Yeni çıkan raflarında: Alevilik

Ali Murat İrat'tan Nimet Okan'a, Ayfer Karakaya - Stump'tan Ali Yıldırım'a... Son bir yıl içinde pek çok uzmanın Alevilik üzerine kaleme aldığı kitaplardan bazılarını derledik.

Abone ol

Canların Cinsiyeti Alevilik ve Kadın

Nimet Okan

İletişim Yayınları

256 Sf.

2016

Nimet Okan kitabında, söylenenle yapılanın çeliştiğini, cinsiyetlerarası eşitlik söyleminin söylemden öteye geçemediğini Anşabacılılar topluluğu üzerinden dile getirirken, Alevi-Sünni ayrımına, iki grup arasındaki sınıf farkına ve Aleviler arasındaki dinsel hiyerarşiye de dikkat çekiyor. Sloganların ötesindeki gerçekleri “keşfetmek” için…

Alevilik, kadın-erkek eşitliğine yaptığı vurguyla zaman içinde zihinlerde belli bir yer edindi, ancak bu eşitlik iddiasının gerçek hayata ne kadar taşındığı meçhul… Nimet Okan, bu sorunun peşinden gidip topluluğun kadınlarına kulak vererek, günlük hayatın içine gizlenmiş ayrımcılıkları tek tek tespit ederek, sözde kalan bir eşitlik iddiasının aslını gün yüzüne çıkarıyor. Okula yazdırılmayan, hekime gönderilmeyen, miras hakkı çoğu zaman gasp edilen kadınların hikâyelerini öğreniyoruz.

Canların Cinsiyeti, okurları Alevilik gelenekleri içinden geçirerek onun özel bir koluna, ismini bir kadından alan Anşabacılı topluluğunu keşfe götürüyor. Tarihi Osmanlı dönemine uzanan bu topluluk da isimlerinden başlayarak cinsiyetlerarası eşitliğe yaptığı vurguyla tanınıyor, posta oturan “bacı”larıyla gurur duyuyor. Nimet Okan ise görünürdeki gurur perdesinin arkasında kalan isyana, Alevi kadınların isyanına dikkat kesiliyor. Bunu yaparken, devlet nezdinde karşılığını bulan Alevi-Sünni ayrımına, Alevilerin kendi içlerindeki dinî-sosyal-ekonomik hiyerarşiye, büyük kentlerde keskinleşen sınıf farkına değinmeyi de ihmal etmiyor. Canların Cinsiyeti, sloganlara-klişelere düşmeden, gerçekleri “keşfetmek” için…

İstanbul Bilgi Üniversitesi Yayınları

Ayfer Karakaya - Stump 

254 Sf.

2016

Fuad Köprülü’nün 20. yüzyılın başlarında formüle ettiği şekliyle paradigmalaşmış, ancak yeterince sınanıp sorunsallaştırılmamış Anadolu dinsel ve kültürel tarihine dair bazı varsayımlar –bazen kimlik siyaseti arenasında farklı pozisyonları desteklemek için ters yüz edilerek de olsa– Alevi-Bektaşi tarihine bakışı büyük oranda şekillendirmeyi sürdürmektedir. Nitekim “sözlü kültür-yazılı kültür”, “yüksek İslâm-halk İslâmı”, “ortodoksi-heterodoksi” gibi çift kutuplu karşıtlıklar ve “senkretizm” gibi normatif kavramsallaştırmalar ana akım Türkiye/Osmanlı tarihçiliği ile bu çizgiye muhalif araştırmacıların Alevi-Bektaşi geçmişine bakışlarında sıklıkla gözden kaçan bir ortaklık teşkil etmektedir. Yaygın kabul görmüş bu varsayımların ve üzerlerine inşa edilen alternatif üst-anlatıların, hem kavramsal düzeyde sorgulanması hem de yeni veriler ışığında test edilmesi bugün geldiğimiz noktada artık mümkün ve elzem görünmektedir.

Aleviliğin ritüelleri değişiyor mu?

Vefailik, Bektaşilik, Kızılbaşlık, bu yönde uzun yıllara yayılmış bir çabanın ürünüdür. Eserde yer alan makalelerin biri hariç tümü, 1990’lı yıllarda yaşanan Alevi kültürel canlanışını takiben gün yüzüne çıkmaya başlayan, Alevi dede ailelerinin özel arşivlerindeki belge ve yazmalara dayanmaktadır. Tarihçilerin ilgisini henüz yeterince çekememiş bu son derece önemli yeni yazılı kaynaklar Alevi-Bektaşi tarihinin ana meseleleri hakkında bize yepyeni veriler ve mevcut kalıpların ötesinde taze ve çok daha nüanslı bakış açıları sunmakla kalmamakta, aynı zamanda Anadolu dinsel ve kültürel tarihine dair “büyük hikâye”yi de önemli noktalarda tashih etmektedir.

