Yenidoğan çetesi davası: 'Hastane sahipleri gizli olması gereken soruşturmayı nasıl öğrendi?'

10 bebeğin ölümüne neden olan yenidoğan çetesi ilk kez hakim karşısında. Mahkeme barolar, siyasi partiler, kadın örgütleri ve çocuğunu kaybeden diğer mağdur ailelerin katılma talebini reddetti.

Abone ol

İSTANBUL - Bakırköy 22’nci Ağır Ceza Mahkemesi’nde bugün yenidoğan ölümleri nedeniyle 47 sanığın yargılandığı dava görülmeye başlandı. 22’si tutuklu toplamda 47 sanıklı davada, suç örgütünün elebaşı olduğu belirlenen Dr. Fırat Sarı, Gıyasettin Mert Özdemir 10 bebeğin ölümüyle ilgili savunma yapacak. Duruşmalar 5 gün boyunca devam edecek.

Kamuoyunun takip ettiği davada duruşmaya ilgi yoğun oldu. Çok sayıda kişi erken saatlerde adliye binası önüne geldi. Ancak gazeteciler, bazı avukatlar ve mağdurların yakınları salonun küçük olması gerekçesiyle duruşma salonuna alınmadı. Salona girmek isteyenlerle güvenlik arasında tartışmalar yaşandı.  

SALONDA GERGİNLİK YAŞANDI

Duruşmaya katılma talebinde bulunan avukatlara hakim "kimin avukatısınız?" diye sorunca avukat, "Halkın avukatıyım. Dilekçe vermek için saatlerce bekletildik. Duruşmalar toplumsal yüzleşme alanıdır" diye karşılık verdi. Salonda kısa süreli tartışma yaşandı. Hakim, bir grup avukatın dışarı alınmasını söyledi. Ancak avukatlar dışarı çıkmadı.

Türkiye Barolar Birliği Erinç Sağkan ve İstanbul Baro Başkanı İbrahim Kabaoğlu da davayı takip ediyor. Bunun yanında Ankara, Çanakkale, Bursa, Denizli, Mardin, Van, Kırklareli, Muğla, Sakarya, Eskişehir, Tekirdağ ve Diyarbakır barolarının başkan ve vekilleri duruşmayı takip edenler arasında.

FIRAT SARI: AYLIK GELİRİM 400 BİN TL CİVARINDA

Mahkeme heyetinin salona duruşma salonuna geldi. Duruşma sanıkların kimlik tespitleri ile başladı. Örgüt yöneticisi olarak yargılanan Fırat Sarı, mahkemeye spor kıyafeti ve saçsız haliyle geldi. Yoklama esnasında sanıl kürsüsüne çıkan Sarı, aylık gelirinin ortalama 400 bin lira olduğunu ifade etti. Çete yöneticilerinden 112 ambulans şoförü Gıyasettin Mert Özdemir ise evli ve çocuğu olduğunu, aylık gelirinin 40 bin lira olduğunu ifade etti. Hemşire Mehtap Sayar da bekar ve lise mezunu olduğunu, aylık gelirinin de 31 bin lira olduğunu belirtti.

SEGBİS ARIZASI NEDENİYLE ARA VERİLDİ

Henüz ifadelere başlanmadı. Mahkeme başkanı "Bugün geç başladık. Duruma göre akşam 19, 20, 21.00'e uzayabilir, kalanlara sonraki günlerde devam ederiz" dedi. Sanık avukatları müvekkilleriyle görüşemediklerini belirterek vakit istedi. Hakim de duruşmanın seyrine göre hareket edileceğini belirtti. Sanıkların ifadelerinin alınması için son hazırlıklar yapılıyor.

SEGBİS'in çalışmaması nedeniyle duruşmaya 45 dakika ara verildi.

