Yılbaşı çok sıcaktı, 2021’i serin geçirmenin yolları!

2021 salgın yılı, 2021 bir halk sağlığı yılı, kuraklık yılı, iklimin krizleri yılı. Yıla sıcaklık rekorları ile girdik. Bu kriz son 18 yılda serilen yarım milyar ton asfalt, dökülen bir milyar ton çimento, yakılan 1,7 milyar ton kömür ve salınan 7 milyar tondan fazla seragazı ile yerel ve merkezi iktidarlarımızın da payının olduğu bir kriz yılı.

Önder Algedik oalgedik@gazeteduvar.com.tr

Yılbaşı çok sıcak geçti. Yılın ilk günleri her yer sıcaktan kavruluyordu. Meteoroloji Genel Müdürlüğü yılbaşı öncesi yaptığı açıklamada; hava sıcaklıklarının hafta sonu kuzey ve iç kesimlerde mevsim normallerinin 7 ila 10, diğer bölgelerde 3 ila 6 derece üzerine çıkacağını duyurdu. Yılın ilk üç günü onlarca istasyon 20 ⁰C’nin üstünde sıcaklıklar ölçtü. Karadeniz kavruldu. Cuma günü Rize Kalkandere 23 ⁰C ile zirvede iken cumartesi günü 23,2 ⁰C ile ülkede birinci idi. Rize’nin temmuz ayı sıcaklık ortalamasının 23,2 ⁰C olduğunu bilirsek felaket anlaşılacaktır.

Bu beklenen bir durumdu aslında. İki yüzyıldır kesilen her ağaç, yok edilen her toprak parçası, yakılan kömür, petrol ve gaz, atmosferi siyah karbondioksit molekülleri ile doldurmuştu. Bilim 150 yıldır söylüyordu ve siyaset 150 yıldır konuyu sallıyordu. Asıl kötüsü siyaset bugün de sallamakla kalmıyor, iklim değişikliğini suistimal etmeye devam ediyor.

Bu durum biliniyordu zaten. 1850’den bu yana en sıcak beş yıl son beş yıldı. Her yeni yıl ilk beşe giriyor artık. Türkiye’de de durum pek farklı değil. En sıcak 5 yıl genelde son 10 yıllar arasında.

Bunun beklenmesinin iki nedeni var. Birincisi tabii ki atmosferde biriken sera gazlarının etkisi. Ama ikincisi ve dünyada az da olsa tartışması başlayan, ama Türkiye’de de çok net ismini koyduğumuz asfalt ve beton. Konuyu uzun uzun anlatmayalım ama kabaca dökülen her asfalt ve beton, bir ısı kütlesi olarak havada tuttuğunuz karbon kadar etkili bir ısı deposudur. Yani o yıl hava sıcaklığı aynı olsa bile sizin şehriniz, kasabanız ve hatta doğanız daha sıcak olur. Asfalt ve beton ısı adası etkisi yaratmasının yanı sıra iklim felaketlerine çarpan etkisi de yaratmaktadır. Ayrıca fosil yakıt tüketimini arttırırken, üretimi de iklimi değiştirme etkisi yaratır.

Bütün bunları bildiğimiz için 2017’nin sıcak bir yıl olduğunu görüp 2018’in telafisinin olmadığını, 2019’un da sıcak bir yıl olduğunu ve 2020’nin telafisi olmadığını söyleyebildik.

Ama bugün kavurucu bir yılbaşıyla iş başka bir boyuta taşındı.

KRİZLER ÇAĞI 

Şimdi tek bir sorunumuz yok. Aşırı üretim ve aşırı seyahatin getirdiği bir salgın, salgını yönetmeyen iktidarların getirdiği bir halk sağlığı krizi, üstüne aşırı üretimin yarattığı aşırı yoksulluk ile halkın yaşadığı ekonomik kriz ve de üstüne bir de bu iklim krizi var. Türkiye’de ne salgına, ne iklime ne de halk sağlığına dair kılını bile kıpırdatmayan bir iktidar ve onun halk nezdinde yarattığı bir kriz var. Yetmiyor, her konuda politikasız, her konuda kapalı bir Meclis muhalefeti krizi var. O da yetmiyor, asfalt ve betona değil, halka ve doğaya çalışması için halkın da destek verdiği, hatta Saadet Partisi ve HDP’nin de seçim programına bile koymak durumunda kaldığı, Mansur Yavaş’ın kampanyasına almak zorunda kaldığı bu krize rağmen, ülkede bu sese kulak veren belediye başkanı sayımız ise yazı ile sıfır.

