'Yeşil bir ekonomi 35 bin ölüm olmaması demek'
İklim İçin Yeşil Ekonomi Politikalar raporu açıklandı. Rapora göre, Türkiye'nin yeşil bir ekonomi politikası izlemeye başlaması halinde hava kirliliğinin neden olacağı 35 bin erken ölüm vakasının önüne geçilebilir.
DUVAR - Yeşil Düşünce Derneği, İstanbul Politikalar Merkezi, Yeşil Avrupa Vakfı ve Sivil Toplum Diyaloğu tarafından, 'Yeşil İklim ve Yeşil Ekonomi Projesi' adlı bir rapor hazırlandı. Raporda, iklim değişikliği ve kent, iklim değişikliği ve enerji, iklim değişikliği ve toprak kullanımı konularına ilişkin bilgiler yer alıyor. Raporda, Türkiye'nin çölleşmeye doğru evrildiği, güneş enerjisi kullanımında Türkiye'nin Avrupa ülkelerine göre çok geride kaldığı gibi veriler bulunuyor. Ayrıca raporda, Türkiye'nin yeşil bir ekonomi politikası yürüterek insan sağlığını olumsuz yönde etkileyecek unsurlarının ortadan kaldırabileceğine ve sağlıksız hava şartlarından dolayı ölüm sayısının azalacağına dikkat çekildi.
İşte 'Yeşil iklim ve Yeşil Ekonomi Projesi' nde yer alan bilgiler ve öneriler...
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE KENT: Dünya nüfusunun yüzde 54'ü kentlerde yaşamakta olduğu bilgisinin yer aldığı raporda, hızlı kentleşmeyle bu oranın 2050'de yüzde 66'ya çıkacağı tahmin edilmekte. İklim değişikliği ile en çok etkilenen kesimler arasında kentlerde yaşayanlar olacağı vurgusu da yapıldı. Raporda ayrıca, iklim değişikliğinin kentler üzerindeki doğrudan etkileri ise başlıca şöyle sıralandı: “Sıcak dalgaları ve kuraklık, hava kirliliği, su kıtlığı ve su kalitesinde düşüş, taşkın olayları ve su baskınları.”
İklim değişikliğinin kentsel alanlar üzerindeki etkileri aşağıdaki tabloda yer almaktadır:
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE ENERJİ: Raporda, kömürün çevre ve hava kirliliği oluşturmasının yanı sıra, halk sağlığını etkileyerek (kalp-damar, solunum ve sinir sistemi vb. hastalıklarıyla) ve sera gazı emisyonlarıyla küresel düzeyde iklim değişikliğini tetikleyerek çok önemli dışsal maliyetlere neden olduğu vurgulandı. Bunlara ek olarak, kömür yakmaktan kaynaklanan kirli havanın, turizm ve emlak fiyatları üzerinde olumsuz etkileri olduğuna da dikkat çekildi. Ayrıca kömürün mali boyutuna bakıldığında, kömür teşvikleri devlet bütçesine yük getirmenin yanı sıra yenilenebilir enerjinin geliştirilmesine ve bu iş için gerekli yapıların kurulmasına da engel olunduğu belirtildi. Güneş enerjisi kullanımda 9 Avrupa ülkesi sıralamasında 9'ncu sırada olduğu ifade edilirken Türkiye'de güneş enerjisinde örnek bir gelişim olarak Bornova Belediyesi gösterildi: "İzmir Bornova Belediyesi çevreci enerji konusunda birçok örnek projeye ev sahipliği yapmaktadır."
Raporda iklim değişikliği ve enerji başlığı adı altında şu bilgiler de yer aldı:
- Güneş panellerinden elektrik üretim maliyeti 2009'dan bu yana yüzde 80'e düştü. Güneş enerjisinin 2029'da en ucuz enerji kaynağı haline gelmesi bekleniyor. Bütün dünyada kömürden çekilme eğilimi hızlanmaya başladı.
- Türkiye'de enerjide dışa bağımlılığın yüksek olması, elektrik öztüketim bedellerinin pahalılığı, kaynakta ihtiyaca göre tüketime olanak vermesi sebebiyle güneş diğer enerji üretim biçimlerine göre daha geniş bir fırsat penceresine sahip. Türkiye'de güneş paneli kurulumu yapılabilecek 8 milyona yakın çatı olduğu hesaplandı.
