Tevfik Taş

tevfiktas@gmail.com
TÜM YAZILARI
Tuhaf bir umut senfonisi Umut, bireylerin dünyasında da toplumların tarihinde de en çok konuşulan kavramlardan biridir. Sembolist ressam George Frederic Watts’ın, Hope / Umut adlı tablosu, umudu yalnızca bahar çiçekleri taşıyan güzel kadınlarla gösteren resim anlayışını yıkmadı; aynı zamanda umudun edilgen haliyle, değiştirici gücü arasındaki farkların tartışılmasını sağladı.
Ezilmişlerin ikonografisi Hıristiyanlığın yayılmaya başladığı ilk yüzyıllarda kilise Kutsal Kitabı halklara anlatmakta çok zorlanıyordu. Fakat çok etkili bir yol buldular: İnananlara dini belletmenin en iyi yolu görsel temsillerdi. Sanat Tarihi bu görsel külliyata İkon dedi. Ressam İsmail Yıldırım geçmiş çağların bu sanat birikiminin biçim özelliklerini yeniden işliyor. Ve kadınlar başta olmak üzere, ezilenlerin kendilerini ve ezenleri anlayabilmesi için İkon Katalogları yaratıyor. 8 Mart’ın kökeni ve ötesi 8 Mart’ın ABD’li işçi kadınlarla ilişkili kökeni hayli sorunlu... Ancak o gün bunlardan bağımsız bir mücadele günü olarak tarihin akışını zorlayanların olanaklarından biri oldu. Zehra Aral’ın sanatı, bizi kadına ilişkin pek çok konuda yeniden düşündürüyor.
Dayanışmanın ötesine de bakabilir miyiz? Dayanışma toplumsal parçalanmışlığa, yönetici sınıfların yarattığı kutuplaşmaya, şiddete, ayrımcılığa karşı halkların elindeki panzehirlerden birdir. Ne var ki dayanışma biçimlerimizdeki saflık, yapması gerekenleri yapmayan devletin elinde bir supaba da dönüşebiliyor. O halde, Pere Borrel Del Caso gibi sanatçılardan ilham alıp dayanışmanın ötesini de konuşsak olmaz mı? Şimdi ne yapacağız? Japon resim sanatının büyük ustası Katsushika Hokusai'nin, Kanagawa Oki Nami Ura / Kanagawa Açıklarındaki Büyük Dalganın Arkası adlı başyapıtında doğanın ve insanın hareketine ilişkin pek çok soru var. Biz, depremde ölen on binlerce insandan arta kalanlar; biz yas ile öfke arasında nefes alamayanlar bu yapıta bakarak da düşünebiliriz: Şimdi ne yapmayacağız; şimdi ne yapacağız? Calaveraları tanıyalım Sanat hâkim sınıfların yaratmak istediği politik ortamla mücadele etmek zorunda mı? Diktatörlük koşullarıyla kavga etmiş Meksikalı sanatçı José Guadalupe Posada bunu bir soruyla karşılıyor: Peki etmemeli mi? Sanat, onun önünü kesen, tutsak eden politik kültürle mücadele etmek bir yana öncü olmazsa; kendisine nasıl “özgürüm” diyebilir? Şimdi hangi sözcüklerle konuşacağız? Sözün bittiği, anlamın hiçleştiği yerdeyiz. Derim ki... Şimdi bir bu tablolara bakalım bir de depremle yerle olan Türkiye'nin yerleşimlerine... Oralardan akın eden ve o ölümcül acıları taşıyan görüntülere... Yöneten sınıfları, bizim barınma hakkımızı "çözüyoruz" diyerek, bize mezarlık gibi evler reva görenleri değil de bunların her türden aymazlığını, utanmazlığını değil de depremi suçlu ilan edip edemeyeceğimizi belki yeniden düşünürüz... Vicdani Ret’i yükseltebilir miyiz? Vicdani Ret Türkiye’de devrimci dünya tarafından nasıl sahipleniliyor? Bir seçimin arifesinde Vicdani Ret talebini propagandanın güçlü bir parçası kılmanın olanakları neler olabilir? Sanat bu bakımdan nasıl olanaklar sunuyor? Köklere yolculuk Masallar, mitolojiler dilden dile bütün sınırları aşıyor. Onların haritası insanlığın haritası oluyor. Hindistan’ın modern resminin büyük ustası Jamini Roy’un tabloları bu büyülü gerçeği yeniden düşünmek için muazzam bir olanak sunuyor... Kilisedeki asker kaçağı Bir heykel nasıl iltica eder? Bir din adamı neden bir Kaçak Asker heykelini sahiplenir? Ülkemizin usta büyük sanatçısı Mehmet Aksoy’un Almanya Potsdam’daki Meçhul Kaçak Asker heykelinin serüvenlerini ve bildirisini konuşuyoruz! Irkçılığa inat aşk ile kucaklaşma ABD günümüzde de ırkçılığın en yoğun yaşandığı ülkelerden biri... Ressam ve heykeltıraş Hank Willis Thomas, bu ırkçılığa sanatın dili, edası ve cesaretiyle yanıt verdi... 