YGS öncesi 10 öneri
Üniversite için ilk adım olma niteliği taşıyan YGS-2017’ye 1 gün kaldı. 2 milyonun üzerinde aday sınavda ter dökecek. Uzman Psikolog Sena Yücesan, sınav öncesi çocuğa yaklaşım konusunda anne babalara uyarılarda bulundu.
DUVAR - Yükseköğretime Geçiş Sınavı yarın yapılacak. Sınava 2 milyonun üzerinde adayın girmesi bekleniyor. 12 Mart Pazar günü yapılacak, üniversiteye geçiş sınavının birinci aşaması YGS öncesi Acıbadem International Hastanesi Uzman Psikolog Sena Yücesan anne babaları uyarıyor: “Bu zorlu maraton sürecinde gençlerin ailelerinin desteğine duydukları ihtiyaç artmaktadır. Bu nedenle, bugüne dek bazı anlaşmazlıklar yaşadıysanız da, çocuğunuzla aranızda onarılmaz yaralar açılmaması ve sınav kaygısını azaltması için işlevsel olmayan yaklaşımlarınızı değiştirin. Sizin için değerli olduğunu dile getirin ve hissettirin” diyor.
Değerli olduğunu hissettirin: Çocuğunuza sizin için çok değerli olduğunu hissettirin ve “Sınav sonucu ne olursa olsun sen değerlisin" mesajını vermeyi unutmayın. Onun gözünüzdeki değerinin sınav sonucuyla ölçülemeyeceğini belirtin. Her sonuca karşı çocuğunuzla konuşarak alternatifleri göz önünde bulunduracağınız fikirini paylaşın. Unutmayın ki bütün sınavlar geçicidir; sizlerin ilişkisi ise kalıcı!
“Meli”, “Malı’ kelimelerinden kaçının: "Matematikten full çekmelisin, en fazla üç yanlış yapmalısın, bu yıl mutlaka bir yere yerleşmelisin" gibi zorunluluk ifade eden cümleler öğrenciyi motive etmekten çok kaygılandırır. Bu tür zorunluluk içerikli cümleleri kullanmayın.
Stresini daha da artırmayın: Elbette siz de kaygılısınız, maddi ve manevi zorlu bir süreçten geçtiniz. Çocuğunuza iyi bir gelecek için üniversitenin şart olduğunu düşünüyorsunuz. Yaşadığınız kaygı normal ancak azaltmalısınız. Aksi halde ona da yansıtarak, sınav stresini arttırabilirsiniz. Bu son günlerde yapabileceğiniz en iyi şey ‘an’a odaklanmanız. Çocuğunuzun yarın ne yapacağı, ne kadar ders çalışacağı konusundan çok, bugün ne yaptığına odaklanın. Bu hem sizin sınav sonucunun ne olacağına ilişkin yoğun kaygınızı engeller hem de çocuğunuzun kaygılarını azaltır.
Desteğinizi abartmayın: "Sen çok akıllı çocuksun, kesin çok yüksek puan alacaksın" türü söylemler de "Akıllı çocuklar kazanır, kazanamazsan akılsız olduğunu düşünürüz" türü söylemler kadar yanlış ve tehlikeli! Eleştiriniz gibi desteğinizi de abartmayın. Çocuğunuzun yapabilecekleriyle beklentilerinizin uyumlu olması onun da kaygısını azaltmasına yardımcı olacağından abartılı cümlelerden kaçının. Çocuğunuzun heyecanı, gelecek kaygısı, sınava gireceği mekanın fiziki şartları, gece uykusu, sağlık durumu gibi diğer etkenler de sınav anındaki performansına etki edebileceğinden çocunuzun zekasını sınavla ölçmeyin.
Keyifli aktiviteler planlayın: Uzman Psikolog Sena Yücesan “Bu zorlu sürecin stresini azaltacak atkivitelerde bulunun.
Çocuğunuzun motivasyonunu arttırmak ve kaygısını azaltmak için beraberce enerjinizi yükseltecek etkinlikler yapın. Bunaldığında, gergin ya da umutsuz olduğunda açık havada kısa bir gezinti yapabilir, onun isteği doğrultusunda bir gün geçirmeniz faydalı olacaktır” diyor.
