Bugüne kadar çok söyledim, bir kere daha söyleyeceğim: Kardeş
Türküler, bu ülkenin şansı. “Nereden çıktı şimdi bu?” demeyin, her
dem gündemimde. Ne zaman onları dinlesem, aynı şeyi hissediyorum.
Cuma akşamı, Ankara’da Congresium’da dinlerken bir kere daha kurdum
bu cümleyi –ki her seferinde daha içten kuruyorum ve onlarla aynı
çağda yaşadığım, konserlerini izlediğim, albümlerini beklediğim ve
dahası “ekip”le arkadaş olduğum için kendimi çok ama çok şanslı
hissediyorum.
İki yıl sonra 25 yaşına basacak olan Kardeş Türküler, 2013
yılının 9 Eylül akşamı Açıkhava Tiyatrosu’nda verdikleri şahane
konserle 20. yıllarını kutlamıştı. Son izlediğim “büyük” konserleri
buydu. Sonrasında çok kez küçük kadrolarla izledim, yan yana geldim
ve hatta Fransa’da bir festivalde aynı sahneyi paylaştım ama
açıkçası “danslı” konserleri her seferinde biraz daha fazla
özledim. Tadı damağımızda kalan konserler bunlar: Kardeş
Türküler’in nasıl da büyük bir ekip olduğunu gösteriyorlar hem
de…
GELECEĞE, ŞARKILAR/TÜRKÜLER EŞLİĞİNDE UMUTLA
BAKMAK…
Yine daha önce söylediğim bir şeyi yineleyeyim: Geleceğe umutla
bakmamızı sağlayan şahane bir “iş”, Kardeş Türküler. “İş” diyorum,
çünkü Kardeş Türküler, Boğaziçi Üniversitesi Folklor Kulübü
bünyesinde gerçekleştirilmiş bir konser projesi aslında. Onları,
konserlere başladıkları yıl dinleme şansına sahip olmuştum: 1 Eylül
1993’te, Kadıköy’de, büyük umutlarla kurulan [ve sonrasında
Özgürlük ve Dayanışma Partisi’ne (ÖDP) evrilen] Birleşik Sosyalist
Parti (BSP) tarafından düzenlenen Barış Şenliği’nde onları sahnede
gördüğümde (kelimenin tam anlamıyla) büyülendiğimi hatırlarım.
Kâzım Koyuncu’lu Zuğaşi Berepe’yi de ilk izlediğim şenlikti bu ve
Bulutsuzluk Özlemi, Selda gibi isimler sahne almıştı… Boğaziçi
Gösteri Sanatları Topluluğu adıyla karşıma çıkan bu ekip, o günün
kârıydı. Sonrasında unuttum, ilgilenmedim ama 1997’de yeniden
karşıma çıktıklarında o günü hatırladım ve aradaki dört yılı
beyhude geçirdiğimi düşündüm.
Barış Şenliği’ne yakışır bir ekipti, tanıdığım: Türkçe, Kürtçe,
Ermenice, Azerice şarkılar söylüyorlardı ve “barış içinde bir arada
yaşama”nın çok da uzak olmadığını gösteriyorlardı. Her şey bir
yana, “bizden” olmayanın şarkılarına sahip çıkmak, çok değerliydi
ve yeni tanıştığım ekip, bana bunu dört yıl sonra çok daha iyi
anlatacaktı.
ANKARA KONSERİNDEN KALAN: İYİ Kİ…
Onları yeniden gördüğüm güne gitmeden önce, biraz konserden söz
edeyim… Bozlaklar âleminden kopup gelen bir Neşet Ertaş türküsüyle
(Evvelim Sen Oldun) ile açılan, İstanbul’a gelen Hekim’in
hikâyesini anlatan “1-0” ile süren konseri başlatan, solistlerden
Fehmiye Çelik’in Kardeş Türküler’i özetleyen sözleri oldu: “Ortak
tarihimizin içinden farklı diller ve kültürlerde şarkılar
dillendireceğiz. Farklı olmak istiyoruz ve bunun bir zenginlik
olduğuna inanıyoruz. Sadece ortaklıklarımızla değil,
farklılıklarımızla çoğalıyoruz ve barış içinde yaşamak istiyoruz.”
Fehmiye bunları söylerken, Feryal Öney, umudu içimize serpen şu
cümleyi kurdu: “Baharın gelişini sahiden hevesle bekliyoruz; çok
üşüyoruz ama bekliyoruz.” Vedat Yıldırım ise, memleketin iki türlü
insandan oluştuğunu, şu örnekle ifade etti: “Bir yanda çatık
kaşlarıyla ‘tek tek tek’ diyen bir memleket, diğer yanda sizin gibi
‘çok çok çok’ diyen memleket… İyi ki varsınız!”
Bu noktada, izninizle, son cümleyi onlar için kurmak isterim:
İyi ki varsınız! “Memleket”i oluşturan kültürleri bugüne taşıyan,
sadece memleketin değil dünyanın her yerinde bunları dillendiren,
Arapçadan Zazacaya her dilden, Dersim’den Trakya’ya her telden
şarkılar/türküler söyleyen bu topluluk için daha ne denebilir
ki?