13 Ocak 2023’te Boston Common / Boston Halk Parkı’na yerleştirilen Kucaklaşma Heykeli, kölelik, ayrımcılık ve şiddet karşıtı mücadelenin sembol isimi Martin Luther King.Jr ve eşi Coretta Scott King birbirlerine sarılmalarını işliyor. Tutuklanan tablo Bir tablo neden tutuklanır? Kendisine “laik” diyen İtalya’da nasıl “devlet dini” olur? Sürrealistler, Fransa’nın Cezayir’de işlediği soykırım, işkence, asimilasyon suçlarına karşı Vicdani Ret (emre itaatsizlik) ilan etti. Onları izleyen devrimci sanatçılar bu tavrı yükseltti ve sürdürdü. Kolektif Antifaşist Büyük Tablo böyle doğdu... Hayalle bakmak Resim sanatında bakış açısı nedir? İtalya'nın Lombardiya bölgesindeki Montau kentindeki, Palazzo del Tè’de bu sorunun da yanıtları var. Büyük usta Giulio Romano 1526 yaptığı freskoyla hem baktığımız yeri anlamayı düşündürüyor hem de teknolojinin zirvelerde dolaştığı günümüzde kameraların zor saptadığı at hareketleri üzerine düşünmemizi sağlıyor... Önünde açık kitap ya nicedir okumak? Paul Klee, modern resim tarihinde, sakinliğiyle afallatan nadir bir ressamdır... Bu yazı, ressamın Açık Kitap adını verdiği yapıtı için bir okuma denemesidir... Papazlar Noel Baba'yı neden yaktı? Noel Baba nereden geldi? Kilise Babaları, Noel Baba’dan neden gıcık kaptı? Henri Matisse’in Noel Gecesi Maketi 1950’li yılların Fransa’sında ne ifade ediyordu? Avrupa’nın eski çağ resim sanatında, Noel Baba’yı gösteren eserler neden yoktur? Köpek dünyaya ne söylüyor? Büyük katliamları, anlatılamaz işkenceleriyle ünlü Engizisyon dönemi de dahil, Goya, İspanya’da art arda gelen gerici dalgalar içinde yaşadı. Fransızların işgalini ve halka zulmünü, iç savaşlardaki boğazlaşmalar gibi olguları ayrı ayrı düşünmek olanaksız. Dolayısıyla yerle gök arasında sıkışmış Köpek’in dünyaya böyle bakması eğer ressamın özel dünyasıyla ilişkilendirilecekse, bunların toplamına bakmak, tümünü hesaba katmak gerek. Yalnız mısınız yoksa kimsesiz mi? Yalnızlıkla Kimsesizlik nasıl karıştı; neden? Sömüren sınıflar bireyin yalnızlığından ne istiyor? Goya’nın Köpeği’yle, Friedrich’in Keşiş’i neden birlikte anılmamalı? Vicdan uyanıyor mu? Bir resim izleyicisini yanılsamalara nasıl yönlendirir? William Holman Hunt'ın 1853’te Victoria İngiltere’sinde yaptığı bir eser, nasıl olur da bugünkü Türkiye’yi, İran’ı ve benzerlerini anlatır? Küçüğe bakmak – küçükten bakmak Kolonoskopiyle bir geziye çıkmak ister misiniz? Bağırsaklar, damarlar ya da mide aslında bir sualtı parkı mıdır? Resim sanatıyla endoskopi arasında nasıl bağıntılar vardır? Sanat ve bilim birbiriyle nasıl bir etkileşim içindedir? Hazreti İsa Brüksel’de Dikkat! Dikkat! Bu tabloya bakarken lütfen önlem alın. Bu azgın kalabalık sizi ezebilir. James Ensor’un, “İsa’nın 1889’da Brüksel’e Girişi” adlı eseri büyük tartışmalar açmıştır. Kitle, maske, din ve ikiyüzlülük, belirsizlik ve daha pek çok kavramı tartışabileceğimiz bir esere bakıyoruz. Doğumdaki terslikler Alien/Yaratık filminin de görsel yaratıcısı olan HR Giger, hemen bütün toplumlarda kutsal görülen doğumu, doğurmayı, bir öldürme aracını, tabancayı bir anne rahmine dönüştürerek gösteriyor. Bu resim, içine doğduğumuz ve çocuk doğurduğumuz toplumsal koşulları anlamamız için asit rengi, sağlam bir fiske vuruyor bakışımıza. Çalınan öpücük Erkek, iki eliyle kadının elini tutuyor. Bu harekette çekiştirmeyi akla getirecek hiçbir zor, gerginlik yok. Kadının elinde de bir isteksizlik yok