İnternet kitapçılarını hepimiz her geçen gün daha fazla kullanıyoruz. Türkiye’de internet üstünden satılan kitap sayısı her yıl kayda değer miktarda artıyor. Bunun iki temel sebebi var. Birincisi daha ucuza kitap alabilmek. İnternet kitapçılarında her zaman kitaplar üstündeki fiyatın altında, kimi zaman ciddi indirimler ve kampanyalarla satılıyor. İkinci sebepse, aradığınız her kitabı kitapçıda bulmanın imkansızlığı. Kitapçılar sınırlı sayıdaki raflarında ancak hızlıca satan kitapları bulundurmayı tercih ediyor. Yeni çıkan bir kitap birkaç ay sonra yerini bir başkasına bırakmak üzere raftan kalkıyor, ancak çok satan kitaplar her zaman bulunabiliyor. Bunun bile garantisi yok. Mesela Ahmet Ümit’in ya da Zülfü Livaneli’nin bütün kitaplarını bütün kitapçılarda bulabileceğinize dair size kimse garanti veremez. Ama hepsi uygun fiyatla internette var.
Tabii ki internette kitapları karıştıramıyoruz, dokunamıyoruz, içinden biraz okuyup öylece seçme şansına sahip olamıyoruz ve en önemlisi satın alır almaz çantamıza atıp ilk fırsatta okumaya başlayamıyoruz. Siparişi verip bekliyoruz, gelsin diye…
Bu dünyanın her yerinde böyle. İnternet karşısında kitapçılar yavaş yavaş geriliyor. Büyük zincirler daha dayanıklı, onlar varlıklarını koruyor. Neticede kitap sayısı ve okuyucusu dünyanın her yerinde artarken, satıcısı azalıyor. Kitap satışı internette ve caddede belli sayıda büyük satıcının eline geçiyor. O zaman da işte kitap dünyasının en büyük özelliği yani çeşitlilik ve özgürlük sorgulanır bir hal alıyor… İnternet kitapçılığının simgesi Amazon’un bütün dünyada aynı zamanda bir canavar muamelesi görmesinin nedeni bu. Ticari koşulları da, satacak, satmayacak kitabı da dolayısıyla basılacak gözde türleri de belirleyebilecek kadar etkili olabiliyor. Ülkemizde de herkesin bildiği bir durum. En etkili zincirin ‘çok satanlar’ listesi bir standarda dönüşüyor ve hemen herkes o listeye giren kitapları merak etmeye ve dolayısıyla satmaya ve sonra da basmaya başlıyor… Büyük kitap satıcılarının piyasaya egemen olmasını hem serbest ticaretin hem de kültürel çeşitliliğin önünde bir engel olarak gören ülkeler ise bazı tedbirler alıyorlar. Bu tedbirlerin en bilineni ‘sabit fiyat’ uygulaması.
Sabit fiyat uygulamasının olduğu ülkelerde, kitap her yerde aynı fiyata satılıyor. Evet, öyle farklı indirimler büyük kampanyalar filan söz konusu değil. Yayıncı kitabın fiyatını belirliyor ve bütün kitapçılarda o fiyattan satılıyor. İndirim yapılacaksa da bu her yerde belli bir oranın, mesela yüzde onun üstünde olamıyor. Tabii bu yeni kitaplar için geçerli. Belli bir süre sonra sabit fiyat koruması kalkıyor. Kütüphanelere, okullara yapılan satışlar, fuarlar bu uygulamanın istisnaları arasında. Kitapçı dükkanları ise bunun karşılığında okuyucuya istediği her kitabı tedarik etmek, rafında yoksa da getirtmek zorunda… Neticede internetten, zincire, en ücra köşedeki kitapçıya kadar aynı kitaplar aynı fiyattan okuyucuya ulaşıyor.
Türkiye Yayıncılar Birliği (TYB) de bir süredir, sabit fiyat yasasının çıkması için çalışıyor. TYB’nin verdiği bilgiye göre bugün Avrupa ülkelerinin üçte ikisi, yani Almanya, Fransa, İtalya, Lüksemburg, Hollanda, Danimarka, Yunanistan, İspanya, Portekiz, Avusturya, Macaristan ve Slovenya sabit fiyat uygulamasını destekliyor. AB ülkeleri dışında Norveç, Arjantin, Meksika, Japonya ve Güney Kore'de de kitap satışlarında sabit fiyat var.
