25 Ağustos Perşembe günü Artvin yolunda konvoyuna düzenlenen silahlı saldırı hangi maksatla yapılmış olursa olsun CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “liderlik” vasfını sembolik açıdan önemli ölçüde perçinledi. Bu coğrafyada, ölümle burun buruna gelmeyen veya hapis yatmayan liderlik vasfına erişemez. “Bu yola kefenimizi giyerek çıktık” söylemi salt bir fedailik vurgusu değil, aynı zamanda ölüm korkusunu alt etmişlik gösterisidir. Ancak bu gösteriyi yapan liderler kitleleri arkasından sürükleyebilir. O yüzden liderler hiçbir zaman kendilerine ölümü veya öldürülmeyi yakıştırmadıkları halde ölüm korkusunu alt ettiklerini vurgulamaktan geri durmazlar. Böylece kendilerinin yokluğunun maliyetini de kitlelere hatırlatmış olurlar.
25 Ağustos’taki saldırı sırasında uzun namlulu silahlarla etrafı kolaçan eden korumaların görüntüsü, çatışma anının yarattığı atmosfer ve tüm bunlara rağmen Kılıçdaroğlu’nun soğukkanlı duruşu ölüm korkusunun alt edilişinin gösterisi gibiydi. Fakat Kılıçdaroğlu bu gösteriyi yapmaktan, büyük ihtimalle tevazusu dolayısıyla kaçındı.
AKP'LİLERİN KILIÇDAROĞLU'NA JESTLERİ
Twitter’dan severek takip ettiğimiz “varcharian” isimli kullanıcının, Kılıçdaroğlu’nun saldırı karşısındaki tutumuna dair değerlendirmesinde dediği gibi: “Kılıjdarı (Kılıçdaroğlu’nu kastediyor) bacağından vur topallayarak kamera karşısına geçsin yine siyaseten mağdur olmayı beceremez. Aleviler böyledir beceremez bu işleri.”
Fakat “enteresan” birşey oldu ve AKP’liler, Kılıçdaroğlu’nun ve hatta CHP’lilerin yapmadığı “gösteriyi” yapmak için büyük bir şevkle işe koyuldular. Kılıçdaroğlu’nun “ölüm korkusunu alt edişine” dair güzellemelerden sakınmadılar. Bu süreçte Kılıçdaroğlu lehine AKP cenahından gelen “jestler” içinde ajitatif bir video da vardı.
AKP’li bir genç, Kılıçdaroğlu’nun saldırı anındaki görüntülerini de kullanarak bir video hazırladı.
Hazırlayıcısından içeriğine, müziğine kadar her açıdan üzerinde durulmaya, tartışılmaya değer nitelikteki video, Yenikapı mitingindeki kalabalığın kuşbakışı görüntüsü ve Kılıçdaroğlu’nun Erdoğan veya Davutoğlu’nun ecdat güzellemesi yaptıkları konuşmalarına benzer sözleriyle başlıyor. Video boyunca Kılıçdaroğlu’nun konuşması eşliğinde 15 Temmuz darbe girişimine karşı tankların önüne yatan yurttaşların, başta Yenikapı olmak üzere darbe karşıtı mitinglerin görüntüleri paylaşılıyor. Ajitatif videoyu Türkiye’yi bilmeyen biri izlese, 15 Temmuz darbe girişimine karşı mücadelenin esas öncüsünün Kılıçdaroğlu olduğunu düşünür.
Oysa KONDA’nın araştırmasına göre “Demokrasi mitinglerine” katılanların yüzde 84,1’i AKP seçmeniydi.
UZUN SAVAŞTA KILIÇDAROĞLU'NUN YOLU
O halde AKP’liler neden 15 Temmuz direnişinin “öncülüğünü” altın tepside Kılıçdaroğlu’na sunuyor? 15 Temmuz öncesine kadar “CHP’nin genel müdürü” diyerek küçümsenen Kılıçdaroğlu AKP’lilerin ilgisine nasıl bu kadar mazhar oldu? AKP cenahı Kılıçdaroğlu’nun “liderliğini” niçin bu kadar içtenlikle inşa etmeye çalışıyor?
Sanılanın aksine bu liderlik inşası çabası, darbe girişimi sırasında ve sonrasında Kılıçdaroğlu’nun hükümete verdiği destekten kaynaklı minnet borcuna mahsuben değil. Bilakis AKP, Kılıçdaroğlu’nun CHP tabanı üzerindeki tesirini artırmaya, o tabanın sözünden çıkmayacağı bir lidere “kavuşmasını” sağlamaya çalışıyor. Peki ama neden?
