçiştirir yaşananları berberin. Asla "Kim o …?" diye sormaz, kimsenin kendisine rakip olabileceğini düşünmene fırsat vermez. Şeytan bizden biri mi? Pek Sayın Papa Hazretleri, valla hocam, şeytanın gerçek bir kişi olabileceğini buyurmanız ilgimizi çekmedi değil. Keşke biraz daha detay verseydiniz. Hatta bırak gerçek kişiyi, onun en tehlikeli formunun 'tüzel kişi' olduğunu da deseydiniz keşke. Özellikle şeytanın devletleşmiş formunu... 'Ahmet Kaya ve Cem Karaca'yı özlüyorum' Özkan Özgür ile 23 Soru'nun konuğu sanatçı Haluk Levent... Koftiden önemlilik! "Kendini fazla önemseme" zehriyle zehirlenmiş olabileceğimi düşündüm. Hazır kandilken, tövbe etmeli; kibir ve kabir sözcüklerinin benzerlikleri üzerine kafa yormalıydım. Tehlikenin farkında mıydım gerçekten? İnsanın bünyesi, "önem" yapmaktan kırılabilirdi. Ne saçma bir ölüm olurdu! Kabarık haset damarımız! Bir komedyenimiz henüz ışıklar içinde değilken, oturduğumuz kahvede, hemen yan masaya konu olmuştu. Bağıra bağıra analiz yapıyorlardı. İçlerinden biri: “Yav geç onu, zamanında bizim kahveye gelip oyun izlerdi, neyine gülecem onun?’’ dedi. Bir diğeri, sürekli kafa sallamayla oluşturduğu boşluğu, ‘’yani’’ diyerek doldurdu… Yerli ve milli dibe vurumculuğumuz! İşin bana göresi, sana göresi yok artık. Görkemli hezimetimiz artık tescilli. PISA diye bir şey var ki, her üç yılda bir gerçeği yüzümüze çarpıyorlar, sakızımızı alnımızın çatına yapıştırıyorlar. Küçük insanın sıradan uğraşısı! Kapmış virüsü, illa ki parayı bulacak. Hayır, bana niye soruyorsun? “Fakirim oğlum ben!” dedim. Her şeye cevabı olan gurular gibi bir hava mı verdim sana? Hem, kelin dermanı olsa... Her yüz kişiden yüzü de ölümlü Çok meselede olduğu gibi, uzun yaşama konusunda da abarttığımızın resmini çizecek ‘Abidin’ bulmakta zorlanmayacağımızı biliyorum. Hele hele; Norveçli olsun, İsveçli olsun, bilim insanları her yüz kişiden yüzünün de ölümlü olduğunu ispat üstüne ispat etmişken, dünyaya kazık çakma azmimiz gibi ‘abartmalarımıza’ daha yakından bakmak, mizahçının işi olsa gerek. Babalanma! Kronos, zaman anlamına gelen 'khoronos'tan gelme. Zaman muktedirlerin aleyhine işliyor! Babalanma! Soran olursa: ‘Fakiriz biz’ deyin! En zengin 62 kişi, dünya nüfusunun yarısının malının mülkünün toplamı kadar zenginmiş! Oturmuş ‘leblebi’ yiyorlar hesap yaparken. 62, altmış iki zengin, dünyayı tavşan yapmış, haberimiz yok! Kahramanlık öyküsü çıkmayacak 'mahpus'luğum! Pazartesi akşam birkaç koğuş arkadaşım tahliye oldu. Malatyalı beni teskin etti. "Hayırlısı olsun, yarın olsun" derken ‘babamın rahatlığı’ aklıma geldi. ‘Yok artık!’ diye irkildim. Yaklaşık yarım saat sürdü. "Özkan Özgür, tahliye!" cümlesiyle ok gibi fırladım. Racona uygun sarılmalar, ‘Allah kurtarsın’lardan sonra eve uçtum... Altından merdiven ve itibar! Terslik bu ya, daha bir iki saniye indi ki, seksen birlik Kral Selman'ın uçağının yürüyen altın merdivenleri arızalandı. Kral, tam uçaktan inerken altından yürüyen merdiven, çöl devesi inadıyla aniden durdu zıkkım. Ali Nesin: Babamla tartışmalarımızı özlüyorum Özkan Özgür ile 23 Soru'nun konuğu bilim insanı Ali Nesin... Elmastan değerli eğitimimiz! ‘Bizim doğalgazımız, petrolümüz, elmas madenimiz yok ama elmastan değerli bir eğitim sistemimiz var’ veciz deyişi ile ilgili çoktaaaan seçmeli sorular... 