YAZARLAR

Anneler için karanlık paket

Sözde müjdelerden biri “Çalışan annelere destek paketi”. Babanın hiçbir sorumluluğu yokmuşçasına konunun sadece anneler üzerinden ilerlemesine şaşmamalı. Sözde destekler kadınları sadece eve hapsedecek, iş yerlerindeki pozisyonlarını kaybedecek, düşük ücretlerle kolaylık adı altında güvencesiz çalışmasına yol açacak. Ortada.

Patriyarkal kapitalist sistem içerisinde aile ve iş yaşamının uyumlaştırılması denilince kadınlarla ilgili düzenlemeler hep dile getirilir. Çünkü erkek egemen aile modelinde erkek eve ekmek getirmeli yani işgücünü satarak ücretini kazanmalı. Kadınlar da ev içerisindeki tüm angarya işleri yapmalı. Aile ve iş yaşamının uyumlulaştırılması süslü cümlesi ise anca kadınların  eşit temel haklarının örtülmesine paravan oluyor.

Sanayileşme ile birlikte kadınlar kısmi olarak işgücüne dahil olsa da hâlâ bağımsız bir işçi olabilme hakkına sahip olamıyor. Ya aileye katkıda bulunan, ya da ev içerisindeki sorumluluklarının yanı sıra ikincil bir iş yapan olarak görülüyor.

Kadınların birincil görevi çocuk doğurmak, bakmak, ev temizliğinden beslemeye ve yaşlı bakımına kadar hatta erkek iş gücünün yeniden üretimine kadar türlü işleri öncelikli yapmalıdır. Tüm bunlar özellikle bu siyasi iktidar döneminde fıtrata uygunluk olarak addedilir. Hatırlayanlarınız olacaktır ki eskiden insan doğası, kadınların doğası, erkeklerin doğası idealizmleri vardı.

TÜİK verilerine göre Türkiye'de 2023 yılında doğurganlık oranı yüzde 1.51'e gerilemiş. Doğurganlık oranının Türkiye’de çok düşmüş olmasından rahatsızlığını dile getiren Cumhurbaşkanı bu sorunu ülke için “varoluşsal bir tehdit” olarak nitelemişti. Dolayısıyla hemen konuşulmaya başlandı sözde müjdeler. Cumhurbaşkanı Aile ve Sosyal Hizmetler Bakanlığı'na talimat vermiş. Talimatı vermiş de biz cumhurbaşkanının 6284’ün etkin uygulanması için bir talimat verdiğini görmedik ki 2 gün içerisinde 7 kadın cinayeti işlendi.

Yeter ki evlilik olsun diye krediler veren siyasi iktidar söz konusu çocuk sahibi olmaya karar vermiş ebeveynlerin önünü bile göremeyeceği gelecek vadediyor. Hele şimdi Temmuz ayında asgari ücrete zam yapmayacağını sürekli yinelemesi 'çocuk doğurun da nasıl bakarsanız bakın' demek oluyor. Emekçiler açlıkla sınanıyor. Ülkenin ekonomisini anca patronlar için planlayanlar ailelerin ekonomisini de anca borçlanacakları geleceksizliğe mahkum ediyor.

Tek bir ücretle ailelerin geçinmesi söz konusu dahi olamıyor. Gelelim sözde müjdelerden birine “Çalışan annelere destek paketi”. Burada AKP’nin amacı doğurganlığa teşvik imiş. Babanın hiçbir sorumluluğu yokmuşçasına konunun sadece anneler üzerinden ilerlemesine şaşmamalı. Çalışan ebeveynler için bir destek paketi değil, annelere destek paketi diyor. Çocukların sorumluluğu sadece annelere yüklenerek olumlu anlamda değişmekte olan toplumsal cinsiyet rolleri yenilenmeye çalışılıyor. Bir destekte bulunulacaksa bunun adı anca ebeveyn desteği olabilir.

