Ziyahan Albeniz: Arka Kapı Dergi Türkiye’nin 'Wired'ı olabilir
2 aylık siber güvenlik dergisi Arka Kapı Dergi, Türkiye’de örneğine çok rastlanmayan bir içeriğe sahip. "Dergimizin gelecek kuşaklara miras olarak devrolmasını inanın tüm kalbimle arzu ediyorum" diyen Arka Kapı Dergi editörü Ziyahan Albeniz'le editör - yazar ilişkisini, derginin düşünsel süreçlerini ve dergiciliği konuştuk.
DUVAR - İki aylık periyotla yayımlanan siber güvenlik dergisi Arka Kapı, kendi varoluşunu bilginin toplumsal niteliği üzerinden açıklıyor. “Bilginin kalıcı olduğu, yani artık insanlığın sayesinde bir hafıza sahibi olduğu yazıdan tutun da basımına kadar her noktasında bu toplumsal niteliğinin izleri var.” düşüncesiyle hareket eden dergi çevresinden, editör Ziyahan Albeniz ile konuştuk.
Türkiye’de örneğine çok rastlanmayan bir içeriğe sahip olan derginin, uzun vadede nasıl bir etkiye sahip olacağı ayrı bir merak konusuyken, titiz bir çalışmanın söz konusu olduğu aşikar. Albeniz bu hususta, “Türkiye’den bizim sahamız için okul olan bir dergi hatırıma gelmiyor. Yurt dışından bir Phrack seviyesine getirebilirsek ne mutlu. Phrack, 1985’den beri yayın hayatına devam eden bir hacker dergisi.” diyerek düşüncelerini açıklarken, sosyal medya ve okur arasındaki ilişkiyi de şu sözlerle dile getiriyor: Dergimiz salt bir dergi değil, aynı zamanda da bir kültür ve tavır cephesi. Bu tepkileri de yine sosyal medya üzerinden organize ediyoruz, daha fazla kişiye ulaştırıyoruz.
İlk olarak, güvenliği konu alan herhangi bir yazı kaleme alan bir yazar, derginize nasıl ulaşıyor?
Her sayıdan önce sosyal medya hesaplarımız üzerinden son yazı teslim tarihini duyuruyoruz. Onun dışında web sitemiz olan arkakapidergi.com üzerinde bir Yazı Teslim bağlantısı var. Bu bağlantı üzerinden yayın şartlarımızı okuyan ve kabul eden müstakbel yazarlarımız, arzu ederlerse editor@arkakapidergi.com üzerinden yazılarını bize ulaştırabiliyorlar.
'OLABİLDİĞİNCE TİTİZ DAVRANIYORUZ'
Yazı seçimi konusunda olabildiğince titiz davranmaya çalışıyoruz. Basılı bir dergi her anlamda maliyet demek, özellikle de çevre açısından. Bu nedenle de kılı kırk yararak karar veriyoruz. Tabii bütün bu aşamaya yazının önümüze gelene dek şu şartları taşıdığından emin olduktan sonra geçiyoruz: şayet yazı Türkçe ise yani aslı Türkçe ise, yazarın kendisinin telif ettiği bir eser ise o vakit daha önce başka bir mecrada yayınlanmamış olmasını şart koşuyoruz. Tabii tercüme eserlerde bu şart yok. Yani aslı daha önce başka bir yerde pek tabii yayınlanmış olabilir.
Çok “akademik” yazı seven bir okur kitlemiz yok. Yani okurlarımız kendilerini eyleme sevk eden, yazıyı okurken kendilerinin de tatbik edeceği bilgiler içeren yazıları seviyorlar. Yazı seçiminde buna da dikkat ediyoruz.
'HACKER KÜLTÜRÜ'
Arka Kapı dergisi, varoluş ve biçimleniş durumunu hangi felsefi temel üzerine şekillendirir? Düşünsel sürecinizin altyapısını hangi sözlerle anlatırsınız?
Bilginin toplumsal bir emek ürünü olduğu en önemli hareket noktamız. Sadece bizim değil hem üretmeyi hem de bugüne dek üretilmiş olanı yaymaya aday olduğumuz hacker kültürünün de temel hareket noktalarından biri bu: bilginin toplumsal niteliği. Bilginin kalıcı olduğu, yani artık insanlığın sayesinde bir hafıza sahibi olduğu yazıdan tutun da basımına kadar her noktasında bu toplumsal niteliğinin izleri var. Biri yazıyı bulmasa kitaplar yazılamayacaktı, o kitaplar olmasa bizler bir şeyleri okuyup bu kadar hızlı bilgi edinemeyecektik. Matbaa makinelerini üreten işçiler, basım-yayın emekçileri, derginin dağıtımında payı olanlar olmasa bir dergi bir kitap vücuda gelmeyecek. Şimdi siz tutup da bilgi üzerinde nasıl bireysel bir mülkiyet iddia edebilirsiniz?
