Yeni şarkılar: Heja-Cem Adrian, Bosphoroots, Manga
Heja ve Cem Adrian düeti, Manga'dan ve Bosphoroots'tan yeni şarkılar... Evlere kapandığımız, izole olduğumuz karantina günlerinden sesleniyor MaNga... Heja ve Cem Adrian, Selim Dindar'ı unutturmuyor... Bosphoroots, reggae müzikte yeni bir ışık oluyor...
Evdeyiz ve müzik devam ediyor. Her hafta yeni şarkılar listemize ekleniyor. Bu süreçte çok fazla tekli veya birkaç parçalık EP’ler dijital ortamda yayınlandı, yayınlanıyor. Ortak çalışmalar da hızını kesmedi. Albüm de çıkıyor elbette. Pandemi günlerinde yapılan bu çalışmaların ayrı bir önemi var. Hem bu dönemde bize moral oluyor hem de yazılanlar, söylenenler bir anlamda kayıt düşüyor tarihe. Elbette bugünde geçmişin izi de var. Dünden bugüne, bugünden yarına bakacağımız çalışmalar bunlar…
Heja- feat. Cem Adrian – 7 Kurşun
Heja, Cem Adrian’la düet yaptığı 7 Kurşun şarkısıyla haftaya damgasını vuruyor. Şarkının altyapısında XIR’in imzası var. Hem müzikal altyapı hem de şarkının atmosferi, duygusu, sözü oldukça sarsıcı. Heja’nın yorumundaki, sesindeki keder ve isyanı Cem Adrian da eşsiz yorumuyla paylaşıyor. Ve bu duygular, dilden dile, kulaktan kulağa aktarılıyor.
7 Kurşun Heja’nın babası Selim Dindar için yazdığı bir şarkı. Selim Dindar 2009 yılında Cizreliler Derneği’ne yapılan saldırıda öldürülen bir Kürt iş insanı. Bazen ölüm bir kere gelmez, defalarca öldürülürsünüz, maruz kaldığınız saldırılarla. Selim Dindar için de böyle olmuş. Ruhundaki kesikler, yaşadığı işkencenin izleri. Çünkü o, 1980 darbesi sonrası, henüz 20 yaşındayken üç yıl yattığı Diyarbakır Cezaevi’nde ağır işkence görmüş biri. Diyarbakır Cezaevi, 1980 - 84 yılları arasında yüzlerce tutukluya akıl almaz işkencelerin yapıldığı bir yer. Daha sonra, Selim Dindar, Türkiye’nin kendi tarihiyle, karanlığıyla yüzleşmesinde önemli bir rol oynadı. Tüm bu vahşeti ayrıntılarıyla, cesurca anlattı. Bunu politik bir amaçla değil, toplumsal görev bilinciyle yaptı. Susmayın, dedi. O susmadı. Ölümü pahasına konuştu.
Heja babasının yaşadığı ve taşıdığı tüm acıları sırtlanarak geliyor 7 Kurşun şarkısında. Bu acıda kimlik meselesi de var, yalnız bırakılmanın kırgınlığı da . Onun sırtlandığı keder sadece babasının değil, bu toprakların kederi, hepimizin yarası. Onun yalnızlığı hepimizin yalnızlığı, onun suskunluğu hepimizin sustukları, onun hafızası hepimizin hafızası, onun kendi tarihi, hepimizin tarihi. Bu coğrafyada kim ne yaşıyorsa tek tek, aslında biz tüm bunların toplamıyız. Nefret de, sevgi de, korku da bireylerin davranışlarını etkilediği anda verilen tepkilerle toplumsaldır. 7 Kurşun şarkısının girişindeki Selim Dindar’ın “İnsanlardan korkuyorum… Onların duyarsızlıklarından…” iç döküşü, bu anlamda haksızlık ve şiddet karşısında dillerin bağlanmasına bir gönderme. Birbirimizi gördüğümüzde, birbirimizi anlamaya başlayabiliriz. Dolayısıyla Heja’nın 7 Kurşun şarkısında dile getirdikleri, dönüp kendi geçmişimize bakmayı, toplumsal belleği zinde tutmayı da işaret ediyor. Bu anlamda Heja önemli bir iş yapıyor. Tekrar tekrar hatırlatmak adına. Ki içinde yaşadığımız dönemde, bu daha da önemli. İnsanın, dünyanın büyük bir salgınla mücadele ettiği ve korkunun bizi yönettiği ya da yönetilmemize her zamankinden daha fazla olanak sağladığı bu günlerde, Heja’nın şarkısında söylediği; “Kimlikler farklı değil, herkes aynı” sözleri yarını kurarken kulağımızda çınlasın. Herkes için, daha adil, insanca ve yaşanılır bir dünya için…
Bosphoroots – Rizom