Böyle bir desteğe ihtiyaç duyulmayacak bir refah içerisindeki hayata her yurttaşın hakkı olduğu ise unutturulmuş bir gerçek. Unutturulmuş bir başka gerçek de devletin sorumlulukları, kamusal hizmetlerin düzenlenmesi gerekliliği.

Bahsedilen pakette doğum izninin yine sadece kadınlar için 1 yıla kadar uzayabileceği ifade ediliyor. Kira ve kreş desteği yapılacağı söyleniyor. Kadınlara yönelik, sanki hiç alışık değilmişiz gibi esnek çalışma şimdi de müjde diye pakete dahil ediliyor, resmiyet kazandırılıyor. Paketin son gerçek halini görmesek de haberlerden edindiğimiz bilgilerle bunlar var.

Eğitimden meslek edinmeye, hayatın her alanında geride bırakılan, önüne türlü engeller konulan kadınlar çalışmak istediklerinde de eş değer işe eşit ücret alamıyor ek gelir getiren olarak görülüyordu. Her türlü güvenceden yoksun, esnek, sigortasız çalışma koşulları ya işveren tarafından dayatılıyordu ya da devlet tarafından bu salık veriliyordu. Güç bela bir işe girebilmiş olan kadınların bir de 1 yıl doğum izni kullandıklarını düşünün. Bu kadınların tekrar aynı pozisyondan işlerine devam etmeleri neredeyse hayaldir. İşyerlerinde yükümlülük olan kreş açma sorumluluğunu, sigortalı yapma sorumluluğunu denetlemeyen Çalışma Bakanı’nın bunu denetleyeceğini düşünemeyiz. Ayrıca bu çağda eşit ebeveynlik teşvik edilmeli kadınların çocuk doğurduktan sonra ya da gebe iken toplumsal hayattan soyutlanmalarının önüne geçilmelidir.

Kreş desteğinden bahsediliyor kimse yerel yönetimlerin açmadığı kreşlerden bahsetmiyor, bakanlığa bağlı açılması gereken kreşleri hayata geçireceğiz bir kamu hizmeti olarak demiyor. Yük yine kadına bindiriliyor. Gündüz bakım merkezleri, hasta bakım merkezleri niye açılmıyor kimse ağzını açmıyor.

Sözde destekler kadınları sadece eve hapsedecek, işyerlerindeki pozisyonlarını kaybedecek, düşük ücretlerle kolaylık adı altında güvencesiz çalışmasına yol açacak. Ortada.

Bunu TÜİK her işsizlik verisini açıkladığında da görmek mümkün. Nisan ayında 33,3 milyon kadın çalışma yaşında iken sadece yüzde 36,6 sı işgücü sayılıyor. 11 milyonu aşkın kadın ise işgücü dahi sayılmıyor TÜİK’e göre çünkü, ev işiyle meşgul, iş aramıyor, aramaktan vazgeçmiş. İşgücü demek üretim yapabilecek nüfüs ve çalışan nüfusün toplamıdır. Ama TÜİK bu tanımı bile değiştirip emek arzında bulunan kişiler ve çalışan nüfus demiş. Peki siz kadınların önündeki engelleri kaldırdınız mı da çalışmak isteyip istemediğinden eminsiniz diye sormamız gerek. Verilerle gizlenen, manipüle edilen milyonlarca işsiz kadın söz konusu iken sözde bu destek paketi ile yeni işsizler, devletin yardımına bağımlı kılınan nice  kadınlar olacak. Çalışma yaşamından, mekânsal olarak kolektif ortamdan uzaklaşan kadınlar için geri dönmek kolay olmayacak. Diğer erkek ebeveyn için erkekliklerinin perçinlendiği, ev içerisindeki iktidarlarının desteklendiği alanlar oluşturacak. Bunun kadına yönelik şiddete etkisini de maalesef göreceğiz.

