Anayasa Mahkemesi ihraç listelerine ne diyecek?
Ben AYM’ye katılmıyorum, irtibat ve iltisak kavramları üzerine inşa edilen bir kuralın yasallık niteliği olmadığını düşünüyorum.
Anayasa Mahkemesi Genel Kurulu, onlarca hocam ve arkadaşımla birlikte adımıza çıkan kanunu denetleyecek bugün. Daha doğrusu gündemine almış, öncesinde yaptıkları gibi erteleyebilirler de. Dinçer Demirkent hakkında kanun demekten farklı olmayan ekli listelerin yer aldığı 7086 sayılı kanunun 1. maddesi ile 1 sayılı ekli listeyi; 3. maddesi ile 4 sayılı ekli listeyi ve 4. maddesini anayasaya uygunluk bakımından denetleyecek. Yapacakları inceleme, çalışma alanım bakımından merak uyandırıcı olduğu kadar, on binlerce insanı sivil ölü haline getiren rejimin işleyişi bakımından da çok önemli. Türkiye’nin siyasal rejimi içinde Mahkeme’nin konumu malum, fakat iptal kararı vermemeleri durumunda da bir gerekçeli karar yazmaları gerekecek. İşte bu durumda yazılacak kararda ortaya nasıl bir hukuki argümantasyon çıkacağını çok merak ediyorum.
Anayasa Mahkemesi, OHAL KHK’lerinin yargısal denetimi konusundaki içtihadını değiştirerek şeklî olarak OHAL KHK’si adıyla çıkarılan metinleri hiçbir biçimde denetlemeyeceğini karara bağlamıştı. Bu kararı ile de sadece TBMM çoğunluğunun denetimine tâbi olan –hatta İçtüzük’teki süreler dikkate alındığında bu denetime bile ihtiyaç duyulmadığı görülecektir- tamamen keyfî bir yürütme gücü kullanımının yolunu açtı. Ardından olağanüstü tedbirler niteliğinde olması gereken yürütme işlemleri hukuk mantığıyla bağdaşması imkânsız biçimde yasalaştırıldı. AYM lütfedip yasalaşan OHAL KHK’lerinin (söylemesi dahi tuhaf) soyut norm denetimine tâbi olduğunu hükme bağladı. Burada ise tuhaf bir durum ortaya çıktı.
İki yıl boyunca yayımlanan 36 kararnamede olağanüstü hâl tedbirleriyle birlikte, olağanüstü hâl ile hiçbir biçimde ilişkisi kurulamayacak konularda KHK’ler yayımlanmış; böylece hem yasama fonksiyonu yürütme tarafından gasp edilmiş (çünkü olağan dönem kararnamelerinin aksine OHAL KHK’leri için yasamanın yetki kanunu aranmaz) hem de AYM’nin verdiği kararın ardından kararnamelerin yargısal denetimi de ortadan kalkmıştı. Yürütmenin, rejimin inşasında hiçbir denge ve fren mekanizmasıyla muhatap olmadan operasyonel biçimde kullandığı kararname tekniği ile koyduğu kurallar yasalaşınca, AYM’nin daha önce karşılaşmadığı bir durum ortaya çıktı. Yazı tarihinde Mahkeme’de çalışan Dr. Taylan Barın, Mart 2018’de SBF Dergisi’ne gönderdiği makalede bu durumun içinden nasıl çıkılabileceğine ilişkin bir formül geliştirdi; ardından AYM bu formülü kararlarına yansıttı. Buna göre, soyut norm denetiminde OHAL KHK’leri temel hakların kısıtlanması bakımından Mahkemece iki ayrı rejime göre incelenecekti. OHAL dönemi ile sınırlı, konusu ve amacı olağanüstü hali gerektiren durumla uyumlu olan tedbirler için Anayasa’nın 15. maddesinde düzenlenen olağanüstü sınırlama rejimi; OHAL’in konu, amaç ve süresi ile bağlı olmayan kurallar için Anayasa’nın 13. Maddesinde düzenlenen olağan sınırlandırma rejimi esas alınacaktı. Peki ya ekli listeler? Ya da kapatılan yayın organları?.. Tuhaf durum burada kendini açıkça ortaya koyuyor. AYM’nin bugüne kadarki yaklaşımı da bu tuhaf durumu daha da perçinleyecek bir karar vereceği endişesi yaratıyor. Şöyle açıklamaya çalışayım. Dinçer Demirkent hakkında bir yasa