Süleyman Karan

karan.suleyman@gmail.com
TÜM YAZILARI
İşte seçemediklerimiz tam da bunlar! Kirlenmiş siyasetin yerel yönetimleri de kirlettiğini hepimiz biliyoruz. Öyleyse, gerçekten bir temizlik için yeniden yapılanma ve bir plan olmazsa olmaz... Stratejik plan katılımcı, istihdam politikası halka hizmete odaklı, bütçesi şeffaf... Bunlar bile var olan yerel yönetim anlayışının ötesine geçmek için çok önemli adımlar, ama daha yolun başındayız.
Etsiz, sütsüz, balıksız sofralarda proteinsiz yetişen nesiller ülkesi Tarımsal üretim ve gıdada yaşadığımız kriz, salt enflasyonist döngüyle açıklanması mümkün olmayan bir kriz. Yapısal sorunların önemli bir bölümünü burada sıralamaya çalıştım. Tabii ki ekonomik krizin getirdiği bir o kadar sorunu buna ekleyin. Ve şu andaki kırmızı et, beyaz et, balık, süt ve süt ürünlerinin fiyatlarını gelecek yıl mumla arayacağız. SWIFT’in bir alternatifi olursa küresel ekonomi nereye evrilir? BRICS Pay platformu yavaş yavaş uluslararası ödemeler sisteminde bir alternatif olmaya doğru ilerliyor. Ödemeleri kolaylaştırarak BRICS üyeleri arasındaki ticaret hacmini ve finansal işlem hacmini değiştirecek bir araç olarak görülüyor. Peki buna ABD ve AB merkezli küresel finans odakları göz yumacak mı? Batı Bloku’nun en önemli finansal silahı olan SWIFT, BRICS Pay sebebiyle yara almaz mı?
Ya enkaz altında kalmak ya da sosyo-ekonomik tehcir! Dünya Bankası Türkiye’nin fay hatları üzerindeki yerleşim bölgelerinin depreme dayanıklı hale getirilmesinin maliyetini 465 milyar dolar (yaklaşık 13 trilyon TL) olarak hesaplamıştı. Bu 20 yılda Türkiye gibi bir ekonominin altından kalkabileceği bir maliyetti ve sorumlular bunun yerine o parayı çürük betona gömmeyi tercih ettiler. Şimdi alelacele kentsel dönüşüm seferberliği ilan edip, acısını orta halli ve yoksulun çekeceği bir sistem kurmaya çalışıyorlar. Deprem kapıya dayanmışken! Ya ‘Küresel Güney’ ayağa kalkarsa! Artık post-emperyalizm eski gücüne sahip değil ve ideolojik hegemonyası da yıpranıyor. Bu sebeple ‘yumuşak güç’ yerine ‘sert güç’ tercih etmek dışında pek bir imkanı yok. İşte tüm bu sebeplerle, ABD ve AB öncülüğünde kışkırtılan yeni bölgesel savaşlar göreceğimiz kesin. Çalışanları ve emeklileri enflasyona ezdirmeyen masal kahramanları Ne Mehmet Şimşek ne de Hafize Gaye Erkan, Türkiye ekonomisinin biraz nefes almasını sağlayabilecek en az 120 milyar doları getiremeyecek! Bağlantılarının yetersiz olması ya da beceriksizliklerinden ötürü değil, Türkiye’nin özellikle son birkaç yıl içinde tümüyle çöken uluslararası imajından ötürü… Kriz içindeki kırılgan ekonomiye bir darbe de siyasetten gelirse! Gerek Hazine ve Maliye Bakanı Mehmet Şimşek’in gerekse TCMB Başkanı Hafize Gaye Erkan’ın yerinde olmak istemezdim. Ama şunu söyleyebilirim, eğer ki birileri size “Borsada alım fırsatı var. Şu hisseler kazandıracak” derse kulak asmayın. Ham petrolün varili 150 dolar olursa küresel ekonomide neler olur? Zaten zayıf olan ekonomik aktivitelerin daha da zayıflayacağı bir küresel ekonomik durum bekliyor bizleri. Enflasyon ise her an yeniden alevlenmeye hazır. Görünen o ki, her üç senaryo da kötü ve daha kötüsünün olması için her türlü etmen de hazır ve nazır! Kriz ortamında, Ortadoğu’da bir savaşın faturası ne olur? Kapitalist sistem varlığını sürdürebilmek ve konsolidasyonu sağlamak için bölgesel savaşları kışkırtıyor. Ama bu çözüm yöntemi, krizin daha da derinleşmesini getiriyor. Kimi ülkeler her anlamda çökerken, bu süreçte siyasi olarak güçlenip ekonomik olarak çöken ülkeler arasında Türkiye’de yer alıyor. 