Yeşiller'in adayı Annalena Baerbock, elindeki en önemli gücü kaybetti
Almanya'da çok hızlı bir yükselişe geçen Yeşiller'in başbakan adayı Annalena Baerbock, özgeçmişinde hatalı bilgiler verdiği ortaya çıkınca en önemli kozunu; güvenilirliğini kaybetti.
KÖLN - Yeşiller birkaç yıldır Almanya’da heyecan yaratacak bir biçimde yükselişe geçtiler ve bu heyecanı ilk defa başbakan adayı göstererek daha da yükselttiler.
Genç, esprili, rahat tavırlarıyla göz dolduran, serbest bir stile sahip olan başbakan adayı Annalena Baerbock bir anda medyanın ilgi odağı olmayı başardı. Çok hızlı giden bu yükselişe tecrübesi olan siyasetçiler en başından beri temkinli yaklaştılar. Hristiyan Demokrat Birliği Partisi’nden (CDU) veya Sol Parti’den (Die Linke) siyasetçilerle Baerbock’un bu hızlı yükselişine dair konuştuğumuzda bu ani parlayışının inandırıcılığını sorgulayan cevaplar vererek “bekleyelim ve görelim" şeklinde yanıtlıyorlardı. Nihayetinde onların tecrübesi doğrulanmış oldu.
Yeşiller’in ilk başbakan adayının öz geçmişinde kimi bilgilerin doğru olmadığı ortaya çıktı. Baerbock öz geçmişini biraz süslemişti. Örneğin Baerbock, web sitesinde ilk olarak transatlantik vakfı German Marshall Fund ve BM mülteci ajansını UNHCR'yi üye olduğu kuruluşlar olarak listelemişti. Ancak daha sonra üye olduğu bilgisini danışma kurulu üyeliği şeklinde değiştirdiği fark edildi. Ayrıca öz geçmişinde eğitimiyle ilgili de kimi detayları olduğundan farklı bir biçimde yazmıştı. Almanya’da bir lisans eğitimini dahi tamamlamamış olan Baerbock sadece Londra Ekonomi Okulu’nda (London School of Economics) bir yıllık bir yüksek lisans kursuna katılmış. Londra’da aldığı bir yıllık hukuk eğitimi sonrası kendisini uluslararası bir avukat olarak tanımlaması ise tamamen büyük bir hataydı. Kendisinin de Almanya’da hukuk eğitiminin hem uzun sürdüğünü hem de ancak iki farklı eyalet sınavına girip kazandıktan sonra elde edilen bir hak olduğunu biliyor olması gerekirdi. Kısacası Baerbock özgeçmişinin kimi bölümlerini anlamsızca değiştirerek girdiği yarışı başından tehlikeye atmış oldu.
Baerbock’un yaptığı bu küçük düzeltmeler belki birçok siyasetçiyle kıyaslandığında naif kalabilecek hatalar olabilir. Ancak Baerbock’un henüz bu tür hataları görmezden gelinecek kadar sağlam bir popülaritesi yok. Maalesef bu yanlış karar Yeşiller’e ve Baerbock’a oy kaybettirecek boyuta varacak. Herhangi bir hükümet deneyimi olmadığı halde başbakanlığa talip olan bir lider olmasına rağmen Baerbock uyandırdığı sempatisiyle bu konuyu göz ardı etmeye hazır olan seçmeni maalesef kendisine olan güvenilirliği sorgulatma noktasına getirmiş oldu. Oysa Baerbock’u farklı kılan da tecrübesizliğine karşın içtenliği, güvenilirliğiydi. Hiçbir reklam kampanyasının başaramayacağı bir şeyi başarmış olan Baerbock çok kısa bir zamanda en önemli argümanını yani ona duyulan güveni kaybetti.
Yeşillerin lehine her şey çok hızlı ve kolay ilerliyordu. Medya Baerbock'a odaklanmıştı. Medyayı arkalarına aldıkları için başbakanlığı kazanacaklarına dair inançları her gün daha da güçleniyordu. Ancak bir anda anketlerde oy oranları düşmeye başladı. Artık Baerbock zirvede çıkan isim değildi. Baerbock "hataları" için özür diledi: "Açıkçası bir hata yaptım ve çok ama çok üzgünüm” dedi. Ama bunu kabul ettikten sonra keşke adaylıktan geri çekilseydi. Keşke Yeşiller’in şansını arttırmak adına, hedefleri olan iklim değişikliğiyle mücadelede bir şans yakalayabilmek ve politik iddialarını hayata geçirebilmek için ortağı Roabert Habeck’e başbakanlık adaylığını devretmiş olsaydı. Ama bu akıllıca adımı ne yazık ki atmadı. Şimdilik yine anketlerde CDU, Yeşiller'in önünde görünüyor. Hatta aylardır oy oranı tarihinin en düşük seviyesinde olan bile SPD yükselişe geçmiş görünüyor. Baerbock kendisine duyulan ilgiyi yeniden canlandırmaya çalışıyor. Başarılı olup olamayacağını bize zaman gösterecek.
Fakat kamuoyu yoklamalarındaki ani yükselişler Baerbock’un yükselişinde olduğu gibi çok hızlı bir çıkış gösteripyapılan hatalar nedeniyle birkaç haftada düşük seviyelere dönebiliyor. “Yeni” bir yüze ve “taze rüzgâra” duyulan heyecan, yeni adayları eskilerinden daha çok ön plana çıkarabiliyor. Bir önceki Almanya genel seçimlerinde SPD’nin adayı Martin Schulz da tıpkı Yeşiller’in adayı Annalena Baerbock gibi hızlı bir rüzgâr estirmişti. Schulz da zamanında daha seçimler yapılmadan önce neredeyse şansölye ilan edilmişti. Bu nedenle medyanın desteğini almak demek sandıkta da halkın size destek vereceğinin garantisini vermiyor. Baerbock madalyalı iyi bir jimnastikçi. Yaptığı spor gereği zıplamayı da iyi biliyor. Ama bu kez en yükseğe zıplama şansını ıskalamış gibi görünüyor. Eline geçirdiği büyük fırsatı kaçırdı mı bilemiyoruz ancak şimdilik bir sonraki şansölye olma imkânını güçlü bir biçimde CDU’nun adayı Armin Laschet yakaladı diyebiliriz.
Ama yine de 26 Eylül’e daha çok var. Almanya uzun bir aradan sonra ilk defa yeniden heyecanlı bir seçim yarışının içinde ve her şey değişebilir.