Geçtiğimiz hafta Metin Solmaz meyhanelerin geçirdiği evrimi anlattığı bir yazı kaleme aldı. Bu evrimde işletmeci ya da müdavim, kadınların etkisinin altını çizmiş ki katılmamak mümkün değil. Evet meyhaneler son yıllarda bir dönüşüm yaşadı, yaşıyor ve bu dönüşüm devam edecek. Bu dönüşüm kendi adabını da doğuracaktır ancak şimdilik rakı içen kadın güzellemelerinin, rakı adabı diyerek hazırlanan talimatnamelerin hükmü zayıflamış gibi duruyor.
Takip edenler biliyordur ama bu vesileyle tekrarlamış olayım bendeniz bu rakı adabı talimatnamelerini, sıkıyönetim komutanlığı bildirilerine benzetirim. Çoğunlukla şekilci yasakları acemi edebiyatçı cümleleriyle süsleyerek servis edenlerin tahayyülündeki rakı ya da çilingir adabını kabul etmedim hiçbir zaman. ‘’Başka bir adap mümkün’’ diyerek çilingirlerde lakırdı etmişliğim çoktur. Bu sefer yazıya da geçireyim istedim. Buyurun size ‘’Yeni Çilingirin Adabı’’ konusunda bir deneme.
KEDİSİZ MEYHANDEDE RAKI İÇİLMEZ
Kediler hakkında kesin laflar etmek zor. İnsanlarla ilişkilerindeki öngörülemezlik maceraya keyif katıyor. Ahir ömrümüzde bu keyfi de bize Paşa yaşatmıştı bir dönem. Rahmetli boş sandalye gördüğünde ağır ağır üstüne kurulur ve diğer türdeşlerinin yaptığı gibi masaya kayıtsız kalmazdı. Gözünü karşısındakine diker ve manalı manalı bakardı dakikalarca. Mekân müdavimlerinin çok rakı içmişliği vardır kendisiyle. Mekânda kimse olmasa da Paşa’nın sizi yalnız bırakmayacağını bilmek kadar bir müdavim konforu var mıdır allasen?
ÇİLİNGİRDE YÖNELİM SORULMAZ
Rakı içen kadın güzellemelerinin ardındaki eril dil, rakıya da kadına da patriyarkal bir arka plandan bakıldığının itirafı aslında. İkili cinsiyet kabulü üzerinden şekillenen bu sığ bakış açısını çilingirlerimizden uzak tutmamız gerekiyor özenle. Trakya’nın ufak bir kasabasında hepsi çocukluk arkadaşı olduğunu anladığımız bir erkek masasının yanına kurmuştuk çilingirimizi. Zamanla içlerinden birisinin yöneliminin ‘’genel ahlak kurallarına mugayir’’ olduğunu da anladık. Çok güzel eğleniyorlardı, çok güzel gülüyorlardı. Memleketin merkezinde bu tür farklılıklara hiçbir anlam yüklemem ama periferide şahit olmanın verdiği güzellikten olsa gerek, en keyifli rakılarımdan birisi olarak kaldı hafızamda. Başka söze hacet yok.
EN GÜZEL RAKI MAHALLE MEYHANESİNDE İÇİLİR
Hikayesi ve çalkantısı bol bir mahallede doğdum ve büyüdüm. Hikayeleri ve karakterleri yerinde görmek isteyen üniversite arkadaşlarımı meyhanede ağırladığım bir akşamın sonunda hesabımızın ödendiğini öğrendik ama kimin ödediğini öğrenemedik. Yıllar sonra hesabı ödeyenin babamın bir arkadaşı olduğunu onun cenazesinde öğrendim. Mahalle tüm karabasanlarına rağmen böyle bir şeydir. Mahalle meyhanesiyse müdavimin oksijen çadırıdır. Günümüzdeki meyhane adalarında birbirinin kopyası menülerle meyhane gibi yapan yerlerden özenle uzak durmak lazım.
SİGORTASIZ İŞÇİ ÇALIŞTIRAN MEYHANEDE İÇİLMEZ
Meyhane ve barba için aşırıya kaçan güzellemeler yapmak gerçeklik algımızı bozabilir. Memleketteki emeğin ve emekçinin durumu belli. Meyhane dediğiniz şey barba kadar hatta daha çok emekçisiyle var. Dolayısıyla bu sektördeki sigortasız çalıştırılan emekçilerin durumu müdavimin de derdi olmadıkça hızlı bir ilerleme kaydedilmeyecek gibi duruyor. Pandemi sürecinde örgütlenen sektör çalışanları bu odağı kaçırmazlar umarım.
MÜDAVİMSİZ MEKANDA RAKI İÇİLMEZ
Evet, meyhaneler dönüşüyor ama gördüğüm kadarıyla müdavimsiz mekanların sayısı da artıyor. Daha önce pek çok kez yazdım, barba (meyhaneci) dükkânı açar, ruhunu müdavim üfler. Yıllar önce zorunluluk sonucu gittiğimiz bir mekânda uyanık geçinen barba, koca deniz levreğinin yarısını masaya getirmiş ve fark edilmesin diye altına neredeyse iki kilo marul yatağı yapmıştı. Haliyle bizim gibi başkaları da ruhunu üflemiş olmalı ki mekânın kapandığını duydum geçenlerde.
Size uyar ya da uymaz ama bir mekânın müdavim kitlesinin olması nefes almak kadar yaşamsal bir belirti. Duvarlara asılan replika tablolarla, retro hava katmak için koyulan eski radyolarla falan yaratılacak bir şey değil müdavim kitlesi.
KÖR KÜTÜK SARHOŞ OLUNMAZ
Sanırım rakı adabıyla ilgili metinlerde katıldığım tek husus sarhoşlukla ilgili olanlar. Elbette içen herkesin bir sarhoşluk hikayesi vardır ancak bu hikayeler istisna olduğu sürece kabul edilebilir. Zira birileriyle içmek, onlara karşı bir sorumluluk ve saygı meselesidir aynı zamanda. Başı sonu belli olmayan cümleler, daldan dala atlayan konular, aşırı coşkulu ya da pesimist ruh halleri, gereksiz alınganlıklar, bilincin maskelenmesi gibi durumları yaşatan ve diğerlerini baskılayan müdavime bir yere kadar katlanılabilir. Sürekli tekrarlandığında orada başka bir sorun var demektir.
Bir başka mahalle hikayesiyle bitireyim yazıyı. Günlerden bir gün mahallenin acarları, sürekli sarhoş olan ve bir noktada sızan arkadaşlarını derdest edip camiye taşımışlar. Sabah ezanıyla kendisine gelen sarhoşumuz bunun ilahi bir işaret olduğuna kanaat getirmiş ve tövbe etmişti. Tövbesi fazla uzun sürmese de epey bir eğlence çıkmıştı bizlere.