68 döneminin önemli dergilerinden Ant’ın kurucusu ve yöneticisi olan Doğan –İnci Özgüden çifti, 12 Mart muhtırası sonrası 1972’den itibaren 52 yıllık bir sürgün hayatı yaşar. 1982’de vatandaşlıktan çıkarılırlar. Bu süreç, “Vatansızlığı Vatan Eylemek” isimli kitapta anlatılıyor. Kitap, bir mücadele, iş ve yoldaşlık aşkının nasıl mümkün olabildiğine tanıklık ediyor…
Bu hafta sonu yine bir kitap tanıtımıyla sosyolojik / psikolojik konulara ağırlık vermek istedim. Kitabın ismi; “Vatansızlığı Vatan Eylemek, İnci Tuğsavul'un Çok Boyutlu Kavgası”. Yazarı Doğan Özgüden. Kitapta Doğan Özgüden, eşi İnci Tuğsavul Özgüden’in yaşam hikayesini anlatıyor. Kitabın yayımlanması bu yıl ( Ocak 2024) gerçekleşti.
Doğan Özgüden, 1936 doğumlu, gazeteci kökenli iktisat öğrenimi görmüş bir aydın. Özgüden, “68 rüzgarının” estiği yıllarda, 1964 – 1966 yıllarında sol eğilimli Akşam Gazetesi’nin Genel Yayın Yönetmenliği’ni yaptı. Sol harekete genç yaşta katılan Doğan Özgüden, 1962’den sonra Türkiye İşçi Partisi (TİP) saflarında mücadele verdi, 1964’te de partinin Merkez Yürütme Kurulu’na seçildi.
İnci Tuğsavul Özgüden ise, 1940 doğumlu, Ankara Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde eğitim gördü, Doğan Özgüden’le birlikte o dönemin ünlü sosyalist dergilerinden Ant’ın kurucusu ve yöneticisi.
ANT DERGİSİ VE 12 MART
1967’de yayın hayatına başlayan Ant Dergisi, 12 Mart 1971 Muhtırası sonrası sıkıyönetim tarafından kapatılır. Doğan-İnci Özgüden çifti hakkında 50’den fazla dava açılır ve 300 yılı aşkın hapis cezası istenir.
Özgüden’ler, 1971 askeri darbesinden sonra Türkiye’den ayrılmak zorunda kalırlar. Avrupa’daki sürgün hayatında Türkiye’deki cunta rejimine karşı kampanya yürütürler, 1980 darbesi sonrasında da 1982’de Türk vatandaşlığından çıkartılırlar.
Doğan ve İnci Özgüden çifti, 9 yılı doğup büyüdüğü Türkiye topraklarında, 52 yılı da yurt dışında sürgünde olmak üzere inançları uğruna mücadele içinde geçen toplam 61 yıllık bir birlikteliği paylaşıyorlar.
88 yaşındaki Doğan Özgüden ve 84 yaşındaki İnci Tuğsavul Özgüden, şimdi Belçika’nın başkenti Brüksel’de yaşıyor ve uluslararası gazetecilik faaliyetlerini sürdürüyorlar. İşte “Vatansızlığı Vatan Eylemek” isimli kitap, sosyalist mücadeleye adanmış 61 yıllık bir birlikteliğin, mücadele ve iş arkadaşlığının, yoldaşlık aşkının nasıl mümkün olabileceğini anlatıyor…
NİKAHTA AYBAR SÜRPRİZİ
Doğan Özgüden ve İnci Tuğsavul, 1963 yılında tanışır ve 1964 yılından itibaren de Akşam Gazetesi’nde iş arkadaşlığı yaparlar. Doğan Özgüden, gazetenin genel yayın yönetmenliğini üstlendikten sonra İnci Tuğsavul’la özel yaşamlarını birleştirmek ister.
Doğan Özgüden, yayın yönetmenliği sırasında Yaşar Kemal, Aziz Nesin, Fethi Naci gibi sol eğilimli yazarları gazetenin kadrosuna katar. Çift, 1965 yılında İstanbul Beyoğlu Evlendirme Dairesi’ne nikahlanmak için başvurur.
