Zamanın yoldaşları
Sanat için çağdaş, modernizmden sonra gelen ve postmodernizmi de içinde barındırıp bununla sınırlı kalmayan bir kavramdır. Çağdaş kavramı Groys için "Mevcut", "İnançsızlık", "Artık-Zaman" ve "Vita Activa" adlı dört ana başlık üzerinden bir izlek yaratmıştır.
Oğul Aşkın
“Çağdaş” kavramının kuramsal tartışmaların ortasında dik bir şekilde ayaklarının üzerinde durabilmesi için Boris Groys dört ana başlık üzerinden bir izlek yaratmıştır. Başlıklar, birbiriyle bütün ve birbirini var eden başlıklardır: Mevcut, İnançsızlık, Artık-Zaman, Vita Activa.
MEVCUT (ŞİMDİ VE BURADA)
Çağdaş sanat, adını kendi çağdaşlığını ortaya koyduğu ölçüde hak eder. Bu durum sanat ürününün yakın zamanda yapılmasıyla alakadar değildir. Çağdaş olmak, doğrudan bulunmak, şimdi ve burada olmak olarak anlaşılabilir. Şimdi ve burada olanın varlığı geçmişin izleri ve geleceğin niyetlerinin kullanarak anı yakalıyor ve ifade edebiliyorsa çağdaştır. Lakin Derrida, tam da bu noktada mevcudun geçmiş ve gelecek tarafından bozguna uğratıldığı için mevcudun kalbinde her zaman bir namevcudun olduğunu söylemektedir. Bu eleştirinin berisinde asıl sorulan soru şudur: Mevcutta bizi bu denli ilgilendiren nedir?
Wittgenstein, mevcudiyet inancının, günlük yaşamın akışını görmezden gelen metafizik geleneğin zorla kabul ettirdiği doğal olmayan bir meşguliyet olduğunu söyler. Wittgenstein’a göre mevcuda yönelik alaka, felsefi ve sanatsal bir mesleki deformasyondur ve tedavi edilmesi gerekmektedir. Öyleyse mevcut, kendini günlük hayatımızda nasıl ortaya koyar?
Mevcut, geçmiş ve gelecek arasındaki pürüzsüz bir geçiş noktası değil geçişimizi engelleyen, plan ve ümitlerimizi olanaksız kılan bir şeydir. Mevcut, şimdi ve buradanın dar kapısından geçebilmek için gelecekten beklentilerimizi düşürmeye veya geçmişteki aziz geleneklerimizin bazılarını yıkmaya karar verdiğimiz andır.
İNANÇSIZLIK
Bahsedilen bağlamda, çağdaş, aslında kuşkudan, tereddütten, belirsizlikten ve kararsızlıktan oluşur. Çağdaş, uzatılmış hatta potansiyel olarak sonsuz bir erteleme devridir. Bu durumda çağdaş sanatın, modern tasarıların yeniden değerlendirilmesiyle uğraşan bir sanat olarak yorumlanmasını sağlar. Modern tasarılara ilişkin tereddüdün esasen onların vaatlerine yönelik büyüyen bir inançsızlıkla ilgisi vardır. Bu sebepten çağımızda kalıcı sanat koleksiyonculuğu zirvededir. Arşiv, kütüphane ve müze, seküler devamlılığı; dirilişe ve sonsuz yaşama dair dinsel vaadin yerini alan bir sonsuzluğu vaat etmiştir. Bu vaade olan ihtiyaç inançsızlıktan ötürüdür.
Foucault, zamanın basitçe kaybolmaktan ziyade biriktiği modern alanları heterotopya diye adlandırmaktadır. Bu çerçevede nihai ürünün üretimi için kullanılan zaman ürün üretildiğinde de silinmektedir. Yitirilmiş zaman, üretenin yaşamına yapılacak övgü ile telafi edilir.
Mevcut, geçmişten geleceğe bir geçiş noktası olmaktan çıkmıştır; onun yerine, hem geçmişin hem de geleceğin sürekli yeniden yazımının yapıldığı bir yer haline gelmiştir. Mevcudumuz içinde emin olabileceğimiz tek şey bu tarihsel anlatıların şimdiyi çoğalttıkları gibi yarını da çoğaltacakları ve bizim de onlara tepki gösterecek olmamızdır.
ARTIK-ZAMAN
Çağdaşı tür artık zaman temelli yapılan sanattır. Çünkü üretken olmayan, harcanmış, tarihsel olmayan artık zamanı bir izlek haline getiriyor. Bu sanat, zamanda yer alan; ancak hiçbir belirli ürünle sonuçlanamayan etkinlikleri yakalıyor ve gösteriyor. Tarihsel anlatılardaki "Sisifos anlatısı" bu sonuçlanmayışa örnektir.
Modernleşme süreci, hiçbir gerçek sonuca ulaşamadığı için belgelenebilen ve belgelenmesi gereken harcanmış, artık-zaman olarak görünmeye başlar. Edebi yinelemeyi uygulamak, sanat üzerinden tarihsel olmayan bir zaman fazlası yaratarak, yaşamın sürekliliğinde bir kopma başlatmak olarak görülebilir. Ve bu nokta, tam da sanatın hakikaten çağdaş olduğu noktadır.
VİVA-ACTİVA (EYLEM YAŞAMI)
Bu noktada “çağdaş” sözcüğünün daha farklı bir anlamı devreye girer. Çağdaş olmak, zorunlu olarak, mevcut olmak, şimdi ve burada olmak anlamına gelmez; “zamanda olmak”tan ziyade “zamanla olmak” anlamına gelir. Almanca’da “Çağdaş” sözcüğü zeitgenössisch’tir. “Zamanın yoldaşı” diye çevrilebilir. Zamanla birlikte çalışan, sorunları olduğunda, zorluk çektiğinde zamana yardım eden demektir. Çünkü verimsiz, harcanmış, anlamsız olarak algılandığında zamanın gerçekten de sorunları vardır. Bu tür verimsiz zaman, tarihsel anlatılardan dışlanarak, tamamen silinme tehlikesi ile karşı karşıya kalır.
Zaman-temelli sanat içeren sergi mekanları soğuktur; çünkü sergilenen tek tek eserlere odaklanmayı gereksiz dahası olanaksız kılar. Burada zaman-temelli sanat, seyirci tarafından özümsenemeyen harcanmış, artık-zamanın sonsuzluğunu tersinden göstermektedir. Ancak zaman-temelli sanat, aynı zamanda, modernliğin vita contemplativa’ya vurduğu edilginlik damgasını da kaldırır. Bu da vita activa ile arasındaki farkın silinmesini sağlar. Burada dayine , zaman temelli sanat, zaman kıtlığını zaman fazlalığına çevirmekte ve kendisini zamanın bir ortağı, yoldaşı, onun hakiki çağdaşı olarak ortaya koymaktadır.