gibi... Zarif, gevşek. Kadının hafif yatık (italik) duruşu, omuzlarından, uyluklarına, kalçalarına kadar bedeni hem sevilme, sevişme hazırlığını, vaadini konuşturuyor izleyene hem ikilemlerin, çekincelerin cem-i cümlesini... Faşizmle savaşmanın belleği Tarih işe yarasın istiyorsak; faşizmin bütün insanlığı insanlıktan çıkardığı, insanı tükettiği o yakın eski zamanlara tam da bu nedenlerle bakmalıyız. Gely Korzhev'in hem faşizm zamanlarının hem de faşist saldırganlığa karşı sahiden savaşanların derin belleği sayılabilecek eserlerini yardıma çağırmak, unuttuklarımızın, ertelediklerimizin, bütün nitelikleriyle, insanlığımıza nasıl çöktüğünü konuşmamıza olanak sağlayabilir. Duyargalar Ahmet Özel resim sanatı tarihini özümsemiş biri olarak formları deforme ediyor. Dolayısıyla onun ışık duyargalarıyla kurduğu sütunlar, eğriler dikkatli her göze hem minyatürün, ikonografinin ya da Rönesans sanatının mimari formlarını sunar, hem de geçmiş o form özelliklerini yepyeni bir gözle değiştirmenin imkanlarını kullandığını gösterir. Yaşayabilmek mi yaşamayı bilmek mi? Şunu mücadele defterimizin ilk sayfalarına yazalım, derim: Kapitalizm -en zengin, en “ileri” sayılan biçimleri dahil- günün 24 saati işleyen korkular yaratarak yönetir. Daha da beteri, bu korkuları toplumların günün her anında yeniden üretmesini sağlayarak; yani benim beni, senin seni korkutmasını sağlayan mekanizmalarla yönetir. İşsizlik ve gelecek korkusu bunlardan sadece biridir. Katliamdan doğan barış portreleri Barışı savunmak, istemek onu. Ölmek bunun için bombaların altında. Uzuvlarını kaybetmek. Ve bu saldırılardan sonra tutunmaya çalışmak… Tutunduğun dünyanın, değip işlediğin zamanın pek de iyilikle, erdemlerle dönmediğini anladıkça, aklının burgaçlarındaki evrene, umut ummanındaki zamansız zamanlara, hayalindekine yönelmek. Ellerinle, renklerinle, gözlerinle… O yok ülkeleri, güzide direnişleri, değiştirme özlemini taşımak insanlığın düşevine… Kölelerden isyan kadınlarına Edith Dekyndt’in “Ombre Indige / Yerlilerin Gölgesi” adını taşıyan çalışması isyanın ve isyancılarla dayanışma davetlerinin, metinlerinin görsel simgesi haline geldi. İranlı kadınlar, hükümet kılığına girmiş zorba sünepeliğe, “güçsüzün gücünü” gösteriyor. Onlar kazandıkça, Arap halkları da Türkiye’deki akıl tutulmasının girdabına iteklenen kadınlar da kazanıyor. Ve… Edith Dekyndt’ın okyanuslar ötesinde yarattığı sanat, bu coğrafyalardaki isyan sanatıyla buluşuyor. LGBTİ +’ların öncü pankartı Picasso, Afrika’nın Amerika’nın yerli halklarının masklarından yararlanarak yarattığı “Felsefi Genelev” tablosuyla, ırkçılığın bilim çevrelerinde bile geçer akçe olduğu Avrupa seçkinlerine sağlam bir şamar atıyordu. Bugün de LGBTİ+’lar, Amerikalı faşistlerden Belçika’ya, Türkiyeli faşistlerden Almanya ve Avrupa’nın büyük diğer pek çok ülkesine kadar, biti kanlanmış bütün gerici güçlerin hedefi oluyor. Öpüşmek Bugünün insanı (sağcısı solcusu, zengini yoksulu) ancak yaralanmış yanlarını yok sayarak ya da yaralayarak, yaralanmış yanlarının üzerine basarak birbirini öpebilir. Savaşların, göçlerin, ırkçılığın, faşistçe yönetimlerin altında inlemenin yaraları kimden uzaktır ki? “Devrim özleminden uzaklaştık” dediğimiz anlar hangi düzgün insanın yarası değil ki? Kürdün kemikleri, o karanlık güneş Oğlunun kemiklerini bir naylon poşette alan Ali Rıza Arslan, başında Müslüman takkesiyle o sade adam, kendisine “Müslümanım” diyenlerin öldürdüğü oğlunun kemiklerini çıkarsaydı bütün fotoğraf makineleri o kemikleri de çekebilirdi. Peki ya ölümün arkada bıraktıklarının acısını, dilbağındaki bütün sözlere sinen ıstırabı, hatırayı hangi fotoğraf gösterebilir?