Alkolün unutturulması: İçemezsen aklına bile gelmez

Numan Kurtulmuş, 'devleti içki içenlere de açacaklarını' söyledi. Batur Özdinç, AK Parti'nin iktidar olduğu 2002'den itibaren yavaş yavaş yürürlüğe soktuğu alkol kısıtlaması ve yasaklarını inceledi.

Google Haberlere Abone ol

DUVAR - 2011-2013 yıllarındaki yasal ve fiili düzenlemelerin kaçınılmaz sonucu olan bu durumun, içki tüketiminin azalmasına neden olacağı beklentisinin geri teptiği anlaşılıyor.

AKP iktidarında ilk kez, yetkili birisinin ağzından, devlet kadrolarının yeniden yapılandırılması kapsamında içki içenlere de yer verilmesi gerektiği ifade edildi. Başbakan Yardımcısı Numan Kurtulmuş’un dile getirdiği bu yaklaşımın uygulamada nasıl şekilleneceğini zaman gösterecek. Ancak geçtiğimiz dönemdeki uygulamalar aksi yönde işaretler veriyor; bu süreci, AKP iktidarıyla birlikte zamana yayılarak yaygınlaşan alkol yasaklarının öyküsü eşliğinde okumak mümkün.

'HAPPY HOUR'LARIN YERİNE 'İFTAR SOFRALARI'

2000'li yıllarda bu “dönüşüm”ü bizzat gözlemleme şansı bulmuştum. Karadeniz kıyısında DSİ’ye ait bir misafirhaneye ilk gidişimde alkollü içkiler serbestti, bir sene kadar sonra alkol halen vardı ama “Bölge müdürünün emri var, herkese servis edilmiyor” yanıtı veriliyordu. Altı ay sonraki gidişimde ise alkollü içki servisi tümden kaldırılmıştı. Aynı dönemde, kimi işyerlerindeki ismi konulmamış “happy hour”lara alternatif olarak “iftar sofraları” yaygınlaşıyordu.

FİİLİ YASAKLARLA BAŞLADI

AKP’nin 2002 Kasım ayında iktidara gelmesinin ardından yapılan ilk değişiklik, 2003 Ocak ayında çıkartılan bir kanunla, belediye sınırı dışında otoyol ve karayolları kenarındaki tesislerde alkollü içki satışının yasaklanması olmuştu. İlerleyen yıllarda taşradaki kamuya ait kimi sosyal tesislerde fiili alkol yasağı uygulandığına ilişkin haberler duyuluyordu ancak yasağın kurumsal altyapısı tam anlamıyla oluşturulmuş değildi. 2007’deki genel seçimlerin ardından, 2008 yılında Tütün ve Alkol Piyasası Düzenleme Kurulu (TAPDK) kuruldu. TAPDK, 2011 yılı Ocak ayında çıkardığı yönetmelikle alkol satışı ve sunumuna ilişkin fiili kısıtlamaları yürürlüğe koymaya başladı. Bahse konu yönetmelikteki ilk değişikliğin 12 Haziran 2011 seçimlerinden hemen sonra (17 Haziran’da) yapılmış olması oldukça manidardır; bu yönetmelikte 2013 yılı sonuna kadar toplamda sekiz değişiklik yapıldı.

Türkiye’de kişi başına içki tüketimi, 2010 verilerine göre dünya ortalamasının yalnızca üçte biri düzeyinde bulunuyordu. Bu anlamda, 2011 yılından itibaren yaygınlaştırılan yasakların “elzem” olduğunu ileri sürmek oldukça iddialı olur. Öte yandan, yasaklara temel oluşturan tüm düzenlemeler, Anayasa’nın 58. maddesindeki “Devlet, gençleri alkol düşkünlüğünden… korumak için gerekli tedbirleri alır.” ifadesine dayandırıldığından, bununla ilgili mevzuatın Anayasa Mahkemesi kanalıyla engellenmesi de zor görünüyor.

2011 yılında, belediye sınırları dışında kalan alanlarda, (o yılki rakamlarla 35 bin civarında köyde) alkollü içki ruhsatı için kaymakamlık, valilik ve muhtarlığın uygun görüşünün alınması zorunlu kılındı. Aynı kapsamda, alkollü içkilerin elektronik ticaretinin yanı sıra posta yoluyla satışının da önü tıkanıyordu. Bu dönemde, (çoğu AKP'li) pek çok taşra belediyesi ruhsatlarını yenilemeyerek içkili mekânları şehir dışına taşınmaya zorlamaya başladı. 2012 yılında yayınladığı bir genelgeyle YÖK, üniversite yerleşkesi içerisinde bulunan sosyal tesislerde alkol satışını yasaklamakla kalmayıp, öğrencilerin üniversitede içki içmesini de disiplin suçu kapsamına aldı. Aynı yılın Kasım ayı sonunda Polisevleri’nde içki yasaklanırken, çoğu öğretmenevinde fiilen uygulanan yasak, 2013 yılının yaz aylarında tüm öğretmenevleri için geçerli kılındı.

