Yeni Akit yazarı Kenan Alpay'dan 'Sedat Peker' yorumu: Erdoğan açık konuşmalı

Kenan Alpay, Yeni Akit'teki köşe yazısında Sedat Peker'in yayınladığı videolara değinerek Cumhurbaşkanı Erdoğan'a çağrı yaptı: Bu çöküş ve çürüme sürecine karşı çok açık ve net konuşmalı...

Abone ol

DUVAR - Organize suç örgütü liderliğinden hakkında kırmızı bülten talep edilen Sedat Peker'in YouTube'da yayınladığı videoların yankıları sürüyor. Özellikle İçişleri Bakanı Süleyman Soylu etrafında şekillenen iddialar ve bu iddialara karşı yapılan savunmalar kamuoyunda rahatsızlıklara neden oldu.

Hükümete yakınlığıyla bilinen Yeni Akit'in köşe yazarlarından Kenan Alpay, "Kırmızı olmayan bültenler neden halkın takibinde?" başlıklı yazısında Peker'in adını kodlayarak gelinen son noktada iktidar kanadını ve Soylu'yu eleştirdi.

"Bu çöküş ve çürüme sürecine karşı çok açık ve net konuşmalı..." diyerek  Cumhurbaşkanı Erdoğan'a çağrı yapan Alpay yazısında şu ifadelere yer verdi: 

"Evet, bildiğiniz gibi İçişleri Bakanlığı tarafından 'hakkında Kırmızı Bülten talep edilen organize suç çetesi sözde yöneticisi (S.P.)'nin bir süredir yayınladığı videolar var ya, işte o videolardaki iddia, itham, ifşa ve itirafları Türkiye kamuoyu çok ama çook yakından takip ediyor. 'Anılan kişi' şeklinde kayıtlara geçtiği için veya 'suç çetesi sözde yöneticisi' olarak vasıflandırıldığı için kimse dinlememezlik etmiyor tabii. Bilakis açtığı tartışmalar sayesinde (S.P.)’nin etki alanı geçen her gün genişliyor ve derinleşiyor. Hayır, hiç kimse 'ne alakası var canım, uydurma şeyler bunlar, tümüyle yalan ve iftiradır çünkü Türkiye’de bu tür ilişkiler yoktur, olamaz' filan demiyor. Aksine (S.P.) rumuzuyla anılan 'organize suç çetesi sözde yöneticisi'nin 'ertesi yarın' tadında yayınladığı videolar kökü tümden kazındığı söylenen, siyaset ve devlet üzerinde etkisi kalmadı denilen birtakım gayrı meşru ilişkilerin itiraf ve ifşası olarak algılanıyor. Bakın ben de İçişleri Bakanlığı’nın gösterdiği yolsa ilerliyor ve mezkûr kişinin adını hiç anmadan sadece (S.P.) rumuzuyla yazıyorum. Peki, Türkiye kamuoyu da (S.P.) rumuzlu sözde yöneticiye, itham ettiği kişilere ve ihbar ettiği suçlara karşı bu rumuzdaki kadar mı ilgi alaka gösteriyor?

***

Kendimiz kandırmak, kamuoyunu belli tartışma alanlarıyla oyalamak serbest elbette. Ne var ki, bu kandırma ve oyalama tercihi ne sürdürülebilir ne de fayda sağlayabilir nitelikte. Kimse devlet tarafından çıkarılan kırmızı bültenle ilgili değil. Çünkü kırmızı bültenle aranan (S.P.)’nin yayınladığı videolarda dile getirdiği bazı kirli ilişki biçimleri, siyaset ve iş dünyası, siyaset ve bürokrasi, siyaset ve medya arasındaki ama aynı zamanda bütün bunların mafyatik aktörler ve örgütlerle kurulan ilişkilere dair tartışmaları yakın markaja almış durumda. (S.P.)’nin merakla beklenen bir seriye bağladığı ifşa, itham ve itiraflar karşısında hepsi değilse de bazı muhataplar mahcup edalarla sessizlik eşiğini birazcık aştılar. Fakat iddialar karşısında henüz yeterince ciddi ve toplumu ikna edici sözler söylenmiş, tutumlar alınmış değil. Nerden mi biliyoruz? Kırmızı olmayan bültenle yayınlanan haber ve iddialara toplumun gösterdiği ilgiyle resmi kanallardan ve yetkililerden verilen cevaplara gösterilen ilgiyi kıyaslamak, aradaki devasa uçuruma göz ucuyla olsun bakmak yeterli olur sanırız.

***

Bu iddia, itham ve ifşaların ne kadar doğru veya yanlış olduğunu elbette mahkemeler tespit ve teyid edecek. Ancak bu sürece müdahale geciktikçe sadece belli siyasetçiler, bürokratlar ve medya değil esasen siyaset kurumu, devlet ve yargı çok ciddi bir yıpranma süreci yaşayacak. Hukuk devleti, sivil anayasa, insan hakları eylem planı, bütün cephelerde terörle mücadele derken konu el konulan marinalara, uyuşturucu trafiği ve kokain partilerine, tecavüz ve intihar süs verilmiş cinayetlere, devlet içinde devletleşmelere dair acı hatıraların canlandığı bir vasata dönüştü. Tarih tekerrür etmesin, derin devlet hortlamasın, siyaset ve toplum gayrı meşru ilişkilere mahkum edilmesin diyenler acilen öne çıkıp inisiyatif almalı. 

Hukuk devletini gölgeleyen bütün ağır kusur ve aktörleri yerli ve milli sıfatıyla meşrulaştırma hatta devlet aklı ve bekası adına kahramanlaştırma modası beklenenden önce çöktü. Kimse çığlık atmıyor, ortada enkaz görünmüyor hangi çökmeden bahsediyorsunuz? denilerek geçiştirilmesin. Çözümün adresi de yolu-yöntemi de bellidir. Yasaklara, yolsuzluklara ve yoksulluğa karşı yükseltilen mücadelede siyaseti muteber ve kudretli kıldı. Haklarındaki dehşetli iddiaları 'biz olmasaydık marinaya mafya çökerdi' çıkışıyla savuşturmaya çalışanlara veya 'karısının iç çamaşırına sığınan edepsiz' türü karikatürize edici tasvirlerle bastıranlara ümit bağlamıyor toplum. Bu çöküş ve çürüme sürecine karşı Cumhurbaşkanı Erdoğan çok açık ve net konuşmalı, sonuç almak üzere hızlı ve kararlı adımlar atmalı, beklenen ve istenen budur."

Yazının tamamı için...