Zeyyat Ceylan: Ortak irademizi sandığa yansıtabilmek başarıydı

Seçim sonuçlarını değerlendiren HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Zeyyat Ceylan, baskılara rağmen ortak iradeyi sandığa taşıyabildiklerini söyledi.

Abone ol

Berzan Cihat Aykaç

DİYARBAKIR - 14 Mayıs seçimlerinden sonra iktidar ve muhalefet partileri bir iç muhasebe sürecine yöneldiler. Hiçbir parti için tam anlamıyla tatmin edici sonuçların elde edilmediği bu seçimde özeleştiri vermeye en çok davet edilen parti ise Yeşil Sol Parti ve dolayısıyla HDP oldu. HDP, kapsamlı bir eleştiri-özeleştiri sürecini ve eş başkanlarının değişeceği bir kongreyi örgütlüyor.

Öte yandan 14 ve 28 Mayıs tarihlerinde gerçekleşen seçimlerde Diyarbakırlı seçmenin tavrı merak ediliyordu. Aslında seçmen çok şaşırtmadı, Milletvekili Seçimi'nde Yeşil Sol Parti'yi ve Cumhurbaşkanlığı Seçimi'nde partisinin kararını gözetenler Kemal Kılıçdaroğlu'nu destekledi.

Buna rağmen HDP'ye ve Yeşil Sol Parti'ye yönelik eleştirilerden ve belli bir oy kaybından söz etmek de mümkün. HDP Diyarbakır İl Eşbaşkanı Zeyyat Ceylan ile yaşanan oy kaybının nedenlerini ve HDP’ye yönelik eleştirileri konuştuk.

Yeşil Sol Parti’nin 14 Mayıs seçimlerinde başarısız olduğunu, parti yöneticileri dahil birçok kesim dile getirdi. Bu başarısızlığın nedenleri üzerine de hâlâ konuşuluyor. Siz seçim sonuçlarını ve gerekçelerini nasıl değerlendiriyorsunuz?

Her şeyden önce başarı ve başarısızlığı neye göre değerlendirdiğimizi ifade etmekte yarar var. 7-8 yıldır HDP kitlesi üzerinde devletin, AKP-MHP iktidarının yürüttüğü politikalar var. Demokratik siyaseti tasfiye etme iddiaları vardı. Neticede politik eylemlerini de bu çerçevede gerçekleştirdiler. Mevcut iktidar hukuku da, kolluğu da, devletin tüm dinamiklerini denetimine alarak ve bunları da kullanarak bizi kriminalize etmeye, kıskaç altına almaya çalıştı. Binlerce arkadaşımız gözaltına alındı, cezaevine atıldı, yine binlerce arkadaşımız sürgüne gitmek zorunda kaldı. Haliyle başarıyı da başarısızlığı da değerlendirirken bu süreçlerden bağımsız değerlendirirsek sağlıklı bir sonuca ulaşamayız. Bu kadar zulme, haksızlığa, anti-demokratik seçim ortamına rağmen milyonlar tarafından desteklenmişsek, onlarca kişiyi parlamentoya gönderebilmişsek, hatta seçime bile girebilmişsek bir başarıdır. Zulme karşı direniş noktasında ortaya çıkardığımız sonuç bizim için bir başarıdır. Kendimize koyduğumuz çıta açısından ise kendimizi başarılı görmüyoruz. Vekil sayısıyla ilgili, oy oranıyla ilgili kendimizi başarılı görmüyoruz. Cumhurbaşkanlığı seçimiyle ilgili de iddialarımız vardı. Bu iddialar çerçevesinde seçmenimizi sandığa götürebilmeyi başardık. Bir irade ortaya çıktı. Zulme karşı dik duruşun irade beyanıydı bu. AKP-MHP iktidarını değiştirmede yeterli olmasa da önemli bir tavır gösterildi. Kürtler verdikleri beyanın gereğini yerine getirdiler diye düşünüyoruz. 14 Mayıs ve 28 Mayıs seçimleri arasında da çok büyük oyunlar oynandı. Aşırı milliyetçileri sahaya sürerek Kürtleri ve HDP seçmenini sandıktan uzaklaştırma üzerine çok ciddi çabalar söz konusu oldu. Aşırı milliyetçiler ile Kılıçdaroğlu’nun buluşturulmasından sonra halkımızı ‘siz milliyetçileri destekliyorsunuz’ ifadeleriyle oy vermekten caydırmaya çalıştılar. Oysa bizim sloganımız başından beri belliydi; biz kendimizi destekliyoruz. Kendi politikalarımızı hayata geçirmek için mücadele ediyoruz. AKP-MHP iktidarının, maddi-manevi anlamda, Kürtlere ve topluma verebilecekleri bir şeylerinin kalmadığını iddia ediyorduk. Kılıçdaroğlu’nun duruşu, beyanları yeterlilik arz etmese bile demokratikleşme noktasında pozitif işaretler içerdiğini ifade ediyorduk. Başka alternatif olmadığından dolayı da Kılıçdaroğlu’nun desteklenmesi gerektiğini ifade ediyorduk. Kılıçdaroğlu’nun desteklenmemesi için birçok argümanı devreye koydular. Aşırı milliyetçilerin devreye konulmasının asıl nedeni buydu. Bu konuda kısmen başarılı da oldular ama Kürtleri ve HDP seçmenini sandıktan uzaklaştırmayı başaramadılar. Bizim seçmenimiz sıradan bir seçmen kitlesi değildir. Bilinçli bir seçmendir, tarihsel bilincini güncel siyasetle buluşturabilen bir seçmendir. Bu nedenle tüm oyun ve entrikalara rağmen ortak irademizi sandığa yansıtabilmek kendi başına büyük bir başarıydı.

