YAZARLAR

And the Oscar goes to...

Akademinin birkaç sene önce diğer adaylıklara dokunmayıp ‘En İyi Film’ dalındaki adayları beşten ona çıkarması bizce hem bazı avantajları hem de bazı soru işaretlerini beraberinde getiriyor: İlk bakışta bu ‘kontenjan’ genişlemesi bazı filmleri yok saymamak ve onların da başarısını kabul etmek açısından hakkaniyetli görülebilir ama ‘eski’ sistemde bile bazı ‘aday’ filmlerin yönetmenlerinin aday olmadığı düşünüldüğünde bu ‘orantısızlık’ biraz daha göze batmaya başlıyor.

27 Mart akşamı sahiplerini bulacak Oscar ödülleri için geri sayıma geçildi… Bu yıl doksan dördüncü defa düzenlenecek bu ‘prestijli’ ödül töreni, hatırlanacağı üzere geçen sene Covid-19 salgını yüzünden iptal edilmemiş ama oldukça sönük geçmişti. Salgın koşullarından dolayı insanlar yan yana duramamış, ödüllerin çoğu ‘online’ verilmişti. Genelde büyük salonu dolduran ünlü yönetmen, oyuncu, yapımcı vb. kişilerden eser yoktu ve aktris Zendaya’nın enerjik sunumuna rağmen ‘törenin’ şov ve medyatik yanı oldukça zayıf kalmıştı… İçinde bulunduğumuz göreceli ‘normalleşme’ süreci, töreni ne hale dönüştürür tam olarak bilemeyiz ama yine de eski törenlerin görkeminde olmayacağı bizce kesin.

Adaylara ve hakkındaki düşüncelerimize geçmeden önce, gözümüze çarpan noktalarından birinin, aday olan filmlerde ciddi bir Netflix kanalı ve diğer dijital ortamların etkisinin hissedilmesi olduğunu belirtelim. Bu, belki yaşadığımız süreç ve kısıtlı şartları göz önüne aldığımızda beklenmedik bir durum değildi ama aday olan filmlerden en azından ikisinin sadece Netfilix kanalında sunulmuş olması yine de ilginç…

Akademinin birkaç sene önce diğer adaylıklara dokunmayıp ‘En İyi Film’ dalındaki adayları beşten ona çıkarması bizce hem bazı avantajları hem de bazı soru işaretlerini beraberinde getiriyor: İlk bakışta bu ‘kontenjan’ genişlemesi bazı filmleri yok saymamak ve onların da başarısını kabul etmek açısından hakkaniyetli görülebilir ama ‘eski’ sistemde bile bazı ‘aday’ filmlerin yönetmenlerinin aday olmadığı düşünüldüğünde bu ‘orantısızlık’ biraz daha göze batmaya başlıyor.

Bizce bu yeni uygulamanın nedenlerinden biri de (tabii ki belli bir düzeyin üzerinde olan) büyük ‘kitleye’ hitap eden iddialı yapımları liste dışı bırakmamak ve onları da sanatsal yanı ağır basan veya bağımsız filmlerle aynı platforma koymak niyeti olabilir… Adayları değerlendirirken yine geçen seferlerde olduğu gibi bazen iki farklı ismi öne çıkaracağız: Bunlardan ilki Oscar töreninin ‘iç dinamiklerini’ düşündüğümüzde ödül almasını beklediğimiz, ikincisi ise bize göre hak eden isim olacak.

Sırasıyla kategorilere bakacak olursak:

EN İYİ FİLM

Bizce bu sene de birbirinden iddialı filmler bu büyük ödül için yarışacak: Villeneuve’ün gösterişli "Dune" versiyonunun film dalında favori olmasa da özellikle teknik dallarda ‘eli boş’ dönmeyeceği bizce kesin. Bu filmin bir ‘üçlemenin’ ilk adımı olması onun 'En İyi Film’ seçilme şansını azaltıyor çünkü Akademi genelde "Lord of the Rings" filmlerinde olduğu gibi ‘seri’ tamamlanınca filmi en büyük ödülle taçlandırmayı seçiyor. Başarısız olmasa da "King Richard" filminin zayıf bir aday olduğunu düşünüyoruz. Netflix kanalının sunduğu "Don’t Look Up" ise bizce içerik açısından zengin ama estetik açıdan ‘ortalama’ bir yapımdı. Geriye kalan çok iddialı yapımlardan "West Side Story", "Nightmare Alley" ve "The Power of the Dog" kıyasıya bir yarışa girişmişken aralarından sessiz sedasız sıyrılan "Belfast" ve özellikle "Licorice Pizza"nın şansı olabilir. "Drive My Car" filminin ise "Parasite"ın yarattığı büyük sürprizi yineleyeceğini düşünmüyoruz.

