Sevişme özgürlüğü evlilik cezasına karşı
Konu 'kadının canı istediğinde seks yapabileceği' noktasına geldiğinde, geleneksel kodun ideolojisini yazanlar aynı kümede buluşuyor. Ama evet efendim, siz kabul etseniz de etmeseniz de, gençler sevişiyorlar.
İzzet Otru
Tecavüzcüyle evlendirilme meselesine bir iki kelam…
Dün Meclis Genel Kurulu’nda verilen bir değişiklik önergesi ile, çocuğun cinsel istismarı konusu daha da dehşetli bir hal aldı. Mevzu daha çok toz kaldırır. Ancak, birazdan yazacaklarım için, yazılanları sonuna kadar okuma zahmetine girmeyip, atıp tutacak okuyucu için baştan belirteyim: Değişikli önergesini benimsemiyorum, kabul de etmiyorum. Bu değişiklik önergesi hali hazırdaki şiddet sarmalını, şiddetin en hoyrat biçimlerinden olan tecavüz (cinsel saldırı) eylemini, yasal bir meşruiyet kılıfı içine sokacağını da düşünüyorum. Hatta burada olan; şiddet tekeline sahip olan devletin, kendi ideolojik ve sınıfsal bağlamında, şiddeti yasa aracılığı ile meşrulaştırmasıdır. Özet: Değişiklik önergesine topyekün karşıyım.
Ammaa… Tartışma paradigmasının kurulduğu yerle ilgili sorunum var. Şimdi, TCK’da, bir garabet vardı bilindiği gibi, sağ ideolojiler ve sol muhafazakarlar tarafından yok sayılan. TCK’daki bu garabet; her türlü cinsel birleşmeyi belli yaşın altındaysa “cinsel istismar” olarak tanımlıyordu. Bu bir garabetti evet, çünkü gençlerin, 18 yaşından küçük de olsalar cinsel özgürlüğe sahip olmaları gerekir. Bu cümleyi okuyup hop oturup hop kalkmayınız, yazının devamında, hangi siyasi yelpazede yer aldığınızı önemsemeksizin, geleneksel kodlarınıza süslü atıflar var. Gençlerin cinsel özgürlüğü için, muhafazakarlık kisvesi altındakiler de “toplumun genel ahlakından” bahsederek hop oturup hop kalkıyorlar zaten, yazının burasında yerinden zıplamış sözde demokratla sağ muhafazakar arasında teknik olarak bir fark yok. İkisi de aynı paradigma ile düşünüyor; biri (muhafazakar) durduğu yeri biliyor bu nedenle ideolojik olarak tutarlı, öteki kendisini ilerici sanıyor; ancak konu “kadın”, “kadın özgürlüğü”, “kadının cinsel tercihleri”, “kadının canı istediğinde seks yapabileceği” noktasına geldiğinde ya da bunlar özgürce yaşanmaya başladığında, geleneksel kodun soldan sağa ideolojisini yazan ile sağdan sola yazanı aynı kümede buluşuyor. Ama evet efendim, siz kabul etseniz de etmeseniz de, gençler sevişiyorlar. Sevişsinler de.(*)
Peki, 18 yaşın altındaki insanların sevişebilmeleri hususunda, sınırsız, çocuğu ya da yaşı küçük olanı korumayan bir düzeni mi kastediyoruz? Elbette ki hayır. Burada önemli olan nedir, birincisi, cinsel birliktelikteki taraflardan birinin, diğerinin üzerinde, yaş veya sahip olduğu pozisyon itibariyle tahakküm içeren bir ilişkinin tarafı olmaması gerekliliği. Mesela, 15 yaşında bir kadın ile, 45 yaşında bir “herifin” cinsel birlikteliğini, olgu olarak sorunlu karşılamamız gerekir. Yani, burada rızanın olmadığı karinedir. Yani, rıza her koşulda yok kabul edilmelidir. Üzgünüz 45 yaşındaki erkekle, 15 yaşındaki küçüğün cinsel ilişkisi, özgür aşk gibi denklemler ve bir takım hakların önünde, gencin iradesinin, 45 yaşındaki yetişkin karşısında sakatlanacağı ön kabulüne dayanır. Özel koşullar özel durumlarda değerlendirilir. Bu örnekte, küçüğün rızası olsa dahi, bu rıza kabul edilebilir rıza değildir; çünkü, yaş farkının getirdiği bir deneyim tahakkümü vardır. Ama mesela, 15 yaşında küçüğün 23 yaşında bir gençle ilişki kurmasında sorun olup olmadığı olayın somut koşulunda tartışılır. Ama, bir de bu 23 yaşındaki gencin, 15 yaşındaki küçüğün öğretmeni olduğunu düşünün, bu durumda da somut olayın koşullarını falan tartışamazsınız çünkü bir iktidar-tahakküm aktarımı vardır öğretmen/öğrenci arasında. Ya da, psikiyatrist/hasta; antrenör/sporcu arasında... Yani, sosyal ve sınıfsal göstergeler itibariyle öncelikle nesnel olarak bir tahakküm ilişkisinin varlığına bakılmalıdır. Sonrasında ise, rıza kavramının netleştirilmesi açıklığa kavuşturulması gerekir. Ama, başka bir örnekte, biri 16 yaşında diğeri 14 yaşında iki küçüğün herhangi bir cinsel birlikteliğinin, karşılıklı rızaya dayanmasına rağmen “suç” olarak kabulünün anlamı başkadır. Sorunludur. Kendisi için meşru görülen ve ilkini ne kadar küçük yaşta yaşamışsa o kadar muteber olan cinsel birliktelik, erkek için milli takım forması giymekken, ortaya çıkması halinde kız çocuğu için kefen giymek anlamına geliyor.