Dolayısıyla buradan hareketle de diğer iki nitelik ortaya çıkıyor. Ya da günümüz dünyasında tercihe bağlı olduğu için nitelik yerine tavır diyelim. Bilginin mülkiyeti, ki biz toplumsal mülkiyeti olduğuna inanıyoruz; diğeri de insanlığa ait olan bu bilginin herhangi bir kısıt olmaksızın toplumun diğer üyeleri ile paylaşılması. Hacker kültürü de bu demek. Sahip olduğunuz yazılımı, ürünü kendi amaçlarınız doğrultusunda değiştirebilmek, bu yaptığınız değişikliği tekrar paylaşabilme hürriyeti. Dergimizi var eden “felsefi” altyapı özetle bu.
İçinde bulunduğumuz yıllar itibariyle portal ve dergi sayısının artması durumunu nasıl yorumlarsınız? 70’li ve 80’li yıllara nazaran, niceliğin ve niteliğin –olumlu ya da olumsuz- değiştiğini söylemek mümkün mü?
Kendimizi bu açıdan şanslı görüyoruz zira bize gelene dek Türkiye’de hacking alanında matbu ve süreli bir yayın denenmiş bir şey değildi. Tabii ki seleflerimizin, 90’lı yılların ortalarından başlayarak internet dünyasında varlık gösteren hacking gruplarının dijital yayınları oldu. TR-Scene bunlardan biri.
'SİBER GÜVENLİK ÇALIŞMALARI OLGUNLAŞIYOR'
Dünya giderek dijitalleştiği için artık bu varlıkların güvenlikleri ve korunmaları söz konusu. Dolayısıyla bu konuda çok fazla hadise yaşanıyor. Sistemler hackleniyor, bilgi ifşaatları yaşanıyor. Bu olaylar öylesine sık ve kimi zaman karmaşık hale geldi ki bu olayların paylaşımı basın alanında bir dikey olmayı hak etti. Nasıl ki bir zamanlar ayrı birer kol olmak yerine, alelade haberler olan kültür sanat, ekonomi, magazin haberleri şimdi başlı başına habercilik kategorileri olarak anılıyorsa siber güvenlik de böyle bir dikey haline geldi, hızla bu sahadaki çalışmalar olgunlaşıyor.
E tabii nitelikli yayınlar olduğu kadar, özellikle ana akım medyada fecaat diyebileceğimiz bilişim ve siber güvenlik haberleri de var. Dolayısıyla bu işin içerisinde olan arkadaşlarımızın bu sahanın habercilik ve yayıncılık kısmına ilgi göstermesi ile nicelik kadar, nitelik de günbegün yükselecektir, diye umut ediyorum.
'EDİTÖRLÜK BİR NEVİ SİMYACILIK'
Dergicilikte editör – yazar ilişkisini nasıl yorumlarsınız? İlk kez bir dergiye yazı gönderen bir yazarın editörle ilişkisi, ona bakış açısı ne oluyor?
Bendeniz editörlüğü bir nevi simyacılık olarak görüyorum. Size bir yazı geliyor. Yazarlarımız kusura bakmasın, çoğu teknik arkadaş olduğu için araştırmalarını bazen ham halde gönderiyorlar. Aslında yazıyı bazen editör olarak yeniden inşa ettiğimizi düşünüyorum. Yazarla iletişimi koparmamaya, yazıya bu inşa sürecinde yön verirken onun da fikrine müracaat etmeye gayret ediyorum. Bazen yazıda bir boşluk seziyorsunuz, yazarın yazarken sormadığı ama sizin bir ön okur olarak zihninizde peyda olan soruları sormanız gerekiyor.
İlk yazı gönderen arkadaşlarımız yazının ne zaman yayınlanacağını ve yayından önce göz atıp atamayacaklarını soruyorlar. Bazı yazıları yayınlamamaya ya da gelecek sayılar içi havuzda tutmaya karar verip müsaadelerini istediğimizde de bir kırgınlık sezdiğimiz oluyor.
Tabii bu yukarıda sözünü ettiğimiz inşa sürecini fark etmeyen yazarlar da oluyor. Düşünün inşa ediyorsunuz, zaman zaman yazıya başlığı siz atıyorsunuz. Bu benim için inanılmaz heyecan verici bir süreç. Tabii bendeniz de teknik adamım, bu işi eh işte ustamın adı hıdır, elimden gelen budur, diyebilecek kadar becerebiliyorum. Ama sanırım zaman içinde bir editör sezgisi gelişiyor. İyi yazıyı, “tutacak” yazıyı, dikkat çekecek başlığı, kesilecek, düzeltilecek yeri bir süre sonra sezmeye başlıyorsunuz.
