MS 3. yy’da Çin sınırları az farkla bugünkü gibiydi. O dönemde Çin Tibet’i dahil etmiyor, ama Kaşgar Ovası'na kadar İpek Yolu boyunca uzun ve ince “kol” uzatıyordu. İpek Yolu, Orta Devlet için çok değerliydi, hazinesini dolduruyordu. XV. yy’da Avrasya kırlarındaki gelişmeler ve büyük coğrafya keşifleri kervan ticaretine önem kaybettirerek deniz ötesi ticaretine ivme kazandırıyor, İpek Yolu tarihe karışıyor.
Bugünlerde Çin’in yükselişi dünyanın ekonomisi ve politikasına şekil vermeye başladı. Geleneksel olarak Moğolistan ile Kore ve Hindiçin yarımadalarında odaklaşan Çin, Pasifik Adaları'na göz dikince Washington derhal, Pasifik Havzası'nı kendisine “rezerve ettiğini” Pekin’e hissettirdi. Amerika ile çatışmadan çekinen Çin Batı'ya yöneldi.
Bu hareket, bir dizi kara ve demir yolu, liman ve havaalanı ihtiva eden, Avrupa ile Afrika’ya varacak Yeni İpek Yolu Megalo Projesi şeklinde gerçekleşmekte. Teknik detayları parantez dışında bıraksak projeyi eski İpek Yolu’ndan ayıran en önemli şey, bütün yol boyunca Çin mallarının Çinlilerin elinde kalacak olması. Eskiden mallar Avrupa’ya varınca birkaç kere el değiştirmiş olurdu. Artık kontrol Pekin’de olacak. Üstelik Yol’un Afrika kısmı Cibuti’deki Çin’in askeri üssüne dayanacak. İşin püf noktası, söz konusu üssün Amerikan Lemonnier üssü ile kapı komşusu olması. Tıpkı Pekin, “Pasifik’ten çekildik, ama burada yan yana oluruz” demek istiyor gibi.
Proje duyurulduğu zaman Pasifik sahilinden AB sınırına kadar uzanan demir yoluna sahip Rusya, Çin’e kendi imkanlarını teklif etmekte gecikmedi. Nazik bir şekilde Moskova’ya teşekkür eden Pekin teklifi değerlendireceğim, dedi. Ondan sonra bu konuda her iki taraftan ses çıkmadı.
Rusya’nın dışında kalmak ve Hindistan’ı by-pass etmek için yeni İpek Yolu karışık bölgelerden geçmek zorunda. Ama Çin kendisinde bu karışıklıkları yenecek kabiliyeti görüyor. Afganistan’da hem Kabil rejimi, hem Taliban ile iyi ilişki kuran Pekin ara bulucu imajına sahip. Pakistan zaten onun “stratejik partneri”. Çin’in parası ile inşa edilen ve Çinlilerin mutlak kontrolünde olan Pakistan’ın Gwadar Limanı projenin en önemli ulaşım merkezlerinden biri. Pekin ve İslamabad’ın bir zincir askeri üs kurma anlaşmasına varmak üzere olduklarını hesaba katsak yakın zamanda Hindistan’ın Orta Asya’dan tamamen izole olacağını anlarız.
Finansman bulma derdinde olan Orta Asya ülkelerinin beşi de adeta “Projeye kim daha iyi şartlar sağlayacak?” yarışmasına girmiş.
İran olmadan proje zor yürüyecek. Tahran’ın gözünde puan kazanmaya çalışan Pekin, İran’ı Suudi Arabistan ile barıştırmak için çaba harcıyor. Ne var ki ikisi de barışmaya sıcak bakmıyor. Üstelik Çin’in demir kucağından çekinen ve Türkiye’nin sunduğu “Batı hattına” güvenmeyen İran, Hindistan’da alternatif arıyor, iki ülkenin yakınlaşması gözle görülür. Olsun, Hazar Denizi üzerinden Kazakistan’ı Azerbaycan ile bağlayacak feribot hattı projenin bir parçasıdır.
İran ile ilgili bir şey daha var. O ülke ile “sıfır problem” konumunda olmayan Türkiye ve İsrail, dünya medyasında çıkan haberlere göre Deniz İpek Yolu'na ağırlık kazandırmak için çalışıyor. Olası planları uyarınca Bab el Mandeb’den geçen gemiler Eilat Limanı'na, Süveyş Kanalı'nı kullananlar ise Aşdod Limanı'na yanaşır, sonra mallar İsrail, Suriye ve Türkiye üzerine Avrupa’ya ulaşır. Tabii ki bu plan Suriye krizi hallolduktan sonra gerçekleşebilir. Bunun için mi İsrail Dışişleri sözcüsü Emmanuel Nahshon, İsrail ile Türkiye’nin Suriye konusunda aynı vizyonu paylaştığını söylüyor?
Eskiden İpek Yolu'ndan maddi değerler daha çok batı istikametine giderken karşı taraftan Doğu Asya’ya kök salan Nasturi Hristiyanlık ve Manicilik gibi manevi değerler akıyor idi. Şimdi ise akış tek taraflı olacağa benziyor.
Çin Çağdaş Uluslararası İlişkiler Araştırma Merkezi uzmanlarından Profesör Sun Zhu’ya göre “Yeni enternasyonalizm” denen çağdaş Çin’in dış politikasında, maddi değerlere ağırlık veren yaklaşımın yerini, dünyaya Çin’in manevi değerlerini daha aktif şekilde empoze edici unsurlar almalı. Pekin Ulusal Savunma Üniversitesi hocalarından Liu Mihgfu ise Çin’in dış paradigmasını daha “asker diliyle” izah ediyor. Şöyle ki, “Bulunduğumuz asırda Çin, dünyanın bir numarası olmalı. Aksi halde, ABD ile kaçınılmaz görünen liderlik mücadelesi sonucunda tarihin yol kenarına atılmış olacağız”.
Çin bunu istemez. Yeni İpek Yolu’nun sırf lojistik bir girişim olmadığı malum. Çin’in ihtiyaç duyduğu Orta Asya ile Ortadoğu’nun hammadde ve enerji kaynaklarına erişimi sağlamak. Bu demek ki İpek Yolu’ndaki “makamlar”, birer Chinatown haline gelip Çin’in nüfuz ve politika “iletkenleri” olacak. Dünyanın her köşesinde yaşayan onlarca milyon Huaqiao, Çin vatandaşı olmasa bile milli kültürü yaşatır, kendisini dedelerin vatanının bir parçası olarak algılar, çünkü geleneksel Çin bilincinde ataların kökeni vatandaşlıktan çok daha önemlidir. Yabancı teknolojiyi kolay benimseyen Çin, yabancı kültüre ve yaşam tarzına sonuna kadar direniyor. İpek Yolu'ndaki Chinatown’lar bu tezin ispatı olacak.
Pax Romana çağında köle sınıfı dışında Roma İmparatorluğu iki yüz sene huzur ve refah içinde yaşamış. Pax Sinica (Çin Barışı) nasıl bir şey olacak acaba?