Ortadoğu yine IMF’nin pençesine mi düşüyor?

IMF’nin 2011’deki Arap Baharı'ndan beri 6 Arap ülkesine, toplamı 57 milyar dolar olan borç verdiği görülüyor. Sadece 2016’da Mısır, Tunus, Ürdün, Irak ve Fas IMF’den borç aldılar. Mısır’ın son imzaladığı anlaşma bunların en büyüğü.

Google Haberlere Abone ol

Hande Yalnızoğlu

Mısır fakir ama hayatın ucuz olduğu bir ülke(ydi).

Buğday, şeker, pirinç gibi ithal edilen temel gıda ürünleri ve benzin yıllardır devlet tarafından sübvanse ediliyor. Şehrin çeperlerine itilmiş yoksul kesimleri her gün merkeze taşıyan mikrobüsler de öyle. Yoksulluk sınırının altındaki nüfusun %30’a yakın olduğu bir ülkede toplumsal patlama ancak böyle önlenebiliyordu.

Devlet bütçesinin neredeyse çeyreğini oluşturan sübvansiyonların yarattığı açıklar, yıllardır Amerika ve Suudi Arabistan gibi Mısır’ın askeri ve siyasi müttefiki olan ülkelerin desteğiyle finanse ediliyordu. Aynı zamanda Körfez ülkelerinde çalışan Mısırlı işçilerin ailelerine gönderdiği paralar, turizm ve Süveyş kanalı ödemeleri de önemli gelir kaynaklarıydı.

ÇARŞI, PAZARLIĞI BİLE UNUTTU

Arap Baharı sonrasındaki istikrarsızlıkla turizm gelirleri düştü. Kahire’nin en meşhur çarşısı Khan el-Khalili’nin satıcıları 2013’te pazarlığa bile yeltenmiyorlardı, şahane antika parçalar için ne verseniz kabul edecek durumdalardı. Dalışçıların ve rüzgar sörfçülerinin favori destinasyonu Sharm el-Sheikh’deki otellerin yarısı kapandı. IŞİD’in Sina yarımadasındaki eylemleri de hem turizm gelirlerini baltaladı, hem de devletin askeri bütçesini iyice sıkıştırmaya başladı.

Ben 2014’de orada yaşarken evimin sokağında neredeyse her gün devlet memurları çalışma koşullarını, öğrenciler eğitim sistemini protesto ediyorlardı. O zaman Arap Baharı sonrası karşı devrim tamamlanmış, toplumun büyük kesiminin ‘istikrar’ ve ‘güçlü Mısır’ için desteğiyle General Sisi iktidarı ele almıştı. Askeri diktayı kabul etmeyen yüzlerce siyasal muhalif ‘ülkenin bütünlüğünü tehdit etmekten’ hapse atılıp susturulurken ekonomik sorunları dile getiren küçük protestolara izin veriliyordu.

MEGA PROJELERE SARILDI AMA…

Sisi darbesi sonrasında Mısır bütçe açıklarını rejimi destekleyen Körfez ülkeleri yardımlarının yanında mega projelerle kapatmaya girişti. Bunların en önemlisi Süveyş Kanalı’nın genişletilmesiydi. 2015’de açıldı ama küresel ticaretin azalması sebebiyle beklenen geliri getirmedi. Projelerden bir diğeri Çin’in 20 milyar dolarlık finansmanıyla Kahire dışında yeni bir başkent yaratılmasıydı. Projeden şimdilik ses seda yok. Koşullar kötüleştikçe 2013’den beri iki kere IMF’yle masaya oturuldu, fakat toplumsal muhalefet sebebiyle görüşmeler ertelendi.

Petrol fiyatlarının düşmesi geçtiğimiz seneden beri Körfez ülkelerinden gelen yardımları olumsuz etkiledi. Azalan turizmin yarattığı döviz kısıntısı birçok temel tüketim maddesini ithal eden ülkede %14’e varan ciddi enflasyona sebep oldu. KLM Havayolları Mısır’dan dolarlarını alamadığı için Ocak 2017’de ülkeye uçuşlarını durduracağını açıkladı. Geçtiğimiz yaz elektrik fiyatları, KDV oranları, ve alkol ve tütün vergileri arttırıldı. İşsizlik oranları zaten %13’e yaklaşmıştı. Ağustos 2016’da Economist dergisi ‘Mısır’ın Çöküşü: Baskı ve Kötü Yönetim Bir Sonraki Ayaklanmayı Getiriyor’ makalesini yayınladı.

SUUDİLERLE ANLAŞMAZLIK

Bunun üstüne bir de Suudilerle anlaşmazlık eklendi. Mısır’ın BM Güvenlik Konseyi’nde, Rusya’nın Suriye’ye dair önerisine evet oyu vermesiyle Suudiler, Ekim ayında beklenen indirimli petrolü göndermedi. Bunun üzerine Mısır zaten azalan dolar rezervlerini petrol ithali için kullanmak zorunda kaldı. IMF müzakereleri hızlandı.

