Yeni Şafak'tan 'Çok bunaldık be reis' isyanı
Yeni Şafak yazarı İsmail Kılıçarslan, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a hitaben 'Çok bunaldık be reis' başlıklı bir yazı kaleme aldı. Kılıçarslan, "Ağızlarından salyalar akıtarak 'alayınız hainsiniz, bir tek biz en hakiki öz reisçiyiz' diyerek terör estirenlerden' çok bunaldığını yazdı.
DUVAR - Hükümete yakın Yeni Şafak gazetesinin yazarlarından İsmail Kılıçarslan, bugünkü köşesinde Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan'a son dönemde yaşanan bazı gelişmelerden ve bazı 'reisçilerden' ötürü "Çok bunaldık be reis" diye seslendi.
'AYNI KAFADA SANILMAKTAN BUNALDIK'
Kılıçarslan, Aylin Nazlıaka'nın anayasa görüşmelerinde kendisini Meclis kürsüsüne kelepçelemesi üzerinden 'seks içerikli, derili merili' espriler yapmayı 'uygun' bulan adamla aynı kafada, aynı safta, aynı mahallede sanılmak'; herhangi bir itirazın 'FETÖ' yaftası yemesi ve Cemil Barlas'ın Reina saldırganının dört yaşındaki çocuğuna işkence çağrısı gibi örnekler vererek, "Ortada bir ahlaki zemin, ortada bir insani vasat kalmadığında iktidarın da, muktedirliğin de, siyaset kurumunun kendisinin de bir önemi kalmadığını öğrettiniz bana da ondan" ifadesini kullandı.
'EN HAKİKİ ÖZ REİSÇİLERDEN BUNALDIK'
Kılıçarslan, "... kırpılmış tweetlerden oluşan bir seçkiyle af buyur 'gavura saldırır gibi' üzerimize saldırmalarından, ağızlarından salyalar akıtarak 'alayınız hainsiniz, bir tek biz en hakiki öz reisçiyiz' diyerek terör estirmelerinden çok bunaldık be reis" dedi.
ÇOK BUNALDIK BE REİS
Kılıçarslan'ın yazısının tam metni şöyle:
"Bunaldık artık. Billahi bunaldık. Niçin bunaldığımızı burada sarahaten anlatamayacak olmamız sebebiyle dahi olsa çok bunaldık be reis.
Çok misalimiz var elimizde. Bu misallerin çokluğu sebebiyle bile bunaldık be reis.
Misal, kendisini kelepçeyle meclis kürsüsüne bağlayan CHP'li kadın milletvekili üzerinden hiç anlamadığımız, hiçbir zaman da anlayamayacağımız -hatta iyi ki anlamadığımız ve iyi ki anlayamayacağımız- şekilde 'seks içerikli, derili merili' espriler yapmayı 'uygun' bulan adamla aynı kafada, aynı safta, aynı mahallede sanılmaktan çok bunaldık be reis.
Sadece bu kadarını yazdığımız için bile 'senin reise yalakalık yapmaya çalıştığını görmüyor muyuz zannediyorsun? Köşeye sıkıştın çünkü değil mi?' cümlesiyle suçlanacak olmaktan çok bunaldık be reis. Kendileri kurdukları ilişkileri hep çıkar, menfaat, kariyer için kurdukları için birini hesapsız-kitapsız sevmenin ne demek olduğunu bilmiyorlar doğal olarak. Fakat biz seni gerçekten hesapsız-kitapsız sevdik be reis.
Gelelim şu hesapsız-kitapsız meselesine. 15 Temmuz gecesi senin insanları sokağa çağırmandan önce meseleden haberdar olup, ne yapılması gerektiğini anlayıp insanları sokağa, direnişe, memlekete sahip çıkmaya çağırdığımız için bizi FETÖ'den haber almakla suçlamaya cüret edebilen reisçilerden çok bunaldık be reis.
Üstelik 15 Temmuz gecesinin gündüzünde İslamcıları PKK, Kemalistler ve FETÖ ile eşitlemeye çalışan 'en hakiki reisçi'nin yazdıklarını da okumuştuk be reis.
Misal polisimiz, emniyetimiz, istihbaratımız adeta destan yazarak Reina saldırganını yakaladı ya. Hemen o akşam bu saldırganla birlikte yakalanan 4 yaşındaki çocuğu hakkında 'öz reisçi' bir büyük düşünür şunu yazdı: 'Katil, çocuğu ile birlikte yakalanmış. Katili konuşturmak için o çocuk da ne şekilde kullanılması gerekiyorsa kullanılmalı. Ahlaki sakınca yok.' Ahlaki sakınca yok diyor. Vallahi diyor. Biz vallahi çok bunaldık be reis.
Misal Haksöz'ü, misal Menzil'i, misal IHH'yı adeta ortadan kaldırmak için emir almış gibi davranan 'hakiki reisçiler' tayfasının bu emri senden aldıklarını ihsas etmelerinden çok bunaldık be reis.
Niçin yazıyorum bunları? Çünkü hava çok ağırlaşıyor. Sıcaklık ve o yapış yapış nem artıyor durmadan. Sürekli hata düzeltmeye çabalamaktan, sürekli dert anlatmaya çalışmaktan, insanlara sürekli 'aslında o mesele bildiğiniz gibi değil' demekten ve insanların bize sürekli 'ama bak, onlar yaptıkları işlerin emrini doğrudan bir numaradan alıyorlarmış' demelerinden çok bunaldım da ondan.
Ortada bir ahlaki zemin, ortada bir insani vasat kalmadığında iktidarın da, muktedirliğin de, siyaset kurumunun kendisinin de bir önemi kalmadığını öğrettiniz bana da ondan.
Biliyorum, biliyorum. Bu yazıya da bin tane kulp takacaklar, iki bin tane bahane bulacaklar. Hakikatin ve memleketin, doğrunun ve geleceğin tek sahibi olarak kendilerini görmenin küstahlığı ile hınçlarına hınç, öfkelerine öfke, kibirlerine kibir ekleyecekler. Ne ki bu kadarını dahi söyleyemeyeceksem dilim lal, ahlakım bitkin, vicdanım perişan olur be reis.
Ne diyordu Marko Polo: 'Çok bunaldık be reis.'