Yenidoğan davası: 'Erkenden öldüreceksin, sorun çözülecek'
Doktor Şeyhmuz Çelik, yenidoğan çetesi davasında savunma yaptı: "Hakan Doğukan'ın Fırat Sarı’ya 'Bu hastayla ilgilenme' dediğini duydum. Doğukan Taşçı da 'Erkenden öldüreceksin sorun çözülecek' dedi."
DUVAR - İstanbul'da yenidoğan bebekleri anlaşmalı özel hastanelerin yenidoğan ünitelerine sevk ederek, haksız kazanç sağlamak ve bebek ölümlerine neden olmak suçlamasıyla Fırat Sarı ve İlker Gönen'in de aralarında bulunduğu 22'si tutuklu 47 sanığın yargılanmasına devam ediliyor. Sekizinci gününde görülen duruşma, tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasına başladı.
Bakırköy Adliyesi 22. Ağır Ceza Mahkemesi Salonu'nun kapasitesinin yetersiz olması sebebiyle duruşma konferans salonunda görülüyor. 22'si tutuklu 47 sanıklı davada tutuksuz sanıkların savunmalarının alınmasına devam ediliyor. Bazı tutuksuz sanıklar ve taraf avukatları salonda hazır edilirken, bazı tutuksuz sanıklar da bulundukları şehirlerdeki adliyelerden Ses ve Görüntü Bilişim Sistemi (SEGBİS) ile duruşmaya katıldı. Duruşma saat 10.15’te kimlik tespitinin ardından tutuksuz sanık Medilife Beylikdüzü Hastanesi hemşiresi Ceren Hatice Kırım’ın savunmasıyla başladı.
'HASTALARIN EPİKRİZLERİ UYMUYORDU'
Kırım, "12 yıldır yoğun bakım hemşiresi olarak çalışıyorum. Medilife Beylikdüzü Hastanesi'nde sorumlu hemşireydim. Öncesinde de Özel Bağcılar Şafak Hastanesi'nde çalıştım. Fırat Sarı, İlker Gönen gibi isimleri tanıyorum. Basamak gösterme yetkim yoktu” dedi.
Mahkeme başkanı sanığa, Fırat Sarı ile tape kayıtlarında yer alan, "Denetime geldiler basamak falan her şeyi kontrol ediyorlar" konuşmasını sordu. Sanık "Alanda fazla hastamız vardı. 28 hasta vardı. Doktor taburcularından sonra hasta sayısı 23’e normal sayıya düşürüldü. Onunla ilgili bilgi vermiştim" diye yanıtladı.
Mahkeme başkanı tape kayıtlarında yer alan "Her türlü usulsüzlüğü açığa çıkardılar derken ne demek istiyorsun?" diye sordu. Sanık Hatice Kırım, "Hastaların epikrizleri uymuyordu ama sekreter sisteme geçmemişti o yüzden. O an sekterler yok diye epikriz uygun değildi. Sekreter Sümeyye Özdemir’di. Pek çok denetim gördüm. Bu denetim daha detaylıydı. O yüzden bana biraz fazla detaylı incelendiği izlenimi uyandırdı" diye yanıt verdi.
'TAKSİ PARASI SANDIM'
Mahkeme başkanı sanığa, "Hesabına yatan paralar hakkında ne diyeceksin" diye sordu. Sanık Hatice Ceren Kırım, "Çalışıyordum, sorgulamadım. Mesai saatimin dışında çıkıyordum, toplu taşıma ile gidemiyordum. Taksi kullanıyordum. Ben onların parası sandım. Hiçbir maddi menfaatim söz konusu değil" dedi. Savcı sanığa tape kayıtlarında yer alan "İçeri atmasınlar" konuşmasını sordu. Sanık, "Hastane kurumsal bir hastane, denetim konusuna önem veriyordu. Ben abartmışım bu şekilde konuşarak" diye yanıtladı.
'ÇOK ŞÜKÜR Kİ BEBEK ÖLÜMÜYLE SUÇLANMIYORUM'
Duruşmada ‘kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık’ ve ‘örgüte bilerek isteyerek yardım etme’ suçlarından savunma yapan diğer tutuksuz sanık eski CHP Meclis Üyesi ve İBB Sağlık ve Salgın Hastalıklar Komisyonu Başkanı Ahmet Atilla Yılmaz, "35 yıllık hekimim ve neredeyse 20 yılı başhekimlik olarak geçmiş biriyim. Suçlamaları kabul etmem mümkün değil. Beylikdüzü Medilife Hastanesi’nde başhekimdim. Başhekimliğin en büyük sorumluluğu vicdanıdır. Bebeklerin ölümüyle çok şükür ki suçlanmıyorum. Dört kız çocuğu babası olarak iyi ki böyle bir suçlamam yok. Yenidoğan alanında çalışmak kolay değildir. Bu durumda üzüldüğüm bir çok şey var ama en üzüldüğüm şey, haklı haksız her sağlık çalışanına yönelik oluşan bakış açısı" diye konuştu.