(Anlama ve algılama idrak problemi olanlara not: kız çocuğu için, kefen giymemesi için evlenmesi gerekir demiyorum. Yazıdan da bu anlam çıkmıyor ancak, tartışma paradigmasına dair özürlerimiz maalesef bu açıklamayı zorunlu kılıyor)
Şimdi, yukarıda açıklananları, yasal düzenlemeler yapılırken ve tartışmanın boyutları ve çerçevesi çizilirken akıl tutulması yaşamadan, aklın bir köşesinde tutmakta fayda var.
Gelelim mevcut önergenin iki yüzlülüğüne. Uzun laflara gerek yok. Bu önerge ne diyor biliyor musunuz? Mesela diyelim ki erkek küçüğün adı Ali olsun. Kız küçüğün adı da Şeyda.
Diyor ki önerge ile değişecek yasa, “Ali, Şeyda seni seviyor sen de onu seviyorsun. Bu nedenle kendi rızanızla sevişmeyeceksiniz. Kendi rızanızla sevişirseniz, başınıza ailenizden geleceklere ek olarak, karakolda cezaevinde devlet olarak ben de öyle şiddet dolu canınıza okurum ki aşkın adını bir daha ağzınıza alamazsınız. Peki Ali, sen ne yapacaksın? Gideceksin Şeyda’ ya tecavüz edeceksin. Sonra da evleneceğim diyeceksin, buna aile de bir şey demez. Rahat ol sen!”.
Yani, gençler, aşık olup bedenlerini karşılıklı rıza ile keşfetmek istediklerinde, yani dünyanın en masum ve keyifli eylemlerinden birine rızaları ile girmek istediklerinde müşfik her türlü eril erk(**) canlarına okuyacak, ama, rıza dışı birlikteliklerini kutsayacak. Tartışma noktası buradan başlamalıdır. Yani cinsel özgürlüklerden ve bu cinsel özgürlüğün tartışmasız partner seçme hakkını da tanımasından. Eğer ki, tahakküm ilişkisi söz konusu olmadan, rıza var ise, bunun yanına bir de kadının beyanı esastır ilkesini eklediğinizde, sizin bir şey yapmanıza gerek kalmaz. En insancıl ceza hukuku normlarından biri kendiliğinden var olur. Önergeye göre evlilik, mağdur için bir cezaya, fail için ödüle dönüşüyor. Çünkü zaten, fail; birlikte olmak istediği ama muhtemelen reddedildiği kadına (çocuğa) karşı sınırsız “cinsel birliktelik hakkına” kavuşuyor (Teklifin sistematiği içinde “tecavüz” bir anda nasıl da “cinsel birlikteliğe” dönüştü gördünüz mü?).
Özetin özeti: Bir kere doğru tartışma zemininde yürüse şu tartışmalar, belki (umudum yok bu konuda ama yine de fakirin ekmeği umut) sağlıklı sonuçlar alınabilir.
---
Gelelim önerge lehinde açıklamalara.
Sayın Adalet Bakanı, Twitter hesabından şu açıklamayı yaptı: “Tecavüzcü ile evlenerek cezadan kurtulma imkanı getirilmemiştir. Bunun aksini iddia edenler, konuyu bilerek ve isteyerek çarpıtanlardır. Cebir, tehdit, hile ve iradeyi sakatlayan başka bir nedenle cinsel istismar suçunu işleyenler (tecavüzcüler), bu düzenlemeden yararlanamaz. Düzenleme; cebir, tehdit, hile ve iradeyi sakatlayan başka bir sebeple birlikte olanları, yani tecavüzcüleri kesinlikle kapsamamaktadır. Düzenleme; sadece evlenmiş; ama yaş şartı nedeniyle nikah yapamamış olanların, resmî nikahla evlenmeleri halinde uygulanacaktır. Düzenleme; sadece dışardaki kadının, içerdeki kocanın, bu evlilikten doğmuş çocukların ve ailelerin mağduriyetini gidermeye yöneliktir. Küçük yaşta evlilikleri önlemek için Türkiye'de en önemli tedbirleri Ak Parti hükümetleri aldı. Eski TCK.'daki, evlenerek cezadan kurtulmayı sürekli sağlayan düzenlemeyi (Eski TCK. 423,434'ü) Ak Parti, 2004'te yürürlükten kaldırdı.”
