Antik Çağ erkeklerinin gece toplantıları
Bir Doğu lüksü olarak başlayan ve önceleri sadece belli evlerde düzenlenen özel amaçlı şölenler, yaklaşık iki yüzyıl içerisinde toplumsal bir moda haline gelerek uzun süreli geleneğe dönüştü.
Prof. Dr. Daniş Baykan
Milattan önce 6. yüzyıldan itibaren lüks ve gösterişli olduğu düşünülerek benimsenen uzanarak yemek yeme âdeti, Doğu’dan Lydia veya Perslerden alınmıştır. Bu tür yemeklere sadece evin erkeği ve onun konukları katılabiliyor, onlar ayrı yerken, evin kadını ve çocuklar ocak çevresinde toplanıyorlardı. (Resim 1) Başlangıçta sadece yönetici sınıfın karşılıklı tartışma yöntemi olan bu erkek toplantıları, M.Ö. 5. yüzyıl ve sonrasında zenginler tarafından da benimsenerek genel bir uygulama halini aldı. Yemekli ve içkili bu Antik Çağ toplantılarının yani ‘birlikte içme’ anlamına gelen şölenlerin artmasıyla ev planlarında da değişiklikler oldu ve erkeğe ait toplantı mekanları (andron) ortaya çıktı.
Şölen, başlangıçta dini gerekçeler, savaş, av sonrasında verilen ziyafet veya savaşçıların birlikte yemek yeme alışkanlığıyla ortaya çıkmış olsa da erkeğe ait toplantı mekanlarıyla birlikte M.Ö. 5. yüzyıl ve sonrasında halka iner ve lüksten öte bir alışkanlık halini alır. Vazo betimlerinde M.Ö.7. yüzyıldan itibaren görülen mekanlar, her evde değilse de yönetici ve aristokrat evlerinde bulunmaktaydı.
ŞÖLEN MOBİLYALARI
Bu mekanların en önemli mobilyası, yapımında taş, ahşap ya da bronz kullanılan ‘kline’ (kanepe benzeri uzanma koltuğu) idi. Küçük mekanlarda ‘kline’lerden en az üç adet bulunuyordu. Akşam yemeği sırasında kullanılan dörtgen veya yuvarlak tablalı, üçayaklı masa da ‘kline’ gibi bu mekanların vazgeçilmez eşyalarındandı. Masa, üçayaklı oluşu nedeniyle kolay taşınıyor, yemek sırasında üzerindeki yiyeceklerle birlikte getiriliyor ve yemek bittiğinde de ‘kline’ altına itilebiliyordu. Bazı betimlerde ‘kline’ye çıkma basamağı olarak kullanılan ve ‘kline’ye uzanıldığında üzerine ayakkabıların konulduğu ayak taburesini de görüyoruz. Vitrivius, ‘andron’ları şu şekilde aktarır:
“Erkeklerin davetleri, dört ‘kline’nin kolaylıkla sığabileceği, servis ve eğlenceler için yeterli yeri bulunan büyük odalarda yapılır; geleneklere göre ev sahibesinin bu tür davetlerde hazır bulunması adet değildir. Erkekler bu mekânda kadınlar tarafından rahatsız edilmeden yaşadıkları için adı ‘andron’dur”.
SADECE ERKEK HİZMETKARLAR
Bu mekanlarda aydınlatma için kandil, ısıtma için ise mangal kullanılırdı. Mekânın ve mobilyaların şölene hazırlanması, gerekli malzemelerin taşınması, servis için şarabın takviyesi ve konuklara ikram edilmesi erkek hizmetkarların görevleriydi. Hizmetkarlar, bir işleri bulunmadığı sürece de tüm konuklar oradan ayrılana kadar şölen boyunca mekanda hazır bulunurlardı.