'ŞİMDİLİK SADECE DİJİTAL OLARAK SATILIYOR'
Geçen seneki üretiminiz nasıldı? Ekonomik krizin yaptırımı oldu mu? Krizin sürekliliğinden ve üretiminizin niteliğini etkilediğinden bahsetmek mümkün mü?
Dergimiz birinci yılını doldurdu. İlk sayımız tüm kanallarda tükendi. Şimdilik sadece dijital olarak satılıyor. Diğer sayılarımızın da hâlâ satışı sürüyor. Tabii ekonomik krizin yaptırımı olmaz olur mu? 10 TL olan dergi fiyatı, 14 TL’ye çıktı. Abonelik ücretleri hakeza öyle. Krizin sürekliliği üretimimizi bizim tarafımızda olmasa bile yayıncı tarafında etkiliyor. Üretkenliği ve sürekliliği -böyle giderse- etkilemesi kaçınılmaz. Yayınevi bir gün “arkadaşlar kapatıyoruz” der mi? Diyebilir, neticede yayınevi de bir ticarethane. Biz o takdirde dijital olarak devam etmeye çalışırız tabii ki, ama bilemiyorum. Basılı derginin yazarlar açısından da, okurlar açısından da sanırım farklı bir cazibesi var.
'ARKA KAPI MAGAZINE İLE GLOBAL YAYINIMIZ VAR'
Bu arada mutlaka eklemem gereken bir husus var. Arka Kapı yalnızca Türkiye sathında yayın yapan bir dergi değil, Arka Kapı Magazine adı ile 3 sayıyı geride bırakan, 4. sayı arifesinde olduğumuz bir de global yayınımız var. Ümran Yıldırımkaya, sonra da Ümran Hanım’dan bu görevi devralan Cansu Topukçu yönetiminde tüm hızıyla devam ediyor. Türkiye’den dünyaya böyle bir katkı sunmuş olmaktan ötürü çok mutluyuz. www.arkakapimag.com üzerinden ilgili arkadaşlar ayrıntılara bakabilir.
Sosyal medyanın okur ile iletişimde dergiciliğe ne gibi katkıları oldu? İnternetin üretim ve tüketim bağlamında dergiciliğe etkisi sizce nedir?
Bizim zaviyemizden aktaracak olursam okurlarla çok sıcak bir ilişkimiz var. Bunu da sosyal medya kanallarına borçluyuz. Okurlar eleştirilerini, memnuniyetlerini çoğunlukla sosyal medya kanalları üzerinden iletiyorlar.
Biz de dergiye dair duyurularımızı, hatta araştırma arefesinde ya da üzerinde olan araştırmacıları sosyal medyada fark edip yazı için kimi zaman açık teklif yapıyoruz. Dergimiz salt bir dergi değil, aynı zamanda da bir kültür ve tavır cephesi. Bu tepkileri de yine sosyal medya üzerinden organize ediyoruz, daha fazla kişiye ulaştırıyoruz. Bizim açımızdan etkileri bunlar. Üretime de tüketime de muazzam etkileri var.
'DERGİNİN GELECEK KUŞAKLARA DEVROLMASINI ARZU EDİYORUM'
Türkiye’de dergi mefhumunun önemli bir gelenek olduğunu söylemek mümkün. Geçmişten bu yana, pek çok yazar bir araya gelerek ortak üretim yapmış, dergiler çıkarmıştır. Kendinizi yakın bulduğunuz bir gelenek oldu mu? 200 sene sonra bugünlerden bahsedildiğinde, üretiminizin hayatla olan ilişkisinin nasıl tanımlanmasını istersiniz?
Çok güzel bir soru. Öyle sanıyorum ki matbaanın yaygınlaşmasından itibaren fikirler, siyasi mücadeleler hep dergi ve gazeteler etrafında öbekleşti. Dergiler kültür üretiminin, dayanışmanın odak noktaları oldu. Dergimizin gelecek kuşaklara miras olarak devrolmasını inanın tüm kalbimle arzu ediyorum. Türkiye’den bizim sahamız için okul olan bir dergi hatırıma gelmiyor. Yurt dışından bir Phrack seviyesine getirebilirsek ne mutlu. Phrack 1985’den beri yayın hayatına devam eden bir hacker dergisi.
Bu işin haberciliği kısmında da Arka Kapı Dergi’nin matbu yayın dışında arkakapidergi.com adresinin daha hareketli hale gelmesini arzu ediyorum. Benim (Ziyahan) gücüm yetecek mi, zamanım yetecek mi bilmiyorum ama gençler omuz verirse Türkiye’nin bir Wired’ı, The Intercept’i pek ala olabilir.