var. Başka bir yasa da OHAL İşlemleri İnceleme Komisyonu adıyla idari bir kurul oluşturdu. Bu kurul hakkımda çıkan yasayı denetliyor. Yani bir idari karar ile yasa değiştiriliyor. OHAL Komisyonu şimdiye kadar 100 binin üzerinde dosya inceledi, 14 bin civarında kabul kararı verdi. Yani münhasıran yasama organı tarafından yapılabilecek değişiklikler 14 bin kere idari bir organın kararıyla yapılmış oldu. Bakanlar Kurulu tarafından kurulan, rejimin değişmesinin ardından Cumhurbaşkanı tarafından süresi uzatılan komisyon yasama ve anayasa yargısının yerine geçmiş idari kararla kanun değiştirmek üzere çalışıyor. AYM’nin muhtemel kararından duyduğum endişe ise şu: AYM 7086 sayılı kanunun soyut hükümlerini 13. madde uyarınca iptal edecek, örneğin (bir daha kamu görevinde çalışamazlar); fakat birel işlem niteliğindeki ihraç listelerini 15. maddedeki sınırlandırma ilkelerine uygun görüp OHAL tedbiri olarak değerlendirecek.
AYM’nin formülüne ilişkin Kerem Altıparmak’ın hatırlattığı önemli bir soru(n) var. Altıparmak, medya kuruluşlarının kapatılmasına ilişkin kurallar içeren 668 sayılı OHAL Kararnamesi’nin yasalaşmasının ardından, AYM’nin verdiği iptal kararına uygun olarak idarenin kapatma işlemini de geri alması gerektiğini söylüyor. Olağan dönemde anayasaya aykırı olan yasal dayanak iptal edilmişken, o yasaya dayanarak yapılan kapatma işleminin sürmesinin OHAL’i kalıcı hale getirdiğini gösteriyor. Dolayısıyla Altıparmak’ın hatırlattığı asıl soru şu: Kararname ile alınan önlemle, sonuçları tükenmeyen işlemler hangi rejime tâbi olacak? Yani örneğin Dinçer Demirkent hakkında kanunda yer alan “kamu görevinden başka hiçbir işleme gerek kalmaksızın çıkarılmıştır. Bu kişilere ayrıca herhangi bir tebligat yapılmaz… Bir daha kamu hizmetinde istihdam edilemez, doğrudan veya dolaylı olarak çalıştırılamaz” gibi sonuçları, OHAL süresini bırakın, bir ömür boyu devam edecek sivil ölüm tekniğinde hangi rejim uygulanacak? AYM, yukarıda öngördüğüm gibi yine siyasal bir karar verir ve birel işlemlere dokunmayıp 1. ve 3. maddedeki sivil ölüm uygulamalarına ilişkin iptal kararı verirse, bir yandan sivil ölüm pratiği devam edecek, bir yandan da AYM bu işten kurtulmuş mu olacak? 'Olağan dönemde sivil ölüm yasaları çıkarılamaz ama olağanüstü dönemde sivil ölüme mahkûm edilmiş yurttaşlar her zaman sivil ölüdür' demek AYM’yi kurtaracak mı? Ayrıca hem yasamanın hem de AYM’nin yerine geçerek kanun değiştiren OHAL Komisyonu yasa değiştirmeye devam mı edecek?
Burada verilecek karar, Mahkeme topu nasıl çevirirse çevirsin, OHAL rejiminin sürüp sürmediğine ilişkin bir karar olacaktır. Danıştay İçtihadı Birleştirme Genel Kurulu’nun 1989’da verdiği kararda açıkça ortaya koyduğu gibi, olağanüstü rejimleri tanımlayan şey geçicilik nitelikleridir; olağanüstü hâl rejimlerinde alınan tedbirlerin de buna bağlı vasfı geçici olmasıdır. Bu tedbirlerin kalıcı olması, yani sonuçlarının olağan dönemde devam ettirilmesi -20 Temmuz rejimi içinde alınan tedbirler olağanüstü hâl rejiminin sınırlarını zaten aşmış olduğunu da dikkate alalım- aslında olağanüstü yönetim usullerini olağanlaştıran bir kalıcı diktatörlüğe işaret eder. Olağan dönemde on binlerce yurttaşın mahkemeye erişim hakkını dahi engelleyen OHAL Komisyonu -ki AYM düzenlemeyi iptal etmemiştir- bu kalıcı diktatörlüğün operasyonel aygıtlarından biridir.
