Yiten umutların, sonsuz yolculukların ilk adımı

Fransız sanatçı Fabien Toulmé’nin hazırladığı 'Hakim’in Yolculuğu' serisinin ilk kitabı 'Hakim’in Yolculuğu - Suriye’den Türkiye’ye', Desen Yayınları tarafından yayımlandı. Toulmé, milyonlarca göçmenin yaşadığı sorunları, yol hikâyelerini Hakim adındaki Suriyeli bir gencin savaştan kaçmak için çıktığı yolculuğunu odağına alarak tüm yalınlığı ile aktarıyor.

Abone ol

Gürer Mut

İçinde bulunduğumuz yüzyıl, savaşlarla, felaketlerle ve "yıkımla" çevrelenmiş halde. Başta Ortadoğu olmak üzere, dünyanın pek çok yerinde akılcılığı öteleyen “sağ popülist” yaklaşımlar artış göstermeye başlarken küreselleşmenin getirdiği "yeni dünya düzeni"nin yarattığı kriz ise dünyayı geri dönülemez bir yıkımın eşiğine getiriyor. Dolayısıyla bu tablo içinde gelişen ve uç veren otoriter ve faşizan eğilimler, akımlar ve rejimler bir gerçeklik olarak karşımıza dikiliyor. Milyonlarca insan, milliyetçilik hezeyanlarıyla başlayan, din savaşlarıyla taçlanan bu yok oluştan kurtulmak ve insanca bir yaşam için sonunu bilmedikleri yolculuklara çıkıyor; topraklarını, yurtlarını terk ediyor.

Yıkımla ve savaşla çevrelenmiş bir coğrafyanın içinde yaşıyoruz. Göç, yol, yurtsuzluk ve korkularla çevrelenen endişe yüklü insanlık trajedisinin içinde birer seyirciyiz. Kaygı ve korkularla yaşamak, 21. yüzyılın insanlık ailesine bir gömlek gibi giydirildi. Bu yıkımdan kurtulmak için çıkılan yolculuğun bedeli ise çok ağır. Milyonlarca mülteci, yurtsuz, vatansız ve yalnız başına çıktıkları bu yolculukta, bir bilinmezliğin içinde ölüm denen olgunun kendilerini bulmasını bekleyerek yol alıyor. Ölümle neticelenen bu yolculuğa tanıklık ettiğimizde, milyonlarca insanın savaşların içinde yiten umutlarıyla karşı karşıyayız.

BATI KAMUOYUNUN İKİYÜZLÜ TUTUMU

Fransız sanatçı Fabien Toulmé’nun hazırladığı ve Desen Yayınları'ndan çıkan üç ciltlik serinin ilk kitabı 'Hakim’in Yolculuğu - 1 Suriye’den Türkiye’ye' milyonlarca göçmenin yaşadığı sorunları, yol hikâyelerini tüm yalınlığıyla aktarma sorumluluğunu üstlenmiş bir çalışma. Bunu yaparken, kişisel ayrıntılara girmeden Hakim adındaki Suriyeli bir gencin savaştan kaçmak için çıktığı yolculukta başına gelenleri büyük bir titizlikle aktarıyor. Onun çıktığı bu yolculuğun ayrıntılarına odaklanırken, mülteci olmanın yarattığı psikoloji ile sosyal krizin içinde buluyoruz kendimizi.

Öyle ki Fransız sanatçı, istenmeyen ve hor görülen mültecilerin hikâyesini milliyetçi hezeyanlarla içten içe kaynayan Avrupa gibi coğrafyada anlatmaya koyuluyor; sorumluluktan kaçmadan, yaşananları olduğu gibi anlatma cesaretini yitirmeden. Toulmé’yu bu çalışmaya yönelten asıl tetikleyici faktör ise batı kamuoyunun insanlık trajedileri karşısındaki iki yüzlü tutumu olmuş.