ADIM ADIM ALKOL YASAĞI

Akşam saat 10'dan sonra alkol satışını yasaklayan meşhur kanunun çıktığı 2013 yılına gelindiğinde, önceden ruhsatı bulunan 220 bin işletmenin beşte birine denk düşen 44 bin kadarı zaten ruhsatını yenilememiş, daha doğrusu yenileyememiş durumdaydı. 11 Haziran 2013 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanan kanunla birlikte, her türlü alkollü içki reklamı yasaklandı, promosyon ve sponsorluğun önü kapatıldı, yılbaşı paketlerinde alkollü içkilerin yer alması olanaksızlaştırıldı, şarap ve bira festivalleri engellendi, hatta alkollü içki üreten şirketlerin internet sayfaları bile, yalnızca yurtdışından erişim şansı verilerek bütünüyle karartıldı.

YASADIŞI ALKOL ÜRETEN YERLER YÜZDE 257 ARTTI

Alkollü içkilerin satışı ve tanıtımına yönelik fiili yaptırımlar dışında dolaylı yoldan da tüketim engellenmeye çalışılıyor. Şükrü Kızılot’un 2012 yılında satın alma gücüne göre yaptığı kıyaslamaya göre, dünyada alkolden en yüksek vergi alan ülkeler sıralamasında Türkiye başta geliyor; en yakın rakibi ile arasında üç kattan fazla fark bulunuyor. Bu bağlamda, diğer kısıtlamaların yanında, yapılan vergi artışına da paralel olarak 2013 yılında (Emniyet Genel Müdürlüğü’nün rakamlarına göre) kayıt-dışı/yasadışı alkollü içki imalathanesi sayısında % 50’lik, 2014 yılında ise % 257’lik artış olduğu görülüyor. Ancak, 2011-2013 yıllarındaki yasal ve fiili düzenlemelerin kaçınılmaz sonucu olan bu durumun, içki tüketiminin azalmasına neden olacağı beklentisinin geri teptiği anlaşılıyor.

Sencer Buzrul, “Türkiye’de Alkollü İçki Tüketimi” başlıklı makalesinde, 2013 yılında alkollü içki arzında, (özellikle rakıda) ciddi miktarda azalma görülmekle birlikte, bu durumun kayıt-dışı içki imalatındaki artışla açıklanabileceğini belirterek, esasen tüketimde azalma olmadığını ima ediyor. Bu savı doğrular şekilde, alkollü içki tüketiminin 2014 yılı (resmi istatistiklerine göre) yeniden yükselme eğilimine girerek, önceki yıla kıyasla yüzde 6,5 oranında artış gösterdiği fark edilebiliyor.

EVDE İÇKİ ÜRETİMİ YAYGINLAŞIYOR

İran İslam Devrimi sonrasına dair ilginç bir anekdot vardır. 1979’dan sonra ülke içinden alkol edinme şansı olmayan Batılı büyükelçilikler mecburen dışarıdan içki getirmeye başlarlar, ancak zaman içinde, maliyetin yüksek olması ve sürekliliğin sağlanamaması nedeniyle elçiliklerin çoğunun bodrumunda şarap mahzenleri oluşturulmaya başlanır. İş o kadar büyür ki, farklı ülkelerin diplomatları kendi aralarında şarap değiş-tokuşuna bile başlarlar. Son yıllarda Türkiye’de de buna benzer bir durum yaşanıyor, fiyat artışına ve diğer kısıtlamalara bağlı olarak evlerde çeşitli alkollü içkilerin üretimi yaygınlaşıyor. Kim bilir, belki de devletin yasaklarından ve piyasanın manipülasyonlarından daha iyisi budur. “Herkes içeceği kadar” üretim yapabilirse, devlete ve şirketlere muhtaç bile kalınmayabilir. Unutmadan, evde 350 litreye kadar şarap üretiminin önünde yasal engel de bulunmuyor.

En başarılı “unutturma” yöntemlerinden birisi kamusal alandaki görünürlüğü kısıtlamak ya da bütünüyle ortadan kaldırmaktır. Sokakta, dükkânlarda, reklam panolarında, gazete sayfalarında, internette alkollü içkilere dair bir emare göremezseniz, aklınıza bile gelmeyebilir. Oysa yaşadığımız topraklarda en az beş bin yıldır şarap üretilip tüketildiği biliniyor; Yunan mitolojisindeki şarap tanrısı Dionysos’un günümüzde Denizli topraklarında kalan Çal yöresinde yaşadığının rivayet edilmesi tesadüf olmasa gerek."