Sayın bakanın son cümlesi doğrudur. Evlenme ile tecavüz suçundan kurtulmayı AKP Hükümetleri engellemiştir. Ancak bu, yasada, 18 yaşından küçüklerin cinsel birlikteliklerini suç olarak tanımlamayı ve sonucunda da, Sayın Bakanın belirttiği mağduriyetlerin yaşanmasının yolunu açtığı gerçeğini de değiştirmez. Öte yandan, Türk Hukuk Pratiği, rıza kavramıyla mağdurlara nasıl tekrar tekrar travmalar yaratıldığı, rızanın aslında olmadığı durumlarda dahi, “mağdur çığlık atmadığı”, “alkol aldığı” v.b. sebeplerle rızanın varlığının esas kabul edildiği nice karanlık kararla doludur. Ayrıca, Sayın Bakanın açıklaması ile, yine pratik hukukta metot okuması yaptığımızda, çelişki olduğu açık. Bırakalım pratik hukukta metodu, herhangi bir gazetenin 3. sayfa haberleri, Sayın Bakanın, o çok iyi niyetli lehe açıklamalarına karşın önergeyle değişecek yasanın aslında nasıl bir kabus yaratacağını, mağdurun üstünde, kendi ailesinin baskısı yanında bir de failin ve ailesinin baskısının çökeceğini gösteren örneklerle dolu. Kaldı ki, küçük yaştaki cinsel birlikteliklerde (rızalı birliktelikler) oluşan mağduriyet giderilmek isteniyorsa, bunun çözümü evlilik değildir. Rızanın net tanımlanmasın ve pratikte gerçekten rızanın sadece mağdurun rızası (üstü kapalı değil açık rızanın) kavramının mağduru koruyucu şekilde uygulanması ile mağduriyetler giderilir. Bu noktada, Sayın Adalet Bakanımıza şu soruları sormak gerekiyor:
- Gençler, “rıza” ile sevişebilirler mi? (Muhtemelen burada, sosyal medyada hatta belki gerçek hayatta linç ediliriz ama olsun soralım)
- Peki bu rıza, anne – baba – ağabey- dayı – amca ile hep birlikte kolektif bir rıza mıdır?
- Peki, bu kolektif rızada, anne-baba ve diğerlerinin rızası varsa ama küçüğün rızası yoksa, bu rıza bir rıza mıdır?
1. Soruya “hayır” cevabı vereceklerini biliyoruz. Çünkü, kızlı erkekli arkadaş ortamlarında hep grup seks olduğunu düşünen bir devlet babamız var. Haliyle, bir de, sevişebilirler mi dediğimizde cevabın hayır olacağını anlamak mümkün.
Demek ki, gençlerin, cinsel olarak birlikte olabilmek için aileden de rıza almaları, bunun için de mutlaka evlenmeleri gerekiyor. Cinsel şiddet söz konusu olduğunda ise, mağdurun rızası anlamsızlaşıyor çünkü, baskı-manipülasyon hatta şiddetin, bu “olmayan” rızayı, “olur” hale getireceği kesin. Neden mi? Çünkü zaten, gençlerin sevişmesinin gayet doğal olduğunu düşünenler, gençlerin sevişti diye evlenmesi gerektiğini düşünmeyenler. Haliyle mantıksal önerme ile bu sonuçlara ulaşmak mümkün.
Bu nedenle, Sayın Adalet Bakanının özellikle, önergeyi savunması değil karşı çıkması ve rıza kavramını bir kez daha düşünmesi gerekiyor. Özetle, mızrak çuvala sığmıyor.
(*) Evet, zaman zaman kasıtlı olarak, teknik terim olan Cinsel Birleşme yerine “Sevişmek” kelimesini kullanıyorum. Alışın! Hatta o kadar ki, salt üreme amaçlı çiftleşme eylemi veya teknik hukuk açıklamaları için cinsel birleşme kavramını kullanabilirsiniz, ama karşılıklı rıza ile birbirlerinin bedenlerini birleştiren insanların eylemi sevişmektir.
(**) Aslında, “erk” kavramının önünde “eril” sıfatını eklemek gereksiz karakter israfı. Çünkü, erk zaten özü itibariyle erildir.
Tepkiler çığ gibi büyüyor: Yasalaşmasına izin vermeyeceğiz!
Başbakan'dan 'istismar' açıklaması: Seçimde söz verdik
Kadın vekil isyanı: Bunun adı sapıklıktır
Gündem Çocuk Derneği'nden önergeye tepki
İstismara ceza ertelemesi tepkisi: Bir akraba çıkacak buradan sayın bakan!