Yuva köyünde tedirginlik sürüyor: 'Korkudan dışarı çıkamıyoruz'

Bolu’da 16 Temmuz’da başlayan zehirlenme vakaları önceki güne kadar sürdü. Kimi yoğun bakıma kaldırılan hastaların neden zehirlendiği tespit edilemezken köylüler, su kuyusundan şüpheleniyor.

Abone ol

Ahin Aslan

BOLU- Bolu’nun Yuva köyünde içme suyundan zehirlenen 98 kişi hastaneye kaldırıldı. 55 hastanın tedavisi tamamlanırken, 14'ü yoğun bakımda olmak üzere 43 kişinin ise tedavisi devam ediyor. Son olarak önceki gün beş kişinin daha hastaneye yatışı yapıldı.

Kent merkezinden yaklaşık 15 kilometre uzaklıkta bulunan Yuva köyüne giderek köylülerin nabzını tuttuk.

DERE KENARINA ATILAN ATIKLAR KOKU YAYIYOR

Köye ulaşım, özel halk otobüsü ile sağlanıyor. Yaklaşık 30 dakikalık yolun ardından köyün önündeki durakta iniyorum. Gözüme çarpan ilk yer Çaydurt Deresi oluyor. Derenin bir tarafı ağaçlarla kaplı bir dağ, öteki tarafı otoyol. Dere kenarına atılan çöp ve hayvan atıklarının yaydığı koku 10 metre uzaktan hissediliyor.

Köyden geçen Çaydurt Deresi ve su kuyusu.

Dereden ayrılıp Yuva köyüne doğru yürümeye başlıyorum. Köylülerin tedirginliğinden olsa gerek yol boyunca rastladığım birkaç insan dışında dışarıda olan pek kimse yok. Köyün girişindeki sokakta kapıyı çaldığım ilk evden yanıt alamayınca köy meydanına doğru ilerliyorum. Köy meydanında bulunan bir evin bahçesinde Ali Bahtiyar ile karşılaşıyorum. Emekli olan Ali Bey, 2 buçuk yıldır köyde yaşadığını söylüyor.

ZEHİRLENMELERİN SEBEBİ MERAK EDİLİYOR

Yuva köyünün 4 mahalleden oluştuğunu ve toplamda 150 hanenin bulunduğunu söyleyen Bahtiyar’a zehirlenme vakalarını sorduğumda, “Neden olduğunu bilmiyoruz, şebeke suyuna bir şey mi girdi yoksa birisi bilerek mi bir şeyler yaptı bilmiyorum. Derenin yanına ve içine kurban atıkları atılmış. Kimin attığını bilmiyorum. Dere su kuyusuna çok yakın, belki o atıklar yüzünden bu hastalık çıkmıştır” diyor.

Ali Bey, her mahallenin içme suyu şebekesinin ayrı olduğunu, köyün başka bir mahallesinde yalnızca bir kişide zehirlenme görüldüğünü aktarıyor.

BENZER BİR OLAY YAŞANMADI

Bahtiyar, her mahallenin içme suyu şebekesinin ayrı olduğunu, köyün başka bir mahallesinde yalnızca bir kişide zehirlenme vakasının görüldüğünü aktarıyor. Önceki yıllarda benzer olayların yaşanıp yaşanmadığını sorduğumda ise Bahtiyar’ın yanıtı şöyle oluyor:

“Daha önce benzer bir hastalık olmadı, duymadım. Biz zaten su temiz değil diye yalnızca çamaşır ve bulaşık makinesinde kullanıyoruz. İçme suyunu karşıdaki köyden temin ediyoruz. Bayramın ikinci günü başladı hastalık. İlk duyduğumuzda 10 kişi dediler. Sonra sayı gittikçe arttı. En son 5 kişi hastaneye kaldırıldı. Benim ailemden hastalanan kimse olmadı.”

'İÇME SUYU YETERLİ MİKTARDA KLORLANMIYOR'

Bahtiyar'ın bahçesinden çıkınca Ahmet Bey ile karşılaşıyoruz. Ahmet Bey, 1990 yılından beri burada yaşadığını söylüyor. Köyde, önceki yıllarda benzer bir olayın yaşanmadığını dile getiren Ahmet Bey’e göre içme suyu yeterli miktarda klorlanmıyor.

