Çok açık ki Yunanistan’da 2016’da başlayan imar affı bugün feci bir orman yangının baş aktörü oldu. Türkiye’deki imar barışı ve beraberindeki politikalar Beyoğlu Sütlüce’deki olayın gösterdiği gibi şimdiden uyarı sinyalleri veriyor. Her ülkede imar barışı ya da yasa dışı inşaatlara getirilen af daha fazla yasa dışı konutu, daha fazla suistimali getiriyor. Ancak daha kötüsü, bu sadece iktidarın sorunu değil.
Yunanistan’da geçen pazartesi çıkan yangın hızla yayıldı ve sonrasında insanların, hayvanların, ağaçların yandığı trajik görüntüler ve hikayeleri gözler önüne serdi. Bu olay sonrası iklim değişikliğini ve dünyada o esnada süren büyük yangınları konuşma şansı bulduk. Bulduk ama yangın bir trajedi değil, sadece trajedinin bir karesi, parçası idi.
MATİ TRAJEDİSİ
Yangının başladığı günlerde Financial Times’in 29 Temmuz tarihli haberine göre Yunanistan’da 50’ye yakın orman yangını vardı. Bu yangınların 10’u salı günü de devam etti. Mati yangını öncesinde bölge itfaiyesi Atina’nın 48 km. batısındaki Kineta ve daha batıda yer alan Melissi’deki yangınlarla boğuşuyordu.
Atina’nın 28 km. doğusundaki Rafina bölgesindeki sayfiye beldesi Mati’de başlayan yangın, doğuya bakan sahilin hemen üstünden başlamıştı. Üç cephede 15 noktada başlayan yangın esen rüzgar ile hızla yayıldı. Mati’den Atina’ya giden yol o yangın cephelerinin arasında bulunuyordu. Herkesin arabası vardı. Herkes arabasına bindi ve yangın cephesine geldiklerinde trafik tıkandı. Kitlesel ölümlerin önemli bir kısmı bu kaçışlar sırasında geldi. Sahile yakın olanlar ise kurtuluşu denize atlamakta buldu. 700’e yakın insanı saatler sonra Yunan Sahil Güvenliği kurtardı.
Mati’de yaşananlar Yunanistan’da 2007’de yaşanandan bu yana en kötü orman yangını olarak görülüyor. Ama daha kötüsü var. Salı günü NASA yangına dair bir uydu görüntüsü yayımladı. Görüntüye göre Kineta’daki yangın çok daha geniş alanlara yayılmış, çok daha fazla ormanı tahrip etmişti. Mati’de yaşanan can kayıpları, sahilde kurtarılmayı bekleyen insanlar ve otomobillerinde sıkışanlar Mati’de yaşananları bir trajediye dönüştürüyor. Ama Kineta bir başka açıdan önemli.
NY Times’taki yazısında Nikos Toskas, Kineta’da yangın ihbarının pazartesi günü 12.30’da iletildiğini söylüyor. Dolayısıyla bölgeye itfaiyeciler sevk ediliyor. Saat 16.57’de ise Mati yangının ihbarı geliyor. Mati’de yangının yerleşimlerin üst tarafında başlaması, çıkış yollarında izinsiz yerleşimlerin olması, rüzgar ve derken üstüne Kineta yangınından dolayı kaynakları iyice kısıtlanan itfaiye ve yangın planı olmayan bir belde yönetimi eklenince bu facia ortaya çıkıyor.
YANGIN’DA AB’NİN ROLÜ
Çok açık ki AB’nin kemer sıkma politikası yangın önlemlerini zayıflattı. Yunanistan’ın eski Ekonomi Bakanı Yanis Varoufakis olayın ardından kaleme aldığı yazıda, eskiden beri yangınlardan çeken Yunanistan AB’ye katılırken bu konuda hiçbir adımın atılmadığını, bilakis AB politikaları yüzünden devletin nasıl zayıfladığını anlatıyor. Yazısında AB’nin ülkeye yangın ve su baskınlarından çok daha fazla zarar verdiğini, 2011’den bu yana 20 bin Yunanlının intihara kalkıştığını, her 10 gençten birinin iş için ülkeyi terk ettiğini ortaya koyuyor.
KUNDAKÇI İMAR BARIŞI MI?
Tam da ülkemizde imar barışı popülerken, üç cephede 15 yangının çıkmasında kundakçıların rolü akla geldi. Yetkililer yangının kasten çıkartıldığına dair göstergeler olduğunu belirtti. Ama dile getirmedikleri ise o kundakçıların işvereninin kim olduğu idi. Asıl önemlisi kundakçıya iş veren müteahhitlere yol veren politika kime aitti?
2016 yılında iktidar iki yıllık imar barışı ilan etti. Bu mevzuat ile aynen Türkiye’deki gibi iki yıl boyunca belli bir ceza ile yasa dışı yapılaşmaya izin verilecekti. Türkçesi imar barışı yani.
İşte bu yüzden politikacılar kundakçıları suçlarken hiçbir şekilde onların işverenini ve onlara izin verenlere lafı getirmiyor. Çünkü lafı buna getirseler Mati’nin de içince bulunduğu Attica bölgesinde sadece 1991-2004 arasında orman kaybının yüzde 26 olduğunu, bu kaybın yüzde 65’inin nedeninin bilinmediğini, sadece yüzde 2,6’sının doğal nedenlerle çıktığını, bütün bunların üstüne imar barışı ile nasıl tuz biber ekildiğini konuşacağız.
Bu yangınları başlatanlar kesin olarak kundakçılardır demek için elde şu an delil yok. Ama kundaklamak için neden veren politikacılar olduğunu kesin olarak biliyoruz.