BAROLARDAN KATILMA TALEBİ

Duruşma aranın ardından başladı. Türkiye Barolar Birliği ve bağlı barolar davaya müdahil olma talebiyle konuşmalar yaptı. Türkiye Barolar Birliği Başkanı Erinç Sağkan davaya katılma talepleriyle ilgili söz aldı. Sağkan, "Barolar Birliği olarak katılma talebimiz, maddi gerçeğin ortaya çıkmasına katkıda bulunmaktır. Mahkeme, suçtan zarar görme kıstasını göz önünde bulundurabilir. Bu tür dezavantajlı gruplarla ilgili yapılan duruşmalarda uluslararası mevzuatlara göre de toplumun mağdur edildiği göz önüne alınmalıdır. Uluslararası mevzuat ve Birleşmiş Milletler kararları değerlendirildiğinde çocuğun üstün yararı gözetilmelidir. Katılma talebimizi bu çerçevede ifade ediyoruz. Meslek örgütü başkanı olarak sanık ve mağdur tarafların yargılamadaki hakları için buradayız. Biz maddi gerçeğe katkı sunmak istiyoruz. Bizim açımızdan önemli olan sanık ve mağdur vekillerinin görevlerini yerine getirecek ortamın sağlanmasıdır."

'İSTANBUL BAROSU AVUKATLARININ KATILMASI GERÇEĞİN ORTAYA ÇIKMASI AÇISINDAN ÖNEMLİ'

 İstanbul Barosu Başkanı İbrahim Kaboğlu da katılma talebine ilişkin yaptığı konuşmada şunları söyledi: “İstanbul Barosu olarak katılma gerekçemizi üç nedenle açıklayacağım. Avukatlık kanunu ve ilgili maddeleri. Üçüncü neden ise Anayasa ve demokratik devlet bağlamı. Bu davanın konusunu oluşturan sağlık hizmetini sağlamak devletin tekeli ve sorumluluğundadır. Bu hizmetlerde bir zaaf görülürse yaptırım uygulanır. Yasama, yürütme görevlerinde ortaya çıkan aksaklık sonucu yargı makamı devreye girmiş bulunuyor. Yaptırım yetkisi burada kullanılacaktır. Çocuğun üstün yararının korunmasına katılıyorum ama çocuk aynı zamanda insandır ve yaşam hakkı vardır. Yaşam hakkının korunması Anayasa’da yazar. Adil yargılanma hakkı da Anayasa tarafından güvence altına alınmıştır. Ortaya çıkacak yargı kararının adil olması gerekir. Bu konuda İstanbul Barosu nitelikli avukatıyla bu davaya katkıda bulunursa, adil yargılama ilkelerinin gerçekleşmesi ve gerçeğin ortaya çıkması açısından önemlidir.”

'KAÇ YILDIR İNSANLARI ÖLDÜRÜYOR?'

Duruşmada konuşan mağdur çocuklardan birinin avukatı “Sanık Fırat Sarı, kaç yıldır bu işi yapıyor, kaç yıldır insanları öldürüyor? Etkinlik pişmanlık kapsamında hemşirelerin konuşması lazım. Tape kaydı uzmanlık raporunda yok. Diğer çocuklar açısından da biz hukuken peşindeyiz. İlliyet bağı açısından da enselerindeyiz. Raporda 19 çocuk yer alıyor. Ancak dosyada 19 çocuktan 6’sı eksik. Bu 6 çocuk hakkında takipsizlik kararı mı var? Biz bu dosyada doğrudan taraf olmasak da soruşturma aşamasında tarafız. Müvekkil, CİMER’e şikayetini yapmış savcılık soruşturmaya başlamış” dedi.

GELECEK PARTİSİ AVUKATI DURUŞMADAN ATILDI

Baroların davaya katılma talepleri hakkında söz alan sanık avukatlarından biri "Gizlilik kararına rağmen biz dosyayı sosyal medyadan gördük. Dava insanların şahsi şovuna dönüştü. Ben iddianameye ulaşamazken bir gazeteci iddianameyi paylaşıyordu. Bu nedenle katılma taleplerinin reddine karar verilmelidir. Aksi halde bunun altından kalkamayız" şeklinde konuştu.

TÜM KATILMA TALEPLERİNE RET

Duruşmada 'Siyasi şov yapma' gerginliği yaşandı. Bu sırada söz hakkı olmadan itiraz eden Gelecek Partisi avukatı, duruşma düzenini bozduğu gerekçesiyle salondan polis eşliğinde çıkarıldı.

Mahkeme heyeti, katılma talepleriyle ilgili  kendi aralarında görüşmek üzere salondan ayrıldı.

Kısa aranın ardından heyet mahkeme salonuna döndü. Kararını açıklayan heyet barolar, siyasi partiler, kadın örgütleri ve dava dosyasında yer almayan çocuğunu kaybeden diğer mağdur ailelerin katılma taleplerinin reddedilmesine karar verdi.