Aleviliğin ABC'si

Ali Murat İrat

Profil Yayıncılık

Sf. 320

2015

Aleviliğin ABC'si, Aleviliği tanımlama, sınırlama ve sınıflandırma çabalarının farklı nedenlerle arttığı günümüzde, mevcut kısır siyasi çekişmelerin bir sonuç vermeyeceği düşüncesiyle, Aleviliğin kökenlerine dair kapsamlı yorumlar getiriyor. Çözümlemelerini kavramsal tartışmalarla beslerken, tarihsel, siyasal ve sosyolojik bakış açısıyla konuya derinlik katıyor.

Ali Murat İrat, Aleviliğe bugüne dek yüklenen anlamları sorgularken, Aleviliğin kökenlerine ve daha sonra Aleviliği oluşturacak kitlelerin İslam'la karşılaşmasının yarattığı sonuçlara dair tarihsel bilgiler veriyor. Aleviliğin Osmanlı ve Safevi tecrübelerini, Bektaşi ve Kızılbaş topluluklarının "iktidar"lar ile ilişkileri üzerinden sosyolojik bir analize tâbi tutuyor.

Kitap, Alevi kimliğinin Cumhuriyet döneminde geçirdiği dönüşümlere, kırılmalara ve sürekliliklere geniş yer ayırıyor. Alevi'yi otorite-merkezli tarif etmeyi ya da Aleviliği tümüyle merkeze koyarak siyasal alanı gözlemeyi reddediyor, Türkiye tarihini yeniden yorumluyor.

Aleviliğin ABC'si, kolay anlaşılan dili, rahat okunmasını sağlayan içeriğiyle Aleviliği öğrenmek isteyenlerimiz için yararlı bir giriş kitabı; geniş kaynakçası, nitelikli soruları ve yöntemi bakımından, konuyla yakından ilgilenenlerimiz için önemli bir tartışma metni.

Alevi Hafızasını Tanımlamak

Erdal Gezik

İletişim Yayıncılık

328 Sf.

2016

Adem, Havva ve Şit'le başlayan insanlık macerasının Hazreti Muhammed'e kadar uzanan öyküsü, onun yeni dini ilan etmesiyle birlikte yaşanan sorunlar, her şeyden önce amcasının oğlu Ali ile olan ilişkileri, Kerbela olayı... Erdal Gezik, çocukluk günlerinden itibaren dinlediği; tarihsel verilerin, efsanelerin, mitos ve söylencelerin birbirine karıştığı "büyüklerin"sohbetlerini yıllar sonra anlamlandırma çabası içine giriyor. Bir yandan incelikli bir sözlü tarih çalışması yürütürken bir yandan da temel bir sorunun peşine düşüyor: "Birkaçı dışında ellerinde kitap görmediğim bu yaşlı insanlar geçmişe dair bilgilerini nereden almışlardı? Dilden dile anlattıkları, uzak diyarlarda, uzak zamanlarda yaşanmış bu olaylar neden onları halen bu kadar heyecanlandırıyordu?" Efsaneler, mitoslar, menkıbeler ve beyitlerden oluşan devasa bir hafızanın içine dalan Gezik, Alevi Hafızasını Tanımlamak'ta bu hafızayı daha yakından tanımaya, anlamaya, başka kültür ve medeniyetlerle derin bağlantılarını ortaya çıkarmaya çalışıyor. Tüm bu birikimin yalnızca tesadüflerin oluşturduğu bir miras mı, yoksa bilinçli bir tercihin sonucu mu olduğu sorusunu da aklından çıkarmadan.

Avusturya Alevileri - Avrupa'da Alevi Hareketi ve Özgün Bir Halka

Belge Yayınları

Sf. 463

2016

Gazeteci-yazar Hüseyin Şimşek'in Yol TV ile Ocak 2007'de başlayan çalışması, Haziran 2013'e kadar devam etti. Bu süreç, Avusturya Alevileri adlı bu kitap çalışmasının da zeminini oluşturdu. Panorama Avusturya, Avusturya Alevileri, Tercan-Tuzlaçayı Alevileri, Yol Avusturya ve Tanıklar Arasında adlı programların genel koordinatörlüğünü yapan Şimşek'in sorumluluğunda, toplam 100 bölüm program yayımlandı. Yanı sıra AABF, Haziran 2008'de www.aleviten.or.at ile sanal medya alanına adım attığında, bu pencerenin editörlüğünü de Şimşek üstlendi. Bu çalışma, Nisan 2011'e kadar devam etmişti.

