Yürüyeceğiz: Amerika'daki direniş İngiltere'de sergilendi

'Deneyimlerimizi soyutladık-bu şekilde kendimizi kurtardık': İngiltere’de türünün ilk örneği ‘Yürüyeceğiz: Amerikan Güneyi ve Direniş’ sergisi günümüz dünyasında güçlü bir şekilde yankılanan ırk, sınıf ve direniş konularını ele alıyor.

Abone ol

Ayşegül Dikenli Williams

LONDRA – İngiltere'de yaşayıp pandemi nedeniyle yaz tatilinde Türkiye’ye gelme planlarını iptal edenler, ülkenin soğuk okyanus kıyılarında tatil yapıyorlar şu sıralar. Londra’ya birkaç saat uzaklıktaki Margate, yarı Türk asıllı ünlü sanatçı Tracey Emin’in doğup büyüdüğü ve eserlerine yansıyan kişisel dramalarını yaşadığı sahil kenti olmasıyla da tanınır. Emin, hemen her röportajında Margate’ten biraz nefret biraz sevgiyle bahseder. Bu yıldızı sönük, her daim hüzünlü ve endüstrileşmenin kalıntılarıyla yorgun görünen sahil kentini ikinci ziyaretim.

İyi haber ise Margate’in kaderinin 2011 yılında açılan Turner Contemporary müzesiyle değişmesi. Sanatçıların, yaratıcı kesimin rağbet gördüğü dinamik bir enerjiye kavuşması. Hatta bu yılın başında piyasaya sürülen yeni 20 sterlinlik paraların üzerinde müzenin resimleri yer alıyor. Bazen bir müze açılır ve bir şehrin tüm havası değişir dediklerinden…

Yağmurlu havayı fırsat bilip kendimizi müzeye attığımızda ise çok tesadüfen adeta gündemi öngörmüşcesine Şubat ayında açılan ama pandemi gürültüsüyle ses getiremeyen ‘Yürüyeceğiz: Amerikan Güneyi ve Direniş’ başlıklı sergi ile galeriler arasında kaybolup bir kez daha günümüz olaylarına tarihsel perspektiften bakabilme şansına sahip olduk. 'Amerikan Güneyi’ni yani Deep South’u anlamak, o hüzünlü blues şarkıları eşliğinde sivil hakları mücadelesinin ruhunu hissettirmek serginin en özel tarafı. Maskelerle, tek yön ok işaretlerini takip ederek dahi olsa materyallerin gereklilik, gelenek ve kültür yoluyla tekrar kullanılmasından oluşan eserleri, belgesel fotografları adeta bir film izlermiş gibi kronoljik sırayla ve bir sonraki odaya geçme dürtüsüyle izlemeyi mümkün kılan bir kareogrofi.

Yürüyeceğiz - Amerikan Güneyinde Sanat ve Direniş, İngiltere'de türünün ilk sergisi; 1950'ler ve 60'lardaki sivil haklar döneminin şekillendirdiği az bilinen bir tarihi ortaya koyuyor. Alabama ve çevresindeki eyaletlerden 20'den fazla Afrikalı Amerikalı sanatçının heykel montajlarını, resimlerini ve tekstil eserlerini biraraya getiriyor. Temsil edilen sanatçılar, sivil haklar mücadelesini, sonuçlarını ve yoksulluğunu yaşayanlar.

.

'Deneyimlerimizi soyutladık - bu şekilde kendimizi kurtardık' diyerek duygusal bir açılış yapılmıştı Margate'in Afro-Amerikan gösterisinde. İster Amerika'nın güneyinde ister İngiltere'nin güney kıyısında olsun, günümüz dünyasında güçlü bir şekilde yankılanan ırk, sınıf ve direniş konularını ele alıyor.

Babası Mississippi'de doğmuş olan oyun yazarı, romancı ve eleştirmen Bonnie Greer, heyecanlı açılış konuşmasında, "Afro-Amerikan yaşamının soyutlanması" olarak tanımlıyor sergide sunulanları: “Deneyimlerimizi soyutladık, hayatımızı soyutladık, bu büyük bir sanat ve dahilik eylemi ve kendimizi böyle kurtardık.”

Place, Space and Who ise Birmingham merkezli sanatçı Barbara Walker'ın Turner Contemporary'de orjinalinde geçen sene sadece dört aylık olması planlanan bir sanat eseriydi. Sergi bu yılın Eylül ayına kadar uzatıldı. Müzenin denize bakan yüksek tavanlı salonunda Margate ve Kent'te yaşayan Afrika diasporasından beş kadın ve kız çocuğunun seslerini ve devasa portrelerini içeriyor. Walker, 20 yılı aşkın süredir kendini sınıf, cinsiyet, ırk, güç ve temsil ile ilgili figüratif bir çizim ve resim pratiğine adamış. Karakalem ve Margate tebeşiriyle işlenen bu portrelere ilişkin "Bir mekanı geri kazanmakla" ilgili, diyor sanatçı Walker müzenin sergi broşüründe, "Burasını ev olarak kurmanın anahtarı olan kadın ve kızların gücü ve karakterini ve sosyal yollarla yaptıkları katkıları yansıtıyorlar. "

8 DAKİKA 46 SANİYE DİZ ÇÖKMEK

George Floyd'un öldürülmesini ardından küresel protestolara doğrudan yanıt olarak Turner Contemporary'de düzenlenen diğer sergi ise People Dem Collective’in imzasını taşıyor. Margate’i de kapsayan Thanet bölgesinde People Dem Collective tarafından düzenlenen ve 4000'den fazla kişinin katıldığı ırkçılık karşıtı yürüyüşler yapılmıştı. Bu protestolarda taşınan sloganların yer aldığı karton pankartlar, bezler üzerine yazılmış mesajların tavandan sarkıtılmasıyla oluşturulmuş. Ziyaretçiler, yürüyüşlerin filmini izlerken George Floyd'un polis tarafından öldürüldüğü süre olan 8 dakika 46 saniye boyunca diz çökmeye davet ediliyorlar. En etkileyici olan ise İngiltere Masum Değil başlığında tarihten bu yana ırkçı saldırılara maruz kalanların isimlerinin yer aldığı yerlere kadar uzanan bir liste.

Bu müzedeki üç serginin de odağı ırkçılık ve sınıf çatışmaları. Bir polis tarafından işlenen ırkçı George Floyd cinayetinin ardından yapılan protestolardan önce başlayan sergiler yaşanan sarsıcı trajedilerle örtüşüyor. Ardından spontane bir reaksiyonla oluşturulan kollektif sergiyle övünme hakkını öngörüyor Bonnie Greer: "Biz atalarımızın en çılgın rüyalarıyız. Bizi hayal bile edemezlerdi ama burada olabilmemiz için bize inandılar."

Toplumsal travmaların sanatla dışavurularak iyileştirilmesi de dönüşümün bir parçası değil mi?