SANIK İFADELERİ: HER HASTANE SAHİBİ PARA KAZANMAK İSTER

Kararın ardından sanık ifadelerine geçildi. Sanık hemşire Doğukan Taşçı, şunları söyledi: “Her hastane sahibi para kazanmak ister. Daha fazla para kazanmak için Dr. Fırat Sarı’ya baskı kuruldu. (Tapelerdeki konuşmalar soruluyor) Avrupa Hospital olabilir. Bir hasta geldi. Durumu kötüydü. Aileye durumu söylenmedi. Ben de ailesine çocuğunun durumunun kötü olduğunu söyledim. Aile de Avrupa Hospital’dan hesap sordu. Neden? bilgi vermedikleri için. Sonrasında aileden fazla para alma meselesi ortaya çıktı. Fırat Sarı aileye tam fiyatı hatırlamıyorum ama örnek veriyorum 30 bin lira demiş. Ama hastaneye 20 bin ödemiş. Bunu da Hasan Basri aracılığıyla yapıyor. Yani kendine komisyon aldı. Olay ortaya çıktıktan sonra kesinlikle kendi üzerine kalmaması gerektiğini söyledi. Para kesinlikle kendisine gitti. Benim aile ile para alışverişim olmadı. (Tapeden okundu: Ölürse başımıza sıkıntı kalacak) Hasta Türkmen bir hasta. 2-3 gün sonra bize sevk olduktan sonra kötüleşmeye başladı. Kalp doktoru çağırdık. Çocuğun doğuştan kalp hastası olduğunu, ameliyat olmadığı sürece hayatını kaybedeceği söylendi. Ben de bundan bahsetmiştim."

‘HASTALARDAN ARTIRIP İLAÇ SATTIK’

Doğukan Taşçı işlediği suçları şöyle itiraf etti: “Ben satıyordum ilaçları 600 liradan. İlaç satma işini üç kere yaptık. Adet olarak 60 ilaç sattık. İki kere ücreti Fırat Sarı aldı. Bir kere de Fırat Sarı’dan gizli yaptık. Totalde maksimum 4-5 bin komisyon aldım. Fırat Sarı ise 40 bin civarında aldı. Ben parayı Hasan Basri’ye teslim ederdim. Basri’de 4-5 bin civarı komisyon aldı. Benim SGK’yı dolandırmak gibi amacım yok. Sattığım ilaçların çoğu da arttırma şeklinde. Hastaya verilen ilaçlardan artırarak topladık. Zaten çöpe gidiyorlardı. Ben de en azından böyle yöntem olursa, komisyon alırız diye düşündük. Sonra ortaya çıktı. Fırat Sarı, durumu kurtarmaya çalıştı. İlacı İlker de satıyormuş. Herkes satıyormuş. Hasta bekletmeyle ilgili telefonda konuşmuşuzdur ama bunun yetkisi biz de değil. Örnek veriyorum 14 hastam var. Hastam azaldı demeye çalışmışımdır. Ben Birinci Hastanesi, Florya Hastanesi’nde çalıştım. Dünya Hastanesi’nde çalıştım. Hepsi yeni doğan servisiydi.”

‘ÖLECEK BOŞUNA MASRAF YAPIYORSUN’

“Her şeyi benim üstüme atma Doğukan, sana dedim, çocuk ölecek” tapesi üzerine Taşçı, “Bu çocuğun ailesinin durumu yoktu. Ameliyat olmasa ölecekti. Ben çok uğraştım. 400-500 bin lira para istediler. Ben de doktor da yaşamasının mümkün olmayacağını söyledik. Ameliyatı kabul etmeyip imzalı beyan bıraktılar. Doktor 1 haftadan fazla yaşayamaz diyordu. Durumu kötüydü ancak gittikçe daha iyi oldu. Malzeme masrafları, kullandığı ilaçları falan için ‘Bu hasta ölecek, boşu boşuna masraf yapıyorsun’ dediler. Fırat Sarı ve hastane yönetimi böyle baskı yaptı. Ben devam ettim. Tape kayıtlarında da mevcut. Çocuk 45 gün kadar yaşadı” ifadelerini kullandı.

