Batı’da bin yıldır yapılan “tribute” albümleri bir süredir bizim
de gündemimizde. Yazık ki önümüze hep kötü örnekler çıkıyor. “Saygı
albümü” olarak Türkçeye çevirebileceğimiz bu kavram yeterince
anlaşılamadığı için bu tarzda yapılan çalışmalar tuhaf toplamalar
ve gereksiz derlemelerden ibaret. Ezginin Günlüğü, Ahmet Kaya,
Zülfü Livaneli gibi isimler için yapılmış albümler diğerlerinden
ayrılıyor, güzele bir nebze yaklaşıyor ama bu tarz albümlerin en
iyi örneği hâlâ aşılamamış olan “Şarkılar Bir Oyundur / Bülent
Ortaçgil için söylenmiş Bülent Ortaçgil şarkıları” adlı derleme.
Ada Müzik tarafından yapılmış bu çalışma, bir ilk. Çıtayı öyle bir
yere koydu ki hâlâ kimse oraya ulaşamadı!
Memlekette bu tür albümlerin kaderi baştan belli aslında: Plak
şirketinin ısrarıyla albüme alınan isimler, sonucu etkiliyor. En
bariz örneği, Orhan Gencebay, Müslüm Gürses, Cem Karaca ve Barış
Manço şarkılarının yeniden yorumlandığı albümler. Bir tür
“yıldızlar geçidi” ama şarkıların düzenlemeleri hep aynı. Bir
tornadan çıkmış şarkıları farklı sesler seslendiriyor, hepsi bu.
Elbette içlerinde (Duman, Athena, Manga gibi) şahane dokunuşlar var
ama bu isimler neye dokunsa kendilerinin kılıyor zaten.
Geçtiğimiz günlerde yayımlanan “Ve Nazan Öncel Şarkıları”
vesilesiyle yeniden bu tartışmayı açmak isterim ama hep aynı
şeyleri söylüyoruz ve bunları belli ki kimse duymuyor. Yapılan yine
aynı. Nazan Öncel albümü şüphesiz diğer albümler arasında farklı
bir yerde zira şarkılarını söyleyenler, onu anlamış insanlar. Yine
de kimi gereksiz hamleler albümün daha da güzel olmasını
engellemiş, yıllarca konuşulacak bir iş yapma imkanı varken bu kimi
ellerde heba olmuş.
Açık söyleyeyim, duyduğum anda beni heyecanlandıran bir projeydi
bu. Liste açıklandığında heyecanım daha da arttı. Çıktığı gün
aldım, dinledim. Yaşadığım bir hayal kırıklığı değil ama bu tarz
albümleri dinlediğimde dilimden dökülen “keşke olmasaydı” cümlesi
burada da birkaç kere ağzımdan çıktı. Üç büyük isimle [Sezen Aksu –
Tarkan – Sıla] başlayan, sonrasında yakın dönemin “yıldız”larını
buluşturan “Ve Nazan Öncel Şarkıları”nın “iyi”si çok ama içinde
“keşke”ler olduğu için bir anda “mükemmel” diyemiyoruz.
Dinlerken aklıma gelen ilk soru şu: Şarkılara hiçbir şey
katmayan kimi isimler bu albümde neden var? Misal, Koray Avcı…
“Neredesin Firuze”de Emre Altuğ’un seslendirdiği “Erkekler de
Yanar”ı almış, İskender Paydaş düzenlemesiyle yeniden yorumlamış
ama bu yorum ne yeni ne de heyecanlı. Üstelik falsolu. Memleket
pop/rock tarihinde başından beri var olanı sürdürmüş: Erkek
ağzından yazılmış şarkılar kadınlar tarafından seslendirildiğinde
sözlere dokunulmaz. Bunun tersi de geçerli. En basit örneği, tango
külliyatının şahikalarından “Özleyiş”. “Sevdim bir genç kadını”
dizesiyle başlayan bu tango, Şehrazat tarafından yorumlandığında
“Sevdim Bir Genç Adamı” oldu ama diğer kadın solistler şarkıyı
aynen söyledi. Emre Altuğ, “kız kurusu”nu “er kurusu” yapmış,
oradan ilerlemişti. Koray Avcı ise dizeye dokunmamış, olduğu gibi
söylemiş. Üzerinde durulması gereken bir şey değil belki ama
insanın ne söylediğine dikkat etmesi gerekiyor. Yazık ki kimi
şarkılar, anlamayan insanlar elinde heba oluyor. “Erkekler de
Yanar” buna bir örnek.