Davetlisi olmayan, sırf resmi formaliteyi yerine getirmiş olmak için kıyılacak bir nikahtır bu. Ailelerin dahi haberi yoktur. İnci Tuğsavul’un nikah şahidi, Ankara’dan ünlü gazeteci İlhami Soysal, Doğan Özgüden’nin şahidi ise gazetenin yazı işleri müdürlerinden Cengiz Tuncer’dir.
Beyoğlu Evlendirme Dairesi’nde bir başka nikah daha vardır. Bekleme salonu tıklım, tıklım doludur. TİP’li gençler, bir arkadaşlarını evlendirmektedirler. TİP Genel Başkanı Mehmet Ali Aybar da nikah şahididir.
Sıra Özgüden’lere geldiğinde nikah memuru sorar:”Ne kadar çok davetliniz varmış”. Doğan Özgüden ise, “Bu arkadaşları biz çağırmadık, başka bir nikahın davetlileri” deyiverir. Özgüden’lerin nikahı beş, on dakika içinde tamamlandıktan sonra çift, Aybar ve diğer davetlilerin şaşkın bakışları altında salonu terk eder.
ÇETİN ALTAN OLAYI
Doğan Özgüden, Akşam gazetesinin genel yayın yönetmeni olarak Çetin Altan’ı her gün iki köşe yazısı yazmak üzere gazeteye alır. Akşam’ın patronu Malik Yolaç ise, bu durumdan rahatsızdır. Patronun tepkisine rağmen popüler sol bir yazar olan Çetin Altan, Özgüden’in ısrarı üzerine gazetede yazılarına devam eder.
Ancak sorunlar çıkar, Malik Yolaç’la Çetin Altan, Galatasaray Lisesi’nden arkadaştırlar fakat Özgüden’lerin evdeki bir yemek davetinde kavga ederler. Sonuçta patron Yolaç, Akşam’ı “komünist damgası”ndan kurtarmak için Çetin Altan’ı tasfiye etmeğe kalkar.
Doğan Özgüden de, yazı işleri müdürleri ve servis şeflerini toplayıp Çetin Altan’la bir dayanışma bildirisi hazırlar. Buna karşın patron Yolaç, çalışanların direncini kırmak için “gazeteyi kapatma” tehdidinde bulunur.
Bu arada Cumhuriyet yazarı İlhan Selçuk, yine Akşam yazarı İlhami Soysal ve başkaları da devreye girerek sorunu çözmeye çalışırlar. Çetin Altan da, daha yumuşak bir tavra girer, İnci Özgüden’e telefon ederek, “Doğan bu inadından, direnişten vazgeçsin, günlük bir gazetenin başında bulunmanın itibarı var, tiyatrolara, konserlere davet ediliyorsunuz, bunları feda etmeğe değer mi” der.
İnci Özgüden ise, Çetin Altan’a, “Eğer Doğan bu şantaja boyun eğerse derhal boşanırım” diye yanıt verip telefonu kapatır. Bu arada Özgüden’lere “Çetin Altan, Malik Yolaç’la anlaşmış, yarın yazılarına devam ediyor” haberleri gelir. Ancak daha sonra başka olaylar da birikince Özgüden çifti, 1966 yılında Akşam’dan ayrılır.
1971 MUHTIRASI
Özgüden çifti, daha sonra çeviri işleriyle uğraşırlar, 1967 yılında da Akşam gazetesinden aldıkları kıdem tazminatı ile Ant Dergisi’ni çıkarmaya başlarlar. Ant Dergisi, o dönem sol kesimin çok itibar ettiği ve kamuoyunda ciddi bir etkinliği olan bir yayın organı niteliğine sahiptir.
Bu arada dergiye davalar açılır, milliyetçi ve İslamcı çevrelerin baskıları artar. Askerler, 12 Mart 1971 tarihinde bir muhtıra vererek Demirel hükümetinin istifasını ister, aksi takdirde ordunun idareye el koyacağı bildirilir.
Ant’ın Nisan 1971 sayısında muhtıraya şiddetle karşı çıkılır. Özgüden’ler, Mayıs 1971’de yayınlanacak Ant’ın son sayısında da askeri cuntanın Erim Hükümeti aracılığıyla uygulayacağı programın içyüzünü somut verilerle ortaya koyar.