Ve geçtiğimiz hafta IMF’nin önerdiği 12 milyar dolarlık borcun en önemli koşulu olan sabit kur politikasından vazgeçilerek para birimi Mısır poundu dalgalanmaya bırakıldı, faizler arttırıldı. Bunun üzerine Mısır poundu dolar karşısında %48 değer kaybetti. Petrol fiyatları bir gecede %47 oranında arttı. Ve IMF Cuma günü 12 milyar dolarlık imzayı attı. Gönderilecek döviz ülkeyi bir nebze rahatlatacak ama sübvansiyonlar azalacak ve hayat pahalanacak.

Beesan Kassab, Mada Masr’da yazdığı haberde, IMF’nin 2011’deki Arap Baharı'ndan beri 6 Arap ülkesine, toplamı 57 milyar dolar olan borç verdiğini gösteriyor. Sadece 2016’da Mısır, Tunus, Ürdün, Irak ve Fas IMF’den borç aldılar. Mısır’ın son imzaladığı anlaşma bunların en büyüğü.

BÜYÜME BELKİ, SOSYAL ADALET ASLA

25 senedir Mısır’da ekonomi gazeteciliği yapan Patrick Werr, The National gazetesine yazdığı yazıda, kur dalgalanmasının Mısır’ın önümüzdeki yıllarda çok hızlı büyümesine sebep olabileceğini yazdı. Dalgalanmanın 6 senedir bekleyen müthiş bir özel sektör yatırımını hareketlendireceğini yazan Werr, Mısır’ın turizm gelirlerinin de yavaş yavaş toparlanacağını ve altyapı yatırımlarının da eski yıllara göre yeni projeler için çok daha elverişli olduğunu iddia etti.

Fakat IMF borçlarının bölgedeki tarihine bakıldığında sosyal adalet bakımından toplumlara hiçbir iyileştirici etkisi olmadığı görülüyor. 1980'lerde ilk IMF borçlarını alan Tunus, Mısır ve Fas gibi ülkelerde yoksulluk ve işsizlik katlanarak arttı. Serbest piyasa ekonomisine geçişle edinilen gelir küçük bir elitin ve yönetici sınıfının elinde toplandı ve eşitsizlik ciddi boyutlara erişti. Sağlık ve eğitim hizmetleri en düşük seviyelerdeydi. Zaten Arap Baharı da bir sosyal adalet çığlığıyla bu ülkelerde başlamıştı.

GÜNAH ÇIKARAN BAŞKAN

IMF Başkanı Christine Lagarde 2011’in sonunda günah çıkaran bir blog yazısı yazdı: “IMF Arap Baharı’ndan önemli dersler aldı. Makro ölçekteki büyüme verileri iyi göründüyse de, çok fazla insan dışarıda kalıyordu. Dürüst olmam gerekirse, ekonomik büyüme pastasının nasıl paylaşıldığına yeterince dikkat etmiyorduk.” 2011’den sonra IMF’nin Ortadoğu bölge stratejisi toplumsal kapsayıcılık (inclusiveness) ve daha iyi yaşam kalitesi koşullarını da içermeye başladı.

Fonun Cuma günü Mısır’la yaptığı anlaşmanın temel hedeflerinin dalgalı kur rejimiyle yatırımların ve ihracatın arttırılması, enflasyonun azaltılması ve kamu borçları ve bütçe açıklarının kapatılması olduğu görülüyor. Fakat bunun yanında gıda sübvansiyonları ve nakit transferleriyle sosyal güvenlik sistemlerinin güçlendirilmesi ve yapısal reformlarla daha kapsayıcı büyümenin sağlanması, özellikle gençler ve kadınlar için istihdam olanaklarının arttırılması da temel hedefler arasına eklenmiş. Neoliberal ekonomik modellerin ve para sıkma politikalarının büyümeye rağmen ciddi gelir eşitsizliğine yol açtığını bir süredir kabul eden IMF, böylece Ortadoğu’ya nüfuzunun ikinci raundunda bir samimiyet testi verecek.

Tabii Sisi bu fırtınayı göğüsleyebilirse. Otoriter yönetimini istikrar vaadiyle destekleyen milyonlar için hayat çok pahalılaşmış durumda. Bir an önce etkin sosyal güvenlik ağları oluşturulamazsa bugüne kadar korkuya biat etmiş, Sisi karşıtı herkesin vatan düşmanı olduğuna inandırılmış milyonlar sokağa inebilir. Zaten siyasal baskılar son üç senedir hem Müslüman Kardeşler üyelerini, hem de Sisi karşıtı demokrat muhalifleri müthiş bir baskı altına almış durumda. Otoriter siyasal düzen ekonomik zorluklarla birleştiğinde Sisi’nin tahtı sallanmaya başlayabilir.

Kaynaklar

1) http://www.brettonwoodsproject.org/wp-content/uploads/2015/12/final-MENA-report.pdf

2) http://www.economist.com/news/leaders/21703374-repression-and-incompetence-abdel-fattah-al-sisi-are-stoking-next-uprising

3) http://www.madamasr.com/en/2016/11/09/feature/economy/mapping-imf-intervention-in-the-arab-world/