'KÖYLERİN KANALİZASYONU DEREYE AKIYOR'

İlk belirtilerin kanlı ishal ve karın ağrısı olduğunu söyleyen Ahmet Bey, "Çocuklar, ağlayarak tuvalete gidiyor. Eşim iki gündür hastanede. Bu hastalığın nasıl biteceğini bilmiyorum. Bizim mahalleye verilen su deposuna düzenli klorlama yapılmıyor. Su kuyusunun içinde bulunan borular 10 yıldan fazladır yenilenmedi. Çevredeki bazı köylerin kanalizasyon suları dereye karışıyor. Dere bizim su kuyusuna yakın. Açıkçası bana göre suçlu muhtar” diyor.

SU KUYUSUNDAN 84 METRE UZUNLUKTA PASLI BORULAR ÇIKARTILDI

Ali Bahtiyar ile yol boyu devam eden sohbetimizin ardından yaklaşık 100 metre uzaklıkta olan köyün içme suyunun karşılandığı sondaj kuyusunun olduğu yere gidiyorum. Köy ile çimento fabrikasının arasında olan kuyu, dereye yaklaşık 15 metre uzakta. Kulübenin yanında dikkatimi paslanmış borular çekiyor. 5 gündür su kuyusunda temizleme işlemleri yapan işçi Rasim Kuşkanatoğlu’na boruların nereden geldiğini soruyorum. Kuşkanatoğlu, boruların kuyunun 84 metrelik bölümünden çıkartıldığını söylüyor.

Köylülere boruları sorduğumda, yıllardır temizlik çalışması yapılmadığı için boruların paslanmasına şaşırmadıklarını söylüyorlar. Köylüler ayrıca su kuyusu temizlenirken ilk çıkan suyun kirli olduğunu ve koktuğunu aktarıyor.

Su kuyusunun içinden çıkartılan pas tutmuş su boruları.
'SUDA HAYVAN KOKUSU VARDI'

Su kuyusundan çıkartılan paslanmış borular hakkında konuştuğumuz köylüler, “Bu kuyu 10 seneden beri yenilenmedi. Borular da ilk zamandan beri değiştirilmedi. Hepsi paslanmış. Yetkililer, su kuyusunda temizleme çalışmalarına başladığında ilk çıkan su hayvan leşi kokuyordu. Rengi bulanıktı. Temizleme çalışmaları ile o bulanıklık bitti neredeyse. Yetkililer sürekli numune almaya geliyor” diyor.

Su kuyusu temizlenirken...
'ZORUNLU OLMADIKÇA EVDEN DIŞARIYA ÇIKMIYORUZ'

Su kuyusunun olduğu yerden ayrılıp köye yeniden dönerken Ayşe Hanım ile bir araya geliyoruz. Ayşe Hanım'a, ailesinde zehirlenme vakasının olup olmadığını soruyorum.

Ayşe Hanımın yanıtı şöyle: “Alt katta 4 kişi yaşıyoruz. Hiçbirimiz de zehirlenme olmadı. Üst katımızda da 6 kişi var. Onlarda da belirti olmadı. Biz bayramın ilk günlerinde köyde değildik. Ne üst katta ne de bizim ailede vaka var. Nereden çıktı bu hastalık anlamadık. Zorunlu olmadıkça evden dışarıya çıkmıyoruz. Yetkiler, vaka sayılarının artmasının ardından musluk suyunu kapattı. Evlere hazır içme suyu dağıtılıyor. Ne zamana kadar sürecek bu hastalık bilmiyoruz. Bir an önce herkesin sağlığına kavuşmasını istiyorum.”

Böyle bir hastalıkla karşı karşıya kalmayı asla düşünmeyen köylüler, evlerinden çıkmaya korkarak yaşamını sürdürmeye devam ediyor.

Kurban Bayramı'nın son günlerinde vakaların görülmeye başladığı köyle ilgili valilik 19 Temmuz'da açıklama yapmıştı. Sağlık Bakanlığı tarafından da bölgeye inceleme yapmak üzere ekip gönderilmişti.