'ÖDEMELER BAŞHEKİMLİK DIŞINDA'
Mahkeme başkanı, Medisense şirketini ve bu şirket tarafından çalışanlara yapılan ödemeleri sordu. Sanık, "Resmi bir anlaşmamızın olmadığını biliyorum. Burada duydum, ödemeler gelmiş ama bu kesinlikle başhekimlik ve yönetim dışında olduğunu düşünüyorum. Mesai ücretleri mutlaka hastanemizde ödenir" diye cevapladı.
'AVUKAT BULMAKTA ÇOK ZORLANDIK'
Sanık, "Bu davada avukat bulmakta çok zorlandık. Burada bulunan sanık avukatlarına teşekkür ediyorum" ifadelerini kullandı.
'OPERA BEBEĞİN GÜNLÜĞÜNE 20 BİN LİRA ALINDIĞINI DUYDUM'
Duruşmada tutuksuz sanık hemşire Ayşe Gizem Büyükköleş savunma yaptı. İhmali davranışlarda bulunup Opera bebeğin ölümüne neden olduğu gerekçesiyle savunma yapan sanık Büyükköleş, "2023 yılında üniversiteden paramedik bölümünden mezun oldum. Birinci Hastanesi’nde stajyer olarak çalıştım. Opera bebek hastaneye geldiğinde toplu nöbeti devralmıştık. Bu bebeğin günlüğüne 20 bin lira alındığını duydum. Opera bebek stabildi. Sabah saat 06.30 gibi Tuğçe Toptemel'e bebek büyük olduğu için bakımına girmek istediğimi söyledim. Bebeğin bağlı olduğu cihaz ötmeye başladı. Bu durumu Doğukan Taşçı'ya bildirdi Tuğçe. Doğukan bizden bebeğin videosunu ve kan şekerini istedi. Ancak Tuğçe bebekten kan gazı almaya çalıştı. Kan gazı için ekipman yoktu. Bebeğe Doğukan CPR işlemi yapılmamasını söyledi ancak Tuğçe CPR yapmaya başladı ama sürdürmedi. Sabah nöbeti devralmaya gelen arkadaşlara bebeği teslim ettik" ifadelerini kullandı.
'GECE HASTANEDE DOKTOR BULUNMAZDI'
Büyükköleş, "Ne Tuğçe Topdemir'in, ne de kendimin ihmali bir davranışta bulunduğumuzu düşünmüyorum. Biz elimizden gelen tüm müdahaleyi yaptık. Bu olay olana kadar Fırat Sarı'yı tanımıyordum. Gece hastanede doktor bulunmazdı. Nöbet listesinin olup olmadığını bilmiyordum. Mesleği öğrenmek için ilk kez çalışmaya başladığım yerde böyle bir şey yaşadığım için çok üzgünüm" diye konuştu.
HAKİM ÖFKELENDİ: BU HASTANELERİ NASIL YÖNETTİNİZ?
Mahkeme başkanı sanığa başkasının kaşesinin hemşireler tarafından kullanılıp kullanılmadığını sordu. Sanık Ayşe Gizem Büyükköleş “Bilmiyorum ama bu konuşuluyordu sürekli” şeklinde cevap verdi. Mahkeme başkanı bunun üzerine öfkelenerek “Kime sorsak hiçbir şeyden haberi yok. Hemşire ‘doktor biliyor’ diyor, doktor ‘başhekime sorun’ diyor. Ben anlamıyorum, bu hastaneleri nasıl böyle yönettiniz” dedi.
Duruşmaya sanık savunmasının ardından 45 dakika ara verildi.
ORTAYA ÇIKARANLARA TEŞEKKÜR ETTİ
Aranın ardından Dr. Şeyhmuz Çelik sanık kürsüsüne çağrıldı. Dr. Çelik “Biz 38 yıllık hekimiz. Bu olayın ortaya çıkmasında emeği geçenlere teşekkür ederiz. 2017’de emekli oldum. Üzerime atılan suçlamaları kabul etmiyorum. Bazı kişilerin hakkımda yaptıkları asılsız suçlamalara cevap vermek istiyorum” dedi.
Örgüt kurma ve örgüt lideri olma suçlamalarını reddeden Dr. Şeyhmuz Çelik savunmasına şöyle devam etti:
“Fırat Sarı tarafından göreve getirilen Doğukan Taşçı görevini ihmal etmiştir. Telefonla arayıp 'Neredesin?' diye sorduğumda 'İşim var geleceğim başka hemşireyle vizit yap' diyordu. Hasan Doğukan Taşçı, 112 çağrı merkezinden aldığı bebekleri ücret karşılığı başka hastanelere sevk etmiştir. Hastaneler doktorların bir maaşını saklar, gittiklerinde vermezler. Fırat Sarı ile Esenyurt Devlet Hastanesinde çalışırken tanıştım. Fırat Sarı bana hiçbir zaman düzenli ödeme yapmamıştır. Hasan Doğukan Taşcı’nın iş disiplinsizliklerini Fırat Sarı'ya şikayet etmeme rağmen iş yapmasına devam ettirilmiştir. Hastalardan ne kendim ne de çalıştığım hastane bir çıkar sağlamamıştır. Hasan Basri kendisini Doktor Şeyhmus olarak tanıtmıştır. Hayatımda hiçbir örgüte üye olmadım, bir örgütün de emrini yerine getirmedim.”
