Yeni yılın ilk günü

Barışın zamanını bekleyeceğiz, umut ile umutsuzluk arasında bir sarkaç gibi salınaraktan. Yıllar içinde oluşmuş güvensizlik duygusu hakimiyetini sürdürüyor çünkü. Çünkü ilkel ideolojilerin beslediği birtakım vahşi hevesler yürürlüktedir hâlâ.

Vecdi Erbay verbay@gazeteduvar.com.tr

Gece 12'ye doğru havai fişekler ile silahlar patladı. Havayı ve gecenin karanlığını yırtan izli mermileri izledik bir süre. Dünya yeni bir yıla giriyordu.
Keyfimiz yoktu. Bu yüzden sade ve hatta fakir bir sofrada memleketin ahvali üzerine kafa patlatıyorduk. Buna mecburduk çünkü her şey yanı başımızda gerçekleşiyordu. Gerçek'ten kurtulup yeni bir yıla giriyor olmanın öğrenilmiş heyecanına adım atmaya niyetlenince annem araya giriyordu: "Dünya güzel bir yer olacak mı?"
Ömrü boyunca sayısız acıyı tecrübe etmiş annem, çocuklarının ağzından çıkacak güzel bir cümle için, umutsuzca can atıyordu. Umutsuzca. Çünkü bütün gün haberleri izliyordu. Haberlerden yorgun düşüyordu. Akşam manasızlığından emin olduğu dizilerle bir düş dünyasına bırakıyordu kendisini.
Acımasızca, "Dünya asla istediğimiz kadar güzel bir yer olmayacak" dedim. Hiç şaşırmadı annem. Umutsuzca birkaç cümle kurdu. Beddua etti müsebbipler için.
Dünya yeni bir yıla giriyordu ve dışarıda hava fişekler ile silah sesleri artmaya başlamıştı.

*

Bir gün önce çatışmalarda hayatını kaybeden iki kişi için cenaze töreni yapılmıştı. Mezarlıkta toplanan binlerce kişinin attığı sloganlar sınırı aşmıştı.
Dünya yeni bir yıla giriyordu ve çatışmaların biteceğine dair bir emare yoktu.

*

Çocukların sofrası daha zengindi. Gece her türlü özgürlüğü tanıyordu onlara. Bir arada olmanın da mutluluğuyla abur cuburları mideye indiriyorlardı. Ellerinde telefonlar, tabletler... Televizyon da açıktı ve bu sayede coğrafyanın bir yakasında sahiden mutlu ve huzurlu insanların bulunduğuna dair bilgi ediniyorduk.
Dünya yeni bir yıla giriyordu ve çocuklar, çıkardıkları seslerden silahları tanımaya çalışıyorlardı.

*

Yılbaşı gecesini Şırnak'ta, bir otelden canlı yayın yapıyordum iki konukla. Roboski'de 34 kişinin savaş uçaklarıyla katledilmesinin nedenini, sonuçlarını konuşuyorduk. İyi hatırlıyorum, hem benim hem konuklarımın sesinde vahşet karşısında düştüğümüz dehşetin izleri vardı. Dışarıda protesto molotofları patlıyordu ve televizyon kanallarında yeni yılı çılgınca kutlayan insanlar vardı.
Bir yılbaşı gecesini de Diyarbakır'da, Ofis semtinde karşılamıştım. Sofrada öfke, keder, çaresizlik vardı ve dışarıda, Suriçi'nde bombalar, ağır silahlar patlıyordu.
Dünya yeni bir yıla giriyordu, dışarıda silahlar patlıyordu ve endişesiz bir sevinçle kutlama yapmak çok, çok, çok uzaktı.

*

Yeni yıla girmeden hemen önce İmralı'da bir görüşme gerçekleşmişti. Görüşme notları soyut ve belirsiz bir zaman için umut vaat ediyordu. Barış kolay olmuyordu. Barış ihtimali üzerine kurulan her cümle insanın içini ferahlatırken kem sözler umut kırıcılığı yapıyordu. Gelip şurada duruyorduk: Dur bakalım, zaman ne gösterecek. Barışın zamanını bekleyeceğiz, umut ile umutsuzluk arasında bir sarkaç gibi salınaraktan. Yıllar içinde oluşmuş güvensizlik duygusu hakimiyetini sürdürüyor çünkü. Çünkü ilkel ideolojilerin beslediği birtakım vahşi hevesler yürürlüktedir hâlâ.
Dünya yeni bir yıla giriyordu ve dışarıda ömürleri silahla sınanmış insanlar havaya silah sıkıyorlardı.

*

Geç saatte yatağa girdiğimde haberlere baktım. Yeni yıl zamları şaşırtmadığı için okunmaya değer bulunmadı. Emekli maaşlarına zam oranıyla ilgili kulis haberi muhtemelen en çok okunan haberlerden olmuştur. Ben okumadım çünkü emekli olmama daha vardı. 2024'ün çeşitli konulardaki bilançosuna göz atıldı. Sevdiğim insanların vefatının hayatımda bıraktığı boşluğu düşündüm. Gülayşe Koçak "Yaşlılar: Ayy, ne şekerler!" başlıklı bir yazı yazmış ki enfes. İçimi yoklayan hafif ürperti, yaşlılığa adım adım yaklaşıyor olmanın farkındalığı nedeniyle midir? Dolmuşta "Gel otur dayı" diyen gençlere bozulmuyorum artık, ama "Hacı dayı" diyenlere alışamadığımı hatırlayıp gülümseme fırsatı tanıdım kendime.
Dünya yeni bir yıla girmişti, kutlamaya doyamayan birileri hâlâ silah sıkıyordu.

*

Sabah hiçbir şey değişmemişti. Annem çoktan çay demlemişti. Kırmızı ve beyaz güller çok güzel kokuyordu. Yapraklarını dökmüş nar ağaçlarında birkaç nar kalmıştı. Kış narı. Kuşların narı. Çatlamış narların tanelerini serçeler yemiş, kabukları kalmıştı. Üç kedisi, bir tavuk ve bir horozu vardı evin. Uyumlu bir aile gibiydiler ve yeni tanıştığımız horoz, hakikaten çok karizmatikti. Sabah, gecenin gürültüsünü sindirmişti. Köy acayip sessizdi.
"Telefonunda ne haberler var?" diye sordu annem. Halbuki benden önce uyanmış ve televizyon kanallarının arasında gezerek yeni yılın ilk haberlerini çoktan almıştı. "Yeni bir şey yok. Belki gazeteciler yeni yıla henüz uyanmadı" dedim gülerek. Annem ciddiye aldı, "Onlar da insan" dedi ve Cihan ile Nazım'ın öldürülmesinden duyduğu üzüntüyü anlattı.
Yeni yılın ilk gününe erken uyanmıştık. Annem çay, ben kahve içiyordum. Dünyanın halleri üzerine konuşuyorduk.
2025 bütün dünya için güzel bir yıl olsun.

Tüm yazılarını göster