- Güneş enerjisinin yaygınlaşmasında ön plana çıkan Yurttaşın Enerji Santralları (YES) yurttaşların enerji kooperatifleri kurarak, tüketim birleştirme çerçevesinde apartman, site, köy ve yazlıklardaki çatılarda veya bireysel olarak kendi çatılarında kuracakları sistemler gibi farklı biçimlerde öztüketim ya da aynı zamanda şebekeye satış için enerji üretmeleri anlamına geliyor.
- Türkiye'de de enerji kooperatiflerinin yaygınlaştırılması ve yurttaşların yenilenebilir enerji üretiminin önünü açmak yenilenebilir enerji dönüşümünü hızlandıracak.
'35 BİN ERKEN ÖLÜM VAKASININ ÖNÜNE GEÇİLEBİLİR'
Yine raporda yer alan verilere göre, Türkiye’nin yeşil bir ekonomi politikası izlemeye başlaması halinde 23 milyar dolar tasarruf yapılması mümkün olabilecek, ve enerji sektöründe 64 bin yeni istihdam olanağı sağlanacak. Temiz enerjinin sağlık üzerindeki etkilerine de değinilen raporda, yeşil enerji sayesinde hava kirliliğinin neden olacağı 35 bin erken ölüm vakasının önüne geçilebilir.
İKLİM DEĞİŞİKLİĞİ VE TOPRAK KULLANIMI
Türkiye'de toprak bozulumu açısından önemli risk alanlarından birinde yer aldığının altı çizilen raporda, toprak bozulumunun önemli yansımalarından biri olan çölleşme riski olduğu belirtildi. İç, Doğu ve Güneydoğu Anadolu bölgelerindeki önemli büyüklükte arazinin yoğun bir şekilde erozyon ve çölleşme riskiyle karşı karşıya olduğu da raporda verilen bilgiler arasında.
Çölleşme haritası:
ÇÖZÜM ÖNERİLERİ:
- Endüstrileşen tarımsal üretim ve dağıtımın tekelleşmesi gıda çeşitliliğinin azalmasına, üretici-tüketici fiyat makasının (ikisi hilafına, aracıların hayrına) açılmasına, kimyasal madde kullanımı sonucu gıda kalitesinin düşmesine sebep olmaktadır. Bu kısır döngünün kırılabilmesi kırsal yaşam ve tarım politikalarında esaslı bir revizyona gidilmesiyle mümkündür.
- Toprak kullanımını ve tarımsal sistemi esaslı bir iklim dostu dönüşüme tabi tutarak iklim değişikliğinin etkilerini bertaraf etmenin mümkün olduğuna dair çeşitli politika ve uygulama önerileri bulunmaktadır. Toprak kullanımının bütüncül bir anlayışla ele alınması ve aşınmış toprakların geri kazanılmasının iklim direncini artıracağı düşünülmektedir. Bu nedenle topluluk destekli tarım, gıda toplulukları gibi doğru uygulamaları tüketim yönünden desteklemeyi hedefleyen girişimlerin yanı sıra, geleneksel olanı yeni bir anlayışla ele alan onarıcı tarımı da incelemek yerinde olacaktır.
- Dünyanın karşı karşıya bulunduğu ekonomik, toplumsal ve ekolojik üçlü krize bütünsel bir yanıt oluşturma iddiasına sahip yeşil ekonomi yaklaşımı, iklim değişikliğinin çözümü için de önemli bir çerçeve çizmektedir. Kalkınmanın ekonomik büyümeye indirgendiği, çevresel ve toplumsal kaygıların göz ardı edildiği, hatta ayak bağı olarak görüldüğü geleneksel iktisadi yaklaşımın tersine, yeşil ekonomi toplumsal adaleti ve çevre kalitesini destekleyerek insani gelişmeye öncelik verirken, bir yandan da sera gazı emisyonunu azaltan, kirliliği en aza indiren ve doğayı koruyan politikalar önermektedir.
- Ekonomik işleyişi sorgulamayan, ancak doğayı korumanın büyümeye engel olmadığını iddia eden, böylece geleneksel kalkınma anlayışını muhafaza etmeye öncelik veren sürdürülebilir kalkınma yaklaşımının yerine, önceliği iklimi ve doğayı korumaya veren, bir yandan da istihdam artışına, sosyal haklara ve adil çalışma koşullarına vurgu yapan yeşil ekonomi, iklim değişikliğiyle mücadele için ihtiyaç duyduğumuz gerçekçi çerçeveyi sağlayabilir.