İLTİSAK VE İRTİBAT
Mahkeme’nin soyut norm denetimi yoluyla inceleyeceği kurallardan biri de kanunlaşan KHK’nin birinci maddesinde yer alan “Terör örgütlerine veya Milli Güvenlik Kurulunca Devletin milli güvenliğine karşı faaliyette bulunduğuna karar verilen yapı, oluşum veya gruplara üyeliği, mensubiyeti veya iltisakı yahut bunlarla irtibatı olan…” düzenlemesi. Anayasa Mahkemesi daha önce verdiği kararlarda iltisak ve irtibat kavramlarında bir muğlaklık görmedi. Tabii bugün Mahkeme’nin gündeminde olan ihraç listeleri konusu, bu muğlaklığın da ötesinde bir anlam taşıyor. Mahkeme yasama organının yasa şeklinde birel idari işlem yapıp yapamayacağını incelemek durumunda. Fakat iltisak ve irtibata; bitişik olma ve bağlantılı olmaya da dönelim.
Üzerimizde tepindikleri “düzen”in, hangi çarkların birbirine geçmesiyle işlediğini gördükçe, dört buçuk yıl önce KHK’lerle üzerimize atılan çamurun nereden sıçradığını, neyin üzerinin kapatıldığını da anlıyoruz. Erdoğan’ın meşhur özdeyişindeki gibi: “Kimler kimlerle beraber oluyor?” İrtibat ve iltisak iddiaları şöyle: Bir Özışık, İçişleri Bakanı ile irtibatlı, kimlerin irtibatı ve iltisakı aslında yokmuş diye liste iletiyor. Diğer Özışık, aynı zamanda Sedat Peker’le iltisaklı, Peker’in hukuki ve siyasal geleceği için irtibatlar sağlıyor. Bir Yargıtay üyesi, para aklayan iş insanı ile Tavacı Recep’te iltisak ediyor, fotoğraftan avukatıyla da irtibatı olduğu anlaşılıyor. Venezuela'dan İzmir’e gelecek kokain gemilerinin Türkiye’deki irtibat ve iltisakları nedense bulunmadı, ama güzergahta sırt çantasında test kiti taşıyanları öğrendik. Paramount Otel hakkındaki iddialar milli güvenliğimize ilişkin ciddi bir tehdit oluşturuyor diye düşünmüştüm ama Milli Güvenlik Kurulu harekete geçip bir karar vermemiş olsa gerek ki, otel birden el değiştirivermiş. Oteldeki iltisak ve irtibatlar konusunda endişeliyim. HDP İzmir İl binasında işlenen cinayetin failinin irtibat ve iltisaklarını yalnızca bir gün tutuklu kaldığı, polis abileri uzun uzun sorgulamaya gerek görmedikleri için öğrenemedik ama MHP Genel Başkanı’nın katilin düşünceleri ile irtibatını kuran açıklamalarını dinledik. Arabasında kokain çeken AKP’lilerden başlayarak iddialar çerçevesinde bir irtibat ve iltisaklılar şeması çizsek… Erdoğan ne kadar haklıymış: Kimler kimlerle…
Ben AYM’ye katılmıyorum, irtibat ve iltisak kavramları üzerine inşa edilen bir kuralın yasallık niteliği olmadığını düşünüyorum. Ama örneğin, rüşvet, irtikap, ihtilas, zimmet, görevi kötüye kullanma, uyuşturucu kaçakçılığı, suça iştirak, suçu saklama, cinayet, işkence, kötü muamele gibi kanıtlanabilir, ceza kanununda karşılığı bulunan suçlar var. Türkiye’de görev yapan her savcının duyduğuna emin olduğum ihbar niteliğinde açıklamalar da var.
İltisak ve irtibatlarını gazeteciler araştırmalı; bu konudaki bütün bilgilerin kamusal alanda siyasal değeri var ama ben bir yurttaş olarak bu suçlara ortak olduğu iddia edilenlerin yargı tarafından soruşturulmasını istiyorum.