Şölen, özel koşullara ve geleneklere bağlı kalınarak yapılan, akşamüstü başlayıp geç vakitlere kadar süren, ‘akşam yemeği’ ve ‘birlikte içme’ olmak üzere iki kısımlı bir toplantıydı. Konuklar el ve ayaklarını hizmetkarlara yıkatıp ‘kline’lere uzandıktan sonra akşam yemeği başlardı. Akşam yemeğinin ne kadar sürdüğü önemli değildi. Çünkü yemekle birlikte içki içilmez ve mümkün olduğu sürece de konuşulmazdı. Yemek bitiminde dua edilir, şarap sunuları yapılır ve sonra toplantının asıl önemli bölümü olan şölen başlardı. (Res. 2) Şölen, önemsenmesi gereken bir törendi; her şölende bir ya da birkaç tanrıya şiirler okunurdu. Ancak içki içmenin de şiir okumanın da belli kuralları vardı. Her şölen için ayrı seçilen başkan, şarabın nasıl ve ne kadar içileceğine, kimlerin hangi sıra ile neler üzerine konuşacağına, kimlerin şiir okuyacağına karar verirdi. Her davranışın ve her yapılanın da farklı sırası ve kuralları bulunmaktaydı. Aristophanes, “Eşek Arıları Komedyası”nda genç bir erkeğe şölende nasıl davranması gerektiğini şu alaycı sözlerle anlatır:
“Dizlerini şöyle uzatıver önce, sonra bir cambaz kıvraklığıyla kayıver örtülerin üstüne. Sonra başla hemen, gördüğün bir tunç vazoyu övmeye. Biraz tavana bak, güzel halıları seyret. Su getirdiler ellerimizi yıkamak için. Sofra kuruldu, yiyoruz, güzelce ağzımızı silip içki törenlerine başlıyoruz... Aulos çalınmaya başladı yavaştan”. (Res. 3)
ŞÖLEN MÜZİĞİ, DANSLAR VE OYUNLAR
Bunca kurala bağlı kalmanın yanında bu toplantılarda asıl amaç eğlenceli bir sohbetti. Şölenlerde kullanılan müzik aletleri arasında tekli veya çiftli bir çeşit flüt (aulos), telli çalgılardan ise ‘barbiton’, ‘kithara’ ve ‘lyra’nın tercih edildiğini yine vazo betimlerinden anlıyoruz. Toplantılarda müzikten daha az rastlanılan dans betimlerindeki hareketlerin Dionysos şenliklerinden bildiğimiz ‘komast’ dansçılarınınkine benzediği söylenebilir. Bazı şölen betimlerinde savaşçı kılığına girmiş kadın dansçılar da görülür. (Res. 4)
Masa oyunlarından daha çok sevilen ‘kottabos’ adlı özel bir toplantı oyunu, şölenlerin vazgeçilmeziydi. Bu oyundaki kural, içki kadehinde biriken şarap tortusunu dengeleyerek bir hedefe fırlatıp isabet ettirmekti. Hedef olarak kandil ayağı veya buna benzer şekilde yapılmış özel ayaklar kullanılmaktaydı. Atış sonucunda isabet kaydedilirse, ayağın üzerindeki metal daire çınlıyordu. Toplantı mekanlarının ve şölenlerin vazgeçilmez oyunu ‘kottabos’ belki de başta rastlantı sonucu ortaya çıkmıştır. Çünkü oynanması için özel gereçlere ihtiyaç yoktu. Bu oyun sadece toplantı ve şölenlerde erkekler tarafından oynanıyordu. ‘Kottabos’ oyunu, hedefi vurma kabiliyeti ve iyi bir göz ayarı istiyordu. Bu yüzden oyun, katılımcılar henüz yeterince ayıkken, ziyafet başladıktan hemen sonra başlıyordu. Oyun, içki içerken kullanılan kadehlerle oynanabiliyordu. İşin en zevkli yanı ise şarap tortusunu eldeki kadehten, ayağın üzerine konulan metal daireye isabet ettirmekti. Atış sonucunda eğer isabet edilirse hoş bir çınlama sesi elde edilmekteydi. (Res. 5)
ŞÖLENLERE RESMİ EŞLER KATILAMIYOR
Toplantı mekanlarında müzik, dans ve oyunların dışında cinsel eğlenceler de geniş yer tutmaktaydı. Para karşılığında başkalarıyla birlikte olmaya ilk kez M.Ö. 7. yüzyılda Arkhilokhos’un aktarımlarında rastlanır. Antik kaynaklarda bir kadınla (hetaira) para karşılığı birlikte olmak ‘porne’; para karşılığında bir erkekle (hetairos) eşcinsel ilişkide bulunmak ‘pornos’ olarak adlandırılmıştır. Eşcinsellerle şölen arasındaki ilişki ise M.Ö. 7. yüzyıldan itibaren vazo betimlerinde gözle görülür duruma gelir. Şölenlerdeki gençler belli bir yaş ve olgunluğa kadar ‘kline’lerde değil, yerde şarap kabının çevresinde oturup kabın içerisinden şarap içebiliyorlardı; belli bir yaştan sonra bazen üzerlerinde isimleri de yazılan kendilerine ait şarap kapları olabiliyordu. Bir kısım vazo resminde gençler, ‘kline’ üzerinde görülmezken, Lakonia vazo resimlerinde ‘kline’ye uzanmış durumdadırlar. Atina siyah figür vazolarında ise genelde her ‘kline’de bir genç ve bir yetişkin görülür. Aiskhines, Anakreon ve Ibicus eserlerinde, eşcinsellik ve para karşılığı birlikte olunan kadınlarla, bunlarla ilişkili yasalardan bahsederler. Ksenophon “Lakedaimonion Politeia” adlı eserinin ikinci bölümünde erkekler arasındaki cinsel ilişki hakkındaki yasalardan bahseder. Arkadaş, refika; zevk ve mutluluk veren anlamındaki kadın ve erkeklerin ortaya çıkma nedeni, evde kapalı yaşayan kadının eşiyle birlikte halk içine, toplantılara ya da şölenlere katılamamasıyla ilişkilendirilir.