'Gençliğin tavrı umut verici' Özkan Özgür ile 23 Soru'nun konuğu oyuncu Haluk Cömert... Bütün sütler Emel’in şerefine gelsin! Şu sıralar çocukların eğitim öğretim çilesini çeke çeke ermiş ‘veli’ ler olarak okuldaki toplantılara katılıp slaytlı falan sunumlar izliyoruz. Gelin anne baba tutumlarını süt içme meselesi üzerinden inceleyelim. İşte bunlar hep fiş! Beynimin derinliklerinde dönen milli eğitimin 'mil' i bunlar. Evet evet, işte bunlar hep fiş! 'Sanatın bir sonu yok' Özkan Özgür ile 23 Soru'nun konuğu oyuncu Ebru Aykaç... Banna yallan söyleddiler! Okulu bitirip devlete yük olmadan iletişim ile ilgili bir iş yeri açtım. Cep telefonu işi değil tabii. Ne bir kapağım vardı ne de devlette gözüme kestirdiğim bir yeri. De ki devlet sana plaket mi verdi? Daha değil. Vergiyi, Bağkur'u dengi dengine ödeyebilirsem bi ümit var. Elin kralına devlet nişanı veren devlet bana plaket mi vermeyecek! 'Hayal kurmadan yaşanır mı ki?' Özkan Özgür ile 23 Soru'nun konuğu oyuncu Tülin Yazkan... Onlar niye şikâyet etmiyor? Kahve fincanından gelecek okuyan milletin bir ferdinin, çaydan felsefe yapmasını ve aydınlanma ummasını anlayışla karşıladım. Yanlışa top yekün itiraz etmemenin, o yanlışı daha az yanlış yapmayacağını göstermesine ise saygı duydum... Düz Bey! Düz Bey, Ankara’yı suyolu etmiş, müdürlüğü hak ettiğini, vekillerden bizzat duymuştu. Artık zamanıydı. Genel merkez çağırsa ki devlette istişare önemliydi, sabah sekizde, şak orada olurdu. Hem uçak büyük rahatlıktı. Neydi o eskideki otobüs çilesi! Ankara'ya ilk gittiğinde bile şehrin ruhunu bu denli benimsemesi tesadüf müydü? İşaretler önemliydi. Hanımı kaç kere rüyasında görmüştü Ankara’ya yerleştiklerini. "Nasip, kısmet, hayırlısı" diyordu hanım. Savaşma, taş at! Çin ve Hindistan insan gibi karşılıklı bağırışmışlar. Sonra kan beyinlerine sıçramış. Muhtemelen sinkaflı küfürleşmişler. Olay daha da alevlenmiş. Bu sefer de “daş yoh mu daş?” diyerekten onca hava muhalefetine, üzerlerindeki üniformalara, bellerindeki silahlara rağmen taşları toplayıp birbirlerine fırlatmışlar. Sapanı, hele hele de kurt sapanı olan taraf berikini duman etmiş! 'Kiracı' sözcüğü, bir tür 'ezil!' komutudur Pratikte 'kiracı' sözcüğü, bir tür 'ezil!' komutudur. Henüz açlığına nihai ve köklü bir çözüm bulamamış kişinin, 'TOKİ'lerin 'tok' çağrışımının boş olmadığını kavraması umulur. Ayransızın atla şımarması gibidir nefesi kokanın 'ev' hali. Yerini bilmesi umulur! Enişteynen görümcelik kuramı! Kariyerlerimizi belirleyen dört unsur, element tespit ettim. Kariyer koçlarının aşıramadığı, toplum mühendislerinin patinaj çektiği, kavrayamadığı dört unsur: Enişte, kayın, elti ve görümce! Diğer sosyal sebepler tırışka. Onlar bize değil, onlar başka memleketler için. Hawking'in içi kararmış! Diyelim ki sinyal geldi. Problem, mesajın ya da sinyalin nasıl geleceği. Misal, bir uzay mekiği, rezidanslarımıza kadar nazil olup dörtlüleri mi yakacak? Mekik gelecek ve bize görünür olacaksa nasıl bir şey olacak? Mesela devlet büyüklerimizden meclis başkanımızın S 600’üne mi benzeyecek? Yoksa dünyalıları ürkütmemek amaçlı, daha mütevazı bir makam aracına mı?