Yaşanan acıya seyirci kalmak istemeyen, kalemi yettiğince yaşananları aktarmak isteyen Fransız sanatçı, mültecilerin yol hikâyelerini resmetmek için çalışmalara başlamış. Bu yolculuğun türlü zorluklar taşıdığını ve bu derece yoğun acılarla örülen yol hikâyelerini doğru bir şekilde aktaramayacağından korksa da, kolları sıvamış. Çalışmadan da anlaşılıyor ki, bunu layıkıyla başarmış. Hatta o kadar ki, Hakim’in hikâyesinin içine girdiğimizde evrensel birçok sorunla da hesaplaşıyoruz. Milliyetçiliğin hayatı nasıl çekilmez hale getirdiğinden sermayenin mülteciyi nasıl ucuz iş gücü olarak gördüğüne, işsiz bırakılan ve sosyal hakları düzen tarafından verilmeyen işçi sınıfının mültecilere yönelik nefret söylemlerinin nasıl yükseldiğine tanık oluyoruz.

SAYFALARA YANSIYAN COĞRAFYANIN ACISI

Hakim’in hikâyesine aslında hepimiz yakından tanık olduk. Bu coğrafyanın acısıdır sayfalara yansıyan. Savaş ve yıkım neticesinde vatanlarından kopan milyonlarca insanın yaşadıkları, vicdanını yitirmeyenler için büyük üzüntü kaynağıydı. Aylan bebeği gördüğümüz o ilk an sözcükler boğazımızda düğümlendi, söz bitmişti. Milliyetçilerin, yeni Osmanlıcıların, siyasal İslamcıların, tebliğcilerin savaş ve cihat naralarının yol açtığı atmosferin kurbanıydı bu insanlar. Milyonlarca insan, yıkımın altında kalmamak için çaresizlik içinde çıkmışlardı bu yolculuğa.

Hakimin Yolculuğu -1 Suriyeden Türkiyeye, Fabien Toulme, Çevirmen: Damla Kellecioğlu, 272 syf., Desen Yayınları, 2020.

Bizim yanı başımızda türlü hamlelerle büyütülen savaşa karşı olmak, “barış”ı istemek hatta bu sözcüğü telaffuz etmek bile suç sayılmıştı. Mültecileri batı karşısında siyasi bir koz olarak kullanmaksa mübah! Bu süreçte, yerinden yurdundan olan bu insanlarla yolumuz kişisel olarak pek çok yerde kesişmiştir. Belki de, bir yerlerde hikâyeye konu olan Hakim’le bile bir yerlerde karşı karşıya gelmişizdir, birbirimizin gözünün içine bakmışızdır.

Toulmé’nun kitabı özellikle bu coğrafyanın insanlarının anılarını yeniden canlandırıyor. Unutulanı hatırlatıyor; göz ardı edileni göz önüne getiriyor. İnsanlığını kaybetmiş olanlara, savaşlarla zenginleşenlere, yıkıma alkış tutanlara eylemlerinin sonucunu gösteriyor.

'OLAYLARA KARIŞMA OĞLUM'

Hakim’in hayatının yakın tanığıyız derken bunu her anlamda söylüyorum. Gündelik dertleri, hayatla kurduğu ilişki bizimkinden farklı değil. Eğitimini tamamlayan, askerlik yapan, bir işte çalışan ve kendi ailesini kurmak isteyen birisinin “sıradan” yaşamıydı onunki. Bizde nükteyle karışık söylenen “Olaylara karışma oğlum!” uyarısını hayatında düstur edinmiş kendi halinde bir gençti.

Fabien Toulmé’ya yaşadıklarını olduğu gibi anlatmak isteyen Hakim, hikâyeye Arap Baharıyla başlayan, batı kamuoyu tarafından geniş kabul gören toplumsal ayaklanmanın ilk adımlarını anlatarak başlıyor. Bugünlerde Hakim’in hayatta kalmak ve ailesini bir arada tutmak gibi bir önceliği var. Hayallerinin yıkımı ise Suriye savaşının, en büyük ticaret kenti Halep’in kapılarına dayanması ile başlar.