2012'ye gelindiğinde, Şimşek'in elinde Avusturya Alevileri ile ilgili sayısız haber, küçük çaplı araştırma, makale birikti. En önemlisi de bu ülkedeki Alevileri anlatan 10 bölümlük bir belgesel gerçekleştirilmiş olmasıydı. "Avusturya Alevileri" belgeseli dolayısıyla, ülkenin çok sayıda eyalet, kent ve kasabası gezilip görülmüş, buralardaki Alevilerle yüzlerce yazılı, sesli, sesli-görüntülü görüşme yapılmıştı.

Bu ülkedeki İslami ve Türkiye kökenli nüfusu anlatan kimi eserlerde, Alevilere de birer altbaşlık ayrıldığı elbette olmuştu. Alevileri ele alan belli sayıda diploma tezi de vardı. Fakat bu tezler esasen, ya Alevilerle ilgili genel bir fotograf sunmaya ya da Alevilerdeki bir "hal"i mercek altına almaya yönelikti. Elinizdeki çalışma, bu ülkedeki 50 yılını geride bırakan Alevileri, her yönüyle ve ana tema olarak işleyen ilk kitap çalışmasıdır.

Aleviler, yaşadıkları her yerde agorafobiyi (sahneye çıkma korkularını) yeniyor, yeni tarzlar geliştirerek ilerlerliyor, hayatın her alanında dal budak salıp çiçekleniyorlar. Bu binlerce yıllık çınarı kurutmak, artık iyiden imkânsızlaşmıştır. Avusturya Alevileri adlı bu çalışma da o ışık deryasına salınan hüzmelerden biri olarak, yazılı tarihteki yerini alacaktır.

Alevi Hukuku

Ali Yıldırım

Siyah Beyaz Yayınları

Sf.176

2016

Alevi Hukuku doğal bir hukuktur. Aleviler tarihleri boyunca; Alevilere özgü, varolan hukukun dışında ve bütünüyle ona yabancı bir hukuk sistemi yaratarak yaşamlarını devam ettirmişlerdir. Toplum kendisini var etmek için kurallar geliştirmiştir. Alevi Hukuku olarak adlandırılan bu sistem düşkünlük kurumu da dahil toplumsal yaşamın devamını sağlayan birçok kuraldan meydana gelir. Bu kurallar soyut, o toplumun dışında başka bir irade tarafından dayatılan ve topluma yabancı olan kurallar değildir. Tersine maddi hayatın devamı için zorunlu ve bizzat toplumun kendisinin deneyimleriyle, ortak belleğiyle koyduğu kurallardır. Binlerce yıllık kadim bir inanç sistemi olan Alevilik kendi hukukuyla kendini yaşatmıştır.

Ali'nin Ailesi

Teresa Bernheimer

Tekin Yayınevi

Sf. 160

2016

Ali'nin Ailesi, Muhammed Peygamber'in en yakınlarının, Ehlibeyt'ten doğan soyun izini sürüyor adım adım. Bu hususta belirlenen şecereleri, çıkarılan soyağaçlarını ve yapılan tüm ilmî çalışmaları dikkate alarak titiz bir araştırmayla beraber sorular da koyuyor önümüze. Şecereler sadece soy sınırlarını belirlemek üzere mi çizilmişti? Belirli bir sülalenin çıkarlarını korumaları da isteniyor muydu? Bu sayede İslam kültürü içerisinde gerçekten ayrıcalıklı bir zümre oluşmuş muydu?

Bu gibi soruların da peşinden giden ve nesnel delillerini görerek okuyacağınız Ali'nin Ailesi, Abbasi Devrimi'nden sonra Ali'nin soyundan gelen ve geniş bir coğrafyaya yayılan Alevilerin serüvenini merak eden her türden okur için bir başucu kaynağı.

Safeviler ve Kızılbaş Türkler

Mustafa Çetinoğlu

Kamer Yayınları

Sf. 328

2016

Eski dini inançlarını ve geleneklerini kendilerine has bir İslami anlayışla birleştirip sürdüren Türkmenlerin, bazı batıni-Şii anlayışları benimsemesiyle ortaya çıkan terim, böyle bir dini ve sosyal yapıya mensup kişi veya topluluktur.