MUAZZAM ENVANTER
Boğaziçi Gösteri Sanatları Topluluğu olarak “piyasa”ya adım atan
ve “Kardeş Türküler” başlıklı ilk albümlerini 1997’de çıkartan
ekibi dinlediğim ikinci konserden söz edeyim biraz... Hayatımdaki
önemli konserlerdendir. ÖDP’nin kuruluşunun birinci yıldönümünde,
Fenerbahçe Stadı’nda izlediğim, Kızılırmak, Edip Akbayram, Ferhat
Tunç, Ahmet Kaya gibi isimlerin sahne aldığı konserin açılışını
yapan, az önce bahsettiğim ilk albümlerini çıkartan ekipti. Taze
albümden taptaze şarkıları, o gün ilk kez, stadı dolduran binlerle
paylaştılar. Hatırlıyorum, o yaz en çok dinlediğim albümdü bu. Bu
yüzden, ikinci albüm “Doğu” çıktığında, çok sevindim. “Doğu”nun alt
başlığı “Kardeş Türküler – 2” idi ama bu ifade, kısa süre sonra
topluluğun adı oldu. Ekip, BGST kısaltmasını kenara iliştirdi,
yoluna böyle devam etti.
Sonrasını anlatmama gerek yok sanırım: “Vizontele” için
yaptıkları şahane müzik, “Bahar”dan “Hemavaz”a uzanan albümler ve
Arto Tunçboyacıyan’la yaptıkları güçbirliği sonucu elimize ulaşan
“Çocuk Haklı”… Kardeş Türküler’in elinin değdiği ayrıksı “iş”lerden
biri, Şivan Perwer ile birlikte yaptıkları albüm, “Roj û Hevy”.
Envanteri sayarken, Neşet Ertaş, Civan Gasparyan, Ara Dinkçiyan,
Sezen Aksu ve Candan Erçetin’le verdikleri konserleri ve Gezi
direnişini ateşleyen şarkı “Tencere Tava Havası”nı ıskalamayalım
elbette. Bu şarkıyla, 2015 yılında Joan Baez’in sahnesine konuk
olan Kardeş Türküler’in elimizdeki son kaydı, Zülfü Livaneli için
yapılan 50. yıl albümünde seslendirdikleri iki şarkı: “Leylim Ley”
ve “Memleket Kokulu Yarim”. Hasretimizi azıcık dindiren, yanı
şarkıları heyecanla beklememizi sağlayan kayıtlar bunlar –ki yeni
albümün eli kulağında. Üstelik “içeriden” aldığım bilgiler
itibariyle şahane sürprizlerin olacağını da şimdiden
söyleyebilirim…
Kardeş Türküler’den söz ederken, Feryal Öney’in solo
albümlerinden, Vedat Yıldırım’ın Cansun Küçüktürk ile yaptığı “Ev
Kayıtları”ndan ve rock projesi Bajar’dan, 45’lik Şarkılar’dan Gayda
İstanbul’a uzanan diğer projelerden söz etmemek olmaz… Kendi
içlerinde ama bölünmeden çoğalan bir ekip Kardeş Türküler. Bize
nasıl da çok olacağımızı, bu çokluğun bizi dağıtmayacağını, bilakis
toplayacağını gösteren bir yoldaş aynı zamanda. Aynı yolda
yürümekten onur duyduğum, çok şey öğrendiğim bir şahane insanlar
topluluğu, Kardeş Türküler. Öğrenmek demişken, onları tanımlayan en
iyi cümlenin “okul gibi grup” olduğunu söyleyeyim. Kürtçe
halaylardan Çingene şarkılarına, semahlardan Ermenice ağıtlara
uzanan repertuvarlarıyla 23 yıldır Türkiye halklarının sesi.
Memleketteki “dil, inanç, kimlik çeşitliliğini, bu topraklardaki
halkların geleneksel müzikleriyle dile getiren ve bunu yaparken
siyasi sınırlarla çizilmiş bir coğrafya içinden değil, kültürel bir
coğrafya tanımı içinden hareket eden” bir topluluk. Onca yıldır,
düşlerimizin gerçek olabileceğini gösteren bir gerçeklik.
BİR DAYANIŞMA ÖRNEĞİ OLARAK ÇOĞALIRKEN
ÇOĞALTMAK…
Cuma akşamı, Ankara’da, çekirdek ekiple sahne aldı Kardeş
Türküler. Zaman zaman kadroda değişiklikler oluyor, ayrılıklar
yaşanıyor belki ama öz hep aynı. Erol Mutlu’dan Mehmet Erdem’e pek
çok isim buradan çıkma. Bayrağı, farklı alanlarda
dalgalandırıyorlar. Ayrılıklara rağmen tutarlı bir ekip, Kardeş
Türküler. Yeknesak değiller ama: Gelişiyor, değişiyor, kollara
ayrılıyor ve çoğalıyorlar. En önemlisi, çoğalırken çoğaltıyorlar.
Arayıp bulamadığımız bir dayanışmanın tek ve güçlü örneği!
Konseri izlerken kurduğum, yazının girişine aldığım cümleyi bir
kere daha tekrarlayayım: Kardeş Türküler bu ülkenin şansı. Bunu iyi
değerlendirmemiz gerekiyor. Yapmazsak, sonrasında kafamızı taşlara
çok vururuz.