Ordu'nun Altınordu ilçesindeki Ensar (Her zaman her yerde Ensar) Camisi'nden kimliği belirsiz bir kişinin, merkezi sisteme girip ezanı 10 dakika erken okuması nedeniyle birçok kişi orucunu erken açtı. Altınordu İlçe Müftüsü diğer camilerde böyle bir durumun yaşanmadığını belirtmiş: "Görevli arkadaşlar yetişip sistemi kapatıyorlar. Böyle bir sistem kazası olmuş.” Sistem kazası nefis açıklama olmuş…Biz de aynı şeyi söylüyoruz aslında, Türkiye’de de geçen yıl bir sistem kazası oldu, geri dönelim diyoruz ama şimdilik dinleyen yok.
Rize’de yolda yerde yatan yavru kargayı kenara koymak isteyen İ.C. yetişkin kargaların saldırısına uğradı. Yüzlerce haftadır evlatlarının akıbeti için mücadele eden Cumartesi Anneleri’ni 'terörist' muammelesi yapan medyanın, yavrularını koruyan kargalara “sahip” çıkması, mevcut medyanın güzel bir anatomisi olsa gerek. Dünyanın en zeki hayvanları arasında yer alan kargalar gazete çıkarsa bu medyadan çok daha iyi olacağı konusunda ayrıca bahse girerim.
Isparta'da sınıf öğretmeni T.Y. okulun yakınına park ettiği otomobiline, asit benzeri bir madde dökülerek zarar verildi. Şikayetçi olan T.Y., "Sıfır aldığım araca gözüm gibi bakıyordum. Psikolojik olarak yıkıldım" dedi. Muhtemelen Türkiye’de her gün onlarca aracın başına gelen bir vakadan psikolojisi bozulduğunu iddia edebilecek kadar psikolojisi bozuk insanlarla birlikte yaşıyoruz. Muhtemelen bunun haber değeri olduğunu düşünen, gazeteci arkadaşlarımız sayesinde.
İstanbul’da, kötü yönetildiği gerekçesiyle YÖK tarafından kayyum atanan Haliç Üniversitesi’ne eski mütevelli heyeti başkanın da aralarında bulunduğu onlarca kişi baskın düzenledi. Haber biraz eskimiş olsa da iki kelamı hak ediyor. Son 40 yılı bir cümlede özetle deseler; 1980’lerin ürünü YÖK’ü, 90’ların ürünü niteliksiz özel üniversiteleri, 2000’lerin ürünü kayyum kavramını ve her daim geçerli hale gelen kaba şiddeti içinde barındıran bu haberden daha güzeli bulunamazdı.
İstanbul Anadolu Adalet Sarayı girişlerindeki aramalarda samuray kılıcı ve motorlu testerenin de bulunduğu 8 bin 500 parça suç aleti sergilendi. Hayli tuhaf bir “sergi” olduğunu kabul etmekle birlikte şiddet ve suç bağımlılığında inovatif yaklaşımlar bunlar bence. Zira mahkemeye samuray kılıcıyla gelmek için son derece farklı bir kafanızın olması gerekiyor.
Antalya'da, namaz kılmak için gittiği caminin kapısının kapalı olmasına sinirlenerek camiyi yakmaya kalkışan H. A., bindiği taksinin şoförünün ihbarıyla yakalandı. Uhrevi bir amaç uğruna gittiği bir yeri yakabilmek için en azından Nero kadar meczup olmanız beklenir. Nero’nun Roma’yı yakarken ”Ben yaşarken yeryüzünü alevler yalasın!” dediği rivayet olunur. Mikro tarih yazarları gelecekte H.A. için “bana yar olmayan camiyi alevler yalasın” dediğini yazacaklardır belki de, kimbilir…
Antalya'da 160 TL'lik borcunu ödemediği gerekçesiyle iki çocuk babası çiftçi C.H.'ye (55) tecavüz ettiği iddia edilen halı yıkamacı F.S. (30), iftiraya uğradığını öne sürerek, "1020 TL alacağım var. C.H., borçtan kurtulmak için şişenin üzerine oturmuş olabilir" dedi. Bazen de haberler hiç yorum yapılmasına gerek olmayacak nitelikte, 1980’lerin Tan gazetesi tadında olabiliyor işte.
Tarihte bu hafta
Erzincan'da evine giren sinek ve böcekleri pürmüz (piknik tüpü) ile yakmak isteyen R.P ve Z.P. perdelerin tutuşmasıyla evlerinin yanmasına neden oldu. Olayda, yangını söndürmek isteyen gurbetçi çift yaralandı, evde hasar meydana geldi. Bu notlarda yaralanma ve ölümlü haberlere asla yer vermemekle birlikte, kısa süreli tedavilerinin ardından taburcu olan ve örneklerini ancak Vietnam Savaşı'nda gördüğümüz alev makinesi kullanan bu müstesna çift özelinde istisna uygulamak caizdir diye düşünüyorum. (23 Mayıs 2018)