Şüphelerim boşuna değilmiş. Sayın cumhurbaşkanımızın talimatları ve tensipleri doğrultusunda, kendilerinin de buyurdukları üzere üniversitelerimiz yaza kadar tatil edildi. Tamamen uzaktan eğitimle yola devam edilecek. Bu suretle öğrenci yurtları da depremzedeler için misafirhane olarak kullanılacak.
Bendeniz bu karar ve düşüncenin asıl sahibini biliyorum. Sadece üniversiteleri tatil etme ve yurtları boşaltma kararının da değil, daha ileri giderek tahminimi söyleyeyim: Ülkedeki yüksek öğretim politikalarına yön veren aynı isim olsa gerek. YÖK’ün, yani Yükseköğretim Kurulu’nun perde arkasındaki asıl yöneticisinin Prof. Dr. Bülent Arı olduğundan şüpheleniyordum başından beri. Deprem vesilesiyle üniversitelerin tatil edilmesi ve öğrencilerin apar topar yurtlardan çıkarılmasıyla bu görüşüm doğrulanmış bulunuyor.
Öncesi olabilir ama resmen altı yıldır görev başında bulunan sayın Bülent Arı, ülkemiz için büyük tehlikenin üniversitelerden ve üniversitelilerden geldiğini saptamıştır. Bu saptama mesleğinden ve uzmanlık alanından gelen engin birikime, deneyimlere, gözlemlere dayanmaktadır. Bir tarih profesörü, akademisyen, öğretim üyesi olarak bizzat çeşitli üniversitelerde görev yapmış, rektör yardımcılığı dahil olmak üzere yönetim kademelerinde bulunmuştur. Dolayısıyla üniversitelerin ülke için yarattığı tehlikelere dair görüşleri öylesine söylenmiş sözler değildir.
Mart 2016’da kendisiyle yapılan söyleşide sayın Arı, “Benim bakış açım her zaman şöyledir, bunu açıkça televizyonda söylemeye beis yok” açık yürekliliğiyle, gözlem ve deneyimlerinden süzerek, “daha çok cahil ve okumamış tahsilsiz kesimin ferasetine güveniyorum bu ülkede” diyordu:
“Türkiye'nin okumuş kesimi profesörlerden başlayarak geriye doğru en tehlikeli olanlar üniversite mezunları. Olayları en rahat okuyanlar ilkokul mezunları. Çünkü, zihinleri berrak. Üniversite ve sonrası durum çok vahim çünkü gidişatı okuyamıyorlar, zihinleri bulanık.”
Epey yankı bulan bu görüşler YÖK tarafından, muhtemelen ondan da önce YÖK’ün bağlı olduğu cumhurbaşkanlığı tarafından hemen dikkate alınmış olmalı. Nitekim kendisi 29 Kasım 2016’da YÖK Denetleme Kurulu üyeliğine atandı. Çünkü sorun Arı tarafından yetkinlikle teşhis edilmişti: Üniversitelerde zihinlerin bulanmasının önüne geçilmeli. Eğitimcilerin ve eğitimin denetimi bu nedenle sayın Arı’ya emanet edildi.
MEDRESE YERİNE ÜNİVERSİTE BÜYÜK HATA
Sayın Arı, söz konusu TV söyleşisinde kaygı ve endişelerini yine açık yüreklilikle dile getirmiş, “okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor. Ben açıkçası korkuyorum,” demişti. Malum, her şehirde üniversite, onların kasabalara yayılan yerleşkeleri, fakülteleri, meslek yüksek okulları var. Sayısı sekiz milyonu aşan üniversiteli ne demek! Korkunç bir durum… Hadi açık öğretim falan neyse de tam üç buçuk milyon genç insan, kızlı erkekli örgün eğitimde. Yani üniversitede. Ne kadar denetlersen denetle, adı üniversite işte, öyle ya da böyle zihinler bulanıyor. Tamamen önüne geçilemiyor, ne yaparsan yap!
Vakti zamanında Ulu Hakan II. Abdülhamit Han’ın da aynı hataya düştüğüne uzmanlığının verdiği yetkinlikle işaret etmişti Prof. Arı:
"Sultan Hamid, mülkiye olmak üzere Sultanileri kurdu. Yani medreselerde az çok kıt kanaat sadece dini tedrisat olmak yerine, laik eğitimi bütün ülkeye yaydı. Yani Osmanlı aydınlanmasını sağlayan Sultan Hamid'dir. Bu okullarda okuyanlar Sultan Hamid'i devirdiler. Bizde de şimdi okuma oranı arttıkça beni afakanlar basıyor. Ben açıkçası korkuyorum… Okuma oranı arttıkça Türkiye'de olayları tahlil kabiliyeti azalıyor. Erdoğan giderse tam bir felaketle karşı karşıya kalırız."
ÜNİVERSİTELERİ KAPATMIYORUZ, DEPREMZEDELERE AÇIYORUZ
Sayın Prof. Arı maalesef ki haklı çıkıyor. Tıpkı Ebubekir Sofuoğlu hocamızın da buyurdukları üzere başımıza ne geliyorsa ne yazık ki Sultan II. Abdülhamid Han’ın ön ayak olduğu bu laik eğitimden geliyor. Medreselerin kıt kanaat sadece dini tedrisata dayanan eğitimi yerine üniversiteleri getirirseniz, başınıza dert alıyorsunuz.
Son olarak depremde de bu çıktı ortaya. Çoğu sömestr döneminde olsa bile, memleketin her yanında üniversiteliler, bulundukları her yerde depremzedelere yardım için, arama – kurtarma çalışmaları için seferber oldular. AFAD dururken onların sahaya koşması nahoş bir durum. Bugün hiçbir yerden ve hiç kimseden talimat beklemeden hareket ediyorlarsa, yarın da aynı şekilde başlarına buyruk hareket edecekler demektir.
Şimdi, üniversiteleri kapatıyoruz desen olmaz. Ancak mücbir sebep gösterilerek öğrencilerin kampüslere ve bir araya gelmelerinin önüne geçilirse, sorun hiç değilse şimdilik çözülür. O nedenle de önce yurtların boşaltılması gerekir. Gerçi yurt odaları ailelerin barınması için uygun değil diyecekler, desinler. Afet durumundayız!
Depreme maruz kalan 10 şehrin toplam nüfusu 13.5 milyon, Edirne’den Ardahan’a bütün Türkiye’de KYK yurtlarında toplasan, çarpsan 720 bin yatak var. Deprem bölgesindeki yurtlardaysa sadece 73.500. Bu neyin hesabı, diyen olursa, dedik ya gün hesap günü değil.
“Ben her zaman cahil halkın ferasetine güveniyorum” diyen Bülent hocamız haklı, “ülkeyi ayakta tutacak olanlar, okumamış, hatta ilkokul bile okumamış, üniversite okumamış cahil halktır.”
Gençler boşaltın şu yurtları. Durum acil.
* Sayın Prof. Dr. Bülent Arı’nın başına tatsız bir kaza gelmişti geçen yılın sonlarında. Bu ve benzer nedenlerle kendisi göz önünde bulunmaktan imtina etmektedir haklı olarak. Ancak kıymetli görüşlerinden her zaman istifade edilmektedir, edilecektir.