'ÇOCUK ÖLMÜŞ, BUZ GİBİ OLMUŞ'

Taşçı, ailelere doktorun vereceği kimi bilgileri verince, ailelerin kendisini doktor sandığını, hemşire olmasına rağmen bu durumu düzeltmediğini öne sürdü. Taşçı, 'kendisi için önemli ve hassas bir konuyu anlatmak istediğini' söyleyip şöyle konuştu: "Reyap Hastanesi’nde yatan siyahi bir hasta vardı. Bu hastanın Birinci Hastanesi’ne sevki istendi. 3 gün boyunca hastaya yer bulunamadı. Hastaya yer bulana kadar bakılabileceği belirtildi. Hastane yönetiminden Emine Avcı bu şekilde söyledi. Ben ‘tamam’ dedim. Yer bulana kadar hastayı aldık. Fırat Sarı söyledi. Hasta sevk için yola çıktı, karşılamak için bekledim. Normal işlemler yapıldı. Yoğun bakıma yatışı yapıldı. Ondan sonra hastanın sürekli boğuştuğunu gördüm. Fırat Sarı ile konuştuk. Hastanın ilaçlarıyla ilgili tüm kısımları WhatsApp’tan konuştuk. Hasta öldükten sonra da konuşmalar çıktı. Hemşire arkadaşlara ilettim, ilacını verdiler. Gece vardiyasına teslim ettik. Hastaya bakan kişi Gizem hemşireydi. 7-8 kişi oluyor ama hepsinin adını hatırlamıyorum. Ben de servisten çıkışımı yaptım. İlerleyen süreçte sabah 07.40 civarında telefonum çaldı. Çocukla ilgili ‘iyi görünmüyor’ dendi. Çocuğun durumunun kötü olduğunu anlayamadım. Tapelerdeki çelişkileri anlayacaksınız. Kendim kişisel olarak çocuğu düşündüğüm için çabalıyordum. Tuğçe hemşirenin normalde Dr. Fırat Sarı’yı araması lazımdı. Ben yine de gidip müdahale ediyordum. Benim altımda 20-25 tane hemşire vardı. Bana ‘ölecek’ dediler. ‘Bir hafta yaşayacak çocuk için niye uğraşıyorsun’ dediler. Telefonla çocuğun durumuyla ilgili bilgi aldım. Tekrar arandım ve hastanın baygın olduğunu söyledi. Hemşirenin adı Şenay’dı. Hastanın başına gittim. Sadece 10 saniye gözünü açıp kapattım. Ölmüş olduğunu gördüm. 9.30 civarı gitmiştim. Çocuk ölmüş, buz gibi olmuş. Kaskatı kesilmiş. Önce ölmüş yani. Sonra telefonla Şenay hemşireyi aradım. ‘Hasta ölmüş’ dedim. Sonra Fırat Sarı’yı aradım çocuğun öldüğünü ve durumun fark edilmediğini söyledim.

'YOĞUN BAKIMI DOLDURUNCA HASTANE KOMİSYON VERİYORDU'

İddianamede yer aldığı gibi örgüt olmadığını savunan Taşçı, birbirleriyle görüşen insanlar olduklarını öne sürdü: "Bizim işletmeyle böyle bir durumumuz söz konusu değil. Maaşlı çalışanım. Ortada örgüt falan yok, buna inanmıyorum. Hepimiz görüşürüz birbirimizle. Birinci Hastanesi’nde 6 ay sigortalı çalıştım, benim yüzümden hiçbir bebek ölmedi. Asla böyle bir şeye dahil olmadım. Şikayetim de var. Evet usulsüzlüğü kabul ettim. Doktorun yazması gereken epikrizi hiçbir zaman yazmadım. Kendi anlaştığı yerden hastaları gönderiyordu. A hastanesini dolduracağına, B hastanesinin yoğun bakımını doldurup para alıyorlar. Yoğun bakımı dolduruyordu. Bunun karşılında da hastane komisyon veriyordu. Gıyasettin Mert de aynı şekilde. Gıyasettin hasta sevkleri yapıyordu. İlker Gönen’le Fırat Sarı çalışmaya başladıktan sonra İlker hoca hastalarına genel durumuyla ilgileniyordu. Yoğun bakımda, doktordan gizli epikriz yazılamaz. Bu söylendi ama gözümle görmedim.

