Yurttan Sesler, Türkiye’nin muhtelif yerlerinde yaşanan tuhaflıkların ciddi anlamda arttığı gerçeğinden hareketle, bu tarz haberlere hak ettiği değeri verme çabasıyla yayın hayatına başlıyor. Türkiye’nin Absürtleşme Süreci olarak da ifade edebileceğimiz Yurttan Sesler’de bütün haberler gerçektir.
Manisa Sarıgöl'de pazarda meyve satan Y.B.’nin tezgahındaki 100 gramlık çilek görenleri şaşkına çevirdi. İnsanlar sevinç içinde azman çileği görmek için tezgaha akın ederken, aslında “hormonlu” yaşamlarımızın en somut fotoğrafını da çekmiş oldular. Fotoğrafta görünen devasa çilek, Hieronymus Bosch’un 1490 tarihli “Yeryüzü Zevkleri Bahçesi” resmini hatırlatıyor. Her santimi ayrı anlamlar taşıyan bu başyapıtın Nuh Tufanı’nı anlattığı söylenir. Bir detayında devasa çileğin etrafında toplanmış insanlar şehvetle dev bir çileğe bakarlar. Sevgili Yurttan Sesler okurlarını daha ilk günden “Tufan yaklaşıyor, böyle daha fazla devam edemeyiz” mesajı vermek istemem. Denk geldi napalım...
Sivas'ta, üç ayrı suçtan cezası bulunan R.N., fare zehri içtiğini iddia edince hastaneye kaldırıldı. Daha sonra ifadesini değiştirerek fare zehri içmediğini söyleyen R.N., cezaevine kondu. Aslında fare yerine son yıllarda sıklıkla karşımıza çıkan “Ne var canım bunda ben FETÖ’cü müyüm? Bölücü müyüm de beni yakaladınız, alt tarafı hırsızlık yaptım” falan deseydi daha makbule geçerdi, malum bunları söylemek neredeyse hafifletici sebep haline geldi. Zanlıların yırtmak için yaptıkları savunmalar yaşadığımız dönemi de güzel özetliyor. Geçen hafta Mersin’de, küçük miktardaki paraların belli yerlerini 100 ve 200 TL'lik banknotlara yamalayıp ATM'ye yatıran ve sonra farklı ATM'den gerçek para çekenlerin de açıklaması adeta tarihi nitelikte: "Kolay değil 3 yılımızı verdik. Enflasyonu düşürecektik bırakmadınız." Yine Mersin’de geçen yıl hırsızlar kendilerini şöyle savunmuştu:“Sanki cinayet mi işledik?” Ancak bu konudaki yüksek lisans derecesi Antalya’da İsraillileri dolandıran E.Ç,’ye aittir: "Ben vatan haini değilim. Altı üstü İsrailli turistlerin kartını kopyaladım."
Bursa'da, fazla kilolarından kurtulmak isteyen F.D., ilginç bir yönteme başvurdu. Spor ve diyetin yanı sıra kemençe çalarak günde ortalama 10 kilometre yol yürüyen FD, "Kemençemi çalıyorum, o enerjiyle parka geliyorum. 4 ayda 35 kilo verdim” dedi. Hem yürümeyi, hem sakız çiğnemeyi dahi aynı anda beceremeyen Gerald Ford ABD Başkanı olmayı başarmışken, F.D. bu yeteneğiyle sanki harcanıyor gibi geldi.
Adana’da Çiçek Abbas' filmindeki, 4 lastiğin çalınarak minibüsün tahta takozların üzerine konulmasının benzeri yaşandı. U.K’nın yeni aldığı otomobilinin 4 lastiği çalındı. Son yıllarda karşımıza çıkan yepyeni hırsızlık vakaları bunlar. Farklı vakalar arasında en çok dikkat çeken kablo ve rögar kapaklarının çalınması. Hurdada iyi para eder mantığıyla hareket eden hırsızlık sektörü de gördüğünüz gibi yeniliklere açık.
Çorum'un Alaca ilçesinde, 3 lise öğrencisi başarısız oldukları dersten kalınca öğretmenlerinden öç almak için aracına zarar verdi. Mahkeme, "Görevinden ötürü öç almak için kamu görevlisi aleyhine mala zarar verme" suçu kapsamında 3 öğrenciyi ayrı ayrı birer yıl hapis cezasına çarptırdı. 90’larda da baklava çalan çocuklar içeri girerken Jet Fadıllar el üstünde tutuluyordu. Ayşe Öğretmen barış istediği için cezaevine girerken, bir başka öğretmen aracına zarar verdikleri için çocukların ceza almasına ses çıkartmıyor. Her koşulda öğrencisine sahip çıkan Mahmut Hoca döneminden hayli uzağız, bu utanç yeter bize zaten.
Bursa'da bir sürücü seyir halindeyken otomobilinin direksiyonunu yerinden söktü ve aracın camından dışarıya çıkarıp sallamaya başladı. Beraber gezdikleri bir arkadaşı da o anları kaydedip yayınladı. Sürücü yakalandı, ehliyetine el konuldu, ehliyetini tekrar almak için de doktor kontrolünden geçecek. Bir insanın direksiyonu sökmesindeki motivasyon nedir kestirebilmek hakikaten zor. Sartre, absürt kavramını “şeylerin oldukları gibi olmaları ve bunun dışında bir şey olmamaları” olarak tarif eder. Bu arkadaşa sanki cuk oturuyor gibi…