'BEBEĞİN AMELİYAT OLACAK MADDİ DURUMU YOKMUŞ'
"Bebek Serdarov. Birinci Hastanesi’nde çocuk kardiyoloji bölümü olmadığını bilmelerine rağmen bu hastayı Gıyasettin Mert Özdemir getirip bırakmış. Bebek Türkmen vatandaşı, ücretli bir hasta. Hasan Basri Gök bu aileden para almış. Ancak bebeğin ameliyat olacak maddi durumu yokmuş. Bu durumu Emine Avcı sayesinde öğrendik. İşte bunlarda vicdan böyle maalesef. İlk olarak Sağlık Müdürlüğü’nden, Birinci Hastanesi’nin yenidoğan yoğun bakım ünitesine denetime geldiler. Orada yetkili bir bayana durumu anlattım. Türkmenistanlı bir bebeğin kalp hastası olduğunu, maddi durumu olmadığını, ameliyat olmazsa öleceğini söyledim. ‘Tamam, yardımcı olacağım, Sağlık Müdürlüğü’ne iletirim’ dedi. Bebek hastanede kaldı, kimse almadı."
'BEN EPİKRİZ RAPORU YAZMADIM'
"Epikrizleri kim yazdı bilmiyorum. Ben epikriz yazmadım zaten benim klavye bilgim de yok. Fırat Sarı ve İlker Gönen 'Kimse yazmasın biz yazacağız' dedi. Kalp hastası bir bebek vardı, ameliyat olmazsa ölecekti. Ancak parası olmadığı için hiçbir hastane bu bebeği kabul etmedi. Devamlı damardan ilaç kullanması gerekiyordu. Allah savcı beyden razı olsun. Hakan Doğukan’ın, Fırat Sarı’ya 'Bu hastayla ilgilenme, boşuna uğraşma' dediğini duydum. Doğukan Taşçı, 'Erkenden öldüreceksin, sorun çözülecek' diyordu. İlaçları vermeyen sorumlu hemşireydi. Şimdi soruyorum. Bu ilacı kim kesti, neden kesti? Oranın sorumlu doktoru benim. Yenidoğana bakmıyorum, başka doktor bakıyor. Fırat Sarı’yı tanıyorum. Hakan Doğukan Taşçı’yı da maalesef tanıyorum. Maaşımı hastaneden alıyorum."
Duruşmaya, yarın sanık savunmalarıyla devam edilecek.
İLK DURUŞMADA NELER OLDU?
İlk duruşmayı müşteki ve müdafilerle birlikte siyasi parti, sanık yakınları da dahil olmak üzere duruşmayı yaklaşık 300 kişi izledi. Her günü en az 10-12 saat süren, yer yer gerilimlerin yaşandığı duruşmada, kamuoyunda da tepkiye neden olan ifadeler kayıtlara geçti.
Sanıklar usulsüzlükle ilgili bazı iddiaları kabul ederken kasten öldürme gibi suçlamaları reddetmişti.
18 Kasım’da başlayan davanın ilk duruşmasının 6 oturumunda 22 tutuklu sanık savunma yaptı. Ara kararını açıklayan mahkeme, bütün tutuklu sanıkların tutukluluk halinin devamına karar verdi ve duruşmayı 26 Kasım’a erteledi.
Davada 22’si tutuklu 47 sanık yargılanıyor.
ÇETE ÜYELERİNE KAÇ YIL CEZA TALEP EDİLİYOR?
Yenidoğan hasta bebeklerin durumunu olduğundan daha ağır göstererek, kendi istedikleri hastanelere sevk eden çete, iddianameye göre toplamda 10 bebeğin ölümüne neden oldu. Yine iddianameye göre çete, bu yöntemle SGK’den yüksek ücret tahsil etti, hasta yakınlarından da fazla para aldı. Bu çerçevede suça bulaşan sağlık çalışanları ve çalıştığı 9 özel hastanenin ruhsatı iptal edildi.
Ruhsatları iptal edilen hastaneler şöyle: Özel Avcılar Hospital, Özel TRG Hospitalist Hastanesi, Özel Birinci Hastanesi, Özel Güney Hastanesi, Özel Bağcılar Medilife Hastanesi, Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi, Özel Reyap İstanbul Hastanesi, Özel Şafak Hastanesi Bağcılar ve Özel Silivri Kolan Hospital.
Fırat Sarı ve İlker Gönen hakkında “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, nitelikli dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak” suçlarından 10 kez, “resmi belgede sahtecilik” suçundan 11 kez olmak üzere toplam 177 yıldan 582’i yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.
Gıyasattin Mert Özdemir hakkında ise “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi”, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak” suçlarıyla “resmi belgede sahtecilik” suçundan 180 yıldan 589 yıla kadar hapis cezası isteniyor.