'HASTANE SAHİPLERİ GİZLİ SORUŞTURMAYI NASIL ÖĞRENEBİLİYOR'

Hastane sahipleri bir telefonla nasıl işlerini çözebiliyorlar. Gizli olması gereken soruşturmayı nasıl öğreniyorlar? Neden tutuklamalar bizim tarafımızdan yapıldı. Vazifesi, sözleşmesi gereğince orada olması gerekenler, yönetenler neden tutuklanmıyor."

‘ŞEYHMUS ÇELİK NEDEN DIŞARIDA?’

Taşçı'nın ifadesinin ardından avukatlar sanığa sorular sordu. Avukat İsmail Kılıç, Doğukan Taşçı’ya "Bu sistem sizce kaç yıldır yapılıyor?” diye sordu, Taşçı, “Şöyle ben bir bebeğin ölmesini bile isteye yapılacağını düşünmüyorum ama evrak işleriyle ilgili bir sürü soruşturma var zaten. Net bir şey söyleyemem” cevabını verdi. Ardından Kılıç, "Neden doktorlar değil de hemşireler burada' dediniz, kim bu doktorlar?” şeklinde bir soru yöneltti. Taşçı’nın bu soruya cevabı ise “Şeyhmus Çelik, hastaneden para alıyor mu, evet. Bütün hastalar ona zimmetli. Burada bir ihmal varsa, bunundur. Bu adam neden dışarda da ben 7 aydır içerdeyim?” cevabını verdi.

Ardından Özel Güney Hastanesi avukatı Doğukan Taşçı'ya "Hangi tarihlerde çalıştığınızı hatırlıyor musunuz?" sorusunu yöneltti ve "Hatırlamıyorum" yanıtını aldı. "Çalıştığınız dönem hastane üçüncü basamak mıydı?" sorusuna ise Taşçı "evet" yanıtını verdi. 

DAVA YARIN DEVAM EDECEK

Gıyasettin Mert Özdemir'in avukatının Doğukan Taşçı'ya yönelik "Kaya bebeğin dünyaya geldiği sağlık kurumu nasıl?" sorusuna savcı itiraz etti. İtirazı kabul edildi.   

Bu sırada mahkeme başkanı, "Duruşma çok ağır ilerledi. Bir kişinin sorgusu saatlerdir sürüyor" diyerek avukatların davayla ilgili yorum yapmadan soru sormalarını ifade etti. 

Başkanın bu açıklamalarının ardından Doğukan Taşçı'nın sorgusu tamamlandı. Duruşmada bugün yalnızca Bugün yalnızca Taşçı'nın ifadesi alınabildi.

Davanın sonraki duruşması yarın saat 10.00'da görülecek.

NE OLMUŞTU?

Yenidoğan hasta bebeklerin durumunu olduğundan daha ağır göstererek, kendi istedikleri hastanelere sevk eden çete, iddianameye göre toplamda 10 bebeğin ölümüne neden oldu. Yine iddianameye göre çete, bu yöntemle SGK’dan yüksek ücret tahsil etti, hasta yakınlarından da fazla para aldı. Bu çerçevede suça bulaşan sağlık çalışanları ve çalıştığı 9 özel hastanenin ruhsatı iptal edildi.

Ruhsatları iptal edilen hastaneler şöyle: Özel Avcılar Hospital, Özel TRG Hospitalist Hastanesi, Özel Birinci Hastanesi, Özel Güney Hastanesi, Özel Bağcılar Medilife Hastanesi, Özel Beylikdüzü Medilife Hastanesi, Özel Reyap İstanbul Hastanesi, Özel Şafak Hastanesi Bağcılar ve Özel Silivri Kolan Hospital.

YENİDOĞAN ÇETESİNE KAÇ YIL CEZA TALEP EDİLİYOR?

Fırat Sarı ve İlker Gönen hakkında “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, nitelikli dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak” suçlarından 10 kez, “resmi belgede sahtecilik” suçundan 11 kez olmak üzere toplam 177 yıldan 582’i yıla kadar hapis cezası talep ediliyor.

Gıyasattin Mert Özdemir hakkında ise “kasten öldürmenin ihmali davranışla işlenmesi”, “kişisel verilerin hukuka aykırı ele geçirilmesi”, kamu kurum ve kuruluşlarının zararına dolandırıcılık”, “suç işlemek amacıyla örgüt kurmak” suçlarıyla “resmi belgede sahtecilik” suçundan 180 yıldan 589 yıla kadar hapis cezası isteniyor.