'SEÇMENİMİZ DIŞINDAKİ DİNAMİKLERE ULAŞMAKTA EKSİK KALDIK'

Yoğun emekler vererek bir seçim süreci yürüttüğünüzü söylediniz. Fakat il ve ilçe örgütlerinin seçim çalışmalarını yetersiz bulan, bu konuda eleştirilerde bulunanlar oldu. Sizce yetersiz mi kaldınız?

Seçmenimizin bize yönelttiği eleştirilere saygı duyuyoruz, o eleştirilerin bizim için kıymeti çok büyüktür. Yine dostlarımızın, sevenlerimizin bize yönelttikleri eleştirilerin büyük kıymeti var. Bizler hiçbir zaman kendisini yeterli görmeyen bir gelenekten geliyoruz. Hiçbir zaman çalışmalarımıza sınır koymuyoruz ve yeterlilik beyanında bulunmuyoruz. Bu nedenle biraz önce başarı-başarısızlık terimleriyle ilgili de ifade ettim; önümüze bir çıta koyuyoruz ama çıtayı fazla yüksek tutmanın hayal kırıklığını da beraberinde getirebileceği gerçeğini de göz ardı etmemeliyiz. Dolayısıyla biz elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık diyebiliriz. Hem teknik açıdan hem örgütsel anlamda hem halkımıza ulaşıp harekete geçirme noktasında elimizden geldiğince çalıştık. İstanbul’dan, Edirne’den tutalım Hakkari’ye kadar… Hem Kürdistan’da hem Türkiye sahasında gücümüzün tümünü devreye koyduk diyebiliriz. Bu konuda bir sıkıntı yoktu. Deprem sürecinden hemen sonra seçim çalışmalarına başladık. Depremin yaralarını sarma noktasında ciddi çalışmalarımız olmuştu ve o psikoloji ile seçim sürecini, seçim çalışmalarını başlatmak da kolay olmadı. Yine de seçimlere adaptasyon konusunda ciddi çalışmalarımız oldu. Yüzbinlerin emeği, milyonların desteği söz konusu oldu. Fakat ürettiğimiz politikayı toplumsallaştırma, onun söylemini topluma ulaştırma, toplumla ortaklaştırma konusunda, seçmenimiz dışındaki halk dinamiklerine ulaşabilme konusunda tüm çabalarımıza rağmen eksik kaldığımızı kabul ediyoruz.