'Rasyonel olacaklar' derken ‘ne şiş yansın ne kebap’ta buluştular! Biraz Mehmet Şimşek’in selefi Nureddin Nebati tadında bir söylem de geliştirdiğini gördüm Erkan’ın. Şişirilmiş umut kumpanyası gibi!.. Sonrasındaki bir açıklama ise içime kurt düşürdü. TCMB Başkanı’nın gerek sunumu gerekse sonraki açıklamaları buram buram cari siyaset kokuyor, asıl beni huylandıran da bu! İnsan, bedeninin giderlerini karşılamayan bir işte niye çalışsın ki! Bu kış, eti, sütü, sebzeyi, meyveyi, bulguru, makarnayı ve de ayvayı daha da pahalıya yiyeceğiz! Dört kişilik bir ailenin gıda harcamaları çok daha yüksek olacak ve bu arada bir türlü normalleşme seyri izlemeyen bir konut sorunumuz var ki, evlere şenlik... İSO 500’deki görece olumlu rakamları, 2023 ISO 500’ünde göremeyeceğiz! Faiz artırım sürecinin bir başka çıktısı ise sanayicimizin finansman maliyetlerindeki belirgin artış olacak. Tüm bu unsurların 2023 İSO 500 araştırma sonuçlarında satış performansı, finansman maliyetleri, ihracat ve kaynak yapısı gibi göstergelere olumsuz yansıması şaşırtmayacak. Buna küresel ticarette beklenen durgunluğu da eklediğimizde, durum daha da karamsar bir hal alıyor. Tarımda yapısal reformlar için ilk adım atıldı, paydaşlar unutuldu! Tarımsal Üretimin Planlanması Hakkında Yönetmelik’ geçen hafta yürürlüğe girdi. Var olan tüm genel müdürlükler bu kurulda temsil edilecek. Bürokratik silsile tamam, peki ya paydaşlar? Yani çiftçiler, tedarik zincirindeki aktörler?. Ayrıca ben dahil pek çok kişinin kafasını karıştıran bir mesele daha var. Bu planlamalar hangi verilere dayanılarak yapılacak? Veriler yetersizse alınacak kararlar ne kadar doğru olabilir? Orta vadeli bulgur, makarna ve çorbaya talim programı Siz bakmayın piyasaların ‘ekonomide rasyonel yaklaşımlar’ sevincine, dar ve orta gelirli için bu soğumanın faturası çok ciddi bir geçim derdi olacak. Şu ana kadar yaşananlardan daha da zorlu bir dönem bekliyor pek çoğumuzu. Akla daha yakın, toparlayıcı, ama kendi içinde çelişkili: OVP OVP’de yer alan tüm yapısal reformların yapılması şart ve bu gerçekleşirse, Türkiye gerçekten de çağ atlayabilir. Yapacak insan ve ortam bulmak zor olanı! Siyasi İslamcı ve aşırı sağcıların iktidarı bugüne kadar kutuplaştırmayla, baskıyla beslendi, ama bu sadece sandıkta işe yarıyor, ekonomik krizin çözümü içinse gerekli olan demokratik bir ortam. O şimdilik yok, istekleri de yok, ama mecbur kalma ihtimalleri var. BRICS adil, kapsayıcı, müreffeh bir küresel ekonomi hayaliyle geliyor Ekonomik, siyasi ve askeri açıdan emeklemeyi bitirip ayağa kalkmaya hazırlanan bir topluluktan söz ediyoruz. Ve bu gelişen ekonomiler birliği küreselleşmeye mecbur, ama bu şartlarda bir küreselleşmeye değil! Birleşip küresel ekonominin kurallarını değiştirmek için geliyorlar.  