Ders baskısı yapmayın: Bu son günlerde onu çalışmaya zorlamayın. Eğitim hayatı boyunca da ders çalışma sorumluluğunu kendisinin almasına yardımcı olun. ‘Ders çalış’ demeyin, bunun yerine; "Nasıl daha verimli çalışmana yardımcı olabiliriz, bizden bir isteğin var mı, yardıma ihtiyacın olduğu ya da beraber yapmayı istediğin bir şey var mı?" gibi olumlu yaklaşımlarda bulunun. Bu bilinci aşıladıktan sonra ne zaman ve ne kadar ders çalışacağına kendisinin karar vermesine müsade edin.
Sözlerinizle beden dilinizin uyumuna dikkat edin: Vücut dilinizin ve söylemlerinizin uyum içinde olmasına özen gösterin. "Sınav bizim için önemli değil, önemli olan senin elinden geleni yapıyor olman" mesajı verirken, deneme testlerinde yüksek puan aldıklarında ödüllendirici olup, düşük puan aldıklarında üzgün, kızgın ve cezalandırıcı bir tutumda bulunmanız vücudunuzun ve dilinizin aynı şeyi söylemediğini gösterir. Çocuğunuz buradaki ikilemi anlayarak daha çok beden dilinize dikkat edeceğinden, bu ikilemin olmaması için beden dilinizin, ses tonunuzun ve davranışlarınızın örtüşür olmasına önem gösterin.
Yapıcı konuşmalar yapın: Kaygısını arttıracak konuşmalardan uzak durun. Kalabalık içinde, akraba ya da arkadaş ortamında olası sınav sonucuna dair olumsuz konuşmanızın, onun kaygısını arttıracağını ve çalışma şevkini kıracağını unutmayın. Motivasyonunu yükseltmek için söylenen "Bu çalışmayla kazanamazsın, bizim senden umudumuz kalmadı" gibi ifadeler, motivasyonunu azaltmak, onu ümitsizliğe sürüklemek,sizin ona destek vermediğinizi, güvenmediğinizi düşünmekten başka bir şeye yaramaz. Hatta özgüvenini azaltır, kendini başarısız görerek kaygısını artırır. Çocuğunuzun zorlandığı anlarda, cesaretlendirici konuşmalar yaparak, alternatif çözümler üretebilmesi için her zaman yol gösterici görevde olduğunuzu hatırlatın.
Kıyaslama yapmayın: Kıyaslama yapmanız, çocuğunuzun motivasyonu arttırmaktan daha çok, kendisinin diğer akranlarına göre yetersiz kaldığı düşüncesine yol açarak güvenini azaltabilir. Bu nedenle her bireyin "biricik"; yani ayrı bir kişilik olduğunu unutmayın. Çocuğunuzu kıyaslayabileceğiniz tek kişi yine kendisi olmalı. Gözlemlediğiniz değişimleri, önceki ve şimdiki davranış tarzlarıyla karşılaştırarak vurgu yapmak istediğiniz noktaya dikkatini çekebilirsiniz.
Sınavın ‘son’ olmadığını belirtin: Sınavda başarılı ya da başarısız olmanın öneminden çok, sınavın gelecek için kullanabileceği bir araç olduğunu vurgulayın. Sınavın bir son olmadığını belirtmekle birlikte, sadece gelecekte yapacağı mesleği edinme yolunda atılan bir adım olduğunu belirtmeye önem verin. Sizin için önemli olanın sınav sonucundan çok, onun elinden geleni yapması olduğunu anlamasını sağlayın. Başarılı olsa da olmasa da, onu hep seveceğinizi, sizin için değerli olduğunu ve her zaman önemseyeceğinizi vurgulayın.
Kendi hayatınızı unutmayın: Uzman Psikolog Sena Yücesan “Sınava hazırlık döneminde bazı aileler kendi hayatlarını unutuyor, çocuğuyla birlikte kendini sınav sürecine adıyor. Kimi işten ayrılıyor kimi öğretmenlerle her gün çocuğunun durumu hakkında konuşmaya çalışıyor, kimi de önemli bir işleri olmadıkça eve kapanıyor! Oysa kendi hayatınızı unutmamalısınız. Bu tutumunuz size olduğu kadar çocuğunuza da zarar verir. Olası bir başarısızlık durumunda, çocuğunuzun kendisini suçlu hissetmesine sebep olabilirsiniz” diyor.