Fotoğrafa biraz yukarıdan bakalım. Suriye’de bir savaş biterken yenisi başlıyor. Uluslararası Koalisyon, Kürtler, Rusya ve Şam’ın aynı amaçlarla olmasa da aynı hedeflere karşı yürüttükleri savaşın sonucunda IŞİD büyük ölçüde dar bir alana sıkıştı ve Türkiye’nin hedefindeki Kürtleri zorlayacak bir unsur, daha doğrusu “kullanışlı bir aparat” olmaktan çıktı. IŞİD artık Türkiye için bir koz değil, bir engel.
Keza, başta Türkiye olmak üzere bölgede emelleri bulunan bütün ülkelerin yoğun sübvansiyon veya lojistik desteğine rağmen kayda değer hiçbir ilerleme kaydedemeyip giderek çürüyen, bölünen, ihtilaflarla parçalanan ve içinden çeşitli canavarlar ve mağdurlar çıkaran ÖSO da artık sadece bir “imge”.
Suriye uzun bir süredir farklı güçlerin tatbikat sahası haline gelmiş durumda. Uluslararası güçler ve bölge devletleri “tatbikatlarını” burada yürütürken aslında Suriye’nin geleceğine dair kayda değer hiçbir tahayyül üretilmiyor. Suriye’de, ülkenin geleceğine dair siyasi, hukuki, felsefi bir çerçeveye sahip olan yegâne gücü Kürtler oluşturuyor. O çerçevenin can alıcı kısmı, ademimerkeziyetçi kanton sistemi. AKP’nin esas hedefi bu sistemi olduğu gibi bertaraf etmek. Fakat bunu yapabilmesi için içeride ve dışarıda yeni ittifaklar kurması da yetmez, bu uzun savaşa halkı da bilaistisna hazırlaması, ikna etmesi gerek. Haliyle AKP, önümüzdeki dönemde savaş karşıtı bir hareketten, Türkiye’nin sürüklendiği, bedeli ağır bir savaşa itiraz edenlerin “şerrinden” korunmak istiyor. Çünkü büyük olasılıkla epey uzun sürecek bir savaşa hazırlanılıyor.
ERDOĞAN'IN YAPAMAYACAĞINI KILIÇDAROĞLU YAPACAK
Amiyane tabirle hükümetin içerideki ve Suriye’deki savaş politikasına itiraz eden herkesi hapse atamayacaklarına göre, ikna etmek zorundalar. Fakat AKP’nin CHP kitlesi üzerinde ancak kısmî bir ikna kabiliyeti var. O da daha ziyade milliyetçi-ulusalcı kesimleri ihtiva ediyor. Onun dışında kalan geniş kitlenin öyle veya böyle bu cenge hazırlanması için “içeriden” bir lidere ihtiyaç var. İşte Kılıçdaroğlu’nun “liderlik” vasfının güçlendirilme çabası tam da bu yüzden. Yani AKP’nin Kılıçdaroğlu’nun liderliğini inşa çabası 15 Temmuz’dan bu yana yaptıklarına karşılık değil, gelecekteki zor günlerde ondan isteneceklerin avansı niteliğinde.
15 Temmuz sonrasında AKP, Kılıçdaroğlu’nda o “ışığı” gördü. Kılıçdaroğlu da örneğin Cerablus işgaliyle ilgili açıklamasıyla AKP’yi yanıltmadı: “Hükümet Suriye’ye operasyon düzenlemekte geç kaldı. Her ülke kendi güvenliğini sağlamak zorunludur. Bizim ordumuzun geleneği var. Barış için gidiyoruz.”
Hatırlayanlar vardır, Kılıçdaroğlu 11 Şubat 2014 tarihli TBMM grup toplantısı sırasında yumruğunu masaya vurup sözünü kesen bir partiliyi dışarı çıkartmıştı. Kılıçdaroğlu’nun o eğreti “astığım astık, kestiğim kestik” skeciyle alay eden AKP’liler, şimdi tam da öyle bir Kılıçdaroğlu istiyorlar ve bunu yaratırken epey cömert davranacak gibi görünüyorlar. Peki, Kılıçdaroğlu kendisinden beklendiği üzere uzun erimli bir savaşa kendi tabanını ikna edebilecek mi? AKP’nin hedeflediği gibi “ölüm korkusunun üstesinden gelmiş” güçlü lider rolünü benimseyip gereğini yapacak mı? Sadece soruyorum!