Yonca Şık: Ne ben ne de eşim gitmeyi düşünüyoruz

Tutukluluğunun üzerinden 5 ay geçen Ahmet Şık, halen hakim karşısına çıkmayı bekliyor. Dünya Basın Özgürlüğü Günü'nde konuşan Yonca Şık "Ne Ahmet, ne kızımız, ne de ben evimiz dışında bir yerde yaşamak istiyoruz" dedi.

Abone ol

DUVAR - Gazeteci Ahmet Şık, 30 Aralık 2016'dan bu yana yeniden Silivri Cezaevi'nde. Gazeteci Şık ilk sorgusunda Gülen yapılanmasının propagandasını yapmakla suçlanması yoğun tepkilere yol açtı. Sonrasında hakkındaki dosya Cumhuriyet Gazetesi yazar ve yöneticileri hakkında hazırlanan dosya ile birleştirildi. Savcı Şık’ın "PKK ve DHKP/C silahlı terör örgütüne üye olmamakla birlikte yardım etmek” suçundan 7.5 yıldan 15 yıla kadar hapis cezasıyla cezalandırılmasını istedi.

Ahmet Şık, şimdi Cumhuriyet'in diğer yazar ve yöneticileri ile birlikte Temmuz ayında ilk kez hakim karşısına çıkmayı bekliyor. Şık'ın tutukluluk sürecine ikinci kez tanıklık eden en yakın isimse eşi Yonca Verdioğlu Şık. Şık, DW Türkçe’nin sorularını yanıtladı.

Eşiniz ikinci kez cezaevinde. Neler hissediyorsunuz?

Ahmet daha önce 2011’de tutuklanmıştı. Bu ikinci tutuklanması. İnsanlar alışmış olabileceğimiz, bunun hayatımızı kolaylaştırabileceği anlamında sözler söyleyebiliyor bazen bana. Oysa insan buna alışmıyor. Alışılacak bir şey değil bu. Evet, böylesi bir durumla ilk defa karşılaşanlara göre biraz daha tecrübeli oluyorsunuz ama insani hiç bir şey barındırmadığı için asla alışmıyorsunuz. Kaldı ki Ahmet’in 2011’deki 13 aylık tutukluluğundan çok daha zor şimdi koşullar. Ahmet’in de daha önce dediği gibi “Türkiye’de cezaevleri birer cezaevi” olarak, tutuklunun kendisini aşan ve tüm yakınlarını da içine alan, doğrudan etki eden birer kötülük aygıtı. Tam adıyla; Silivri Kapalı Ceza İnfaz Kurumu bir toplama kampını andıran kocaman bir kompleks ve siz oraya adımınızı attığınız andan itibaren size sadece hayatı zorlaştırmak, bir insan olarak hayatla başa çıkmak için bildiğiniz tüm bilgi ve değerleri yok saymak üzere konmuş kötücül kurallar bütünüyle karşı karşıya kalıyorsunuz. Silivri dışında bir cezaevi görmediğim için orasını esas alarak söylüyorum; diğer cezaevlerinin daha iyi olabileceği ya da sadece Silivri’nin kötü olduğunun anlaşılmasını istemem. Sonuçta başka pek çok cezaevinde de insanları açlık grevlerine kadar götüren kötü, keyfi uygulamalar olduğunu biliyoruz.

Dünya Basın Özgürlüğü Günü: 118 gazeteci tutuklu

Eşinizin fiziki-psikolojik durumu nasıl? 

Yonca Şık: Bir insanın belli bir süreyi orada geçirdikten sonra sağlıklı kalması çok zor. Ahmet Silivri’de 9 no.lu cezaevinde kalıyor ve burada her tutukluya olmasa da Ahmet dâhil pek çoğuna ağır tecrit uygulanıyor. Tecrit bir insanlık suçu. Hem fiziksel ve hem de psikolojik olarak kalıcı hasar vermek için tasarlanmış bir uygulama.

Ahmet’in sağlığı açısından şimdilik bir sorun yok, psikolojisi de iyi. Bu kadar haksız ve alçakça bir şekilde tutuklanmış olması, iddianame demeyi içinizin kaldıramayacağı, bir hukukçu için utanç verici o doküman, gazeteciliğin bugün itibariyle yapılış şekli vs. onu elbette çok öfkelendiriyor. Bu öfkeyle beraber haklı olmanın verdiği güç onu diri tutan bir duygu diye düşünüyorum. Yine de ne kadar güçlü olursa olsun bu sürecin bir an önce son bulması gerekiyor.

Eşiniz gözaltına alınmadan önce bir kitap ya da proje üzerinde çalışıyor muydu? 

Yonca Şık: Ahmet 28 yıllık bir gazeteci ve gazeteciliği tutkuyla yapan, gazetecilik hayatını hak odaklı habercilikle geçirmiş biri. Özellikle devletin yurttaşına yönelik şiddet ve haksızlıklarını, hukuksuzluklarını araştıran bir gazeteci. Bu bağlamda elbette üzerinde çalıştığı pek çok dosya ve bir de kitap vardı.

Son dönemde Suriye’deki iç savaş nedeniyle Türkiye’nin de müdahil olduğu, Esad rejimine muhalif olduğunu söyleyen cihatçı gruplarla ilişkilerine dair bir çalışma yapıyordu.

 Türkiye’yi terk etmeyi düşündünüz mü? 

Yonca Şık: Özellikle son dönemde Türkiye’de yaşayan büyük bir kesimin kafasından geçen “B” planı yurt dışına gitmek. Ne Ahmet, ne kızımız, ne de ben evimiz dışında bir yerde yaşamak istiyoruz ancak dünyanın haline baktığımızda yarının ne olacağını hiç kimse bilemez. Hiç kimse için ellerinde poşetler bir gün sınır tellerinden geçmeye çalışmak zorunda kalmayacağının garantisi yok. Ancak bizim şu an için yurt dışına gitmek gibi bir planımız yok.

3 Mayıs Basın Özgürlüğü Günü’ne dair nasıl bir mesaj vermek istersiniz? 

Yonca Şık: Bu ülkede basın hiçbir zaman özgür olmadı. Vicdanını devre dışı bırakmadan, meslek etiğine ihanet etmeden işini yapmaya çabalayan az sayıda gazeteci oldu hep ama basın özgürlüğünden söz etmek olanaksız. Bu kadar gazeteci tutuklanmışken, medya bütünüyle iktidarın propaganda aygıtı haline dönüşmüşken Basın Özgürlüğü Günü’nde medya patronlarının ve yöneticilerinin, hükümet üyelerinin kutlama mesajları vereceği bir ülke ne anlatır size acaba? (Kaynak: Deutsche Welle Türkçe)