İş ve aile yaşamı içerisindeki sorumlulukların dengelenmemesi, anlaşmazlıklar ve stres, başta da söylediğim gibi patriyarkal kapitalist sistemin yapısal sorunudur. Bazı iyileştirmeler anca yapılabilir ama maliyetten kaçınıldığı, varlığını sürdürmek için, sermayenin kâr elde etmek için daha fazla sömürdüğü sürece komple ortadan kalması mümkün değil. Erkeklik hele böyle kriz dönemlerinde yeniden tahkim edilir, eşitlikçi ilişkilerden uzaklaşılır. Çözüm her alanda eşitlikçi ilişkilerin ve sorumlulukların kurulabilmesindedir.

Bizler bu destek paketleri konuşulurken Anayasayı ve kanunlarla elde ettiğimiz mevcut haklarımızı hatırlatmaya devam edelim. Anayasanın 10. Maddesi eşitliğe ilişkindir. Bu onur ayında belirtmezsem olmaz  açıkça LGBTİQ+’ları belirtmiyor olsa da mevcut haliyle bile herkes için geçerlidir. Hatta der ki “Devlet, bu eşitliğin yaşama geçmesini sağlamakla yükümlüdür.” O zaman kamusal kaynakları aktararak, engelleri kaldırarak, denetim yaparak, hakkedilen ücreti vererek, kamusal hizmetler sağlayarak gereğini yapınız!

Ayrıca yerel yönetimlerin yapabileceklerine ilişkin maddeleri de yazıyorum ki dayanağımız güçlensin. Belediyeler Kanunu’nun 15. Maddesine göre: “Belediyenin yetkileri ve imtiyazları şunlardır: a) Belde sakinlerinin mahallî müşterek nitelikteki ihtiyaçlarını karşılamak amacıyla her türlü faaliyet ve girişimde bulunmak.” O zaman ihtiyaçları karşılamak amacıyla her türlü faaliyette ve girişimde bulununuz.

Aile ve iş yaşamının uyumlulaştırılması fikrinin bir yönüne dair eleştirilerimi “Anne destek paketi” gündemiyle ele aldım. Bu konuyu daha çok yazmak ve tartışmakta fayda olduğunu düşünerek mücadele dolu iyi haftalar dilerim. 


Fidan Ataselim Kimdir?

Eşitlikçi Feminist mücadele insanı. 2010 yılında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu kurucuları arasında yer aldı ve halen platformun Genel Sekreterliğini yürütüyor. 2017 yılında gerçekleştirilen kitlesel “Kıyafetime Karışma” yürüyüşünün organizasyonunda ve ardından Kadın Meclisleri’nin kuruluşunda çalıştı. 2022 yılında The Guardian'ın ilham veren kadınlar listesine dahil edildi. 2024 yılında CNN International'ın hazırladığı 30 cinsiyet eşitliği savunucusu listesinde de yer aldı. Öğrencilik yıllarında gençlik mücadelesi içerisinde yer alan Ataselim şu an genel sekreterliğini yaptığı Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformunun kuruluş sürecinin ardından bir süre İstanbul temsilciliğini yürüttü. Bu sırada dava takipten, veri raporlamaya, politika geliştirmeden, kitlesel protestoların düzenlenmesine kadar birçok görevde yer aldı. 8 Aralık 2019'da Şili’de başlayan dünyanın dört bir yanında gerçekleştirilen Las Tesis Protestosunu Türkiye'de ilk İstanbul'da gerçekleştirirken 'Kadın cinayetlerini durduracağız' ve 'Asla yalnız yürümeyeceksin' sloganlarını söylediği için 5 kadınla beraber polis tarafından ters kelepçe ile gözaltına alındı. 2021 yılında Kadın Cinayetlerini Durduracağız Platformu adına Finlandiya Başbakanı Sanna Marin'in verdiği Toplumsal Cinsiyet Eşitliği Ödülünü temsilen aldı. Yine yıllar içerisinde pek çok ödülü Platformu temsilen almıştır.