'CHP'NİN ALDIĞI OYLAR KALICI DEĞİL'

Yeşil Sol Parti’nin Cumhurbaşkanlığı Seçimi'nde aday çıkartmamış olmasının kendi özgün siyasetini yürütmesine imkan tanımadığını, yalnızca Erdoğan karşıtlığında söylem üretildiği söyleniyor. Partiniz bir Cumhurbaşkanı adayı göstermeli miydi sizce?

Bu bir tartışma konusudur. Olabilirdi. Aday çıkarmanın riski ve bedeli ne olabilirdi? Birinci turda Erdoğan kazansaydı tek müsebbip Kürtler ve dolayısıyla HDP olacaktı. Muhalif toplum kesimlerinin HDP’den beklentisi vardı. Bizim de kaygılarımız ve hassasiyetlerimiz bu beklentiyle örtüşünce aday çıkarmama gibi bir durum söz konusu oldu. Tabi her kararın kendi içerisinde barındırdığı pozitif ve negatif etkiler mevcuttur. Aday çıkarmanın ve çıkarmamanın avantajları ve dezavantajları vardı. Erdoğan’ın ilk turda kazanması ihtimalinde sürecin tüm günahlarının Kürtlere ve HDP’ye yükleneceği riskini de göz önünde bulundurarak bir karara vardık. 

CHP’nin bölge genelinde oylarını katbekat arttırmasını ve Diyarbakır’dan bir vekil çıkarabilmelerini nasıl yorumluyorsunuz? Yeşil Sol Parti’nin Cumhurbaşkanı adayı göstermemesi ve Kılıçdaroğlu’nun desteklenmesi CHP’yi bölgede bir alternatif haline mi getirdi?

Biz sürecin başından beri CHP ile bir ittifak içerisinde olmadığımızı onlarca kez deklare ettik. Yalnızca Kılıçdaroğlu’na oy vereceğimizi ifade ettik. Bugün sonuçlara baktığımızda topluma bu tutumumuzu izah etmekte eksik kaldığımızı görüyoruz. Büyük oranda geçersiz oy kullanımı oldu. Aynı pusulada hem YSP’ye hem CHP’ye oy verilmiş olması bizim eksikliğimizdir. Bizim CHP ile ne perde arkasında ne de perde önünde bir mutabakatımız, anlaşmamız söz konusu değildi. Cumhurbaşkanlığı Seçimi'nde Kılıçdaroğlu’nu destekleyeceğimize dair beyanımız ve gerekçelerimiz vardı. Dolayısıyla hem Yeşil Sol Parti’yi tanıtma noktasında hem CHP ile olan hukuku tüm kitlemize ulaştırma konusunda ve nihayetinde oyların nasıl kullanılması mevzusunda çok ciddi çaba sarf etmemize rağmen sonuçlar üzerinden baktığımızda eksik kaldığımızı görebiliyoruz.

CHP’nin Kürdistan’da oy oranlarını arttırmasına gelirsek… Takdir edersiniz ki bu yalnızca CHP’nin gücü ile ilgili bir durum değildir; iktidara gelme potansiyeli olan bir partiye her dönemde yönelimler olmuştur. Bu duruma teknik eksiklikler, aksaklıklar, istismar noktaları ve bizim yeterince kendimizi anlatamamış olmamız da eklenince kısmi bir yükselişten bahsedebiliriz.

Bu yükselişin kalıcı olacağını düşünmüyorsunuz yani…

Yüksek beklentinin ortaya çıkardığı bir durumdan bahsedebiliriz, beklenti gerçekleşmeyince mevcut oy oranını koruma durumu ve kalıcılığı da ortadan kalkıyor.