Bu yılki İstanbul Kitap Fuarı’nda Fransız Kültür Bakanlığı’ndan bir yetkili ve Fransa Yayıncılar Birliği Başkanı’nın katıldığı bir panel düzenlendi. Remi Gimazou adlı bakanlık yetkilisi Fransa’da 1981’den bu yana sabit fiyat uygulamasının bulunduğunu anlattı. “Sabit fiyatta ana amaç eşitliktir” diyen Gimazo bunu şöyle açıkladı: “Bu uygulama vatandaşların kitaba ulaşımında eşitlik sağlar. Fransa’da nerede olursa olsun, köyde, dağda, kentte her vatandaş kitaba aynı fiyata ulaşır. Diğer amaç da ekonomiktir. Sabit fiyat çok geniş bir perakende ağını etkiler. Perakendeciler arasındaki fiyat rekabetini dengede tutar ve hatta önler. Böylece aslında sabit fiyat ülkenin kültürel zenginliğine de katkı sağlar. Demokratik koşullar içinde estetik, sanatsal ve kültürel kaynaklara ulaşım için çeşitlilik ve fırsat eşitliği sağlamış olur.”
Fransa Yayıncılar Birliği’nin eski başkanı Jean Guy Boin de bu uygulama sayesinde kültürel çeşitliliği koruyabildiklerini, Amazon’un ABD’deki kadar güçlü olmadığını ve pek çok kitapçının hayatta kalabildiğini anlattı.
Küçük kitapçıların en yaygın olduğu ülke Almanya. Bu ülkede halen faal 7 bin 500 kitapçı var. Fransa’da bu sayı 3 bin civarında. Bir süre önce sabit fiyattan çıkan ve Amazon ile Waterstones arasında sıkışan İngiltere’de ise sayı 854. Türkiye’de ise telaffuz edilen rakamlara göre durum daha iyi sayılır, yaklaşık bin 500 kitapçımız var. Tabii bunların önemli bir kısmının ders kitabı, test kitabı da satan kırtasiyeciler olduğunu söylemeye gerek yok…
2009 yılından bu yana ‘sabit fiyat’ için devletle görüşen TYB’nin tespitlerine göre Türkiye’de piyasaya hakim olan teşebbüslerin uyguladığı yüksek indirimler yüzünden birçok kitabevi kapanıyor. Yayımcılar indirim uygulayan mağazalara giderek daha fazla boyun eğmek zorunda kalıyor ve bu mağazalara girebilmek için kültürel çeşitliliği olumsuz etkileyen bir rekabete girişiyorlar. Kitap satış kanallarının tekleşmesi, çok satanlar dışındaki kitapların rafta kalma ömürlerinin kısalması nedeniyle yayınevleri çok satan kitaplara yöneliyor. Yüksek indirimlere karşı yayıncılar yüksek etiket fiyatları koyuyor. Çok satan kitaplar basmayan küçük yayımcılar, kitapevlerine giremiyor ve satışları ister istemez daha da azalıyor. Tüm bunları engellemenin en iyi yolu da sabit fiyat uygulamasından geçiyor.
İlk bakışta, beğenelim ya da beğenmeyelim içinde yaşadığımız serbest piyasa kurallarına aykırı, sadece rekabet edemeyen yayıncıların işine gelecek bir uygulama gibi görünüyor sabit fiyat. Rekabete, devlet eliyle getirilecek bu sınırlamanın ne kadar kalıcı bir çözüm olduğundan emin olamıyorsunuz. Sanki küçük kitapçıların varlığını savunmak nostaljik bir tavır, gelişmeye direnmeye çalışmak gibi bir şey. Fransa’da bu işin 80’lerden beri gündemde olması ve iyi sonuçlar vermesi ise önemli bir karşı argüman. Ya da Fransızların şu sıralar Amazon imparatorluğu karşısında en sakin millet olması da öyle. Öte yandan kitap okuyucusu, ya da ekonomi tabiriyle ‘tüketici’ için de daha ucuza kitap alma şansını ortadan kaldıracakmış gibi görünüyor sabit fiyat. Her ne kadar hızla büyüse bile internetin toplam satışlardaki payı halen yüzde yirminin altında ve uzun vadede sabit fiyatın en çok internet kitapçılarını olumsuz etkileyeceği açık.
Açık olan bir şey de kitap dünyasındaki gelişmelerin yeni yazarların, alternatif edebi ve edebiyat dışı türlerin, kitapların ve bu tür yayıncıların aleyhine bir yöne gittiği. Sabit fiyat uygulaması belki interneti büyük bir kitapçı olmaktan çok ucuz kitap alınacak bir yer olarak kullananların canını sıkacaktır. Ama kitap çeşitliliğine ve düşünce, yazma, yayınlama özgürlüğüne destek olmak için iyi bir çare gibi görünüyor.