Alacağını düşündüğümüz: "The Power of the Dog" veya "Nightmare Alley"

Hak ettiğini düşündüğümüz: "Licorice Pizza" veya "Nightmare Alley"

EN İYİ YÖNETMEN

Daha önce iki defa ‘En İyi Yönetmen’ ödülü kazanan Steven Spielberg’in üçüncü bir defa bu ödülü kucaklaması, Akademi'nin ona karşı sempatisine rağmen bizce sürpriz olur. Ryusuke Harnaguchi ise bizce ‘En İyi Yabancı Film’ ödülüyle yetinip bu daldan da ‘eli boş’ dönecek. Dolayısıyla öne çıkan adaylar ‘En İyi Yönetmen’ Oscarsız Jane Campion, Paul Thomas Anderson ve Kenneth Branagh oluyor. Biz, akademinin çok nadiren yaptığı bir şeyi yaparak bu ödülü bir kadın yönetmen olarak Campion’a vereceğini düşünüyoruz. Her ne kadar diğer iki aday da en az onun kadar hak etse de…

Alacağını düşündüğümüz: Jane Campion

Hak ettiğini düşündüğümüz: Paul Thomas Anderson veya Kenneth Branagh

EN İYİ KADIN OYUNCU

Bizce bu kategoride "Licorice Pizza"dan bir aday çıkmaması biraz haksızlık… Çok iyi performanslar sergilemelerine rağmen uzunca bir süre bekledikten sonra ödülü alan Nicole Kidman ("Being the Ricardos") ve göreceli olarak yakın bir zamanda kazanan Olivia Colman’ın ("The Lost Daugter") ‘double’ yapması bizce beklenmedik olur. Favori adayın Prenses Diana’yı adeta ‘ete kemiğe’ büründüren Kristen Stewart olduğunu, onu zorlayacak tek adayın ise bir kere daha ‘Almodovar’ dokunuşuyla zirvelere çıkan Penelope Cruz olacağını düşünüyoruz. Ancak hatırlanacağı üzere Akademi, tarihsel, ‘gerçek’ karakterlere ‘kurmacalardan’ her zaman daha pozitif bakar.

Alacağını düşündüğümüz: Kristen Stewart

Hak ettiğini düşündüğümüz: Kristen Stewart

EN İYİ ERKEK OYUNCU

Ne Will Smith’in "King Richard"da ne de Andrew Garfield’in "Tick Tick Boom"da antolojik oyunculuklar sergilemedikleri kanısındayız. Dolayısıyla en güçlü adaylar şu ana kadar sadece bir ‘En İyi Yardımcı Erkek Oyuncu’ ödülünü alan Javier Bardem ("Being the Ricardos") ve hem iddialı Marvel yapımlarında hem de sanatsal filmlerde, ‘iki koldan’ inanılmaz bir yükselişte olan Benedict Cumberbatch ("The Power of the Dog") gibi gözüküyor. Sayısız defa aday olan ama ancak sadece iki kez bu ödülü kazanan (bir Yardımcı Erkek Oyuncu ödülü) Denzel Washington ("The Tragedy of Macbeth") ise bu iki favori aday ‘çarpışırken’ aradan sıyrılabilir.

Alacağını düşündüğümüz: Benedict Cumberbatch veya Javier Bardem

Hak ettiğini düşündüğümüz: Benedict Cumberbatch

EN İYİ YARDIMCI KADIN OYUNCU

"The Power of the Dog"da bizce Cumberbatch’ın muhteşem performansı bu dalda aday olan Kirsten Dunst’ın da dahil olmak üzere bütün oyuncuları gölgede bırakıyordu. Bu sebepten Dunst’ın ve "King Richard"da ‘fena olmayan’ Aunjanua Lewis’in kazanması uzak bir ihtimal gibi görünüyor. Öne çıkan adaylar ise "Belfast"te bir kez daha ‘döktüren’ usta oyuncu Judi Dench, "West Side Story"de oyunculuğu kadar ses performansıyla da göz kamaştıran Ariana DeBose ve "The Lost Daughter"daki performansıyla Colman’dan geri kalmayan Jessie Buckley oluyor. Biz, özellikle eski başyapıtlara bir ‘saygı duruşu’ olarak DeBose’un heykelciğe daha yakın olduğunu düşünüyoruz. Eğer Judi Dench bir sürpriz yapmazsa…

