Ümit Akçay

uakcay@gazeteduvar.com.tr
TÜM YAZILARI
Bretton Woods sonrası küresel finansal mimari 80. yılında Bretton Woods kurumlarının nasıl yeniden yapılandırılacağı ve bu kurumların yeni işlevlerinin neler olabileceği üzerine farklı görüşleri içeren bir tartışma sürüyor. Elbette bu basitçe teknik bir tartışma değil. Aynı zamanda küresel parasal sistemin ABD merkezli tek kutupluluktan çok kutupluluğa geçişinin parasal ve finansal yüzü olarak görülebilir.
Küresel Güney’de yeşil dönüşüm Yeşil dönüşüm gündeminin odağında ise ‘yeşil’ olarak adlandırılan sektörlere olan yatırımların artması yer almakta. Sermaye hareketlerinin serbest olduğu bir ortamda yatırımları canlandırmak için faiz indirimleri döviz krizleri ve enflasyona neden olduğundan, finansal bağımlılık, Küresel Güney’deki iklim politikaları açısından temel bir engel olarak karşımızda durmaktadır. Acemoğlu haklı Acemoğlu, aşırı sağın yükselişi karşısında merkez partilere küresel iş dünyasına ve kuralsız küreselleşmeye körü körüne bağlılığı reddeden bir politika tasarlayarak, gelir eşitsizliklerini azaltmayı hedefleyen uygulanabilir bir plan üzerinde çalışmalarını tavsiye ediyor.
Aşırı sağın yükselişinin ekonomi politiği Çoklu kriz konjonktüründe Avrupa ülkelerinde merkez siyaset giderek güç kaybediyor. Bunun kökeninde neoliberal çerçevenin krizi var. Sanayi politikalarının geri dönüşü tartışması, neoliberalizmin krizine merkez siyasetin getirdiği çözümlerden birisi. Ancak solun bir siyasi alternatif yaratamadığı mevcut siyasi düzlemde bu çözümün siyasi veçhesi, merkez sağ ile aşırı sağ arasında şekillendiriliyor. Kapitalizmin kriz dinamikleri ve güncel karşı eğilimler Sanayi politikalarına geri dönüş, sadece ekonomi yönetiminde kullanılan araçların çeşitlendirilmesi anlamına gelmiyor. Aynı zamanda bu sürecin birbiriyle iç içe geçmiş jeopolitik ve yapısal bağlamları da var. Ve özellikle yapısal bağlam açısından değerlendirdiğimizde, kapitalizmin kriz dinamiklerine karşı geliştirilen güncel karşı eğilimler olarak ele alınabilir. Sanayi politikalarının geri dönüşü Sanayi politikası, belirlenen ekonomik ya da stratejik hedeflere ulaşılabilmesi için kritik olarak tespit edilen sektörlerde yerli üretim kapasitesinin artırılması için kamunun planlama, finansman ve uygulama alanlarında aktif rol aldığı bir ekonomi politikasıdır. Şimşek’in ‘çıkış stratejisi’ ne? Yeni ortodoksinin Türkiye bağlamındaki siyasi işlevi, ‘iktidarla bütünleşmiş muhalefet’ durumunu daha da pekiştirmek olacak. Şimşek’in çıkış stratejisi olarak ortaya koydukları ise, muhalefeti ‘yutacak’ ve yeni bir hegemonik proje inşa edecek şekilde küresel eğilimlerle uyumlu ve güçlü bir iktidar stratejisi. Akbabalar için parti başladı Ülke ekonomisi döviz kıtlığından döviz bolluğuna savruluyor. Kıtlık kadar bolluğun da sorun yaratabileceği, yani sermaye çıkışları kadar girişlerinin de sorun olduğu konusu, ilgili literatürde uzun süredir biliniyor. Literatürde ‘bağımlı finansallaşma’ olarak adlandırılan bu dinamik, son 30 yıldaki kısırdöngülerin temel nedeni. Yoksa yaşadığımız sorun, ‘Nebati gitti, Şimşek geldi’ sorunu değil. Demokrasi, teknokrasi ve ötesi Siyaset ve siyasetin ekonomiye müdahalesi bir sorun kaynağı olarak tanımlanınca, iktidar partisinin ekonomi üzerindeki yetkilerinin kısıtlanması, yani bürokratik kurumların siyasi iktidar karşısında güçlendirilmesi önerisi sorunun çözümü için yegane seçenek olarak sunuluyor. Zira şu andaki meclis muhalefetinin sahiplendiği görüş bu. Ancak keşke mesele bu kadar basit olsaydı. Dövizin akıbeti ve Şimşek programı Halkın kemerleri sıkılırken, mevcut para politikası, uluslararası para girişlerini yani sermaye akımlarını cezbetmek üzerine kurulu. 