Yükselen sağ ve bir naif karşı duruş: Tamino Moharam Fouad
Mısırlı şarkıcı ve film yıldızı Muharram Fouad'ın torunu, Belçika, Mısır ve Lübnan mirasının bir müzisyeni olan Tamino, kariyerine 20 yaşında başladı. Sanatçıyı dinlerken Leonard Cohen, Thom Yorke, Jeff Buckley ve dedesi Moharam Foad’ın ruhlarının kendisine eşlik ettiğini hissediyorsunuz...
Eda Özyurt Kılınç
Benim için her şey Suriye kriziyle başladı. Her şeyin öncesi ve sonrası nasıl oluyorsa benim için Suriye krizi öncesi ben ve sonrası ben var. Eski Dış İşleri Bakanı Ahmet Davutoğlu’nun dış politikası eleştirildi çokça lakin bir noktası benim hayata bakışımı değiştirdi; Avrupa Birliği üyesi olmak isteyen Türkiye’den Ortadoğu’da güçlü olmak isteyen Türkiye’ye geçiş ve maalesef bu esnada patlayan Suriye savaşı.
İşim insani yardım olunca Türkiye’ye sığınan Suriyeliler ile tanış oldum, dost oldum. Krizden evvel Fransızca iletişim kurabildiğim Mağripliler kadar bildim Arap coğrafyasını. Fakat daha geniş bir kitledeydi aslında Arap halkı. Kriz beni Arap şehri Antakya’ya çağırınca Arap kültürüne ve güzel insanlarına yolculuğum da bu vesile ile başlamış oldu. Her gün Arapça duyar ve ofiste her gün Feyruz (Fairouz) dinler oldum. Annesi Mardinli babası Lübnanlı Feyruz’un sabahları dinlendiğini bu şehirde öğrendim zira bir akşam Feyruz dinlerken yakalandım ve uyarıldım. Çok sonra Arapça öğretmenimden 1982 Lübnan-İsrail savaşında Lübnanlı askerlere her sabah Feyruz dinletildiğini, bunun da aslında vur emri olduğunu öğrendim. Belki de bundandı sabahları dinlenmesi Feyruz’un… Akşamlarını da boş bırakmıyordu Araplar; Doğu’nun yıldızı Mısırlı Om Kalthoum (Ümmü Gülsüm) dinliyorlardı.
Daha önce çok bilmediğim Ürdün, Filistin, Lübnan, Suriye, İsrail kısaca Bilâdü'ş-şam halklarını da bu vesileyle öğreniyordum. Bunca zaman sadece müzikal anlamda ilgimi çeken İsrail’de barışı tesis etmeye çalışan heavy metal grubu Orphaned Land’i ise başka türlü dinlemeye başladım. Hal böyle olunca Arap kültürü, müziği ve tarihine karşı koyulmaz bir ilgi ve sevgi beslemeye başladım. Daha önce aynı hissiyatları taşıdığım bir diğer halk da Belçika Felemenkleri olmuştu ve son zamanlarda hep Belçika ve Arap müziği ile hemhal oldum.
Müzik dinlemek hayatının temel taşı olan biri olarak, tüm şarkıların iyi olduğu bir albüm arayışındayken Belçika’da yaşayan abimin tavsiyesiyle gencecik güzel kalpli ve yanık sesli Tamino ile tanıştım. Onu dinlemek tutkuyla sevdiğim iki kültürü ahenkle dinlemek oldu benim için. Tamino; Felemenk eyaletinin kültür ve sanat başkenti Anvers şehrinde doğmuş, annesi Belçikalı babası Mısırlı, Mısır’ın Zeki Müren’i Moharam Fouad’ın torunu ve oğlunu dünya müziklerinden mahrum bırakmamış müzisyen bir anne ve babanın oğlu.