'SONUÇ DAHA POZİTİF OLABİLİRDİ'

Diyarbakır listesi başta olmak üzere Yeşil Sol Parti’nin milletvekili adayları çokça tartışıldı. Oy kaybında milletvekili adaylarının bir etkisinin olduğunu düşünüyor musunuz?

Her milletvekili adayımız bizim için değerlidir. Hiçbir arkadaşımızın ismi üzerinden bir tartışma yürütmedik, yürütmeyeceğiz de… Aday belirleme süreçleriyle ilgili ve yöntemleriyle ilgili eksiklerimiz oldu. Onlara yönelik aleni eleştirimizi ve özeleştirilerimiz yapıyoruz. Süreç belirlenirken, bu irade ortaya konurken yerel örgütlerimiz, yerel inisiyatiflerimiz ve halkımızla daha fazla tartışmalar yürütülmeliydi. Halkla ve yerelle daha zengin tartışmalar yapılsaydı adaylar noktasında yapılan eleştiriler daha minimize edilmiş olabilirdi. Aynı zamanda sonucun daha da pozitif olmasına da sebebiyet verebilirdi.

Sizce adaylar kendilerini seçmenlere veya il/ilçe örgütleriniz adaylarınızı seçmene yeterince tanıtabildi mi?

Seçim kampanyasının süresinin kısalığı ile ilgili sıkıntılar yaşadık, parti kapatma tehdidinden kaynaklı Yeşil Sol Parti adıyla seçime girmekle ve yeni partimizi halka tanıtmakla ilgili zaman sıkıntısı yaşadık. Hem vekil tanıtımı hem de seçim çalışmalarının tümü ile ilgili elimizden gelenin en iyisini yapmaya çalıştık, haklı gerekçeleri olsa bile yapılması gerekenlere karşı yaptıklarımızı yeterli görmüyoruz.

'HALKIMIZA KARŞI SORUMLULUKLARIMIZ VAR'

Yeşil Sol Parti’nin ve HDP’nin eleştiri-özeleştiri sürecinden geçeceği söylendi. Bu süreç başladı mı? İl ve ilçe örgütleri bu sürecin bir parçası olacak mı? Halk toplantıları yapılacaksa örneğin bunları nasıl düzenleyeceksiniz?

Partimiz çok güçlü bir gelenekten gelen ve eleştiriye, özeleştiriye çok büyük anlam atfeden bir partidir. Dikkat ederseniz son dönemlerde, özellikle de seçimlerden sonra, tartışmalarımızın bir kısmını da basın önünde, halkımızın önünde, aleni bir biçimde yapıyoruz. Bunu toplumsallaştırmamız gerekiyor. Bu mücadelenin sahibi halkımızdır, tüm toplumsal dinamiklerdir. Bizim bu toplumsal dinamiklere karşı halkımıza karşı bir sorumluluğumuz bulunmaktadır. Bu noktada samimi bir eleştiri-özeleştiri süreci de işletiyoruz, işleteceğiz. Hesap sorma ve hesap verme sürecini de işletiyoruz, işletmeye devam edeceğiz. Bizim genel merkezimizle yürüttüğümüz tartışmalarımız, toplantılarımız bitti. Bölge toplantılarıyla birlikte il toplantılarımızı gerçekleştireceğiz. Bu il toplantılarımızda nerede başardığımızın, nerede eksik kaldığımızın muhasebesini halkımızla, kurumlarımızla, il/ilçe örgütlerimizle ve ilgili komisyonlarımızla yapacağız. Hem yaşadıklarımızı sağlıklı bir değerlendirmeye tabi tutacağız, hem de çıkan sonuçla bundan sonraki süreçte çalışmalarımızı nasıl şekillendirebileceğimize dair güçlü tartışmalar yürüteceğiz. Bu çalışmalar aynı zamanda halkımıza özeleştirimizdir.