2024 seçimleri sonrasına, özellikle de son iki haftaya baktığımızda uluslararası finans kapitale önerilen bu cazip ‘servet transferi’ teklifinin karşılıksız kalmadığı ve sermeye girişlerinin başladığı görülüyor. İktidar bloğu, yeni anayasa ve Erdoğan-Özel görüşmesi Yerel seçimler sonrasında oluşan atmosferin AKP’nin iktidar bloğu içindeki gücünün göreli gerilemesi açısından 2019’u andırdığını düşünüyorum. Oy kaybettirdiği açık olmasına rağmen Erdoğan’ın seçim sonrasındaki açıklamalarında Şimşek programına destek vermesi ve sermaye çevrelerine kemer sıkmadan taviz verilmeyeceğine dair verilen garantiler, bu sıkışmışlığın bir yönünü oluşturuyor. Merkez Bankası, faizler ve ‘local’ dertler Önümüzdeki günlerde yeni kemer sıkma tedbirlerinin açıklanacağına dair bilgiler gelmeye devam ededursun, Özgür Özel’in Cumhurbaşkanı Erdoğan ile görüşmesinin ikinci bir ‘istikşafi görüşme’ oyalamasına dönüşmemesi için temmuzda asgari ücret ve emekli maaşı artışı mücadelesinin ana muhalefet partisi tarafından da sahiplenilmesi gerekiyor. 2024 ve sonrası: İktidar bloğu, AKP ve muhalefet Ödemeler dengesi krizi riskini bertaraf etmek amacıyla Mehmet Şimşek’in Hazine ve Maliye Bakanlığı’na getirilmesi, AKP yönetiminin iktidar bloğunda TÜSİAD’ın talep ettiği kemer sıkma politikalarına karşı dönemsel olarak ittifak kurduğu kesimleri yüzüstü bıraktığını gösteriyor. Şimşek programı AKP’nin oy desteğini gerilettiği ölçüde AKP hakim sermaye fraksiyonunun taleplerine karşı daha güçsüz duruma düşmektedir. Merkez Bankası, sınıf mücadelesinin merkezinde Bundan sonra muhalefetin önündeki en büyük engel, muhalefette görünüp Şimşek politikalarına destek verenlerdir. Somut olarak Merkez Bankası’nın bu önerisinin boşa çıkarılması, milyonlarca insanın gündelik yaşam mücadelesi açısından kritik önemdedir. Dolayısıyla konu teknik değil, ekonomi politiktir. 2023 ve 2024 seçimleri karşılaştırması: Halkın kemerini sıkan kaybetti Ekonomik zor iktidar bloğunu, özellikle onun siyasal İslam kanadını çatlattı ve bazı bölgelerde Yeniden Refah Partisi iktidara karşı yönelen tepkinin adresi oldu. CHP ise, geçen yıldan farklı olarak kemer sıkmanın yarattığı yaraları sarmayı vaat ederek yerel seçimlerden tarihi bir zaferle çıkabildi. Faiz artışları neyin göstergesi? Açık ki, bu sürpriz faiz artışı Mehmet Şimşek yönetiminin başarısızlığını gösteriyor. Hem de muhalefetten aldığı bu muazzam desteğe rağmen ortaya çıkan bir başarısızlık bu. Bu faiz artış kararı sonrasında, özellikle 2024’ün ikinci yarısında ekonominin yavaşlamasını ve işsizliğin artmasını bekleyebiliriz. Merkez Bankası'nın sınavı yeni başlıyor Şimşek programının bir ‘şok terapisi’ olarak formüle edilmemiş olması, halen iktidarın iki sermaye fraksiyonu arasında bir denge gözetmeye çalıştığını gösteriyor. Ancak TCMB, daha fazla faiz artışına gitmek zorunda kalırsa, iktidar bloğuna yeni dahil olan sermaye kesimlerinin yavaş yavaş tasfiye olmaya başlayacağını görebiliriz. Seçimden sonra ekonomi Ekonomideki yavaşlama, yeni bir kur şoku ile karşılaşırsa ya da bunu önlemek için yeni bir faiz artışı yapılırsa, Şimşek programı raydan çıkabilir. Türkiye’de otoriter neoliberalizmin yükselişi ve gerilemesi 2013 sonrası dönemi tanımlayan, otoriter neoliberalizm değil, onun krizidir. 