Kızılbaş adı, 10. yüzyıldan itibaren İslamiyet'i kabul etmeye başlayan ve bu yeni dini önceki birtakım inanç ve gelenekleriyle kendilerine has biçimde bağdaştıran konargöçer Türkmen oymakları için değişik coğrafya ve dönemlerde kullanılan çok sayıdaki isimlerden biridir. Bu adın eski Türklerde bir baş giysisi olan kızıl börkle ilgili olduğu, siyah başlık giyen bir Türk zümresinin Karapapak veya Karakalpak, Kıpçaklardan bir bölümün Karabörklü, Buhara mektebine mensup bir sufi geleneğin Yeşilbaş adıyla anıldığı bilinmektedir. Önceleri bütün Türkmen oymakları kızıl börk giydiği halde yaygın İslami anlayışa mensup kesimlerin zamanla kızıl börkü terk etmesi üzerine sonraları Alevi adıyla anılacak zümrelere Kızılbaş denilmeye başlandığı ifade edilmektedir.

Cumhuriyet Döneminde İnsan Hakları Bağlamında Aleviler

Malike Bileydi Koç

Destek Yayınları

Sf.344

2016

Toplumsallaşmanın önemli unsurlarından biri din olgusudur. Hak ve özgürlükler kapsamını genişlettikçe inanç özgürlüğü de aynı paralellikte kendi alanını genişletmektedir. Alevilik konusu yüzyıllardır bu alanda kendine yer açmaya çalışmakta, geçmişten itibaren sırtlandığı sorunları çözme çabası vermektedir. Uzun ve çok boyutlu bir tarihsel sürece sahip olan Alevilik sorununun çözümü aslında tüm toplumun inanç konusundaki iç içe geçmiş sorunlarına bir cevap üretebilecektir. Elbette bu sorunlar tüm toplum katmanları tarafından da paylaşılırsa bir çözüme kavuşabilir. Diğer bir ifadeyle demokratik ve özgürlükçü bir yönetim anlayışının sağlanması için hukuki, siyasi ve toplumsal bir zeminde Alevilerin sorunlarının çözümlenmesi toplumsal barışa katkı sağlayabilir. Çünkü insan hakları, demokrasinin dayandığı temel kaynaklardan biri olma özelliğine sahiptir.

Bu çalışmanın amacı, yüzyıllar öncesine dayanan Aleviliğin, uygarlaşmanın önemli dayanaklarından biri olan hukuki olanakların sağladığı insan hakları boyutuyla sorunlarını tespit etmek, Alevi toplumunun din ve vicdan özgürlüğü çerçevesinde dile getirdiği talepleri ve bu taleplerinin çözümüne yönelik gelinen aşamayı 22 kanaat önderinin görüşleri çerçevesinde ortaya koymaktır.

Kürt Aleviliği

Ali Rıza Özdemir

Kripto Yayınları

Sf.304

2016

"Kürt Alevîliği" kavramının içeriği, birkaç şekilde doldurulmaktadır. Öncelikle Kürt Alevîliği ile anlatılmak istenen husus, Alevîliğin doğrudan doğruya bir "Kürt yaratması" olduğudur. Yakın dönemde bazı araştırmacılar, Alevîliğin "Kürt uygarlığının" bir yaratması olduğunu iddia etmişlerdir. Alevîliğin Kürt yaratması olduğu yönündeki iddia, Zerdüştlük, Ehl-i Hak ve Yezidîlik inançları ile Alevilik arasındaki benzerliklere dayanır.

Kürt Alevîliği kavramına yüklenen diğer bir anlam, Türk Alevîliğinden bağımsız olarak değerlendirilen ve Zazaca ile Kurmançça konuşan bazı Kızılbaş (Alevî) aşiretlerin oluşturduğu sosyolojik yapıdır. Özellikle Dersimli Kızılbaş ocak ve aşiretler üzerinde yapılan Kürt Alevîliği vurgusuna göre, Kürt Alevîleri, neredeyse bütün yönleri ile Türk Alevîlerinden farklıdır. Benzerlikler de Kürt Alevîlerinden Türk Alevîlerine geçmiştir.

Bu çalışmanın cevap aradığı araştırma soruları şunlar:

Kürt Alevîliği nedir? İlk defa ne zaman ve kim tarafından kullanılmıştır?

Kürt Alevîliği kavramının tarihsel gelişimi nasıl olmuştur?

Kürtler kimlerdir ve başından beri hangi dinlere inanmışlardır?