Ardından da dergi aracılığıyla yeni hükümetin “sanayici-subay kompleksi”nin iktidarı olduğu, Türkiye’deki devrimci güçlerin tüm olanaklarını kullanarak bu iktidara karşı mücadele etmesi gerektiği çağrısı yapılır.
1971 Nisan’ın son günü Balyoz Harekatı başlar, İstanbul, Ankara ve İzmir’in dahil olduğu 11 ilde sıkıyönetim ilan edilir. Askerler, 1 Mayıs 1971 günü de Ant Yayınları’nı basarlar, Özgüden’ler için tutuklama kararı çıkartılmıştır. Sonuçta sahte bir pasaportla Özgüden’ler yurt dışına çıkar, Lufthansa uçağı ile Avrupa yolculuğu başlar…
YURT DIŞINDAKİ SAVAŞIM
İnci Tuğsavul ve Doğan Özgüden, Avrupa’daki diğer muhalif sürgünlerle birlikte 12 Mart döneminde Demokratik Direniş Hareketi’ni, 12 Eylül döneminde de Demokrasi İçin Birlik’i kurarak cunta rejimlerine karşı kampanya yürütürler.
İnci Özgüden, 1974’te Brüksel’de çeşitli dillerde Türkiye üzerine yayın yapan İnfo-Türk Ajansı’nı ve çok uluslu göçmen eğitim merkezi Güneş Atölyeleri’ni kurar. Özgüden’ler 1982 yılında Evren cuntası tarafından Türk vatandaşlığından çıkartılırlar.
Doğan Özgüden, kitabının giriş yazısında, “Ben bu yıl (2024) 88’e gün sayarken İnci de 84’ü tırmanmaya başladı. Her şeye rağmen ömrümüz vefa ettiği ve sağlığımız elverdiği ölçüde kavgamızı sürdürmeğe devam edeceğiz”… diye yazar.
Kitabın ilerleyen bölümlerinde İnci Tuğsavul’un söyleşi ve yazıları ile Tuğsavul üzerine yazı ve röportajlar yer alıyor. İnci hanım bir röportajında, Edith Piaf’ın ünlü şarkısına atıf yaparak “Hiçbir şeye esef etmiyorum. Olumsuzluklara gelince eğer yaşamınızı ezilen sosyal sınıfların ve halkların davasına adamışsanız, bunlar hangi mesleği seçmiş olursanız olun, başınıza gelebilir” diyor.
MÜCADELE ARKADAŞLIĞI
Kitapta yer alan yazılardan Engin Erkiner’in yazısında Doğan Özgüden’le ilgili şöyle bir tanım yapılıyor: “ Hayatta önemli işler yapmak isteyen bir erkeğin en büyük şansı, birlikte yürüyebileceği bir kadına rastlamaktır”.
Gazeteci/yazar, kadim dostum Nazım Alpman’ın 6 Ekim 2016 tarihli Birgün gazetesinde yer alan ve bu kitaba konan “Direnişin efsane kadını İnci Tuğsavul” başlıklı yazısında da şöyle deniliyor:
“ Ama ne evlilik? İlk andan itibaren başlı başına bir direnişin sarsılmaz yol arkadaşlığı içinde eğilip bükülmeden dimdik yürünen 50 yıllık bir aşk hikayesi… 2015’te Belçika Kralı Philippe Leopold Loise Marie, Özgüden’lerin evliliklerine duyulan toplumsal saygıyı özel bir törende onlara takdim ettiği belgeyle taçlandırdı… Uzun ve sarsılmaz bu evliliğin temelinde ‘mücadele arkadaşlığı’ yatıyor.”
Evet, gerçekten ayni dünya görüşünü paylaşan, o yolda birlikte mücadele eden, olumsuzlukları göğüsleyen, sevgi ve saygıyı her daim koruyan tutarlı bir ilişki, yoldaşlık aşkının da özünü oluşturuyor diyebiliriz. Yoldaşlara nasip olması dileğiyle…