Bir de kuraklık var değil mi? Onu konuşmayalım, tartışmayı Kuraklık20 yazımıza bırakalım.

2021 ÇOK SICAK GEÇECEK!

Hiç uzatmayalım, size olayın matematiksel açıklamasını yapayım, Hükümetlerarası İklim Değişikliği Paneli metodunu, ETKB’nin verilerini, sektör raporlarını toplayarak bu yılın neden çok sıcak geçeceğinin hesabını yapalım.

Bu ülke yılda 20 milyon ton buğday üretiyor değil mi? Hiç tüketmeseydik AK Parti iktidarının olduğu şu 18 yılda elde 360 milyon ton buğday silolarda olacaktı. Ama elimizde geçen yıldan kalan buğday var. Çünkü yiyoruz, içiyoruz ve öğütüyoruz. Geriye bir şey kalmıyor. Yani bir şeylere dönüşüyor. Ama asfalt ve beton öyle mi? Döktük mü kalıyor, söktük mü yine kalıyor.

Yılda 20 milyon tondan 360 milyon ton buğday büyük rakam. Bu ülkenin ekmeği, makarnası, yani aşı. Üçte bir milyar ton buğday!

Ama bu 18 yılda tam yarım milyar ton asfalt dökmüşsünüz.
Yetmemiş bu 18 yılda 1 milyar ton çimento dökmüşsünüz.
Yetmemiş bu 18 yılda yarım milyar ton kömür ithal etmişsiniz.
Yetmemiş bu 18 yılda 1,7 milyar ton kömür yaktırmışsınız.
Yetmemiş, o kömürden elde edilen enerji kadar petrol yakıp enerji elde etmişsiniz, gaz yakıp enerji elde etmişsiniz.

Şimdi sıkı durun, böylece Türkiye 18 yılda atmosfere 7 milyar tondan fazla sera gazını salmış.

7 milyar tondan fazla sera gazı ne demek biliyor musunuz? Atmosferdeki karbondioksit miktarını tek başına bir parçacık arttırmak demek. İşte o kadar kötüyüz ve bu kötülüğü “Türkiye’nin payı ne ki, yakalım abiler” diyenlere ileteyim.

1 PPM TÜRKİYE!

Hesap korkunç değil mi? Ama kafamıza oturtalım isterim. Çünkü bu hesabı bilmeden, yapmadan iklimi tartışan “aktivistlerimiz”, siyasetçilerimiz, uzmanlarımız var. Çiftçi kuraklık nedeniyle elektrik şirketlerine teslim olmuşken hâlâ “Ayşe teyze musluğu kapatsın” diyenlerimiz var.

Bir ülke düşünün, zahmet olmuş ve halkına bir birim buğday üretmiş, elinde sıfır birim kalmış.

Ama bir ülke düşünün asfalt müteahhidine, otomobil şirketlerine hizmet etmek için 1,5 birim asfalt üretmiş ve toprağa sermiş.

Yetmemiş inşaat sektörü için 3 birim çimentoyu kentsel dönüşüm adı altında üretmiş ve toprağa sermiş.

O da yetmemiş 1,5 birim kömürü ithal etmiş, 5 birim kömürü yakmış, onun kadar enerjiyi ithal ettiği petrol ve gazdan da elde etmiş.

Sonucunda atmosfere 20 birim seragazı salmış.

1 birim buğdaya karşılık, 1,5 birim serilen asfalt, 3 birim çimento, 5 birim yakılan kömür, 5 birim yakılan petrol ve 5 birim yakılan gaz sonucunda 20 birim seragazı ile atmosferdeki karbondioksit miktarını bir ppm yani milyonda parçacık olarak arttırmışız.