'KARİYERİNİN EN ÖNEMLİ KONSERLERİNDEN BİRİ; İSTANBUL
20 yaşında kariyerine başlayan bu güzel insanın şarkıları da sözleri de Avrupa ve Ortadoğu arasında sıkışıp kalmış bizlerin acılarını perçinleyecek derecede hüzünlü. Ondandır ki geçen sene İstanbul konserinde acılara boğulduk, ağladık, büyülendik ve şarkılarına hep bir ağızdan eşlik ettik. Ve yine ondandır ki gencecik yaşında başladığı kariyerinin ilk önemli konserlerinden biri İstanbul oldu. Belki son yıllarda birçok konuda umutsuz olduk ama benim umudumu körükleyen sebeplerden biri de İstanbul’daki sağlam dinleyici kitlesi oldu. Kariyerinin başlangıcındaki bu genç adamı kısa sürede duymuş ve konser salonunu Belçika ve Hollanda konserlerindeki kalabalık ile yarışacak kadar doldurmuştuk. Bu da gururumuz olarak kalacak kanaatimce. (Popülerlikten uzak birçok güzel müzisyeni Spotify’da en çok dinleyen ilk beş şehre baktığınızda ilk sıralarda hep İstanbul’u göreceksiniz).
Bu derece derin ve hüzünlü şarkılarını 20 yaşından önce yazdığını öğrendiğimde bu çocuk ne yaşadı da böylesine acılı şarkılar yazabildi diyebildim. Hani en yaratıcı insanların en çok canı sıkılan insanlar olduğunu, acıların yaratıcılığı körüklediğini biliriz ya; o zaman merak ettim, genç yaşta bu denli derin melodi ve sözleri yazabilmesinin kökenini.
'PESTEN TİZE GEÇİŞ'
Peki sadece yaratıcılık mı? Pesten tize ustaca geçiş, efsane falsettosu kendisine hayran bıraktırıyor. Dinlerken Leonard Cohen, Thom Yorke (yaşıyor olabilir ama astral seyahat ile diyelim), Jeff Buckley ve dedesi Moharam Foad’ın ruhlarının kendisine eşlik ettiğini ve sanki uhrevi bir deneyim yaşadığınızı hissediyorsunuz. Tüm bunlar onun müziğini eşsiz kılıyor.
Bütün bunların yanında onu diğer sanatçılardan ayıran bir fark var; Arap kültüründen mümkün olan her zaman gururla bahsetmesi. Bir ırkın yüceltilmesinden hoşlananlardan olmadık lakin iki kutuplu dünyanın acımasız politikalarının bu hale getirdiği Ortadoğu ve medeniyetler çatışmasına konu olan insanlardan günümüzde övgüyle bahsetmenin yapılması güç bir eylem olduğunu tahmin edebiliyoruz.
Suriye krizinden önce bu denli ilgimi çekeceğini sanmam ama bugün Tamino Moharam Fouad, sadece şiddetle tanınan Arap halkları başta olmak üzere tüm Müslüman hakların onurunu kendilerine Avrupa ve Amerika sahnelerinden müziği, estetik görünüşü ve naif duruşuyla takdim ediyor. Ve bunu kimsenin gözüne sokmadan yapıyor. Bu çocuk devrim yapmıyor ama bir bahar gelecekse, kesinlikle değişimin ortağı olacak.
Kendisini herhangi bir konserde canlı izlemek isterseniz https://taminomusic.com/tour sayfasından tur tarihlerine bakabilir veya Ekim ayında İstanbul, Ankara ve İzmir’de gerçekleşecek Türkiye konserlerini bekleyebilirsiniz. (17 Ekim İzmir-Ooze Venue, 18 Ekim İstanbul-Zorlu PSM, 19 Ekim Ankara-Milyon Performance Hall)
Lübnanlı şair Halil Cibran (Khalil Gibran)’dan bir alıntı ile bitirelim:
“Bir hata işleyen biri hakkında sizden biri değil, aksine size yabancı ve dünyanıza davetsiz misafir olarak giren biriymiş gibi konuştuğunuzu işittim nice kez”