KALİFORNİYA DA, KUTUP DA YANIYOR!
Şimdilerde Kaliforniya’da yaşanan yangın gündemde. Pazartesi günü başlayan yangında 200 kilometrekareye yakın bir alan yandı. Uzmanlar son 10 yılın en hızlı yangın sezonu olduğunu söylüyor. Bunu nedeni ise 2012-2017 arasında yaşanan kuraklığın bitki örtüsünü yok etmesi. Kuraklığın kuruttuğu toprak yangına yol veriyor.
Avrupa’nın kuzeyinde de durum farklı değil. Kuzey Kutup Dairesi'nde yangın haberleri hep beraber geldi. Sıcak hava dalgasının kuruttuğu bu bölgede İsveç’in yanında Rusya ve Finlandiya’da da orman yangınları çıktı. Rusya’ya ait Kola Yarımadası'nda 40 kilometrekarelik bir bölge yandı.
Toprak üstü bitki örtüsünün bu kadar kolay yanmasında kuraklık belirleyici bir role sahip. Bu kışı yağışsız geçiren Yunanistan, uzun dönemli kuraklık yaşamış olan Kaliforniya en tipik örnek. Kuzey Kutup Dairesi üstünde yaşanan sıcak hava dalgası ise benzer bir role sahip oldu.
TÜRKİYE’DE İMAR BARIŞI
Geçen hafta Yunanistan’daki olayın bir benzeri yaşandı. Beyoğlu, Sütlüce’deki üç katlı bir bina yanındaki arsanın temel kazısı ardından zeminde oluşan kayma nedeniyle çöktü. Bu çöküş o kadar çok skandalı içinde barındırıyordu ki... Mesela binanın 1994’te yapıldığı, hâlâ ruhsatsız olduğu, yandaki arsanın Arda Turan’ın kardeşine ait olan otel inşaatı olduğu ilk akla gelenlerdi. Ama daha kötüsü deprem ile ilgili olduğu iddia edilen “kentsel dönüşüm” çalışmalarının buraya hâlâ gelmemiş olması, belediyenin ruhsatsız bir yapıya tam 24 yıldır göz yumması, yandaki bina projesine ise bu hâli ile izin verip denetlememesi işin daha büyük bir sorun olduğunu gösteriyor.
Çok açık ki Yunanistan’da 2016’da başlayan imar affı bugün feci bir orman yangının baş aktörü oldu. Türkiye’deki imar barışı ve beraberindeki politikalar Beyoğlu Sütlüce’deki olay gibi şimdiden uyarı sinyalleri veriyor. Her ülkede imar barışı ya da yasa dışı inşaatlara getirilen af daha fazla yasa dışı konutu, daha fazla suistimali getiriyor. Ancak daha kötüsü, bu sadece iktidarın sorunu değil. Bugün iktidarın politikasını uygulayan, ses çıkarmayan o kadar çok insan var ki. Mesela AKP’li belediye başkanı bu imar izninden suçlu iken buna göz yuman biri bağımsız, 11'i CHP’li gerisi AKP’li 33 belediye meclisi üyesinin hiç mi haberi yok? Hadi onu da geçtik, İmar Komisyonu'ndaki üç AKP’li ve bir CHP’li bu durumdan bihaber mi?
2018’İN TELAFİSİ YOK!
İklim değişikliği açısından kritik noktayı çoktan geçtik. Çok değil, daha 30 yıl önce Türkiye’de yaşanan felaketlerin on katını bir yılda yaşıyoruz. Yunanistan yanarken Türkiye’de başta İstanbul olmak üzere pek çok yerde su baskınları yaşanıyordu. Yılın başında “2017 sıcak bir yıl oldu, 2018’in telafisi yok” derken şunu yazmıştım:
“2016 yılı dünyada ölçülmüş en sıcak yıl olmuştu; 2017’nin ise telafisi yok demiştik. Ama 2017’de siyasetçiler kömür kadar, petrol kadar, asfalt-beton kadar iklimi değiştirdiler. 2017 yılı Türkiye’de, çok sıcak, çok kurak, iklim felaketlerinin çokça yaşandığı bir yıl oldu. Bu sonucu 10-15 yıl önceki politikalar, yakılan fosil yakıtlar, kesilen ağaçlar, bunlara karar veren siyasetçiler belirledi.”
Bugün sosyal devletten yapılan her kesinti aşırı iklim olaylarının daha çok can ve doğa kaybı ile sonuçlanması demek. Bugün yapılan her yanlış yatırım verdiği zarara göre çok ucuz kalıyor ve bugün bu politikalar sürdüğü müddetçe hiçbir önlem çözüm değil; o önlemler bir avuç para ile yapılacak işler olmaktan çıkıyor.
2018 yılındayız ve Türkiye de dünyada yanan diğer bölgeler gibi sıcak bir hava, yağışsız geçmiş bir kış ve kundakçıları motive eden bir imar barışı uygulaması var. Yunanistan’da, Kaliforniya’da ve Kuzey Kutup Dairesi'nde yaşanan yangınlar bu yılın telafisinin imkanı olmadığını bir kez daha ortaya koyuyor. İklim değişikliği ve onu besleyen politikalar Yunanistan’da yaşanan orman yangınının bir benzerinin Türkiye trajedisi yaratmak için yeterli olduğunu gösteriyor.
İmar barışıyla, kurak geçen 2018 ile telafisi imkansız bir yıl yaşıyoruz. Siyasetin ve kapitalizmin derinleştirdiği bu resim Yunanistan’da yaşanan trajediyi hepimizin trajedisi yapıyor.