Çin Sendromu: ‘Gri gergedanlar’, deflasyon ve olası küresel etkileri Ekonomiyi tehdit eden sorunlara Çinliler, ‘gri gergedanlar’ adını veriyor. Felaket tellallığı yapmak için çok erken, ancak küresel ekonominin üretim üssü ve vazgeçilmezi olan Çin Halk Cumhuriyeti’nde gidişat hiç de parlak görünmüyor. Şi Cinping ne kadar endişelenirse, başta Avrupa Birliği ülkeleri olmak üzere tüm gelişmiş ekonomilerin ve aynı zamanda gelişen ekonomilerin liderleri de o kadar endişelenmeli. ‘Şu fakir kullarınız’ neden servet vergisi salamaz? Neresinden bakarsanız bakın, servet vergisi bu çürümüş sistemin bir parça düzelmesine, yolsuzluğun azalmasına, yatırımların artmasına, emlak temelli hastalıklı büyümenin soğumasına imkan sağlayabilir. Ha bir de enkaz altında ölmememize belki de... Daha ne olsun? 'Fiş almasam fiyat ne olur?' Ekonomi yönetiminin radikal kararlar alması gerekiyor. Öyle KDV, ÖTV ve diğer dolaylı vergilerin oranlarında acımasız artırımlar yaparak değil, zenginlere yönelerek. Söz gelimi tüm dünya servet vergisini ciddi ciddi tartışırken, bizde bu kriz ortamında niye bir servet vergisini gündeme getiremiyor bu iktidar? Kriz evindeki hesap çarşıya uymazsa Tedaviyi para ve maliye politikalarıyla sınırlı tutarsanız, bu kökleşmiş yapısal krizden çıkamazsınız. Bunu tek başına kamu yöneticileri de başaramaz, hiçbir müdahale olmasa bile! Önce iş dünyasından, yabancı paydaşlardan, emek dünyasından ve bürokratlardan oluşan danışma konseyleri kurmak, sorunları tespit edip doğru tanıyı koymak gerek. Doğru teşhis koyulmadan şok terapi yapılır mı? Eylül 2021’den bugüne kadar biriken sorunlar acı ilacın bir şok tedavi olmadığını gösteriyor. Bu yıl bitmeden yüzde 30, hatta yüzde 40’lık bir politika faizi çok da abartılı olmayabilir. Zaten bankaların ticari kredilerde yüzde 45, hatta yüzde 47’lik faiz oranlarıyla çalışmaya başladığını biliyoruz.   Herkesin bildiği genelgeçer doğrular yanlışları çözmeye yeter mi? Mehmet Şimşek, cankurtaran simidi olacak beklentisi ne kadar gerçekçi? Şimşek ile geçmişlerine baktığımızda ve Erdoğan’ın onun hakkında söyledikleri hatırlandığında, nasıl bir uyum yakalanacağı meselesi de ayrı bir soru işareti olarak duruyor. Cumhur İttifakı kurmaylarının hesabı, ‘Şimşek’i vitrine koyar, oradan buradan daha kolay kaynak buluruz’ kurgusu ise, bu içinde bulunduğumuz buhranı daha da beter bir hale getirecek. Ekonomide hal ve gidiş: Düdüklü tencere patladı patlayacak Hiçbir sektör, pek yakında karşı karşıya kalacağımız gelişmelerden etkilenmeden bu buhrandan çıkamayacak. Hele ki döviz borcu olan şirketler!.. 