Alacağını düşündüğümüz: Ariana DeBose

Hak ettiğini düşündüğümüz: Ariana Debose veya Judi Dench

EN İYİ ERKEK YARDIMCI OYUNCU

Bu kategoride ise bir bilinmezlik mevcut çünkü adayların hiçbiri (J. K. Simmons dışında) çok tanınmış, en azından ‘yıldız’ isimler değil! Bütün adayların performansı takdire şayan olsa da biz Cumberbatch’ın gölgesinden ara ara sıyrılmayı beceren Jesse Plemons ("The Power of the Dog") ve yan rollerin güçlü oyuncusu J. K. Simmons’u ("Being The Ricardos") bir adım önde görüyoruz. Akademi iki sene üst üste ‘En İyi Erkek Oyuncu’ ödülünü, sadece iki kez verdi (Spencer Tracy ve Tom Hanks) ama söz konusu ‘yardımcı’ kategori olunca Christopher Waltz gibi öne çıkan yan rolleri ödülsüz bırakmıyor.

Alacağını düşündüğümüz: Jesse Plemons

Hak ettiğini düşündüğümüz: J. K. Simmons

Diğer dallara da kısaca değinecek olursak:

‘En İyi Görüntü Yönetmeni’ ödülü bizce "Nightmare Alley" ile "West Side Story" arasında gidip gelecek… Bu iki yapımın da bu açılardan ‘zirveler’ yaşattığını kabul etmemiz gerekir.

Bizce 'En İyi Uluslararası Film'de "Drive My Car" mutlak favori… Onu, belki ‘heba edilmiş bir fırsat’ olmasaydı "The Hand of God" zorlayabilirdi.

‘En İyi Orijinal Senaryo'da "Don’t Look Up"la "Licorice Pizza"nın karşı karşıya geleceğini, eleştirel ve mizahi tonuyla "Don’t Look Up"ın daha şanslı olduğunu düşünüyoruz.

'En İyi Uyarlama Senaryo' dalında ise "Dune" ve "Drive My Car" dayandıkları çok sağlam eserlerden dolayı daha şanslılar.

‘En İyi Prodüksiyon Tasarımı’ ve ‘Kostüm Tasarımı'nda "Nightmare Alley"in sorunsuz kazanacağını, belki onu ikinci ödülde "West Side Story"nin zorlayabileceğini düşünüyoruz.

‘En İyi Ses’ ve ‘Görsel Efekt’te bizce "Dune" açık ara favori durumunda….

‘En İyi Makyaj ve Saç Tasarımı’ kategorisinde ödülü, bizce bunun dışında her açıdan ‘fiyasko’ olan "House of Gucci" alabilir.

‘En İyi Kurgu’ dalında ise "The Power of the Dog" ve "Dune" filmlerini önde görüyoruz.

Bekleyip göreceğiz… Herkese şimdiden iyi seyirler…


Kerem Bumin Kimdir?

1976 yılında Paris'te doğdu. 1994 yılında İzmir Özel Saint-Joseph Lisesinden mezun oldu. 1996-2000 yılları arasında Strasbourg Sosyal Bilimler Fakültesinde (USHS) Tarih ve Edebiyat bölümlerinde okudu. Ardından 2000 yılında İstanbul'a geri dönüp 2004 yılında Bilgi Üniversitesi Sinema/ Televizyon bölümünden mezun oldu. 2004 yılından itibaren çeşitli uzun ve kısa metrajlı sinema filmlerinde ve Belgesel filmlerde yardımcı yönetmen olarak görev aldı. Semih Kaplanoglu'nun 'Süt' adındaki sinema filminin ekibinde yer aldı. Son birkaç yıldır Yunan yönetmen Angelos Abazoğlu ile birlikte, Arte kanalı için Belgesel filmler üzerinde çalışmaya devam ediyor . Gazete Duvar'da sinema filmleri üzerine eleştiriler yazıyor .