Bosphoroots, reggae müzik sahnesinin yıldızı parlayan isimlerinden. Grubun geçmişinde iki tekli ve üç şarkılık bir EP var. Bu hafta ilk albümleri olan Rizom’u yayınladılar. Uzun süredir üzerinde çalıştıklarını biliyordum, işin açıkçası, verdikleri emeğe değen bir albüm çıkarmışlar ortaya. Hem İngilizce hem de Türkçe parçalardan oluşan dokuz şarkı yer alıyor Rizom’da. Taşıdığı hüzünlü, karanlık atmosferin yanı sıra neşeli ritimlerle insanı coşturan şarkılar bunlar. Diğer yandan, dinleyende bir gevşeme duygusu da yaratıyor. Ancak bu gevşeme duygusunu bir konfor olarak algılamamak gerek. Onlar sözlerini sakınmıyor, dünyadaki talandan, yıkımdan söz ediyorlar. Bu açıdan, yaptıkları müziğin felsefesiyle birlikte değerlendirmek gerek Boosphoroots’u. Reggae müziğinin felsefesi olan Rastafari kültürünün/ hareketinin özünde köleliğe, sömürgeciliğe, ırkçılığa karşı direniş yatıyor. Bu bağlamda köleliğin ve kapitalist düzenin karşılığı Babil’dir. Batı dünyası “Modern Babil Krallığı” olarak değerlendirilir. Bosphoroots’un şarkılarında da Batı dünyası aynı anlayışla ele alınıyor. Şarkılarında dile getirdikleri barış, özgürlük arzusu ve insanın her türlü kölelikten kurtulma, hiyerarşik yapıya karşı tavır gösterme direnci grubun ana izleği olarak ortaya çıkıyor. Burada, sağlam durun ve zincirlerinizden kurtulmak için direnin, çağrısı da var. Aynı zamanda bir sadeleşme önerisini de hissettiriyor şarkılar. İnsanın sadeleşmesini, hırslardan arınmayı, doğayla bütünleşmeyi salık veriyor. Kolektif anlayışı da baskın şekilde görüyoruz Bosphoroost’ta. Bu anlayış yaptıkları müziğin tavrını taşıyor olsa da, grubun kendi yapısı da buna fazlasıyla müsait görünüyor. Yeni nesil müzisyenlerin veya üretim alanındaki gençlerin büyük çoğunluğundaki kolektif anlayışı, sanki küçük gruplar halinde yeni yaşam biçimlerine doğru evrilmeyi de içeriyor.
Rizom, bir yanıyla da kökleri işaret ediyor. Yaptıkları müziğin köklerine bir selam mahiyetindeki duruşla beraber, insanın özüne bakmak olarak da görebiliriz bunu. Kuşkusuz, kendi yolcuklarına, kendilerine bakmanın da tezahürüdür kökler. Albüme adını veren Rizom’un biyolojideki karşılığı “köksap” anlamında. Rizom, toprak altında büyüyüp dallanarak köklenen, yeni filizler veren yatay gövdedir. Rizom, felsefede farklı bir metaforla yorumlanıyor. Bununla ilgili Deleuze ve Guattari’nin ortaya koydukları iki önemli kavram var: Ağaçsı/dikey gövde ve köksap/yatay gövde (rizom). Ağaçsı dikey gövde, babanın yasasını, süper egoyu, devleti; köksap/ yatay gövde ise çoğul, özgürlükçü heterojen yapıdaki yeni bir toplumsallık fikrini işaret eder. Köksap, Batı düşüncesinde hakim olan bütünlükçü düşünceyi de sorgular. Grubun köksap anlamına gelen Rizom’u albüm adı olarak seçmesinde Deleuze ve Guattari’nin etkisi var mı bilmiyorum. Ama şarkılarının meselesine bakınca, öyle olduğunu sanıyorum.
Albümde öne çıkan çok fazla şarkı var. Peaceland, Zamanın Yükü, Parla ve Deniz Tekin’in konuk olduğu Derdim Var şarkıları çok dinlenilecekler arasında. Bununla kalmıyor Bosphoroots, müziğine dub, reggae füzyon, new roots gibi farklı reggae soundlarıyla çeşitlilik katıyor. Kısacası Rizom, dinleyiciyi sadece içine çekmeyen, içine işleyen de bir albüm.
MaNga - Zor
20 Mayıs’ta dijital ortamda yayınlanan Zor, video klibiyle bugünü anlatıyor. Evlere kapandığımız, izole olduğumuz karantina günlerinden sesleniyor MaNga. Şarkının video klibi grubun ve dinleyicilerin evlerdeki hallerinden, görüntülerinden oluşturulmuş. Bu anlamda hayli çarpıcı bir video. Buruk ve hüzünlü. Ama bir yanıyla da, bir arada olma duygusunu güçlendiren, içine düştüğümüz yalnızlığı kıran bir çalışma olmuş. Eminim bu klip ve şarkı, yıllar sonra dönüp bugüne baktığımızda, neler yaşadığımızı bize hatırlatan çalışmalardan biri olacak.
Zor, aslında aşk üzerine yazılmış bir şarkı. Ancak, herkesin hayatındaki zor zamanlarına tekabül edecek bir durum şarkısı aynı zamanda. Hüzünlü bir atmosferi var. Ama bu negatif bir etki yaratmıyor: İnce bir sızı, özlem, geride bıraktığını tartmanın yanı sıra bir ruh halinin taşmasının buruk bir tezahürü… Elbette şarkıda geçen “zor ve zor geriye dönmek.. an be an boşluğa düşmek” ifadeleri bugün yaşadığımız bu belirsiz zamanlara da dokunuyor. Zaman olgusunu da içinde taşıyor şarkı. Ki MaNga’nın zamanla ilgili meselesi sadece bu şarkıya has değil.
Şarkının sözlerinde Ferman Akgül ve Demir Demirkan’ın imzası var. Müzik de Ferman Akgün’e ait. Muhtemelen başka şarkılar da gelecek ileride. O halde çalsın şarkı…