İklim değişirken biz aynı kalamayız

İnsan davranışlarının bir sonucu olarak yerküre bizlere fena halde uyarılarda bulunuyor. Doğa alışkanlıklarımızı değiştirmemizi ve onunla barışmamızı istiyor.

Google Haberlere Abone ol

Star Karabil *

Çok bekledim. Baktım ki “Milli birlik ve beraberliğe ihtiyaç duyduğumuz bu günlerde”nin biteceği yok, Gazete Duvar’ın açılışını fırsat bilerek en iyi bildiğim konuda; iklim değişikliği konusunda yazmaya karar verdim. Memlekette bitmek bilmeyen ölüm kalım savaşları yaşanıyorken bendenizin Baltık kıyılarından iklim değişikliği üzerine yazmasını hor görebilecek olanlar için baştan bir şerh koymak isterim. Hayat, her yapıp ettiğimizle fena halde politiktir. Ve politika boşluk affetmez. O halde bu boşluğu farklı alanlarda dolduracak zihin yolculuklarına çıkmak elzemdir. Aldığımız kararlar, eylediğimiz işler ve olaylara yaklaşımımız farklı boyutlarda hayatımıza bumerang etkisi yaparak geri dönüşü olan edimlerdir. İşte tam da bu noktada insan davranışlarının kötü bir sonucu olarak içinde yaşadığımız yerküre bizlere fena halde uyarılarda bulunuyor. Yerküremizin doğal süreçleri ciddi bir yaşam tehdidi altına girebilir ya da belki de girdi. Bu, insanlık dahi tüm canlı varlığını ortadan kaldırabilir.

PEKİ NE DURUMDAYIZ?

Belirli periyodlarda toplanan ve Birleşmiş Milletlerin bir çalışma grubu olan Hükümetler arası İklim Değişikliği Paneli (IPCC) 2013 yılında yayımladığı raporunda bu husust çok önemli noktalara işaret ediyor. İlk önce belirtmeliyim ki iklim değişikliği su götürmez bir gerçek. Atmosferimiz, okyanuslarımız, tatlı sularımız, bitkilerimiz ve diğer canlılarımız içinde yaşamaya alışık oldukları ortamın sadece ortalama değerlerini kaybetmiyorlar aynı zamanda fırtına, sel taşkını, tufan gibi anlık olayların sıklığı ve etkisi artıyor. Buzullarımız yok oluyor. Deniz seviyesi her geçen gün artan bir şekilde yükseliyor. Yani muktedirlerin dahi dil uzatamayacağı kalıcı bir olağanüstü hal oluşuyor ve bu etkisini gittikçe güçlendirerek gösterecek. Daha da acı olanı bu OHAL’e biz insanların yapıp ettiklerinin fena halde etkisi var.

O HALDE NE YAPMALI?

Gelin bu ilk yazıda hükümetlerin yerine getirmesi gereken sorumlulukları bir kenara bırakarak bizlerin birey olarak ne yapabileceği konusunda bir kaç konuyu kısaca açıklığa kavuşturalım. Meselenin özü ihtiyaçlarımızı gidermemiz için gereken enerjiyi nasıl sağladığımızla ve onu nasıl kullandığımızla alakalı. Burada üzerinde önemle durulması gereken bir kaç nokta var. Örneğin; ihtiyaçları nasıl belirleyeceğiz? Yani neye gerçekten ihtiyacımız var? Peki ihtiyaçlarımızı karşılamamız için gereken enerjiyi hangi yollardan üretebiliriz? Daha da önemlisi gündelik hayatımızda iklim değişikliğine neden olan olumsuz etkimizi nasıl en aza indirebiliriz? Ve değişen iklim koşullarına nasıl uyum sağlayabiliriz?

Şuradan başlamak isterim ki hayatımızı idame ettirme biçimimiz çok ilkel, çünkü doğayı tüketme fikri üzerine kurulu. Örneğin, araçlarımızdaki yakıtlar toprağın altında kalmış fosiller. Yani fosil yakıyoruz. Doğanın iç sirkülasyonunu manipüle etmeden dönüştürülebilir kaynakları kullanarak enerji üretmek hayati önem taşıyor. O halde ilk yapılması gerekenlerden biri mümkün olduğunca elektrikle çalışan toplu taşım araçlarını kullanmak.

Olabildiğince az betonlaşmak işin bir diğer önemli kısmı. Çünkü her inşa edilen apartman, köprü, yol ilk olarak doğanın döngüsünde var olan suyu hapseder. Ve dünyanın güneş ışınlarını yansıtma katsayısını yükselterek atmosfere daha çok radyasyon ısısı yüklenmesine neden olur. Bunlar da gittikçe artan karbondioksit salınımının da etkisiyle tüm yüklenen ısının her geçen gün atmosferde ve atmosferin etkileşimli olduğu her yüzeyde emilmesine neden olur. Olabildiğince ağaç ekmeliyiz.

Giysi alırken Çin’de, Hindistan’da değil de İstanbul’a, Denizli’de üretilmiş olmasına dikkat etmek de önemli. Çünkü örneğin Çin‘de üretilen bir çorabın ayağınıza girmesi için doğanın anası ağlıyor. Ayrıca imece usulüyle kendi yetiştireceğiniz meyve ve sebzeler hem yediğiniz şeylerin sağlığının garantörüdür hem de en az enerji harcayarak elde etmenin yegane yoludur. Bu saydıklarım ilk elden bizlere yeni yaşam prensiplerinin kapısını açan etkenler. Kısacası doğa bizden alışkanlıklarımızı değiştirmemizi ve onunla barışmamızı istiyor.

KAPANIŞ NOTU

Hal böyle olunca sevgili Duvar Gazetesi‘nin yayın ekibi izin verdikçe sizlere aktüel haberler üzerinden seslenmeye, zaman zaman bilgilendirici zaman zaman sitemkar yazılarla kafanızı şişirmeye niyetliyim. Bir de yaban ellerdeyim ki varın gerisini siz düşünün.

Biraz bu işi kurcalayarak yazılara hazırlıksız yakalanmamak isteyenlere bir küçük link: http://climate.nasa.gov/effects/ (Ben ingilizce bilmem demeyin. Zaten her şey 200 kelimenin etrafında dönüyor.)

Doğanın hafızasına saygıyla!


* Star Karabil: Hamburg üniversitesinde iklim değişikliği üzerine doktora yapıyor. www.hzg.de enstitüsünde bilim insanı.