İklim metodolojisinde formüller çok kompleks ama aritmetik açıklama çok basit aslında.

ÇÖZÜM

Gerçekleri sakladıkça doğru şeyi bulamayız. Yalanlar ise bizi oyalar, yorar. Her yalan günün sonunda bir hayal kırıklığı değil midir? Bu ikisinin birleşimi 2020’nin hayal kırıklığını anlatır bize. 2020 yalan söylemedi ama yalan söyleyen politikacılar yerine, sahte muhalefet yerine 2020’ye küstük. Ama gerçekler bizi kandırmaz, güven verir.

Şimdi elimizde bir halk sağlığı krizi, bunun derinleştirdiği yoksulluk krizi, üstüne bir kuraklık ve sıcaktan kavrularak girdiğimiz bir yeni yıl var. Tabii yediğimizin 1,5 katı asfalt, 3 katı çimento, 5 katı kömür ve 20 katı seragazı gerçeği de var.

Peki ne yapacağız? Tamam ama yalanlara değil gerçeklere baksak bile çok somut işler önermemiz lazım, çok somut talepler iletmemiz lazım. Hemen başlayalım.

2021'de yapılacaklar:

BİR: Asfalt dökmek yasaklansın, asfalt dökmeden belediyecilik yapılabileceğini bilmeyenler istifa etsin.

İKİ: Bütün imar kararları askıya alınsın! Ortada iklim felaketleri, korona salgını ve yoksulluk varken, şimdi müteahhitlerin peşinden koşanı kim ister ki?

Bunlar sadece kötüleşmenin hızını kesecek. Ama fazlası gerekli.

ÜÇ: Askıya alınan enerji verimliliği mevzuatı/işleri askıdan indirilsin, enerji verimliliğini tam uygulamayana yüz verilmesin.

DÖRT: Kömür santralleri kapatılsın, onlara sağlanan teşvikler yoksullara enerji verimliliği için verilsin.

Bunlar size zor gelebilir ama değil. Çünkü bu ülkede poşetten bir seçim sarsıntısı yaratan sıkı bir toplumsal muhalefet var. Bu ülkede “Erdoğan çok güçlü, Meclis'te azız zaten” diyen muhalefeti topa tutup yasadışı termik santrallere izin veren kanun teklifini veto ettiren bir halk var. Ama bunlar için bize daha fazlası lazım.

BEŞ: Muhalefet Meclis'i halka açsın, açamayacak olanlar istifa etsin. Hakikaten ülke can derdinde ve bir kanun teklifini halka anlatmayı bırakın, AK Parti’ye karşı el bile kaldırmayan vekillerimiz var. Hatta iktidarın kanun teklifine “aslında karşı da değiliz” diyecek kadar dersine çalışmayan, bir kanun geçince masasında bir basın mensubu “sorsa da iki çift laf etsek” diyen bir muhalefetle 2021’in sıcaklığını aşmamız mümkün değil.

İMKÂNSIZ MI?

2021 salgın yılı, 2021 bir halk sağlığı yılı, kuraklık yılı, iklimin krizleri yılı. Yıla sıcaklık rekorları ile girdik. Bu kriz son 18 yılda serilen yarım milyar ton asfalt, dökülen bir milyar ton çimento, yakılan 1,7 milyar ton kömür ve salınan 7 milyar tondan fazla seragazı ile yerel ve merkezi iktidarlarımızın da payının olduğu bir kriz yılı. Bu veriler işin kötü değil, iyi kısmı. Çünkü sorunu biliyoruz. Kötü olan ise öğretilen umutsuzluk, öğretilen çaresizlik. Ama bu ülke poşet meselesinde, termik santral meselesinde yaptığını şimdi de yapabilir. Hatta yapmak zorunda. Asfalt ve beton iklim değişikliğinde bu kadar çarpan etkisi yapıyorken yasaklatabilir, enerji müsrifliğine değil, enerji verimliliğine geçebilir, kömür santrallerini kapattırabilir. Bunun için Meclis'te bir avuç vekilimiz var ve onlarla çalışabilir.

Bu kriz çok ciddi, çözüm de ona layık olmalı.

Tüm yazılarını göster