Gökhan Türkmen işi “Nazınla Dünya Sazınla Dünya” için de aynı
şeyleri söyleyebilirim. Bu kez sözlerde falso yok ama yorum (Bora
Uzer’in dokunuşuna rağmen) oldukça kuru. Listeyi ilk gördüğümde
“Neden var?” diye sormuştum, yanılmamışım. Aynı soruyu sorduğum
isimlerden biri Çağan Irmak’tı ama dinledikten sonra yanıldığımı
itiraf etmeliyim: “Göç”, onun elinde yenilenmiş. Şarkıyı neredeyse
olduğu gibi söylemiş ama bildiğimiz yorumun fersah fersah dışında.
En azından “Nazan Öncel gibi” söylemeye çalışmamış, kendi olmuş.
Yakışmış.
Saygı albümlerindeki en büyük dertlerden biri, şarkıları
sahibine öykünerek söylemek. Nazan Öncel’in belli bir tarzı var:
Kelimeleri eze eze söyler ve bu yorumla şarkılar içimize oturur.
Neyse ki burada kimse ona öykünmemiş, komik duruma düşmemiş. Yine
de farklı düzenlemeler beklerken neredeyse bir elden çıkmışçasına
yapılmış düzenlemeler albümdeki çeşitliliği yok ediyor. 14 şarkının
dört tanesinde İskender Paydaş imzasına rastlıyoruz ama bundan söz
etmiyorum: Şarkıları yorumlayanlar niyeyse onları alabildiğine
yavaşlatmayı tercih etmiş. Göksel’in “Gidelim Buralardan”ı, Fatma
Turgut’un “Zor Dünya”sı ve Mehmet Erdem’in “A Bu Hayat”ı yazık ki
böyle. Göksel ve Mehmet Erdem bugüne kadar pek çok şarkıya şahane
dokunuşlar yaptı. Onlardan farklı bir “yeni” yorum beklemek yanlış
değil. Tamam, şarkıları güzel söylemişler ama keşke söyleyişleri bu
kadar düz olmasaymış.
Göksel ve Mehmet Erdem’in yapamadığını Manuş Baba ve Ceylan
Ertem yapmış. Manuş Baba “Bu Havada Gidilmez”i kendine yakıştırmış,
Ceylan Ertem ise “Sokak Kızı”nı bizzat kendinin kılmış. İlkine
diyeceğim bir şey yok ama Nazan Öncel’in her anlamda en sert
şarkılarından “Sokak Kızı”nda daha rock’n’roll bir tavır
beklediğimi itiraf etmeliyim. Ceylan Ertem’in önceki yorumlarına
bakarak şunu söyleyebilirim: Buradan dinamit gibi, zıpkın gibi bir
şarkı çıkabilirmiş. Şarkıdaki isyan sanki biraz tırpanlanmış,
mağduriyet ön plana çıkmış ama bu hem Ertem’in tavrına hem de
şarkının yapısına ters. Yine de şarkının kötü olmadığını, albümün
en iyileri arasında çoktan yerini aldığını söylemeliyim.
Bu noktada albümün (bence olmak kaydıyla) yıldızını işaret
edeyim: Hayko Cepkin’in yorumladığı “Bırak Seveyim Rahat Edeyim”.