Alevîlik nedir ve nerede teşekkül etmiştir? Oluşumunda Kürt sufilerin rolü nedir?

Alevîlik adı altında toplanan topluluklar kimdir ve bunların etnik kökeni nereye dayanmaktadır?

Alevîler kökenlerini neden "Horosan"a dayandırmaktadır?

Kürtlerin eski dinleri ile Alevîlik arasında doğrudan bir bağlantı bulunabilir mi?

Dört Kapı ve Kırk Makam

Süleyman Zaman

Can Yayınları (Ali Adil Atalay)

368

2015

Yazar bu kitapta "Dört Kapı Kırk Makam"ı tarihsel boyutuyla, mitolojik kaynaklarıyla, onu besleyen değerleriyle, inanç, felsefe ve bilimsel akışın bu öğreti üzerindeki etkileriyle de ele almış ve onu hem bilimsel hem ritüel, hem de Batıni yönüyle irdelemiştir.

Alevi Kürtler

Halil Dalkılıç

Siyam Kitap

188 Sf.

2015

Günümüzde Alevilik egemen politik aklın yönlendiriciliğinde toplumsal öz değerlerinden kopuk; yeni ve farklı algı, kavram, hikâye ve ritüellerle yeniden inşa ediliyor. Bu yeniden inşa sürecinde Türkiye ve Avrupa'daki Alevi örgütlenmesinde Kürt kimliğinin belirgin olarak görünmez kılınması ise dikkat çekici.

Örgütlü Alevi toplulukların yaklaşık yüzde 80'ini oluşturan Kürt Aleviler kendi Axûçan, Babamansur, Sînemîllî, Celal Abbas, Kurêsû, Cemal Avdel, Dewrêş Gewr, Dewrêş Cemal, Seyit Sabun, Sarı Saltık, Ûryan Xizir, Şeyh Çoban ve Şix Delîlê Berxêcan gibi ocak ve sosyal örgütlenmeleri ile rayberlerinden, pirlerinden, mürşitlerinden ve coğrafyalarından uzaklaştırılıp, son bir kaç on yıla kadar hiç bilmedikleri yeni algı ve ritüellerle daha derin bir asimilasyon sürecine sokulmuş durumdadırlar.

Kültürel asimilasyon kıskacındaki Alevi Kürtler, bu gerçeklik karşısında öz toplumsal hakikatleriyle buluşmak için yönlerini kendi dilleri, kültürleri ve tüm doğal değerlerinin şekillendiği yurtlarına çevirmelidirler.

Alevi Bektaşi İnancında Yol'a Başverenler

Zeynel Öztürk

Sokak Kitapları Yayınları

160 Sf.

2015

Araştırmacı yazar Zeynel Öztürk, bu kez Alevi- Bektaşi inanç ekseninde toplumun kendisine rol model seçtiği şahsiyetleri konu edindi. Acıyla direncin ete kemiğe büründüğü bu yaşanmışlıklarda sabrın, insan bedenindeki sonsuz enerjiyle birleşip haksızlığa, hukuksuzluğa, zalime boyun eğmeden dik bir duruş sergileyen ve tüm mazlumlara örnek olan bir avuç insanın dramları ve hazin sonları eserde birleşti.

Anadolu Heteredoxs inançlarında yıllarca onlar hakkında dilden dile aktarılan yaşam öyküleri, düşünceleri, inançlarıyla ilgili pek çok eser yazıldı. Ancak ilk kez ayrı zaman dilimlerinde yaşayan ancak ortak paydaları "İnandıkları dava" olan Yedi Ulu şahsiyet; Hz. Hüseyin, Hallac-ı Mansur, Fazlullah Hurufî, Seyyid Nesimî, Baba İlyas, Şeyh Bedreddin ve Pir Sultan Abdal bu eserde bir arada harmanlandı.

Tıpkı İsa'nın çarmıha gerilişi gibi yüzyıllardır Hristiyan âleminde dinmeyen acının benzerleri ya da daha ağırları İslam coğrafyasında da din adına yaşatıldı. Hz. Hüseyin'in Kerbelâ çölünde susuz bırakılıp yetmiş iki kişi ile birlikte başının bedeninden ayrılıp şehit edilmesi ya da Nesimi'nin derisinin yüzülmesi ya da Pir Sultan'ın asılması ya da Serez çarşısında Şeyh Bedreddin'in çırılçıplak asılması gibi belleklerde silinmeyen izler, tarih kitaplarına da kara lekeler olarak geçeceklerdir.

Yol'un sırrı; direnişlerde, ser vermede ve acılarda saklı...