Yeşil Mürekkep'te savaş yılları

Yeşil Mürekkep’te İkinci Dünya Savaşı’na gidişin ayak sesleri var. Türkiye’nin yaşanmakta olan büyük harpten nasıl etkilendiğini anlıyoruz.

Abone ol

Seçkin Gün

DUVAR - On yıl içinde yazdığı sekiz romanla, gazetecilik ve televizyonculuk “macera”sından sonra, kendisini edebiyat dünyasına da kabul ettiren Osman Balcıgil’in yeni romanı Yeşil Mürekkep kitapçı raflarında yerini aldı. Balcıgil’in önceki kitabı “Ela Gözlü Pars: Celile” 65 kez basılmış, geçen senenin rekor satışına imza atmıştı.

.

Yeşil Mürekkep’te Balcıgil, Sabahattin Ali’yi konu ediniyorsun galiba sevgili Osman.

Evet Seçkin, yine bir kişi ve dönem romanı. Kitap, Birinci Dünya Savaşı’nın tüm zorlukları bertaraf ederek öğretmen olan Sabahattin Ali’nin hayatını anlatıyor.

Üzücü bir hayatı var Sabahattin Ali’nin...

Parlak bir insan. Bu arada zor bir hayatı olmuş. Yazmaya başlamadan daha önce okuduklarımı bir kenara bıraktım ve yeniden okudum bütün eserlerini ve başından geçenleri. Üzüldüm, kızdım, sevindim... Bunu romanıma da yansıtmaya çalıştım.

ALMANYA MACERASI

Almanya’ya gönderiliyor galiba...

Evet, tam ülkesinin ona, onun da ülkesinde esen muhteşem rüzgara ihtiyacı varken, kendini Almanya’ya giden trende buluyor genç Sabahattin. İlim irfan öğrenecek ve elde edeceği meşale ile ülkesini aydınlatacak...

Sabahattin Ali, Hitler’in “geliyorum” diye işaret verdiği günlerde, ülkesine hakaret eden Nazi Partisi hayranı bir Alman öğrenciyi tokatlayınca, büyük umutlarla gittiği Almanya’dan kapı dışarı ediliyor. Ülkesine dönüyor ve mesleği olan öğretmenliğe başlıyor.

 Nazım Hikmet’le yolları kesişiyor değil mi?

Evet. Uzaktan izlediği, hayranlık duyduğu ve o günlerde ülkesinde fırtına misali esmekte olan Nazım Hikmet’in kapısını çalıyor Almanya dönüşünde. O tarihte ünlü Resimli Ay dergisinin editörlüğünü yapan Nazım, genç yazarın işlenmesi gereken bir mücevher olduğunu derhal anlıyor. Işık gördüğü tüm yazarlara yaptığını ona da yapıyor, yardım eli uzatıyor.

.

Sabahattin Ali deyince aklımıza aşkları geliyor hemen...

Evet. Aşık olmadığı tek bir günü yok Sabahattin’in. Ne hikmetse, kadınlar karşılık vermiyorlar ona.

O dönem, tüm eğitim ve sanat camiasını peşinden koşturan “hükümet gibi kadın” Nahit Hanım’a yazdığı şiirler, bugünün en çok söylenen, dinlenen şarkıları arasında yer alıyor.

“Seneler sürer her günüm

Yalnız gitmekten yorgunum

Zannetme ki sana dargınım

Ben gene sana vurgunum.”

Almanya’dan arkadaşı Melahat Hanım, Maria Puder, iki gözü Ayşe’si, öğrencisi küçük Melahat da aşık olduğu kadınlar arasında.

Melahat Hanım’a olan gönül kırıklığını, Melankoli isimli şiirinin son dörtlüğünde şöyle ifade ediyor:

“Ne bir dost, ne bir sevgili

Dünyadan uzak bir deli

Beni sarar melankoli

Kafamın içerisi ölür.”

Bütün kadınlar ona “hayır” deyince, akrabalarının vasıtasıyla Aliye’yi istetiyor Sabahattin. İlerleyen günlerde yolu Cahide Sonku’yla da kesişiyor.

HAPİSHANE YILLARI

Ve tabii hapis damları...

Nazım Hikmet ve Sertel’lerin çekim alanına girince, böyle olması kaçınılmaz oluyor...

Aydın’da öğretmenlik yaparken, Türkiye Komünist Partisi’nin illegal yayın organı Kızıl İstanbul adlı dergiyi dağıtmaktan göz altına alınıyor ilk olarak.

Sonra arkası geliyor... Konya, Sinop, Sultanahmet, Paşakapısı hapishanelerinin müdavimi oluyor...

Çok üretken bir yazar... Kitaplar, gazeteler, dergiler...

Öyle. Önce kitapları var tabii. Kuyucaklı Yusuf’ta bozuk düzene karşı çıkıyor. İçimizdeki Şeytan’da entelektüel taklidi yapan milliyetçileri hedef alıyor. Kürk Mantolu Madonna’da, imkansız aşk nedeniyle hayata olan küskünlüğü ve etrafa dair umutsuzluğu dile getiriyor. Çıkarttığı Yeni Dünya gazetesi saldırıya uğruyor, Markopaşa nedeniyle hapse düşüyor...

Kitabın arkasında bir tarihi atmosfer var... Tam bir dönem kitabı gibi. Ne dersin?

Öyle... Sabahattin Ali ve tarih birlikte seyahat ediyorlar kitapta...

Yeşil Mürekkep’te İkinci Dünya Savaşı’na gidişin ayak sesleri var... Türkiye’nin yaşanmakta olan büyük harpten nasıl etkilendiğini anlıyoruz...

Özellikle bu zaman diliminde, Demokrat Parti’nin yaklaşmakta olduğu anlaşılıyor...

Ve ünlü yazarın kötü sonu... Tartışmalıdır Sabahattin Ali’nin ölüm biçimi...

Evet. İki görüş var Rasih Nuri İleri’nin anlattıkları ve Mehmet Ali Cimcoz’un düşüncesi. Ben düşünce tarzına da itibar ettiğim için Rasih Nuri İleri’nin düşüncelerinden hareket ettim...

Aradan geçen bunca zamana karşın, Sabahattin Ali’nin yurt dışına kaçma girişimine, yakalanışına ve öldürülüşüne dair henüz fikir birliğine varılabilmiş değil. Ama bana soracak olursan bunun önemi de yok!

Önemli olan, Sabahattin Ali gibi iyi yetişmiş beyinlerin, en verimli çağlarında, siyasal iktidarlar tarafından hayatlarından bezdirilerek ülkelerinden kaçacak noktaya getirilmeleri, olmuyorsa şiddet kullanılarak yok edilmeleri.

Değerli kitapseverler, Yeşil Mürekkep’te, Sabahattin Ali’nin dramıyla birlikte, aydınların yaşadıkları zorluklara da tanık olacak, üzülecek, kendinizi çaresiz hissedeceksiniz. Ela Gözlü Pars: Celile’nin yazarı Osman Balcıgil’in kitabı Sabahattin Ali’nin Romanı: Yeşil Mürekkep’i bitirmeden elinizden bırakmayacaksınız.