29 Mayıs itibarıyla, kurları ite kaka baskı altında tutmaya çalışacaklar. Birkaç gün, hadi bilemediniz bir-iki hafta idare edip, yine son kalan döviz stokları da piyasaya verildi, ya sonra? İşte sonrası düdüklü tencere!.. Enerjide ulusal bağımsızlık ve bütünsel yeşil dönüşüm için... ‘Cumhuriyetin İkinci Yüzyılında CHP Enerji Politikaları’ iki temel hedefe yönelik bir yol haritası. Enerjide ulusal bağımsızlık ve yeşil dönüşüm, bu politikaların ana hedeflerini oluşturuyor. Tabii ki sosyal demokrat bir bakış açısıyla enerji yoksulluğunu ortadan kaldırma hedefini de bir siyasi ve ahlaki vizyon olarak belirtmek gerekiyor. Türkiye’ye gereken enerjinin kaynağı bir metin bu... Amerika’nın en büyük kabusu: Dolarsızlaşma! Gelişmeler, artık doların küresel ticaret ve finans sistemindeki egemenliğinin her geçen yıl biraz daha sarsılma ihtimalinin yüksek olduğunu gösteriyor. Peki ABD nasıl bir tepki verecek? İki olasılık var, birincisi Biden yönetiminin bölgesel savaşlar ve yaptırımlarla yoluna devam etmesi, ki bu bugüne kadar ABD açısından hayırlı olmadı ya da Washington’ın, Çin ve Rusya’nın sunduğu olanaklardan daha cazip öneriler getirmesi ve güç ve tehdit gösterisinden ticari imkanlar sunmaya yönelmesi. Bunun adı gıda enflasyonu değil, düpedüz ‘akut beslenme krizi’ ‘Beslenme krizi’nin tek bir sebebi olmadığını, çoklu bir sorunlar silsilesi olduğunu görüp, bir an önce tarım sektöründe planlı bir yeniden yapılanma gerçekleştirilmezse, yarı aç yarı tok bir ülkenin vatandaşları olarak yaşamaya mahkûm olacağız. Bu mesele, Türkiye’nin en büyük güvenlik sorunu olarak ele alınmalı...     Küresel bankacılık krizi: Sıradaki batık gelsin! Mart ayında yaşanan tüm gelişmeler, salt bir bankacılık sektörü krizi olarak ele alınmamalı. Bu küresel sermaye piyasalarının yaşadığı sorunlarla merkez bankaları ve diğer karar alıcı kurumların aldığı kararların bir sonucu. Peki sadece bu bankalar mı sorunluydu? Tabii ki hayır... Sırada kim olabilir? Ben diyeyim bir Alman bankacılık devi, siz deyin birden fazlası!.. Bu öyle bir zarar ki, akla zarar! Şimdi hesaplamaları olabildiğince doğru yapma zamanı, ki sonrasında hesaplaşmayı tam yapabilelim. Mesela, yolsuzluğa bulaşmış firmaları kamulaştırabilelim, YİD ve KÖİ borçlarının şaibeli olanlarını silelim, kara paranın izini sürebilelim ki, el koyabilelim. Yurt dışına kaçırılan milli servetin miktarını ve kaçırıldığı adresleri bilelim ki, günü geldiğinde o ülkelere baskı yapıp, bu kaçırılan serveti geri alabilelim. Depremde yıkılmayacak bir ülke kurmak için 500 milyar dolar lazım Ülkenin yeniden inşa maliyetinin karşılanmasına yönelik başta İller Bankası olmak üzere, bazı kurumların yeniden yapılandırılması, bakanlıklar arası bir üst kurul oluşturulması, özel bankalarla kamu bankaları arasında yapılacak görüşmelerle uzman bir finans kurumunun, sırf yeniden inşayı finanse etmek üzere yapılanacak bir bankanın kurulması, belki Çin gibi ülkelerle, yeniden inşa faaliyetine yönelik düşük kâr hedefli yeniden yapılanma projelerinin hayata geçirilmesi gerek. Acılar, kayıplar ve yıkımların ekonomiye etkisi ne olacak? Bu iki deprem öyle bir dönemde vurdu ki, ekonomik krizin daha da ciddi bir boyuta geleceği kesin. Nereden baksanız, siyasi tüm göstergeler, normalleşme sürecinin önünde bir engel. Öncelikle iktidara olan güven ciddi bir şekilde sarsılmış durumda. Kutuplaşma zirvede ve iktidarın anti-demokratik uygulamalarla yoluna devam etmeye çalışacağını da biliyoruz. Seçim ekonomisine devam edip seçimlere gitmesi oldukça zor görünüyor.