ALT SINIFTAN GELEN ENTELEKTÜEL KADINLAR
Toplum içinde ve şölenlerde, erkeklere eşlik etmeleri için dans, müzik, güzel konuşma, edebiyat, hatta felsefe ve sanat eğitimi alan kadınlar, yurttaşlarla aynı sosyal seviyede kabul edilmediklerinden, yurttaş niteliğindeki bir erkekle evlenemiyorlardı. Buna karşın para karşılığı erkeklerle birlikte olan bu kadınlar, dönemlerinin en kültürlü ve eğitimli kadınlarıdır. Antik kaynaklar bu tip ilişkiler için belirlenen ücretlerden de bahseder. Güzellik ve eğitim düzeyi, ücret saptamada başlıca etkendir. Yeni bir ilişki için ise kadının bir önceki sevgilisinden izin alması gerekiyordu. Ayrıca bu kadınlarla uzun süreli bir arkadaşlık için şahitler önünde söz vermek, başka bir deyimle sözlü anlaşma yapmak gerekliydi. Her ne kadar Yunanca ‘heteira’ ismi verilen kadın refikalar, fahişe gibi görünse de temelde oldukça farklıdır. ‘Heteira’lar, Atina’da bir meslek sınıfı olarak algılanıyordu. Gerek aldıkları eğitim gerekse politika ve felsefe bilgileri nedeniyle ‘heteira’lar dönemlerinin en kültürlü kadın sınıfını oluşturmaktaydı.
ŞÖLENLER YERİNİ SINIRSIZCA YEMEK YEMEYE BIRAKTI
Bu kadınlar arasında en tanınmış ve ünlüsü, heykeltıraş ve ressamlara modellik de yapan, M.Ö. 371 yılında Thespiae şehrinden Atina’ya gelerek iyi bir eğitim gördükten sonra ‘heteira’olan Phryne’dir. Çok güzel, kibar ve mütevazı olduğu aktarılan Phryne’nin, döneminin ünlü heykeltıraşı Praksiteles’e Knidos Afrodit’i için modellik yaptığı kaydedilmiştir. Praksiteles’in yaptığı Knidos Afrodit’i gerçek boyutta yapılan ilk çıplak kadın heykeli ve ilk çıplak tanrıça betimi olması açısından da son derece önemlidir. Antik Çağ’ın en önemli ressamlarından Apelles’e de modellik yapan Phryne, sanat eserleriyle güzelliği ölümsüzleştirilen en tanınmış ‘heteira’dır diyebiliriz.
Toplantı mekanları evin parçası olmasına karşın, kısmen resmi ve erkeğe özel bir mekân olarak akşamüstü ve sonrasında yoğun bir kullanım ve kalabalığa maruz kalıyordu. Bir Doğu lüksü olarak başlayan ve önceleri sadece belli evlerde düzenlenen özel amaçlı şölenler, yaklaşık iki yüzyıl içerisinde toplumsal bir moda haline gelerek uzun süreli geleneğe dönüştü. Şölen geleneği Roma İmparatorluğu döneminde de varlığını sürdürdü ancak içerik ve işleyiş anlamında büyük farklılıklar gösteriyordu. Bu dönemin şölenlerinde ise sanatsal, felsefi konuşma ve tartışmalar, yerini artık sınırsızca yemek yemeye bıraktı… (Res. 6)
* Trakya Üniversitesi, Edebiyat Fakültesi, Arkeoloji Bölümü.