Hakim, Suriye savaşının başlamasıyla yola düşüyor. Toulmé, savaşın yegane sebebinin Suriye’deki totaliter rejim olduğu üzerinde ısrarla duruyor. İlgili bir okuyucu, bu anlatımın bir miktar eksik olduğunu hemen anlayacaktır. Öyle ki, Toulmé, IŞİD’in Suriye’de başlattığı cihatçı hareketin yarattığı yıkımı hiç gündeme getirmemiş. Sanatçı ve romanın kahramanı yaşananların tek sebebinin Esad rejimi olduğunu öne sürüyor. Dolayısıyla, “Hakim’in yolculuğu” okunurken dönemi hatırlamak için kimi kaynakların yeniden gözden geçirilmesi faydalı olacaktır. Bu görsel ve siyasal belleğin tazelenmesi açısından da ayrıca faydalıdır. Tam bu noktada, “mültecilik ve yurtsuzluk” kavramı üzerinden yine Desen Yayınları'ndan çıkan Kate Evans’ın kaleme aldığı 'İlmekler, Mülteci krizinden bir kesit'i şiddetle okumanızı öneririm.

DIŞ DÜNYANIN ŞİDDETİ SONUCUNDA GELEN SAVRULMA

Toulmé’nun sunduğu çalışma yurtsuzluk ve mültecilik kavramları üzerinde dururken, tespitleri kitabi ve didaktik değil. Hakim’in gözünden endişe, hüzün, sevinç, özlem ve aşk gibi pek çok insani duyguların iç içe geçtiği dinamik bir metin var önümüzde.

Elbette, bilmediğiniz bir coğrafyada veya kültürde yalnız başına kalmanın, güvencesizliğin ve sürekli tehlike altında hissetmenin yarattığı travmalarla da karşı karşıyayız. İnsan davranışlarının bir “yabancı” karşısında bir anda nasıl değiştiğini, bir insana duyulan düşmanlığın nasıl hızlı filizlendiğini ustalıkla yansıtmış Toulmé…

Ayrıca mülteciler arasındaki yardımlaşmanın ve dolayısıyla dış dünyaya karşı güvenlik duvarların ardına sığınmanın yarattığı endişenin de hangi boyutlarda olduğunu görüyoruz. Suriyeli ailelerin tanımadıkları bir iklimde, kendilerine yönelen saldırılar karşısındaki tutumlarını, bir arada kalma uğraşlarını ve her şeye rağmen ümidi kaybetmemek için verdikleri mücadeleye tanıklık ediyoruz.

Dış dünyanın göçmen ailelere yönelik saldırısı, bir noktadan sonra aile kavramının içinde de kırılmalara, dağılmalara neden oluyor. Dolayısıyla kitapta kendisini dış dünyanın tehlikesinden korumak isteyen insanların aile çevresinde, “kalıcı olarak” kenetlenemediklerine ve zaman içinde farklı noktalara savrulduklarını görüyoruz.

İKİNCİ AŞAMA: TÜRKİYE'DEN AVRUPA'YA GÖÇ

Toulmé’nun kaleminden çıkan 'Hakim’in Yolculuğu' birinci cildinde bölgesel bir krize ve bu krizin yarattığı savrulmaya ve “kopuşa” odaklanıyor. Bu grafik roman serisinin yayımlanacak olan ikinci kitabında ise Hakim’in Türkiye ve buradan Avrupa’ya yaptığı yolculuğun hikâyesi üzerinde duruluyor. Bu noktada ikinci kitabın temel sorunsalı, “göç” olgusunun yarattığı problemeler ve doğduğu topraktan “uzaklaşma”nın yarattığı psikolojik-sosyal travmalar olacaktır.

Fabien Toulmé, duygusal bir sanatçı. Kişisel hayatında yaşadığı ve içinden çıkamadığı sorunları okuyucusuna aktarmayı seven bir yazar. “Beklediğim Sen Değildin'de de tam da bunu yapmıştı. 'Hakim’in Yolculuğu'nda ise sadece kendisinin değil, insanlığın içinden çıkmadığı ortak sorunlara eğilerek, duyarlı ve sorumlu bir tavır sergiliyor. Çağımızın sorunlarından kaçmadan, yaşananları kayıt altına alma sorumluluğunun bilinciyle hareket ediyor. Bize de serinin ikinci kitabını merakla beklemek kalıyor…