Nazan Öncel’in en özel şarkılarından biri Cepkin’in elinde öyle
güzelleşmiş ki anlatmak boşuna. Avuçlarımız patlarcasına
alkışlamaktan başka bir şey gelmez elden.
Tarkan’ın Ozan Çolakoğlu düzenlemesiyle seslendirdiği “Yalnızlar
Treni” şaşırtıcı değil. Şarkının Sibel Can yorumunu hâlâ daha çok
seviyorum ama Tarkan her zamanki Tarkan: Ne söylese güzel kılıyor.
Nazan Öncel şarkılarını sanki daha bir içten söylüyor, onları daha
da güzelleştiriyor. Onca “meşhur” şarkı dururken ıskalanmış bir
Nazan Öncel şarkısını yeniden ortalığa çıkartması güzel.
Sıla’nın yorumladığı “Beni Hatırla”, daha ziyade bir Ayşegül
Aldinç şarkısı. Ondan dinledik, sevdik. Sonrasında Nükleer Başlıklı
Kız tarafından da seslendirilen şarkının Nazan Öncel yorumu ayrıca
güzel. Önünde birbirinden güzel üç farklı örnek varken Sıla’nın bu
şarkıyı seçmesi oldukça cesur bir adım. Yine de cesareti boşuna
değil: Şarkıyı almış, düzenlemeyi çok değiştirmeden kendinin
kılmış. “Yorum” dediğimiz tam da bu zaten: Şarkının var olan
yorumlarını art arda dinlediğinizde farklı şarkılar dinliyor
hissine kapılıyorsunuz.
Sezen Aksu, albümü açan “Gitme Kal Bu Şehirde”ye bambaşka bir
anlam katmış –ki bu da beklenenin dışında bir durum değil. Neylan
Okan, “aile”den olmanın avantajını sonuna kadar kullanmış ve “Nazlı
Ay”ı pek güzel söylemiş. Albümün en güzel yorumlarından biri
bu.
Sona gelmeden, başından beri beni en heyecanlandıran isimlerden
birinin Eypio olduğunu söyleyeyim. Rap külliyatının erken dönem
güzellerinden “Aynı Nakarat”a dokunuşu muazzam. Şüphesiz rap
camiasının (Ceza’dan Ezhel’e uzanan) şahane çocukları bu şarkıyı
uçururmuş ama Eypio en azından farklı kılmış, yenilemiş. “Ve Nazan
Öncel Şarkıları”nın güzellerinden.
Albümdeki “iyi”lerin çokluğu baştaki tartışmayı alevlendirmeye
engel değil. Belli ki bu son olmayacak, dahası da yapılacak ama
neden yapılıyor bu albümler? Soru çok: Plak şirketleri neden bu
kadar belirleyici? Neden daha özgür ve daha özgün yorumlar
dinleyemiyoruz? Cevaplar da belli aslında ama bunun üzerine
konuşulmuyor. Memleketin en büyük dertlerinden biri zaten bu:
Herkes biliyor, kimse söylemiyor. Tartışılacak çok şey var, kimse
elini taşın altına sokmuyor. Bu tuhaf günler geçecek, elbet bunlar
da tartışılacak. İyisi mi hayat gailesinin bizi kuşattığı şu
günlerde kendimizi Nazan Öncel şarkılarının güzelliğine bırakalım.
Hem bu albüm birbirinden güzel şarkıları ortalığa çıkartmak,
yeniden dinlemek için bir vesile olur belki. Albümdeki şarkılar ve
hatırlattıkları sayesinde yıllardır kurduğum cümleyi bir kere daha
kurayım: Nazan Öncel kıymetlimiz. “İyi ki var” dediğimiz.
Yokluğuyla çok şey kaybederdik ve onu tanımasaydık bunun farkına
bile varamazdık. İyi ki tanıdık, iyi ki onunla aynı dönemde
yaşadık, yaşıyoruz. Sesi hiç susmasın, şarkıları her dem yanımızda
olsun. Sayesinde zenginleşiyoruz, bu bize yeter.