2013 sonrasında otoriter neoliberalizmin krizi döneminde iktidar bazen (utangaç) kalkınmacı, bazen neoliberal politikalar uyguladı. Ancak onun hareket alanını genişleten, karşısında canlı bir emek hareketinin ve toplumsal muhalefetin olmamasıdır. TCMB’nin oyun planı netleşiyor: Kuru tut, ücretleri baskıla TCMB’ye hakim olan dar-ideolojik bakış, başta asgari ücret olmak üzere, genel olarak ücret artışlarını hedefe koyuyor. Oysa esas yapılması gereken, kritik sektörlerdeki firmaların süper kârlarının takip edilmesi ve gerekirse bu kârların vergilendirileceği mekanizmaların yaratılmasıdır. Enflasyon neden düşmüyor? Ortodoks inanca mensup olanlar, firma kârları rekorlar kırarken enflasyonun sorumlusu olarak çalışanların ücret artışlarını gösterebiliyor. Yani bu yaklaşımı savunanlar, zaten alım güçleri muazzam oranda gerilemiş ve milli gelirden aldığı pay düşmüş olan ücretli kesimleri enflasyonun müsebbibi olarak görmeye iman etmiş durumda. TCMB’den ücret artışlarına itiraz TCMB’nin mevcut politika çerçevesi, belki parasal değişkenler arasındaki ‘linkleri’ kurmaya yetecek, ancak kesin olan bunu geniş toplum kesimlerinin yoksullaşması pahasına yapacak olması. Trajik olan, muhalif kesimlerin bunu sorgusuz sualsiz alkışlamasıdır. TCMB’deki başkan değişikliği Şimşek’in rolünü perçinledi TCMB’deki bu kritik görev değişiminin doğrudan sonucu, Şimşek’in yükünün daha da ağırlaşması oldu. Zira Şimşek uyguladığı programla hegemonik bir büyüme koalisyonu yaratmaya çalışıyor. Bunu nispeten dengeli bir şekilde yapmaya çalışıyor. Ancak bu denge hamlelerinin ve Şimşek’in manevra alanının bir sınırı var. O nedenle önümüzdeki dönemde odakta TCMB değil, Şimşek olacak. Otoriterizmin değişen biçimleri 2008 krizi sonrasında, 1990’lar ve 2000’ler boyunca uygulanan piyasa reformlarına itiraz, yükselen yeni milliyetçi-muhafazakar güçler tarafından temsil edildi. Bohle ve meslektaşları, Covid-19 döneminin ise üç açıdan otoriter rejimlerin kalıcılaşmasının yolunu açtığını ileri sürüyor: Küreselleşme sonrası: Yükselen yeni milliyetçilik Son yıllarda iktisadi, siyasi, ekolojik ve jeopolitik sorunların derinleşmesiyle şekillenen çoklu kriz döneminde pek çok ülkede hoşnutsuzlukları örgütleyen yeni milliyetçiliğin neoliberal ve muhafazakar tonları oldu. Çoklu kriz, Davos ve küresel ara rejim ‘Batı cephesinde’ yani önemli kapitalist merkezlerde kritik değişimler yaşandığını düşünüyorum. Özellikle ABD, Almanya ve Çin’i merkez alıp, bu ülkelerin etrafındaki ticaret alanlarını da eklediğimizde ortaya çıkan üç kutup arasındaki ilişkiler, önümüzdeki dönemi şekillendirecek temel dinamiklerden biri olacak. Şimşek’in (işsizlikle) sınavı yeni başlıyor Kasım ayına ait işsizlik ve sanayi üretimi verileri, faiz artışlarının faturasının çıkmaya başladığını gösteriyor. Ekonomi yavaşlıyor ve bunun faturası artan işsizlik olarak çıkmaya başlıyor. 2024’te Dünya ve Türkiye 2024’teki ekonomik gidişata baktığımızda, küresel ekonomik gündemi merkez ülkelerin faiz indirimleri belirleyecek. Fed’e paralel bir şekilde AB merkez bankasının da faiz indirimlerine başlayacağı bekleniyor. Türkiye'de ise, ocak ayında faiz artışının sonuna gelmiş olacağız. Bundan sonrası enflasyonun gidişatına göre şekillenecek. Nebati’den Şimşek’e: Süreklilikler, değişimler Ekonomi yönetimindeki değişim yanında Nebati ile Şimşek yönetimleri arasındaki sürekliliklere bakıldığında, ilk anda düşünülenden daha fazla konuda sürekliliklerin olduğu görülecektir. Demokrasi, yatırımlar ve kapitalizm Kapitalizmin varlığı, zorunlu olarak demokrasiyi gerektirmez. Ancak bu, kapitalist üretim tarzı hüküm sürerken demokratik kazanımların gerçekleşemeyeceği anlamına gelmiyor. Kritik olan, bu demokratik gelişmenin sistemin işleyişinin zorunlu bir sonucu olmadığı.